Marie Antoinette sinemaya ilham olmayı sürdürüyor

Tarihin sembol isimleri arasına girmek için gerekenler: bir buluş, büyük başarılar, dev yıkımlar… Marie Antoinette tarih sahnesinin en renkli ikonlarından biri. Önce Avusturya Macaristan prensesi, ardından Kral Louis XVI’nın eşi ve Fransız Devrimi’ne kadar Fransa’nın konsort kraliçesi. Giyotine gönderilene dek, uçarılığı ve reform düşmanlığıyla bilinen Antoinette, bu yüzden her daim en çok “ekmek yoksa pasta yesinler” sözüyle hatırlanır. Ama muhtemelen bu sözü hiç söylemedi. Kendisine yöneltilen kışkırtıcı bir ithamı boynunda taşıyor.

Marie Antoinette’in hayatı çok sayıda filmin ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Prodüksiyona hazırlanan yeni biyografik film Chevalier de Saint-Georges için kadroyu Lucy Boynton (Bohemian Rhapsody), Samara Weaving (The Babysitter) ve Kelvin Harrison Jr.’ın (It Comes at Night) süsleyeceği kesinleşti. Stefani Robinson’ın metninden hareketle dümene geçecek Stephen Williams (Watchmen, Westworld) için hikâyenin özel olarak hazırlandığı biliniyor. Marie Antoinette’e Boynton hayat verecek.

Geçmişten günümüze, Marie Antoinette’e dair görkemli yapımlar
Marie Antoinette (1938)

Döneminin en büyük başarılarından olan bu ilk film, saf tutku ve görkem dolu. Yüzlerce figüran, nefes kesici kostümler ve setlerle devasa bir MGM yapımı. Yönetmen koltuğunda W.S. Van Dyke otururken John Barrymore, King Louis XVI; Norma Sheater ise Kraliçe rolüyle ona eşlik ediyor. Tyrone Power da Marie ile ilişki yaşadıkları düşünülen yegâne isme, Kont Fersen’e hayat veriyor.

Si Versailles m’était conté (1954)

Kraliyet salonlarında yürüyen en canlı hükümdarların sergilendiği Versay Sarayı’nın hikâyesini sunan bu anlatıyı taçlandıran isimler Lana Marconi ve Jean-Pierre Aumont. Geniş kapsamıyla film; Henri IV’ten Louis XVI ve Marie’ye kadar çeşitli taht sahiplerini içeriyor ve yıllar boyunca işlerin nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. Sacha Guitry’nin ellerinden çıkma.

La révolution française (1989)

Marie Antoinette’i oynayan Jane Seymour ve cesur bir deney. Fransız Devrimi’nin 200. yıldönümünü anmak için 2 farklı yönetmenin ellerinden çıkmış 2 filmden oluşuyor. (La Révolution Française: Les Années Lumière ve La Révolution Française: Les Années Terribles). Paris’teki ilk saldırılardan kraliyet ailesinin çöküşüne kadar olan döneme ışık tutan yapım, sorunsuz şekilde işleyen parçaları ile ustaca bir çalışma.

Marie Antoinette (2006)

Bu yaratımın benzersiz odağında Kraliçe’nin seks, partiler ve hoşgörü üzerine odaklanmış modern zaman ünlüsü tasviri var. Ortaya çıkan iş dönem draması olmaktan pek uzak, punk’a varan müzik seçkisi de bunun işaretçisi. Kemikleşmiş dramatik tarih algısıyla âdeta alay ederken gücünü çağdaşlığından alıyor. Yönetmen Sofia Coppola ve başroldeki Kirsten Dunst sunumuyla.

Les adieux à la reine (2012)

Benoît Jacquot’nun Fransız Devrimi’nin 4 önemli gününde Versay’daki saray hayatını tasviri, sosyal çöküşün büyüleyici bir resmini çizerken kaosu sakince gözlemliyor. Sidonie Laborde (Léa Seydoux), sadık bir kraliçe hizmetkârı ve Marie Antoinette’e (Diane Kruger) olan bağlılık yemini her daim geçerli. Kraliçenin kaderinin yüküyle dolu, çekici bir cazibe ve delicesine âşık olma hakkında bir yapım.

Yazı: Esin Çalışkan