Yaeji, Moreish Idols ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal
Yaeji, “2020’lerin sound’u nedir?” sorusuna yanıtlar vermeye devam ediyor. Moreish Idols’ın ilk albümünün DNA’sındaki hüzün ve çaresizlik var. 15 Mayıs’ta Salon İKSV’de dinleyeceğimiz Alabaster DePlume, yoldaki albümünden bir parça daha paylaştı.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.

TEKLİ: Yaeji – Pondeggi (feat. E Wata)
(XL Recordings / GRGDN Müzik)
Yaeji albüm gerginliğiyle uğraşmıyor. Son bir senedir sürpriz teklilerle ilerliyor ki bundan bir şikayetimiz yok. İsmini Kore’de sokakta satılan ve “ipekböceği” içeren bir yiyecekten alan yeni teklisi, bir okul şarkısından aldığı ritimlerin kucağında hip hop’a dönüşüyor. Yaeji’nin vokalleri de âdeta bir tekerleme kıvamında, melodisiz. “2020’lerin sound’u nedir?” sorusuna en iyi cevap verenlerden biri Yaeji. Bu tekliler bir albüme dönüşür mü bilinmez; araları sıklaşsın isteriz. Klibini de es geçmeyiniz.
TEKLİ: fantasy of a broken heart – We Confront the Demon in Mysterious Ways
(Dots Per Inch Music)
Geçtiğimiz yıl, ilk albümü Feats of Engineering ile taze bir heyecan yaşatan Al Nardo ve Bailey Wollowitz ikilisi, fantasy of a broken heart adı altında yeni EP’si Chaos Practitioner’ı 11 Nisan’da yayımlayacak. EP’nin kapanış parçası “We Confront the Demon in Mysterious Ways”, ışıltılı synthler ve vokallerin eğlenceli paslaşmalarıyla dolup taşan bir indie-pop güzelliği. Tekli hakkında grup şöyle demiş: “Bu şarkı, EP’nin merkezinde konumlanıyor ve hayal dünyasında geçen tüm şarkıların aksine gerçekle yüzleşmeyi temsil ediyor. Bazen acımasızca dürüstleşirken, nihai mücadelenin içsel olduğu gerçeğini aktarmayı amaçlıyor aslında.”
ALBÜM: Hamilton Leithauser – This Side of the Island
(Glassnote Music)
2020’deki The Loves of Your Life‘ın devamı olan dördüncü Hamilton Leithauser albümü This Side of the Island neşeli, ferah bir his ile buruk bir gerçekliğe çağırıyor. ABD’nin giderek kutuplaşan atmosferinde kendimizi bulup Leithauser’in parıltılı vokal armonileri ve dağınık elektro gitarıyla eşlik ettiği akışta yüzünü güneşin iç ısıtan parlaklığına dönüp, iyi hislere doğru yürüyor; ferah rock atmosferi, dürüst lirikleri ve neşeli adımlarıyla ağaçlı yollara karışıyor.

EP: light motiv – Geçen Günler Düşen Yapraklar Gibi
(Shalgam Records)
İzmirli müzisyen Sarp Öztürk’ün projesi light motiv, bir bossa nova kısaçaları sürpriziyle çıkageldi. Geçen Günler Düşen Yapraklar Gibi, gün batımı yürüyüşlerinize eşlik edecek parçalarıyla baharın gelişine yetişti. Düşsel atmosferinde hafifçe salınan sıcak tınılarıyla Sarp’ın yumuşak vokallerine kapılıp gittiğimiz parçalar arasında, geçtiğimiz sene yayımlanan kısaçalarından “KOY”un bossanova-laştırılmış bir hâli de mevcut.
TEKLİ: Başak Günak / Ah! Kosmos feat Steve Katona – Hammâmiye
(FUU)
Ah! Kosmos mahlasıyla tanıdığımız Başak Günak’ın organik sesleri soyutlaştırma konusundaki ustalığıyla zamansız ve meditatif bir karakter kazanıyor “Hammâmiye”. Kontrtenor Steve Katona’nın büyüleyici vokal performansıyla bir ritüeli andıran şarkı, sanki kayıp bir mekânın hafızasını canlandırma girişimi gibi duyuluyor. Günak’ın Zeyrek Çinili Hamam’daki bir sergi için hazırladığı ses enstalasyonundan şarkılaştırılan kayıt, prodüksiyon tercihleriyle mekânsal derinliğini de kusursuzca muhafaza ediyor.
TEKLİ: Billy Nomates – The Test
(Invada Records)
“The Test”, Billy Nomates’in üçüncü stüdyo albümünden paylaşılan ilk tekli ve müzisyen bu albümde ilk defa tam takır bir grup ile çalışmış. Söz konuus değişimin etkilerini bu parçada hemen hissediyoruz: Temeli sağlamlaştıran bir bas, farklı piyano ve synth yürüyüşleri ve şarkının ikinci yarısındaki klavyelerin beklenmedik dokunuşlarıyla gerçekten büyük hissettiren bir şarkı. Bütün zorluklara rağmen bir şey için çalışma ve bunun işlediğine şaşırma duygusundan doğan parça sırasında dayanıklılık ve azim hisleri dinleyene de geçiyor.

ALBÜM: Monde UFO – Flamingo Tower
(Fire Records)
Ray Monde’un liderliğindeki Los Angeles merkezli kolektif Monde Ufo, yeni albümünde etrafınızı türlü renklerle saran bir atmosfer ve lo-fi dokulu egzotik bir kaçış patikası yaratıyor. 11 şarkılık koleksiyon ambient, soft-psych ve caz dokuları vasıtasıyla pastoral bir hülyanın içine davet ederken yeri gelince dinleyeni huzursuz etmekten de kendini geri koymuyor. Stüdyoya bir tür “müzikal kaos yaratma” motivasyonuyla giren ekibin son çıktısını özellikle uzun yolculuklarda deneyimlemek için sabırsızlanıyoruz.
TEKLİ: Alabaster DePlume – Form a V
(International Anthem)
Alabaster DePlume, 25 Mayıs’ta çıkacak yedinci uzunçaları A Blade Because A Blade Is Whole hakkında kendine ve dinleyenine “What’s it FOR?” / “Ne İÇİN peki?” diye sorduktan sonra şöyle yanıtlamış kendini: “Bağımsız iyileşmemize esin ve yardımcı olmak için…”. 15 Mayıs 2025’te Salon İKSV’de bu beyanı bizzat yaşatacak müzisyenin hayata ve yaratıcılığa holistik yaklaşımının doğrudan yansıması olarak tanımlayabileceğimiz bir tekli daha dinlemeye açıldı. Tavsiyemiz havadar bir ortamda dinlemeniz ki rüzgâra karışan üflemelilerle her yeri doldursun.
TEKLİ: Loradeniz – Waterbear
(Music From Memory)
Amsterdam’da yerleşik müzisyen, besteci ve DJ Loradeniz, elektronik ambient kompozisyonlarından oluşan SUN SHONE adlı ilk albümü için 21 Mart’a randevu ermişti. İkinci teklimiz “Waterbear”, adım adım genişleyen bir akışa sahip. Loradeniz’in çok yönlü müzikal kimliğinden izler barındıran dört dakikalık kayıt, melodik kurgusunu içinize işledikten sonra parçanın ortalarında dümeni ritmik unsurlara devrediyor. Sinematik kalitesinin yanı sıra ilk tekli “Brick House”dan ayrıksı bir yaklaşım benimsemesiyle de yoldaki albüme dair merakımızı kabartıyor.

TEKLİ: Sevdaliza & Irmas de Pau – Maria Magdalena
(broke / Create Music Group)
“Bu şarkı hayatta kalmayı egemenliğe dönüştürenler, güzelliklerini silaha dönüştürenler ve sahiplenilmeyi reddedenler içindir.” İran asıllı Hollandalı müzisyen Sevdaliza ve Irmas de Pau katkılarıyla çivi gibi lirikleri, çok katmanlı elektronik sesleriyle enerjiyi yükselten, dansa ve sesimizi yükseltmeye çağıran, özgürleştirici bir parça. “Arzulanan, terk edilen ve yanlış anlaşılan her kadının evcilleştirilmemiş gücü” ve korkusuzluğu ise bulaşıcı.
ALBÜM: Jason Isbell – Foxes in the Snow
(Southeastern Records)
Jason Isbell son olarak bir albüm yayımladığında takvimler 2015’i gösteriyordu. Geri dönüşünü resmiyete kavuşturan ve beş günlük bir yaratım sürecinin sonucu olan bu koleksiyon; zun sürmüş bir birlikteliğin bitişini, yeniden hayata karışmayı anlatan bir öykü kitapçığı. Isbell’in içten vokaliyle akustik gitar o kadar gösterişsiz bir şekilde buluşuyor ki iyileştirmemesi, hafif hissettirmemesi imkânsız. Ayrılık hakkında kalbi kırık şarkılarıyla etrafa taze, ferahlatıcı, yumuşak sesler yaymayı başarmış. “Beni rüzgârın esmediği bir yere göm. Tozun üstümü örtmeyeceği, uzun otların büyüdüğü bir yere.”
TEKLİ: Black Moth Super Rainbow – Open The Fucking Fantasy
(Rad Cult)
Tobacco’nun yıllardır duymamıza rağmen asla kabak tadı vermeyen vocoder numaralarını düşsel ve lo-fi kurgularla buluşturan Black Moth Super Rainbow, ne mutlu ki 2025’e yeni bir albüm bahşedecek. 6 Haziran’da dinleyeceğimiz Soft New Magic Dream’in habercisi olan bu parça da işi hiç aceleye getirmeden kirli tonları ve kırılgan atmosferiyle kana karışıyor. Derinlerde bir melankoli de var ama böylesi puslu bir kokteylden parıltılar çıkarabilmeyi de başarıyor.

ALBÜM: Divorce – Drive to Goldenhammer
(Gravity Records / Capitol Records)
Nottingham çıkışlı dörtlü Divorce, ilk albümü ile hayali bir kasaba olan Goldenhammer’a yapılan bir yolculuğu anlatıyor. Burası grup için varolmayan bir yuva, ve albüm boyunca bu aidiyet hissi derinlemesine irdelenioyr. Yer yer synthler (“All My Freaks”), yer yer günümüzde sıkça karşılaşılan alt-country tınıları (“Antarctica”), bazen çığlıklarla (“Karen”) bazen de balad’a dönüşen (“Pill”) yapılarla şekillenen albümün prodüksiyonunda Catherine Marks (boygenius, Foals, Wolf Alice) yer alıyor. Divorce, kendini fazla ciddiye almıyor; mizahını bolca kullanıyor. Zengin dokusuyla dikkat çeken Drive to Goldenhammer, heyecan verici bir ilk albüm.
TEKLİ: yeule – Skullcrusher
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)
2023’teki albümü softscars ile günümüzün en merak uyandırıcı müzisyenlerinden biri hâline gelen yeule, mayıs sonuna randevu verdiği yeni albümü Evangelic Girl is a Gun’ın müjdesini kısa ama doyurucu bir tekliyle beraber veriyor. softscars’ta 90’ların başat soundlarını günümüzün pop öğeleriyle ustaca harmanlamıştı. Yeni tekli de benzer damardan devam edeceğini gösteriyor. Özellikle Massive Attack referansı çok bariz olsa da ona özgü gök gürültüsü etkisi yapan distortionlar takvimi bugüne getiriyor. Yılın en merakla beklenen albümlerinden olduğu kesin, hayal kırıklığını da uğratmayacak gibi.
EP: Yo La Tengo – Old Joy
(Mississippi Records)
Yo La Tengo’nun Kelly Reichardt’ın muhteşem filmi Old Joy’a yaptığı aynı güzellikteki müzikler neredeyse 20 yıl aradan sonra bir EP olarak tek başlarına yayımlandı. EP olmasının nedeni sadece altı şarkıya sahip olması. Film müziklerle bezenmiş değil; bilhassa sessiz anlarıyla daha vurucu belki. Ama o vuruculuğu arttıran öğe olan şarkılar, daha önce Yo la Tengo’nun They Shoot, We Score isimli toplamasında yayımlanmıştı aslında ama yine de böyle kendi ayakları üzerinde durabilmeleri hissi güzel. Gitarist Ira Kaplan’ın kalın tellerde gezerek başlattığı beş şarkı (bir adet de alternatif versiyon) var elimizde. Hem film hem de müzikleri ile ilgili daha geniş bir değerlendirmeyi burada bulabilirsiniz.

ALBÜM: Mike Shabb – shabbvangogh
(bağımsız)
Mike Shabb, klasik hip hop enerjisini modern lo-fi prodüksiyon anlayışıyla harmanlayarak, hem geçmişe selam çakıyor hem de kendine özgü bir alan açıyor. Shabb’in flow’u, minimal altyapıların üzerinde kayıp giderken, lirik dünyası kişisel anlatılarla sokak gerçekçiliğini bir araya getiriyor. Caz sample’larının iç içe geçtiği parçalar, dinleyiciyi gri tonlu bir şehir atmosferine sürüklüyor.
TEKLİ: Teen Mortgage – Party
(Roadrunner Records)
Teen Mortgage, son teklisi ile yüksek enerjisini kontrolsüz bir patlamaya dönüştürüyor. Parçanın başından sonuna kadar devam eden yoğun distortion, sert vuruşlarla birleşerek lezzetli bir garage rock güzelliğinde vuku buluyor. Vokallerin çiğ tonu, modern tüketim kültürüne karşı bir başkaldırı niteliğinde. Şarkı, 80’ler hardcore punk ruhunu çağrıştırırken, aynı zamanda çağdaş isyanla bugüne sesleniyor.
TEKLİ: Mertcan Mertbilek – Votka
(Ortaçağ)
Palmiyeler ve Kilink gruplarının solisti, gitaristi ve şarkı yazarı Mertcan Mertbilek, kariyerinde yeni bir sayfa açıyor. Müzisyenin Kaz Dağları eteklerinde konumlanan stüdyosunda tek başına kaydettiği ilk solo albümü ufukta belirdi. “Votka” adını taşıyan ilk parça, açılışıyla birlikte zihne kazınan bir gitar cümlesi etrafında şekilleniyor. Londra’da yaşayan yönetmen Sudé Kavlak tarafından çekilen klibi de burada.

ALBÜM: Moreish Idols – All In The Game
(Speedy Wunderground / PIAS / GRGDN Müzik)
Müzikal yolculuğuna biraz daha enerjik ve dürtüsel bir ses dünyasıyla başlayan Moreish Idols, bu albümünde biraz daha detaylara yoğunlaşmış. İlk defa bu koleksiyonun neredeyse her ânında gruptan Tom Kelllet ve Jude Lilley vokalleri hep bir ağızdan yapıyor ve bu zaten albümün DNA’sındaki hüzün ve çaresizlik hislerini kuvvetlendiriyor. Parçaların çıkış noktası Kellet’ın babasının hastalığı, Lilley’nin omurgasındaki kronik rahatsızlığı ve küçük yaşında ablasının evi terk edişi gibi insanı bu duygulara iten yaşanmışlıklar. “Pale Blue Dot”ta ve “Time’s Wasting”de duyabileceğiniz bir tutam varoluşçuluk da var işin içinde. Tekrarlayan dizeler, mükemmel saksafon partisyonları ve tremolo gitar eklentisiyle kendini baştan sonra dinleten, dinledikçe yeni şeyler keşfettiğiniz bir koleksiyon.
TEKLİ: The Jesus Lizard – I’m Tired Of Being Your Mother
(Ipecac Recordings)
40’ını geçmiş yeraltı noise ekibinin 26 yıllık bir aradan sonra çıkardıkları Rack’ten arta kalan üç parçayı barındıracak, 12 Nisan – Record Store Day’de çıkacak Flux EP’sinden son tadımlık. New Orleans’ın dışlarından bir annenin, o sırada sekiz yaşındaki oğlu ve kendi çocukluk arkadaşına tüm bıkkınlığıyla ettiği “Bıktım be annen olmaktan!” lafını hiç unutmayan Dennis Low, zamanında çeşitli annelerin ağzından çıkmış benzer cümleler alıntılayarak amacı tümüyle tersyüz edilmiş bir ninni yaratmış sanki. Salıncak çağrışımlı, akılda kalıcı bir riff ve bazen aksayıp bir uyandırsa da aynı düzlükte bir ritmin üstüne ekşi ekşi bağıran Low hem rolünü büründüğü kadınların, hem de bu çıkışların hedefi olmuş çocukların hıncını giyinmiş resmen.
TEKLİ: Babe Rainbow – Aquarium cowgirl
(p(doom) records)
Babe Rainbow’un yeni parçası hafifliği ve kendini çok da ciddiye almayışıyla tatlı bir rüzgâr gibi okşuyor saçlarımızı. Avustralyalı ekip geldikleri yerin sıcaklığını ve parlayan güneşini şarkılarına katmışlar âdeta ve parçadaki su altındaymış hissi uyandıran ses efektleri de bu deniz-güneş-kumsal arka planını tamamlıyor. Grubun solisti bu eğlenceli teklinin arkasındaki düşüncesini şöyle açıklamış: “Kişisel ruhani uyanışım ve bunun içindeki tüm öğrenmelerle ilgili. Bazen kendimizi rahatsız hissederiz ve ne söyleyeceğimizi bilemeyiz. Her zamanki bakış açımızın dışında gerçekliği görmenin başka yolları olduğunu unutuyoruz.”