Yakın gelecekte izleyeceğimiz 10 iddialı animasyon film

Anime klasiklerinden Neon Genesis Evangelion’ın ardında bıraktığı mirası noktalayan Evangelion: 3.0+1.0 Thrice Upon a Time, 13 Ağustos itibariyle Amazon Prime Video kataloğunda. Bahanesiyle, yakın gelecekte izleyeceğimiz (ya da izlemeyi umduğumuz), heyecan dozumuzu yükselten animasyon filmlerden 10’luk bir seçki hazırladık.

Kolombiya’dan Japonya’ya, Afganistan’dan Hollanda’ya uzanan seçkimizde sinirlendiğinde kocaman kırmızı bir pandaya dönüşen bir ortaokul öğrencisi de var, Anne Frank’in günlüğünde hitap ettiği hayali arkadaşı Kitty de, zombiler ve mutasyona uğramış örümceklerle bezeli distopyada hayatta kalmaya çalışan bir suikastçi de…

Flee
(Yön: Jonas Poher Rasmussen)

Nedir: Taliban’ın ülkeyi ele geçirmesinin ardından ailesiyle Afganistan’dan kaçan ve refakatsiz bir çocuk olarak Danimarka’ya yerleşen Amin’in gerçek öyküsü. Amin bugün erkek arkadaşıyla evli, başarılı bir akademisyen ama 20 yılı aşkın süredir sakladıkları hayatını tehlikeye sokabilir. Anlatıyı arkadaşı ile yaptığı röportajlar üzerinden kuran yönetmen Rasmussen, mahremiyeti korumak adına animasyonu tercih etmiş.
Neye benzer: Animasyonu anlatım aracı kullanan Waltz with Bashir ve Tower gibi çeşitli belgesellerin izinden gidilmiş.
Kimler var: Cannes seçkisinde yer alıp Sundance’den ödülle dönen Flee’nin yapımcıları arasında Riz Ahmed ve Nikolaj Coster-Waldau gibi tanıdık simalar görüyoruz.

Cryptozoo
(Yön: Dash Shaw)

Nedir: 60’lı yılların San Francisco’sunda, cryptid isimli mitolojik varlıkların yaşadığı özel bir “hayvanat” bahçesindeyiz. Japonya’dan gelen, rüyaları yiyerek yok etme kapasitesine sahip varlıklardan biri Cryptozoo’dan kaçmayı başarıyor. Psikedelik dünyasına dalan herkesi mest eden, kült olmaya aday bu festival favorisi; zenofobi, biyoçeşitlilik, zoolojideki etik ve cinsiyet kimliğine dair dikkate değer cümleler kuruyor. Her bir karenin elle çizildiği, 2D bir animasyon olması da cabası.
Neye benzer: Yönetmen Dash Shaw, Winsor McKay’in The Centaurs (1921) isimli kısa filminden ilham aldıklarını söylüyor. Animasyon estetiği, Fantastic Planet veya Yellow Submarine örnekleri gibi, psikedelik izler taşımakta.
Kimler var: My Entire High School Sinking Into the Sea’den anımsanabilecek Dash Shaw’ın yeni harikası. Lake Bell, Michael Cera, Zoe Kazan ve Peter Stormare mikrofon başında.

Cryptozoo, 22 Ekim’den itibaren MUBI Türkiye kataloğundan izlenebilecek.

Turning Red
(Yön: Domee Shi)

Nedir: Mei Lee oldukça sıradan biri aslında. Tabii sakin kalmayı başarabilirse… Ergenliğin kaosu içinde nefes almaya çalışırken ilgi alanlarında, ilişki biçimlerinde ve bedeninde kimi değişiklikler oluyor. Öte yandan sırtında otoriter annesinin ondan beklediği uysal, akıllı kız rolünün yükü var. Ne var ki işi hiç kolay değil. Çünkü sinirlendiği veya heyecanlandığında pembe bir duman patlaması vuku buluyor ve kocaman, kırmızı bir pandaya dönüşüveriyor!
Neye benzer: Domee Shi’nin yine yetiştiği kültürü ve ebeveyn-çocuk etkileşimlerini ilham bellediği, Oscar ödüllü kısa animasyon Bao.
Kimler var: Pixar hayal fabrikasının yeni üretiminde sesini duyacağımız isimlerden biri Sandra Oh. Baş karakteri seslendiren genç yetenek Rosalie Chiang ise ilk defa spot ışıklarının altında.

Turning Red‘in Türkiye’de 11 Mart 2022’de vizyona girmesi bekleniyor.

Where Is Anne Frank?
(Yön: Ari Folman)

Nedir: Anne Frank’in öyküsünü biliyoruz, peki günlüğünde hitap ettiği hayalî arkadaşı Kitty’ninkini? Anne’in evinde sihirli bir şekilde hayat bulan, günümüz dünyasından seslenen Kitty, dostunun yaşıyor olabileceğini düşünüp amansız bir arayışa başlıyor. 74. Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan filmin Avrupa’daki mülteciler ile 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden saklanan Yahudilerin deneyimledikleri arasında paralellikler çizdiği söyleniyor.
Neye benzer: Anne Frank’in yaşadıklarının ağırlığıyla yüzleşme biçimi, çok uzun yıllardır 7. sanata ilham olmaya devam ediyor. The Diary of Anne Frank, Anne Frank Remembered, Anne no nikki ve Das Tagebuch der Anne Frank aralarından bazıları.
Kimler var: Lübnan Savaşı’ndan anılarını animasyon formunda aktardığı Waltz with Bashir’in ardından Ari Folman, Holokost’tan kurtulan bir ailenin çocuğu olarak, yine oldukça kişisel bir proje ile çıkıyor karşımıza.

Belle
(Yön: Mamoru Hosoda)

Nedir: Tercihini animeden yana kullanmak isteyenler için Japonya semalarından el sallayan bir yapım. Öykünün odağındaki Suzu, babasıyla birlikte bir kasabada yaşayan, 17 yaşında bir lise öğrencisi. 5 milyar çevrimiçi üyeye sahip sanal bir evrene katılıyor ve avatarı Belle, dünya çapında nam salmış bir şarkıcı oluveriyor. Formu ejderhaya benzeyen gizemli bir canavarla tanıştığında ise ikili, gerçekte kim olduklarını anlama arayışında macera ve aşkla dolu bir yolculuğa adım atıyorlar.
Neye benzer: Yaratıcısının büyük ses getirmiş önceki işleri Mirai no Mirai, Toki o kakeru shôjo ve Bakemono no ko fikir verecektir.
Kimler var: Başlı başına Mamoru Hosoda ismi kalp atışlarının hızlanmasına sebep zaten. Birçok uluslararası festival tarafından takdir edilen üretimlerinin yanı sıra Digimon Adventure, Samurai chanpurû ve One Piece‘de de parmağı var kendisinin.

Encanto
(Yön: Jared Bush, Byron Howard, Charise Castro Smith)

Nedir: Pixar’ı uzun yıllar önce renklerine katan Disney’in en büyük rakiplerinden biri yine kendisi. Stüdyo tarihinin 60. animasyon filmi olarak da nitelendirilen Encanto’da Kolombiya’nın rengârenk coğrafyasına uzanıyoruz. 15 yaşındaki Mirabel büyük bir hüsran yaşıyor çünkü kendisi, sihirli güçleri olan bir ailenin tek sıradan ferdi. Anlatının esnemeye sebep bir “aile kurumunun önemi” mesajı taşıması olası olsa da bol cümbüşlü, hayat dolu ilk fragman beklentileri yükseltiyor.
Neye benzer: Akıllara Coco’nun gelmemesi sahiden zor.
Kimler var: Hamilton’ın yıldızı, henüz izlediğimiz Vivo’da da sesini işittiğimiz Lin-Manuel Miranda’nın animasyon dünyasıyla bağları sağlam. Bu sefer seslendirme kadrosunda değil ama. Moana’nın pek beğenilen beste ve şarkılarının ardından, Encanto için kolları sıvamış.

Encanto‘nun Türkiye’de 26 Kasım’da vizyona girmesi bekleniyor.

The Island
(Yön: Anca Damian)

Nedir: Robinson Crusoe bildiğimiz Robinson değil. Zamanla göçmenler, sivil toplum kuruluşları ve gardiyanların konumlanacağı bir adaya gönüllü olarak gitmiş, yalnız bir doktor. Cuma ise Afrika’dan İtalya’ya geçerken batan bir tekneden kurtulmuş bir kazazede. Çökmekte olan bir gezegende anlam arayışındalar. Henüz post prodüksiyon aşamasında olan The Island, hepimizin bildiği öykünün taze bir nefesle yeniden yorumlandığı, gerçeküstü bir müzikal/komedi.
Neye benzer: Fikir edinmek isteyenlere L’extraordinaire voyage de Marona ve Crulic – Drumul spre dincolo tavsiyedir.
Kimler var: İşleriyle arşınlamamış film festivali bırakmayan, İstanbul Film Festivali’nden de 2 kez ödülle dönmüş Romanya asıllı sinemacı Anca Damian.

Ron’s Gone Wrong
(Yön: Sarah Smith, Jean-Philippe Vine, Octavio E. Rodriguez)

Nedir: Ortaokul öğrencisi olan Barney, yaşıtlarıyla sosyalleşmede kimi sorunlar yaşıyor. Neyse ki teknolojinin pek geliştiği bir çağda yaşıyor. “Kutudan çıkan en iyi arkadaşı” olması beklenen dijital cihazı Ron ile tanıştıklarında her şeyin değişmesini umuyor fakat Ron’un da kendi çapında sorunları var: Sık sık arızalanıyor. Ron’s Gone Wrong, karakterlerin gerçek arkadaşlığın harika karmaşasıyla hesaplaştıkları; dokunaklı, eğlenceli ve aksiyon dolu bir macera olarak tanımlanıyor.
Neye benzer: Çok geniş bir havuz. The Iron Giant, Big Hero 6, hatta Her bile dâhil edilebilir.
Kimler var: Luca’nın seslerinden Jack Dylan Grazer bir süredir pek popüler. Ona biriciğimiz Olivia Colman’ın yanı sıra Hangover ekibinden Zach Galifianakis ile Ed Helms eşlikçi.

Ron’s Gone Wrong‘un Türkiye’de 22 Eylül’de vizyona girmesi bekleniyor.

Mad God
(Yön: Phil Tippett)

Nedir: Yapımı 30 sene süren bir stop-motion animasyon, âdeta bir rüya proje… Zombiler, mutasyona uğramış örümcekler, gaz maskeleri, ameliyat masaları, kitlesel elektrik çarpmaları ve büyük ölçekli patlamalarla örülü bir distopya. Yıkılmış bir şehrin ortasında dikilen gizemli bir suikastçi, ucube sakinlerin yaşadığı labirenti keşfediyor. Prömiyerini Locarno Film Festivali’nde yapan Mad God, fragmanıyla beklentileri arşa çıkartanlardan.
Neye benzer: Projenin öncülleri olan kısa metrajlar: Mad God: Part 1, Mad God: Part 2 ve Mad God: Part 3.
Kimler var: Animasyon ve görsel efekt dünyasının efsanelerinden biri olduğu söylenen Phil Tippett’in Star Wars’dan Jurassic Park’a, RoboCop’dan Starship Troopers’a uzanan destansı bir kariyeri var. İlk kez bir uzun metraj proje için yönetmen koltuğunda. 

The Addams Family 2
(Yön: Greg Tiernan, Conrad Vernon, Laura Brousseau, Kevin Pavlovic)

Nedir: Kendi ailenizin tuhaf olduğunu düşünüyor olabilirsiniz, ta ki Addams’lar ile tanışana kadar… İkonik aileyi animasyon evrenine taşıyan 2019 çıkışlı The Addams Family’yi izlediniz mi, izlediyseniz de sevdiniz mi bilemiyoruz ama yetişkin kitleye pek hitap etmiyor gibiydi. Devamı niteliğindeki proje bir süredir ufukta görünüyor. Ebeveynler Morticia ile Gomez perişan hâlde; çocuklar artık büyümüş, aile yemeklerini bile atlıyorlar. Peki aradaki bağlar yeniden sağlamlaştırılabilir mi?
Neye benzer: Külliyatı yalayıp yutmak isteyenlere: Charles Addams karikatürleri, The Addams Family (1991) ve Addams Family Values (1993) filmleri, ayrıca 60’lardan bu yana devam eden televizyon serüvenleri.
Kimler var: Oscar Isaac ve Charlize Theron’un bu rolleri fiziksel olarak canlandırmalarını isterdik ama yapacak bir şey yok. Finn Wolfhard, Chloë Grace Moretz, Snoop Dogg, Bette Midler ve Allison Janney’le ekip, yine ışıldıyor.

The Addams Family 2‘nun Türkiye’de 12 Kasım’da vizyona girmesi bekleniyor.