Yaşa takılanlar: The Downward Spiral, Superunknown

Yazı: Cem Kayıran

Nine Inch Nails’ten The Downward Spiral ve Soundgarden’dan Superunknown. 90’ları tanımlayan albümler listelerinin en başlarına adları yazılacak bu iki güzide kayıt da 8 Mart 1994 günü yayımlanmıştı ve artık tam 30 yaşındalar. 

Neden önemliler? Neler hissettiriyorlar? İlk dinleyişten bu yana nasıl anlamlar kazanmışlar? Şarkıların arasına neler sızmış? İkisini de açtık ve tekrar bir dinledik.


Nine Inch Nails – The Downward Spiral
(Interscope, 8 Mart 1994)

Çok mühim albümdür çünkü…

Başka grupların, hatta bizzat Nine Inch Nails’in de pek çok kez taklit etmeye çalıştığı bir ses işçiliği, tematik kurgu ve duygu aksettirime girişimi The Downward Spiral. 90’ların en tavizsiz başyapıtlarından biri. Vizyonu, imza sound’u ve yıllar sonra Hollywood’un seçili bestecilerinden biri olmasında rolü olan atmosfer yaratma / yaşatma yetisiyle, Trent Reznor çağını tam anlamıyla başlatan albüm. 

İlk dinleyişte hissettirdikleri vs bugün hissettirdikleri

Albüm çıktığında 4 yaşındayım; “Closer” ile ilk çarpıştığımda muhtemelen 11-12. Aklım çıkmıştı. O yaşta anlamlandırması güç tuhaflığı ve öfkesiyle, “Bunu kendime saklamam lazım.” diye düşündürdüğünü hatırlıyorum. Kasetini aldığımız her albüme saatler boyu maruz kalan anneme bunu yapmamalıydım!

Ergenlikle birlikte The Downward Spiral’ın sesi de yükseldi. Üstüne çöken bir kara bulut, çok “büyük” bir curcunaydı bu albüm. Bir şeyleri çözmeye çalıştığın zamanlar için resmi bulandıran bir tarafı var. Bugün, mesela “March Of The Pigs”i dinlemek, sabah 07.00’de okul servisi bekleme simülasyonu gibi bir his yaşatıyor. Zamana yapışmış bir şekilde, gençleşmeden dinlenmiyor.

Bunu biliyor muydunuz?

Albüm Trent Reznor’ın Le Pig adını verdiği stüdyosunda yazılıp kaydedilmişti. Stüdyo, Los Angeles’ta 1969 yılında Manson Ailesi’nin Sharon Tate ve arkadaşlarını katlettiği evde konumlanıyor. “Pig” (domuz) kelimesinin vakti zamanında evin kapısına (söylenene göre kurbanların kanlarıyla) yazılmış olması benzeri detaylar, Reznor’un bu ismi seçmesine sebep olmuş olabilir. “Piggy” ve “March of the Pigs” gibi parçalar da genelde bu ilişkiyle okunur. Nine Inch Nails macerası The Downward Spiral kayıtlarının devam ettiği 1993 yılında sona eren grubun eski gitaristi Richard Patrick ise farklı düşünüyor. “Piggy”nin Trent Reznor’la parçalanan dostluğuna ilişkin bir şarkı olduğuna inanan müzisyen, 2010’da verdiği bir röportajda konuya şöyle açıklık getirmiş: “Biri sizin hakkınızda ‘Piggy’ diye bir şarkı yazıyorsa, ortada bir gerilim ve artakalan bir şeyler olduğunu anlıyorsunuz. Benim lakabım Piggy’ydi. O da benim hakkımda şarkılar yazıyordu… Her şeyin bu kadar karmaşık ve garip olmamasını isterdim.”


Soundgarden – Superunknown
(A&M, 8 Mart 1994)

Çok mühim albümdür çünkü…

Black Hole Sun”, “Spoonman”, “Fell On Black Days”, “The Day I Tried To Live”, “Superunknown”… Boş yok. Dönemin grunge rüzgârının zirvelerinden biri olmasının yanı sıra Soundgarden için de metal köklerinden birkaç adım daha uzaklaşıp geniş kitleye hitap etme açısından bir dönüm noktası. Baştan sona, rock tarihinin kayıt altına alınmış en özel vokal performanslarından birini barındırması da cabası. Hatta Chris Cornell’ın çıktığı tiz seslerle stüdyodaki bazı mikrofonları haşat ettiği efsaneleri anlatılır.

İlk dinleyişte hissettirdikleri vs bugün hissettirdikleri

İlk kez “Black Hole Sun” dinlemeyi tarif etmek pek mümkün olmasa gerek. Bir oyunda yeni harita açmaya benzetebiliriz. Albümün kalanı da öyle. Kim Thayil’in ciğer titreten görkemli gitarları, Matt Cameron’ın peşine takılıp koşturma arzusu uyandıran davulları ve Ben Shepherd’ın her daim vurgulu basları… İcrasına, şarkı yazımına ve belki de en önemlisi tutkulu tavrına tutuldukça; parçası olarak anıldığı akımın en ayrıksı örneklerinden biri olduğunun farkına varmıştım. 

Badmotorfinger’ın haşarı havası dörtlüye çok yakışsa da Superunknown’un ihtişamına karşı koymak mümkün değil. Karanlığı kurcalayan sözlerinin içeriğiyle de bugün, Cornell’ın erken vedasının yaşattıklarıyla beraber kalp kırıcı bir etkiye sahip. 

Bunu biliyor muydunuz?

Albümün başlığı bir palyaçoya dayanıyor. J.P. Patches, 70’lerde Seattle’da yayın yapan bir televizyonun çocuk kuşağında beliren bir karakter. Sonraları bir film uyarlaması çekiliyor, VHS kaset baskılarında filme “Superklown” ismi veriliyor. 90’larda akşamdan kalma bir sabahta yattığı yerden kaseti gören Chris Cornell, yazıyı “Superunknown” (Süper bilinmeyen) olarak yanlış okuyor ve farkında olmadan tüm zamanların en akılda kalıcı kelime oyunlarından biri böylelikle ortaya çıkıyor.