Müzisyenlerden mektuplar: Ediz Hafızoğlu

Bant Mag. No:74’te müzisyenlerin farklılaşan hisleri, gerçeklikleri ve deneyimlerine kulak verelim istedik. Pandemi ve yaşanan türlü gelişmeler müziğe olan yaklaşımlarını nasıl değiştirip dönüştürüyor? Yeni üretimlerinde nasıl izler sürülebiliyor? Neler onları motive ediyor? Neler öğreniliyor? Neler çok can sıkıcı? Neler “devam” dedirtiyor? Sorularımızı Türkiye ve dışarıdan pek çok müzisyene, DJ’e yolladık. Yanıt alabildiklerimizden size mektuplar topladık. 

Nazdrave projesiyle türler arası iş birliklerine imza atan ve kariyeri boyunca sayısız müzisyene hem sahnede hem stüdyoda eşlik eden Ediz Hafızoğlu yanıtlıyor.

“Aslında üretim sürecinin en önemli ayağı birlikte çalmak, çalabilmek ve paylaşmaktı.”

“Müzik üretirken evde yalnız kalması gereken biri olarak en büyük sorunu bu dönemde yalnız kalamayarak yaşadım. Mecburen hepimiz evlere tıkıldık kaldık. Çalmak ise zaten bitti. Aslında üretim sürecinin en önemli ayağı birlikte çalmak, çalabilmek ve paylaşmaktı. Bunların hiçbiri uzun zamandır yapılamıyor. Olayın maddi boyutuna hiç girmeyeyim. Belgesel ve televizyon programlarına müzikler yazdığım için hayatta kaldım, diyebilirim.”

“Normalde parçaları yazdıktan sonra stüdyoya girer, hep beraber o parçaya bir şeyler katarak ilerlerdik, ya da aylar öncesinde sahnede parçaları çalıp, pişirip bir hâle sokardık. Bunlar artık hayal oldu. Evde tek başıma parça son hâline gelene kadar üzerinde çalışıp, arkadaşlarıma yollayıp herkes de kendi evinde çalar oldu bu dönemde. Tabii ki çok şey öğrendim ama hangisini tercih edersin derseniz ben grup müziğini, beraber bir şey yaratmayı kesinlikle tercih ederim.”

“Herkes durumun farkında sanırım. Kimse albüm yayımlamaz oldu, herkes tekli ya da EP yayınlayarak adının ortalıkta kalması için çabalıyor. Normalde bu parçaları ya da albümleri konserlerde çalabilmek için yayımlıyoruz. Bundan mahrum kaldığımız için çok da bir anlamı olmuyor benim için açıkçası. Ama yine de üretmeye devam ettiğimiz için kendimize saklayacağımıza dinleyici ile paylaşmayı tercih ediyorum. Ama bir parça ya da albümün ömrü ne kadar derseniz, bence üç haftayı geçmiyor; çoğu dinleyici ilgisini başka yerlere yönlendiriyor.”

“Temel motivasyonum ölmemek. Hâlâ yaşıyor olmak en büyük motivasyonum sanırım. Bir de bu dönemden mutlaka yeni şeyler öğrenerek çıkmak istiyorum. Okumadığım kitapları okuyorum, çalışmadığım şeyleri çalışıyorum, bir enstrüman daha koymaya çalışıyorum olanların üzerine. Geride kalan yıl bana küçülmeyi; en kısıtlı imkânlarla hayatta kalabilmeyi öğretti. İnsanların kaprislerini ve şımarıklıklarını çekmek zorunda kalmamak için hayatımdan insan eksiltmek. Çok değerli şeylermiş, yeni uyandım kendi adıma.”

“Dünyanın en büyük 18 ekonomisinden biriyiz diye övünen bir ülkede yaşarken, düzenli olarak vergisini ödeyen bir yurttaş olarak bu zor günlerde devletin de bana ve hepimize arka çıkmasını beklerdim. Hayal bile etmedim açıkçası, zaten bu sistemin sadece kendilerine yaradığını bilen biri olarak olmasını diledim. Bu satırları yazarken bile intihar eden bir müzisyen haberi paylaşmış olmaktan utanıyorum. Keşke kaybettiğimiz bu arkadaşlarımıza devletin atmadığı eli-yardımı biz atabilseydik, onları yaşatabilseydik. Maalesef dünyanın en ‘ne olduğu belli olmayan’ ülkesinde yaşıyoruz, bunun da sonuçlarına katlanıyoruz. Bana güç veren ailem, dostlarım…”

“Nasıl günler bu günler: Müzisyenlerden mektuplar” dosyasının tamamını okumak için buradan Bant Mag. No: 74’e ulaşabilirsiniz.