Mirası, izleri ve tutkusuyla: Maffy Falay

Röportaj: Cem Kayıran, İlayda Güler

22 Şubat 2022 günü 92 yaşında hayatını kaybeden Türkiye cazının en büyük yeteneklerinden trompetçi Maffy Falay için 32. Akbank Caz Festivali kapsamında özel bir anma etkinliği düzenleniyor. Yönetmen Deniz Yüksel Abalıoğlu’nun altı yıllık çalışmasıyla tamamlanan; müzisyenle İsveç’teki evinde yapılmış röportajlar, 2016’daki son konseri ve arşiv görüntülerini buluşturan Maffy’s Jazz (Maffy’nin Cazı) belgeseli, 1 Ekim Cumartesi günü Akbank Sanat’ta gösterilecek. Ardından müzisyenin mirasına ve hayatına saygı duruşu niteliğinde bir saygı konseri var. Falay’a Türkiye’de verdiği konserlerde uzun süre eşlik etmiş olan müzisyenler Engin Recepoğulları, Can Çankaya, Kağan Yıldız ve Ferit Odman’dan oluşan Maffy Falay Tribute Band sahnede olacak.

Bu anlamlı buluşma öncesinde yönetmen Deniz Yüksel Abalıoğlu ve davulcu Ferit Odman’ın kapısını çaldık. Abalıoğlu’dan belgeselin hazırlık süreci ve Mafffy’nin yaşantısına dair gözlemlerini; Ferit Odman’dan da bir müzisyen olarak Maffy ve mirasından öğrendiklerini dinledik.

Deniz Yüksel Abalıoğlu yanıtlıyor:
“Onun yersiz yurtsuz ruh hâliyle kendi hislerim arasında bir ilişki kurdum.”

Hafızanın kasıtlı olarak yok edilmeye çalışıldığı  bir yerde Maffy’s Jazz gibi işler pırıl pırıl parlıyor. Maffy’ye yakından bakma fikri senin aklını nasıl çeldi?

Maffy’yi belgeselini yapmaya başlamadan 10 yıl kadar önce tanımıştım. Bu da 2006 yıllarına tekabül ediyor. Onu tanıdığımda müzikal işlerinin ve yeteneğinin yanı sıra müzik tutkusunun peşinden öylece gidiveren ve güzel maceralar ile İsveç’e yerleşen karakteri de bana çok renkli gelmişti. Belgeselini yapmaya başladığım 2016 yılında hem bu renkli karakteri görmeye hem de bir değeri göstermeye gitmiştim. Fakat zamanla, Maffy’nin yaşlanmasıyla bu düşünce de film de evrildi. Müziğini yitirmesiyle, yıllarca yaşadığı İsveç’te kendisini yabancı hissetmeye başlamıştı. Benim de genel olarak, kendimi yabancı hissettiğim bir ruh hâlim vardır. Onun yersiz yurtsuz ruh hâliyle kendi hislerim arasında bir ilişki kurdum. Aidiyet ve yerleşme üzerine yaşadığım duygusal karmaşa beni Maffy’nin yaşadıklarını daha derinden kavrama arayışına götürdü. Ve film de böylece derinleşti.

İlk ev ziyaretini nasıl hatırlıyorsun? Maffy’yi onun evinde tanımak sende nasıl hisler bıraktı?

Maffy’yi onu evinde ziyaret etmeden 10 yıl kadar önce, İzmir’de ortak ahbaplar aracılığıyla tanımıştım. İzmir’i her ziyaretinde arardı, bir gelişinde kardeşim Arda’nın evinde kalmıştı. Böylece bağlantımız kopmadı ve aramızda belli bir samimiyet oluştu. Fakat dediğiniz gibi onu evinde tanımak, onunla daha farklı bir konumdan ilişki kurmak anlamına geliyor.

Gittiğim ilk gün, Türkiye’den birinin, yalnız olduğu evinde, onu ziyaret etmesinden dolayı çok mutlu ve coşkuluydu. Bu coşkuyu ben de hissettim ve paylaştım. Ben gideceğim için birkaç kutu portakal suyu ve çikolata almıştı. Toprağı bol olsun, biraz dominant karakteriyle de gece boyunca bana çikolatalar, portakal suları, sıcak kakaolar yedirdi, içirdi.

İlk ziyaretimde, henüz trompetini üfleyebildiği hatta konser bile verdiği için (sonradan anlaşıldı ki bu son konseriymiş) hayat coşkusunu henüz kaybetmemişti fakat yıllar içindeki ziyaretlerimde giderek bu coşkuyu yitirdiğini ve canlılığını kaybettiğini gördüm.

İlk ziyaretimdeki neşeli ve coşkulu ortam, sonraki ziyaretlerimde yoktu. Ve biraz evvel bahsettiğim duygu karmaşalarını yaşamaya başladım.

Belgeselde Maffy’nin yalnızlığından bahsediyorsun. Bir yerli olmak ya da olmamak, aidiyet kavramı onun müziğine nasıl yansıyordu sence?

Ben Maffy’nin, müzik neredeyse oraya ait olduğunu düşünüyorum. Varlığını anlamlı kılan müziği bittiğinde, yani artık müziğini icra etme gücünü yitirdiğinde, kendisini 65 yıl yaşadığı İsveç’e yabancı hissetmeye başlamıştı. Fakat sorunuzdaki, etniğin ve yerelin Maffy’deki etkisini, harikulade şekilde müzikalleştiğini Okay Temiz’le yaptıkları Sevda albümünde dinlemek mümkün.

Bir de filmde de göreceğiniz üzere Maffy evinde hep Türk müziği dinliyordu. Hayran olduğu üç büyük müzisyen Neyzen Tevfik, Şükrü Tunar ve Sevda albümünde yer alan keman virtüözü Salih Baysal’ı dinler, bu müzisyenleri tüm dünya tanısın isterdi.

“Türk müziğinde ruh var, cazda da var ruh!” Maffy’nin filmde de yer alan bu sözü ile, “evinin müziği” ile caza bakışını iyi ifade ettiğini düşünüyorum.

Çok değerli bir anma girişimi olmasının yanı sıra Maffy’nin müziğiyle henüz tanışmamış izleyiciler için de geniş kapsamlı bir başlangıç noktası bu belgesel. Bugüne kadarki festival serüveninde izleyiciden gelen tepkiler arasında seni en çok şaşırtan hangisiydi?

Dediğiniz gibi, seyirciler arasından aldığım tepkilerde, Maffy ile ilk defa bu film aracılığı ile tanışanlar olduğunu gördüm. Halbuki yaptığı müzikle kendisi filmden çok daha büyük. Fakat yaşadığımız “mainstream” dünyada, popülerin ezip geçtiği dünyada büyük değerler gölgede kalabiliyor ve unutulabiliyor. Bende Maffy’nin belgeselini yapma düşüncesi biraz da böyle gelişmişti.

Altı yılda tamamlanan bir belgesel Maffy’s Jazz ve ne yazık ki Maffy’nin aramızdan ayrılmasından kısa bir süre sonra izleyiciyle buluştu. Bu detay, bir yönetmen olarak filminle kurduğun ilişkiyi herhangi bir şekilde dönüştürdü mü?

Öncelikle Maffy filmin son hâlini görmedi fakat önceki aşamalarını, ilk ziyaretlerimden döndüğümde kurguladığım çalışmaları görmüştü. Bunlara yorumu tam da Maffy’den alacağım yorum olmuştu: “Daha çok müzik olmalı!” Filmin son hâlinin Maffy’nin iç dünyasını ve çatışmalarını yansıtabildiğini düşünüyorum.

Filmle kurduğum ilişki ilk soruda değindiğim gibi, Maffy’nin yaşlanması, enstrümanını çalacak nefesi yitirmesiyle ortaya çıkan yabancılaşma duygusuyla değişip derinleşti.

Ferit Odman yanıtlıyor:
“Dizzy, Kenny Dorham ve Donald Byrd’in bir harmanı gibi hissetmiştim ilk çaldığımızda.”
1972, Stockholm / Svenskt Visarkiv arşivinden

Bir müzisyen olarak Maffy’den öğrendiğine sevindiğin bir şey?

Maffy ile geçirdiğim her an benim için bebop dönemine geri dönmek demekti ve bebop eşliği konusunda bana müzikal anlamda çok şey öğretti. Aslında Maffy ile zaman geçirmek ve özellikle aynı sahneyi paylaşmak zamanda yolculuk gibiydi; hem de en çok sevdiğim döneme müzikal bir yolculuk.

Maffy’yle tanışma ânına gitsek, hangi parça gelir aklına? Onu ilk dinlediğinde ne hissetmiştin?

Kesinlikle Hank’s Tune” gelir aklıma. O parçayı tarif edişi hiç aklımdan çıkmaz, aynı zamanda kendisinin her konserinin de açılış parçasıdır. Tam hatırlamıyorum ama onu ilk dinlediğim zaman aslında beraber çalarken bir prova esnasında olsa gerek. Dizzy, Kenny Dorham ve Donald Byrd’in bir harmanı gibi hissetmiştim ilk çaldığımızda. Gerçek bebop phrase’lerini duyduğum nadir müzisyenlerden biridir. 

“Maffy Falay olmak ne demek?” sorusuna kendisinin kayıtlarını dinleyerek yanıt bulmak en güzeli belki ama birlikte geçirdiğiniz zamandan hareketle onun alametifarikasını sen nasıl anlatırsın?

Sadece ama sadece caz ve trompeti için yaşayan, müzik dışında aslında hayatına pek bir şey girmemiş, hafif huysuz ama keyfi yerindeyken de son derece eğlenceli bir müzik adamı.

Anma eylemi senin için ne ifade ediyor? Maffy’ye ve bıraktığı mirasa değer verenleri bu konserde neler bekliyor?

Çok şey öğrendiğim ve çok sevdiğim bir karakter Maffy. Türkiye konserlerinde davulda hep ben eşlik ettim kendisine. Zamanında ona eşlik etmiş müzisyenlerden oluşan bir grup ile onun repertuarını çalacak olmak çok anlamlı olacak. Her zaman olduğu gibi “Hank’s Tune” ile açılacak konserimiz ve anılarımızı konuşarak onun sevdiği müzikler eşliğinde kendisinin caz dolu hayatını kutlayacağız.