Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali programından notlar

Yazı: Burcu Teker

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, 17-23 Kasım’da 13. kez gerçekleşecek. Atlas 1948 Sineması, Kadıköy Sineması ve İBB Beyoğlu Sineması’na yerleşecek festivalin bu yılki teması: “İfade Özgürlüğü”. Akreditasyon formu üzerinden katılım sağlanabilecek VisionIST söyleşileri ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ev sahipliğinde yapılacak akademik oturum, panel ve konferanslar da programa dâhil. Detaylar burada; biletler burada.

Bengi Semerci direktörlüğünde hazırlanan festivalin fi̇lm programından, Cannes Film Festivali Queer Palm bölümünün kurucusu, sinema yazarı ve eleştirmeni Franck Finance-Madureira sorumlu. Festival başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer’in “Nerede, kim, ne olursa olsun; herkes için adalet!” sözleriyle kıymetini vurguladığı USCFF kapsamında 31 ülkeden 40’ın üzerinde yapım gösterilecek. Türkiye ve Dünya sinemasından seçilmiş, ana temaları “adalet” olan uzun metraj, kısa metraj ve belgeseller Altın Terazi için, dünya sinemasından seçilmiş 14 film de Adalet Terazisi için yarışacak. 16 Kasım’da gerçekleşecek açılış töreninde “Sinema Onur Ödülü”, “Akademik Onur Ödülü” ve “Sinemaya Katkı Ödülleri” de sahiplerini bulacak.

Kadınların özgürlük savaşını konu alan Çavdar Başağı / O Corno, komünist rejimin devrilmesinin ardından yaşanan kaosu işleyen Özgürlük / Libertate, tutkulu güvenlik memuru Jessica’nın kontrolünü kaybedip zararsız bir göçmeni öldürerek çizgiyi aştığı Sınır / The Wall, ailesine karşı hissettiği koşulsuz sevgiyle hayattan beklentileri arasında sıkışıp kalmış bir kadının öyküsü olan Elaha ve daha birçok film, Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde Türkiye prömiyerini yapacak.

Avant que les flammes ne s’éteignent
Öne çıkan filmlere hızlı bir bakış

Açılış filmi, polis müdahalesi sırasında hayatını kaybeden kardeşinin davası için yasal mücadeleye girişen Malika ve ailesini merkezine alan, Mehdi Fikri imzalı Alev Sönmeden Önce / Avant que les flammes ne s’éteignent. Kapanışı ise altı yaşındaki kızı ile Avustralya’da bir kadın sığınma evine gitmek zorunda kalan İran’lı Shayda’nın başından geçenleri izleten, Avustralya’nın Oscar adayı Noora Niasari filmi Shayda yapıyor. 

Festival seçkisinde Shayda’nın yanısıra Akademi Ödülleri’nin En iyi Uluslararası Film kategorisinde ülkesini temsil edecek üç film daha var. Asimina Proedrou’nun, borç içinde yaşayan kendi hâlinde bir balıkçının göçmenleri sınırdan geçirme vasıtasıyla kavuştuğu maddi refah üzerinden ailevi sorunlardan toplumsal problemlere uzanan Saman Altında Su / Piso apo tis thimonies’i, Yunanistan’ın adayı. Sinemacı ve gazeteci Mstyslav Chernov’un Türkiye prömiyerini yapacak olan; seyircisini, Rus saldırısında en çok can kaybının yaşandığı kentlerden Mariupol’da geçirdiği 20 güne ve savaşın akıllardan silinmez izlerine birinci ağızdan tanıklık ettirdiği belgeseli Mariupol’da 20 Gün / 20 Days in Mariupol Ukrayna adına yarışacak. Berlinale’den Uluslararası Af Örgütü Film Ödülü’nü kapmış, ülkelerindeki ekonomik krizde halihazırda boğulurken dördüncü çocuk haberini alan bir ailenin yaşadıklarına odaklanan Amr Gamal işi Hayat Yükü / The Burdened ise bir Yemen filmi.

Le paradis

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin öne çıkan yapımlarından biri de ıslahevinden salıverilmek üzere olan 17 yaşındaki Joe’nun, fiziksel temasa katiyen izin verilmeyen ortamda tesise yeni gelen William’a karşı büyüttüğü sevgiye ve özgürlük sorgulamasına mercek tutan Burası Cennet Olabilir / Le paradis. Film, Türkiye prömiyerini yapacak. Kurgusuyla büyük ilgi toplayan, ilk kez gösterildiği Berlinale’den En İyi Belgesel ödülüyle ayrılan ve şimdilerde Türkiye prömiyerine hazırlanan Orlando, Siyasi Biyografim / Orlando, ma biographie politique de seçkide parlayanlardan; Virginia Woolf’un trans bir karakteri anlattığı Orlando romanından hareketle günümüzün Orlandolarına bakıyor.

Yönetmen Agnieszka Holland’ın ülkesi Polonya’da tepki toplayan, Venedik Film Festivalin’den ödüllerle dönen Yeşil Hudut / Zielona granica filmi; Suriyeli bir aile, aktivist Julia ve sınır muhafızı Jan vesilesiyle ahlaki seçimler üzerine düşündürüyor. Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümüne seçilen Ali Asgari imzalı Fani Dizeler / Ayeh haye zamini , günlük yaşamda karşılaşılan sıradan şeylerin kısıtlamalar nedeniyle dönüştüğü sorunlara ve insanların bunların üstesinden gelme yollarına odaklanıyor. Lukasz Konopa’nın ödüllü belgeseli Şiddetin Dramı / Theatre of Violence, kişilerin aynı anda hem cellat hem kurban olup olamayacağının bir sorgulaması. Kamal Lazraq’ın Kazablanka’nın banliyölerinde geçen Köpekler / Les meutes’i, baba çocuk ilişkisini gözden geçiriyor. Léa Fehner’ın Ebeler / Sages-femmes‘i ise bozuk bir sağlık sistemini annelik, doğum ve ölümle başa çıkmaya çabalayan iki genç ebe üzerinden tartışan bir diğer prömiyer filmi.

Gece, Melek ve Bizim Çocuklar
Yerli yapımlar arasında dikkat çekenler

Atıf Yılmaz’ın Türkiye kuir sinemasına güzide armağanı; Deniz Türkali, Derya Arbaş ve Uzay Heparı’nın performanslarıyla hafızalara kazınan Gece, Melek ve Bizim Çocuklar 30. yıl dönümü anısına gösterilecek. Yılmaz Güney klasiği Duvar da 40. yaşını Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde kutluyor olacak. Sevin Yaman’ın Olhar Film Festivali’nde En iyi Ulusal & Uluslararası Film Ödülü’ne uzanan filmi Ben Sen O Biz Siz Onlar, Tunahan Kurt’tan Altın Koza’da ödülleri toplayan Karganın Uykusu, İsmail Güneş’in yoksulluk vasıtasıyla umut ve umutsuzluğa pencere açtığı Kurban, Ali Rıza Bayazıt’tan otoriteye yükselen ses Teamül, Kerem Yükseloğlu ve R.Hakan Arslan’ın gözünden vicdan muhasebesi Tek Yön, Volkan Durmuş’un ödüllü belgeseli Yada Yağmurları da seçkide.

Giriş görseli: Orlando, ma biographie politique