“Nâzım’a Yolculuk” sergisi 28 Temmuz’a kadar uzatıldı

İş Sanat Kibele Galerisi’nde 2 Mayıs’ta açılan, Nâzım Hikmet’in 63 yıllık yaşamından kesitler taşıyan Nâzım’a Yolculuk sergisi 28 Temmuz 2019, Pazar gününe kadar uzatıldı. Ünlü şairin Selanik’ten Moskova’ya kadar uzanan yolculuğunun izini süren sergide, genç yaşından itibaren hayallerinin peşinden giden Nâzım Hikmet’in hayatı ile ilgili şimdiye kadar bilinmeyen yönlerine dair izler bulmak mümkün.

Şairin geniş ailesinden ve dostlarından oluşan birçok isimden ve daha pek çok başka duraktan geriye kalan mektup fotoğraf ve yayının bir araya getirildiği Nâzım’a Yolculuk sergisinde Berlin Kongresi zamanında yapılmış bir kartpostal, Heybeliada Bahriye Mektebi öğrenciliği sırasında yazdığı mektup ve fotoğraflar, İstanbul’dan Paris’te yaşayan ressam annesi Celile Hanım’a yazdığı ve menekşe ile süslediği mektup, şairin Rusya’ya ikinci gidişinde evlendiği Lena ile birlikte İstanbul’dakilere eski harflerle yazdığı mektuplar gibi pek çok nadir belge bulunuyor.

Küratörlüğünü Prof. Haluk Oral’ın, tasarımını Emre Senan’ın, proje koordinatörlüğünü Rûken Kızıler’in üstlendiği sergiyi 28 Temmuz 2019 tarihine kadar ziyaret edebilirsiniz. Aşağıda tanıtıcı metnini paylaştığımız serginin içeriği Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından kitap olarak da basıldı.

Nâzım’ın yolculuğu
Nâzım Hikmet’in büyük dedeleri Müşir Mehmet Ali Paşa ve Mustafa Celâleddin, Polonyalı ve Alman isimleriyle dünyaya gelseler de kendilerine vatan seçtikleri Osmanlı için yaşamlarını feda ederler. Hayat hikâyesi 1902’de Selanik’te başlayan, çocukluğunda Diyarbakır, İstanbul, Halep’i dolaşan Bahriyeli Nâzım, İstanbul’da derin bir soluk alır. Yoldaşı Vâlâ Nureddin ile Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Anadolu’ya giden şair, Vâlâ Nureddin ile birlikte Mustafa Kemal tarafından kabul edilir.

Sevda denizine ilk atılışı olan Nüzhet’in Moskova’da beklediği Nâzım Hikmet, her daim âşıktır.  Moskova’da yeni bir dünya görüşünü tanıyan şair, hapsi göze alarak ülkesine döner ve ilk kez Hopa’da hapse girer, ardından Sultanahmet ve Ankara cezaevlerinde yatar, takunyalı fotoğraflar devri başlar. Özünü, biçimini, söyleyişini, şiirini arar durur.