Lana Wachowski ve yasla başa çıkma pratiği olarak Matrix

Matrix serisinin yaratıcıları Wachowski kardeşler dördüncü film The Matrix Resurrrections’ın yaratım sürecinden önce ebeveynlerini kaybetmişti. Filmin yönetmenliğini bu kez tek başına üstlenen Lana Wachowski, Associated Press’e verdiği röportajda, senaryo yazım sürecinin yasla başa çıkmasını kolaylaştırdığını dile getirmiş. 

Lana Wachowski yıllarca The Matrix üçlemesine bir devam halkası katmak istememiş. Yeni filmin San Fransico prömiyerinde, kararını değiştirmesine neyin etki ettiğini şöyle anlatıyor: “18 yıl boyunca herkese yeni bir Matrix filmi yapmak istemediğimi söyledim. Ama sonra hayatımda bir trajedi oldu ve ebeveynlerimi kaybettim.” Lana Wachowski ona yas sürecinde yardım edecek bir şeye ihtiyacı olduğunu ve iki insanın hayata geri geldiği bir hikâye yaratmanın iyileştirici ve sakinleştirici olduğunu söylüyor. Senaryo sürecinde kendine karşı çok eleştirel olmayıp sadece yazmaya odaklanmış. Aynı röportajda The Matrix Resurrections’ın yeni bir Matrix üçlemesinin başlangıcı olmadığını da ekliyor sözlerine. Bu da film vizyona girdiğinden bu yana gündemde olan söylentilerin suya düştüğüne işaret ediyor. Şimdilik.

Wachowski, eylül ayında katıldığı Berlin Uluslararası Edebiyat Festivali’nde arasının hep çok iyi olduğu anne ve babasının aynı anda hastalandığını, onlara ilgilendiği esnada yakın bir arkadaşını da kaybettiğini anlatmıştı. İlk önce babası sonra annesi hastalığa yenik düşmüş. Bitmeyen bir yas sürecine giren yönetmen, daha önce bu duyguyu böylesine yakından yaşamadığından nasıl baş edeceğini bilememiş. 

Yeni filmin hikâyesi aklına bir gece ağlarken gelmiş. Karakterleri anne ve babası olamayacağı için, Lana Wachowski onların “hayatındaki muhtemelen en önemli iki karakter” olan Neo ve Trinity olmasına karar vermiş. Kardeşi ve serinin önceki filmlerinin ortak yaratıcısı Lilly Wachowski ise yeni filmde çalışmak istememesini; geriye dönüp önceden yaptığı bir şeyin tekrar parçası olmanın ona çekici gelmediği ve duygusal olarak bir doyum sağlamadığını söyleyerek açıklıyor.

Matrix hakkında sıkça sorulmayan sorular

Her şeyin simülasyon olduğu bir gerçeklikte gün içinde MetaCortex adındaki yazılım şirketinde çalışırken, geceleri hacker olarak dijital dünyada varlık gösteren Thomas A. Anderson’ın seçilmiş kişi olarak gerçek dünyanın kurtarıcısına dönüştüğü anlatının dünya çapında ne denli etki yarattığını sanıyoruz bir kez daha anlatmaya gerek yok. Matrix, 90’ların karanlık dünyasında doğmuş, Asya kültürünün anime estetiği ve dövüş sanatları tekniklerinin zenginliğiyle yoğrulmuş; hem içinde 90’lardaki her şeyden bir şeyler taşıyan hem de daha önce görülmemiş dahice anlatım ve görselleriyle biricik olmayı başarabilen bir kurgu.

Sinema tarihinin üzerine en fazla inceleme yapılan filmlerinden olan, hâlâ içinde gizemini koruyan pek çok detayı barındıran bu epik bilim kurgu, The Matrix Resurrections ile günümüz dünyasında yeni bir açılım yakalamak derdinde. Bu evrene dair yeniden üzerinde durmak istediklerimizi iki bölümlük “Matrix hakkında sıkça sorulmayan sorular” dosyasında toparladık. İlk bölüm buradan, ikincisi de buradan okunabilir.

Yazı: Elif Öz