Leonard Cohen ve Hallelujah’nın serüveninden kimi notlar

Yazı: Aysu Uzer

Müzisyen, şair ve yazar Leonard Cohen, 7 Kasım 2016’da, 82 yaşında hayatını kaybetti. 21. Filmekimi kapsamında izlediğimiz, Alan Light’ın The Holy or the Broken kitabından uyarlanan Hallelujah: Leonard Cohen, A Journey, A Song belgeselinden meşhur şarkı “Hallelujah”a dair kimi notlar ve Cohen’in hikâyesinden detaylarla bir gezintiye çıkıyoruz.

Yönetmen koltuğunu Dayna Goldfine ile Dan Geller’ın paylaştığı film, temelde “Hallelujah” şarkısının yazım sürecinin etrafında geziyor; anılar, anekdotlar, söyleşilerde hep “Hallelujah” merkezde tutulmuş. Ancak Cohen’in hayat görüşü, inanç sistemi, ilişkileri ve kariyerinin dönüm noktalarının yanında, “Hallelujah”dan etkilenmiş müzisyenler ve dinleyicilere de mikrofon uzatılıyor.

Bir arayışın, ruhani bir anlam yaratma çabasının, uzun ve upuzun bir zamanın imbiğinden süzülüp kulaklarımızda çınlaması olarak tarif edilebilecek bu yaratım öyküsü, pek çok referans da içermekte. Sanırım tüm bunların anlaşılması için öncelikle, Cohen’in çocukluğu ve aile yapısı hakkında bazı detayların bilinmesi gerekiyor: Kanadalı üst orta sınıf bir Yahudi ailenin çocuğu olarak doğan Cohen’in babası, o daha dokuz yaşındayken yaşamını yitirmiş. Çocukluğunu, “Mesih gibi bir çocukluk geçirdim. Sürekli olarak Harun’un torunlarından biri olduğum söylendi.” sözleriyle anıyor. Henüz üniversite öğrencisiyken şiir kitapları yayımlanmaya başlayan Cohen, 1967’de müzisyen olmak için ABD’ye taşınmış.

Suzanne ve her şeyin başlangıcı

Dünya, Leonard Cohen’i ilk olarak ruhunun sonsuz gelgitleri arasında tanımış.  

“Suzanne” ile Judy Collins’e şarkıyı yorumla ricasında bulununca kabul almış. Collins, bir konserde Cohen’in şarkıyı kendisinin söylemesini istemiş. Ancak Collins’in anlattığına göre Cohen, sahnede küçük çaplı bir anksiyete krizi geçirip şarkıyı söylemeden inmek istemiş. Judy Collins ise buna izin vermemiş, sahneye çıkıp ona eşlik etmiş. Bu gecenin ardından Cohen, Columbia Records‘ın ilgisini çekmiş. Andy Warhol ve The Velvet Underground’un da desteğiyle ilk uzunçaları Songs of Leonard Cohen yayımlanmış.

Modern bir ozan olarak algılanan Cohen’in erken dönem albümleri daha manevi, karanlık, sakin ve folklorik olarak yorumlanıyor. 

Gökten yeryüzüne inen kelime

Cohen, o zamana kadar çoğunlukla dinî referanslarla anılan “Hallelujah” kelimesini bir nevi yeryüzüne indiren kişi. Şarkının geniş kitlelere ulaşmasının ardından “Hallelujah” günlük dilin bir parçası hâline gelmiş.

Şarkının hikâyesine dönecek olursak, Cohen yedi senenin sonunda “Hallelujah”yı tamamladığında Columbia Records, (nedeni hâlâ anlaşılmayan bir şekilde) şarkının bulunduğu Various Positions albümünü yayımlamayı reddetmiş. Albüm Kanada ve Avrupa’da yankı uyandırsa da ABD’de uzun yıllar basılamamış.

Bob Dylan yorumu 

Bob Dylan’ın “Hallelujah”yı yorumlamasının ardından ise çok şey değişmiş. İkili, bir konser sonrası Avrupa’da buluştuğunda Dylan, “Hallelujah”yı çok sevdiğini söylemiş ve Cohen’e parçayı yazmasının ne kadar zaman aldığını sormuş. Cohen, yedi yıl olduğunu söylemeye çekinince Dylan’ın çok sevdiği “I and I” şarkısını yazmanın ne kadar sürdüğünü sormuş ona. Yanıt: 15 dakika…

Zen öğretisi

Cohen’in yetiştiği inancın geleneğine göre, “bat kol” (ilahi ses) duyulduğunda insanın kendisini ona tamamen bırakması gerekir ve bu teslimiyet olunca da yazmak kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşirmiş. Ayrıca, aynı inanca göre Kabala okuyabilmek için 40 yaşına kadar beklenmesi şartmış. Yani 40 senelik bir yaşam tecrübesi edinmeden anlaşılabileceği kabul edilmezmiş. Cohen’in sürece önem vermesi ve uzun, oldukça uzun bir zaman boyunca aynı şarkı için sıkılmadan çalışması belki bu geleneğin etkisiyle açıklanabilir; işin içinde bir de Zen öğretisi var elbette.

Filmde şarkı hakkında soru yöneltilenler, tüm bu yaratım sürecinin bir nevi birçoğumuzun arayışını yansıttığını söylüyor. Manevi öğretilere sırtını dayamayı seven Cohen, sık sık bir Zen tapınağını ziyaret edermiş. Hatta konser sürecinde de yanında istediği için kişisel Zen hocası, turne otobüsünde onlarla birlikte gezermiş. 

“İnsanlar bir süre için bu şarkıyı söylemeyi bırakmalı…” 

“Hallelujah” Bob Dylan’ın coverladığı versiyonu ile dikkatleri üzerine çekmiş olsa da en büyük patlamasını Jeff Buckley yorumuyla yaşadı. Şarkıyı aşka ve hayata bir övgü olarak tanımlayan ve dinleyiciye, bunların getirisi olan hazzı hissettirecek bir üslup takınmayı seçen Buckley, kendi versiyonunu dinlediğinde, sanki bir  çocuk şarkı söylüyor gibi hissediyormuş. Bu nedenle Cohen’in onun yorumunu dinlemesinden utanacağını söylemiş. Bir jenerasyonun “Hallelujah” ile tanışmasını sağlaması bu sözlerin aksini gösteriyor.

Elbette ardından Shrek geliyor. Hallelujah: Leonard Cohen, A Journey, A Song’da belki de en sevdiğim kısım, bu patlamanın ve önü alınamayan popülerliğin ardından kendisine mikrofon uzatılan Cohen’in cevabıydı: “Belki de insanlar bir süre için bu şarkıyı söylemeyi bırakmalı…” 

Babası öldüğünde, yazdığı bir şiiri onun kravatına sarıp gömdüğünü anlatan Cohen’in “ölüm”ü çok uzun zamandır sorunsallaştırdığı ve belki arayışlarının bu sonla alakalı olduğunu düşünmek olası. Bunun bir sürprizbozan olup olmayacağı konusunda emin değilim, yalnızca filmin son sahnelerinde salonda gittikçe yükselen hıçkırık sesleri filme eşlik ediyordu diyebilirim.

Son olarak bu metni hazırlamak için önüme çıkan her “Hallelujah” yazısını çılgınlar gibi okumaya çalışırken karşılaştığım bütün şifre çözücülere, satır satır ve ilmek ilmek analiz yapan tüm o metinlere ithafen John Lissauer’ın, Cohen’le hiç “Hallelujah” hakkında konuşup konuşmadığı sorulduğunda verdiği cevabı iliştiriyorum: “Birinin sanatını açıklamasını istemek hakaret sayılır bence. Sanat kendini açıklamalı.”