Bir özgüven ve ısrar meselesi: Stephen Curry - Underrated

Yazı: Cem Kayıran

NBA offseason dönemi bazı takas haberleriyle dalgalandıktan sonra büyük bir kuraklığa saplanmışken bir Stephen Curry belgeseliyle yeni bir gündemimiz oldu. Fiziksel özellikleri vesilesiyle kendisine hiç şans tanınmayan bir potansiyelden, zamanını tanımlayan bir ikona nasıl evrildiğine bakan Stephen Curry: Underrated belgeseli, Apple TV+’ta erişime açıldı. 

Bu yazı, belgeseli henüz izlememiş olanlar için kimi sürprizleri bozabilir.

Ne hakkında?

“Stephen Curry, nasıl Stephen Curry oldu?” sorusuna yanıt veriyor bu belgesel. Fonda Golden State Warriors ile kazandığı şampiyonluklar, tarihe adını yazdırdığı rekorlar ve adının dönüştüğü marka değeri var elbet ama odağımız çocukluk ve gençlik yılları; ağırlıkla North Carolina’daki Davidson College’ın basketbol takımı Wildcats ile geçirdiği dönemde. 

Curry’nin çelimsiz, kısa ve güçsüz bir çocuk olarak hakkındaki tüm önyargıları bir bir nasıl haksız çıkardığını, bu yolculuğun bir parçası olmuş kişiler (takım arkadaşları, koçları ve aile fertleri) eşliğinde anlatıyor. 

Zaman dilimi ve mekân 

Belgesel New York Knicks deplasmanında “Tüm zamanların en fazla 3 sayılık isabet bulan oyuncusu” rekorunu kırdığı 14 Aralık 2021 gününde açılıyor. İki zaman çizgisini takip ediyoruz: Çocukluğundan NBA’e adım atışına uzanan aralık ve Warriors’un şampiyon olduğu 2021-2022 sezonu.

İlk intiba?

Bu bir Warriors yıldızı Stephen Curry belgeseli değil. Bir süperstarın coming of age hikâyesini anlatıyor Stephen Curry: Underrated. 

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

*Bilmeyenler için Curry’nin günümüz NBA basketbolu için bir dönüm noktasını ifade ettiğini söylemek pek abartılı olmayacaktır. Sahadaki akıl almaz numaralarına bugüne dek denk gelmediyseniz, buradan NBA YouTube kanalındaki 35’lik listeye ulaşabilirsiniz.

*Babası Dell Curry de 1986-2002 aralığında NBA’de dört takımda forma giymiş keskin bir şutördü. Yani Steph Curry, henüz bebeklik yıllarından saha kenarında bu atmosferi deneyimlemeye başlamıştı. 

*Belgeselin yönetmeni Peter Hicks. Kendisi geçtiğimiz ay yayımlanan, Grammy ödüllü prodüktör Dahi ve ünlü besteci Kris Bowers’ın yeni bir ABD milli marşı yazma girişimini konu eden Anthem belgeselinin de rejisindeydi.

*Midsommar’dan Euphoria’ya, Everything Everywhere All At Once’dan Uncut Gems’e uzanan ihtişamlı kataloğuyla günümüzün en etkili yapım şirketlerinden biri olan A24 da belgeselin prodüksiyonunu üstlenmiş.

Belgesel nasıl yöntemler/malzemeler kullanıyor? 

Bol miktarda arşiv görüntüsü var elbette. Curry’nin lise takımının boş salonlara oynadığı maçları da izliyoruz örneğin. Davidson yıllarına dair tabii ki çok fazla materyal var ama üniversitenin öğrencilerinin tribünlerden çektiği videolara bile ulaşılmış.

Belgeselin “konuşan kafalar”ı arasında da anne ve babasının yanı sıra ona herkesten fazla inanan Davidson Wildcats’teki koçu Bob McKillop başrolde denebilir. Harika bir anlatıcı kendisi. O dönemki takım arkadaşları Jason Richards, Thomas Sander ve Andrew Lovedale de diğer rehberlerimiz.

En çok neyi sevdin?

Zekice tasarlanmış bir açılış sahnesi var. Bir jenerasyon öncesinin en çılgın şutörlerinden Reggie Miller, Curry’nin NBA Draft’ına girdiği dönemde hazırlanan değerlendirme raporunu okuyor: Şöyle zayıf bir fiziği var, böyle savunmada zorlanır… Kısaca NBA’de olmaz minvalinde yorumlarını duyuyoruz. 

Günümüz Stephen Curry’sini takip ettiğimiz kısımlar da çok keyifli bir yandan. Ailesi ve dostlarıyla iletişiminin yanı sıra annesine verdiği sözü tutmak için üniversite diplomasını almak üzere maçı olmayan günlerde tez yazışına, tez danışmanıyla yaptığı görüşmelere kafa uzatmak çok eğlenceli. Tezi de sporda cinsiyet eşitliğini mesele ediyor.

Müzik kullanımı da belgeselin parladığı bir diğer nokta. Nathan Matthew David özellikle vurmalı enstrümanlarla, Curry’nin oyun stiliyle de paslaşan kompozisyonlar yapmış. Üniversitesinin öğrenciler tarafından hazırlanan televizyon programı için genç Steph’in rap yaptığı sekans da tekrar tekrar döndürmelik!

Nisan ayında İstanbul’a uğrayan NBA yorumcusu Leigh Ellis, röportajımız sırasında Stephen Curry hakkında “Şu an bu masada olsa sabaha kadar muhabbet edip eğlenmek isterdi, dünyanın en rahat insanı” demişti. Belgesel bu izlenimi eksiksiz bir şekilde aktarıyor izleyiciye. Siz fark etmeden dostunuz oluveriyor. 

Modunu nasıl etkiledi?

Hemen NBA 2K23 açıp Curry’yle üçlükler savurmak istedim. 

Bunu seven şunları da sever

Secret Base YouTube kanalının Rewinder serisi, arşivi işleyiş biçimi ve kurgusal tercihleriyle de kimi benzerlikler taşıyor. Tabii ki ESPN’in 30 for 30 serisi ve pandemi günlerinde NBA tutkunlarının ilacı olan The Last Dance de akla gelen diğer tavsiyeler.