Bahane bulmanın yorgunluğu: Other People’s Children

Yazı: Zelal Buldan

Prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan Les enfants des autres / Other People’s Children, Başka Sinema aracılığıyla Türkiye’de vizyona girdi. Rebecca Zlotowski’nin yazıp yönettiği filmin başrollerini Benedetta suretinde izlediğimiz Virginie Efira ve Chocolat’ın yönetmeni Roschdy Zem’i izliyoruz. 

Konu nedir?

Lise öğretmeni Rachel’ın hayatı; okul, gitar dersleri, arkadaş ve aile buluşmaları döngüsünde ilerlemektedir. Bu döngüyü tepetaklak edecek olan Ali, oldukça tutkulu bir şekilde dâhil olur Rachel’ın hayatına. Ali’nin dört yaşındaki kızı Leila da bu ilişkinin bir parçası olur. Anne olmak isteyen Rachel’ın Leila ve Ali ile ilişkisi üzerinden, basmakalıp ifadelerden sıyrılmış, güçlü bir kadın hikâyesine tanık oluyoruz.

İlk intiba?

“-Ne tarafa gidiyorsun?
+Senin gittiğin yere.
-Sen?
+Ben de o tarafa…”

Başlangıçta karakterini çok yakından tanıma fırsatı bulamadığımız Rachel’ın geçmiş travmalarını ve yaşanmışlıklarını Ali ile kesişen yolu aracılığıyla öğreneceğimizden habersiz, Rachel’ı tanımaya çalışmakla geçiriyoruz filmin ilk dakikalarını. Rachel ve Ali aynı yola saparak hızlı bir ilişkinin içinde buluyorlar kendilerini. Rachel, Ali’nin evine ilk kez gittiğinde, Ali’nin eski eşi Alice’in fotoğrafıyla karşılaşıyor. Ali, Alice’in fotoğrafını kızı Leila’nın fotoğrafını üstüne koyarak kapatmış olsa da Alice’in, evden ve Ali’nin hayatından henüz tam anlamıyla çıkmadığını anlıyoruz. Alice ve Ali’nin küçük kızları Leila sebebiyle birbirlerinin hayatından çıkma olasılıkları yok. Rachel’ın bu kalabalık evde kendine bir yer açma mücadelesini izlemeye hazırlanıyoruz. Rachel’ın kendine alan açmak için ilk hamlesi, Ali’nin kızı Leila ile tanışma isteği oluyor. Ali, bu isteği kabul etse de Rachel’ı olacaklara karşı uyarıyor: 

“Başkalarının çocukları o kadar kolay olmayabilir.” 

Karakterlere dair

Rachel lise öğretmeni olması sebebiyle, başkalarının çocuklarına bakmak konusunda oldukça tecrübeli. Bu yüzden Leila ile ilişki kurmakta pek de zorlanmıyor. İkili birbirlerine her ne kadar kolay ısınsa da Leila henüz dört yaşında ve çocuklar bazen ellerinde olmadan çok acımasız olabiliyorlar.

Annesinden uzakta kalan Leila, evde bir başka anne figürü ile yakınlaşınca haklı olarak annesini daha sık sormaya, onu daha çok özlemeye başlıyor. Bu ikili vakit geçirmelerin sonucunda Leila’nın anne özleminin artışı gibi Rachel’ın da kendi çocuğuna sahip olma isteği artıyor. Rachel doktora gittiğinde, anne olmak için çok az vaktinin kaldığını öğreniyor. Anne olmaya dair umudunun arttığı bir anda aldığı hamilelik testi ise Rachel’ın duşta suya karışan kanı görmesiyle çöpü boyluyor. Rachel, kendi çocuğunu kucağına almak ile ömür boyu başka çocuklara bakmak arasında sıkışıyor. Bu sıkışıklık hissinin boğucu bir hâle gelmesinin en büyük sebebi ise Ali’nin hayatında yer edinmekte zorlanması oluyor. Ali’nin, Rachel’ı hayatına tam anlamıyla dâhil edemeyişiyle Rachel’ın yalnızlığı en dibe vuruyor.

Tek bir sahne üzerinden filmin derdini anlatırsak…

Leila tren garında annesini görmek için acele ederek koşmaya başlayınca Ali, taşıdığı bavulu Rachel’a emanet ederek kızının peşinden gidiyor. Rachel ise bütün yükler ile arkada tek başına yürürken buluyor kendini. Bu yük, Ali’nin geçmiş evliliğinin Rachel’a kalan kısmı. Bavul ufak ve taşınabilir görünse de unutmamak gerekir ki yol uzadıkça, yalnız başına taşınan ağırlıklar yavaş yavaş ağırlaşır.

En çok nesini sevdim?

Rachel’ın Ali’nin hayatına dâhil oluşu ve Leila’nın üvey annesi olma sürecinde eski eş Alice’i uzun süre görmüyoruz. Rachel ile Alice’in aralarındaki gerilimi merak etmeye başladığımız bir anda karşılaşma gerçekleşiyor. Çoğu filmde tekrarlanan, izlemeye alışkın olduğumuz ve bir o kadar da bıktığımız; erkeği paylaşamayan iki kadın profili sunulmuyor bize bu noktada. Rachel ve Alice’in dostça sarıldığı tanışma ânı film boyunca devam ediyor. İki kadın Ali’nin tercihlerinden dolayı birbirlerini suçlamıyor hiçbir zaman. Ali’nin âni bir kararla Rachel’dan ayrılıp Alice’e geri dönüşü bile bozmuyor bu durumu. Alice, Ali ile barıştıkları için Rachel’dan özür dilerken, Rachel’ın yanıtı şöyle oluyor:

“Hayır. Beni üzen Ali. Sen değilsin.” 
Ve ekliyor:
“Erkekler için bahane bulmaktan yoruldum.”

Bu repliğin üzerine filme dair son bir soru cevaplayarak bitirmem gerekiyor.

Bu filmi kimler sever?

Erkekler için bahane bulmaktan yorulanlar…