Z Raporu: Selda Taşkın
Körfez, Zuhal, Ankebût, Küçük Şeyler, Kronoloji, Büyük İstanbul Depresyonu; Türkiye sinemasının adından söz ettiren çeşitli yapımları için kurgu masasına geçen Selda Taşkın’ın kestiği filmlerden birkaçı. Geçtiğimiz sene Berlinale Talents’a katılan 255 sinemacı arasında seçilen Altın Portakal ödüllü kurgucu; 2021’ine temas eden filmler, albümler, kitaplar, podcastler ve çok daha fazlasından bahsetti bize. Karşınızda Selda Taşkın Z Raporu.
2021’de en çok dinlediğin albümler?
Erik Truffaz’dan El tiempo de la Revolución. Bu yıl nedense en çok bu albümü dinlemişim, öyle diyor uygulama.
2021’de en çok dinlediğin şarkılar?
2021 benim için bol müzikli bir sene değildi sanırım, uzun zamandır yeni çıkanları da takip edemiyorum maalesef. Listelerime baktım da en çok aşağıda sayacağım şarkıları dinlemişim. Bu yılın keşfi çok az genelde, geçmişi hatırlayarak geçirmişim sanırım.
John Surman’dan “Portrait Of A Romantic”. Surman’ı hatırlamak bayağı iyi oldu. Üniversitede Respiro isimli bir İtalyan filmi izlemiştim. O zamanlar çok sevmiştim, müziklerden çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Hatta filmdeki kadın karakteri rüyamda görmüştüm. Surman’ın müziklerini yaptığını bu yıl keşfettim; bu sayede müzikten filme, filmden rüyalara güzel bir hafıza yolculuğu oldu.
Deri Altı Kanalları’ndan (DAK) “Yağmur Suyu”. Bu da geriye dönüş duygusunun sonucu. Ankaralı bir gruptu, müzisyenlerin bir kısmıyla küçükken tanışmıştım. Çok alakasız bir şekilde bir gün aklıma geldi ve YouTube’dan bulabildim. Çok iyiler bence! Zerzemel albümleri de iyi.
Çöle Çöl’den “Ceyhun Dora / Şayeste Önder”. 2000’lerin başındaki işlerini biliyorum, hislerim değişmesin diye sonradan neler yaptıklarına çok bakmak istemedim.
Ivo Dimchev’den “Парцал”. Murad Efendiev bu şarkıyla karşılaşınca aklına ben geldiğim için yollamıştı bu sene, öyle keşfettim. Üniversitede birlikte çok müzik keşfederdik. Ankara’da Locus Solus’un açık olduğu zamanlardı. Bu yıl da uzaklardan, Ivo Dimchev ile tanışmamı sağladı
Nilipek.’ten “Bir Gün Beni Arzularsan Gel”. Bu coverı ve klibini çok beğendim, bayağı dinlemiş olabilirim.
Ayrıca Guillaume Perret’den “Walk”, Future Islands’tan “Like the Moon”, Emerson Lake & Palmer’dan “The Sage” ve Hungry Ghosts’tan “I Don’t Think About You Anymore but, I Don’t Think About You Anyless”.
2021’den yeniden yaşamak isteyeceğin bir gün/an?
2021’in sonlarına doğru, aralık ayında Lizbon’a gittim. Çok eski iki arkadaşımla birlikte nehrin kenarında bisiklet sürdük. Kendimi çok iyi hissettiğim bir andı; arkadaşlarımın gerisinde kalmıştım, mutluluktan bağırarak bisiklet sürüyordum. Uzundur öyle hissetmemiştim, çok güzeldi. O âna geri dönmek isterim. Geçirdiğimiz zor zamanlar içerisinde, nehir kenarında bisiklet sürmeye dair mutluluk veren bir ânın varlığı bile, hatırladıkça iyi hissettiriyor.
Bir de 2021’in ilk saatlerinde, Ankara’daki bir ormanda, çocukluk arkadaşlarımla teleskopla Ay’ı seyrettiğimiz geceye de dönmek isterim!
2021’de izlediğin filmlerden favorilerin?
The Power of Dog. İyi film izlemek nasıl bir duyguydu, hatırladım. Ayrıca Beginning. 2020 filmi sanırım ama ben geçen sene izledim. Yönetmenliğini sevdim. Normalde çok tarzım olmayan, soğuk bir film dili var ama anlamlı ve özenli bulduğum mesafeli sineması çok hoşuma gitti.
2021’de izlediğin dizilerden favorilerin?
Mare of Easttown. Bayağı sevmiştim. Biraz zaman geçti, çok detaylı hatırlamıyorum ama iyiydi.
The White Lotus’un dilini, mizahını, dünyasını bayağı beğendim. Tüm o parlaklığın içindeki gerilim dolu rahatsızlık hissini sevdim. Sınıf, kimlik siyaseti ve politik doğruculuk mevzularındaki eleştirilerini de becerikli buldum.
Gibi’nin zekâsı da hoşuma gitti, bayağı iyi bölümleri var. Yamyamlı olan favorim sanırım. Feyyaz Yiğit tanıdığım biri değildi, bu dizi sayesinde tanıdım. İçimden kendime Gibi için bir karakter de yazdım. Bir gün diziyi kurgulamam gerekirse gelir sessiz sessiz oynarım.
2021’de keşfettiğin harika bir yönetmen?
Manoel de Oliveira. Keşfetmek için geç kalmış olabilirim. Duyduğum ama işlerini bir türlü oturup izleme fırsatı bulamadığım bir isim. Memories and Confessions’ı çalışacağım bir film için izledim. “Her yaşı içimizde taşırız” diyordu bir yerinde, çok hoşuma gitti. Çok kişisel bir film. Yönetmenle aramızda ekonomik sınıf farkı var ama olsun; eviyle, çocukluğuyla ve hafızasıyla kurduğu ilişki çok güzel detaylar barındırıyordu.
2021’de izlediğin çok iyi bir belgesel?
Nurşen Bakır’dan Gıyaben. Deneysel/politik belgeseller yapan Bakır’ın eski bir filmi. Çok güzel, çok içten, çok sevdim. Aynı zamanda bu yıl kendisiyle bir belgesel projesinde tanışıp, çalışma fırsatı bulduğum için de kendimi çok şanslı hissediyorum. Buluntu görüntülerle çalışarak film üretebilme özgürlüğü çok güzeldi.
2021’de seni en çok etkileyen oyunculuk performansı?
Mare of Easttown’dan Kate Winslet ve The Power of Dog‘dan Benedict Cumberbatch. Yalnızca ben etkilenmemişimdir herhalde diye düşünüyorum.
Bu yıl en çok vakit geçirdiğin kitaplar?
Marc Auge’dan Unutma Biçimleri, Sevgi Soysal’dan Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, Arundhati Roy’dan Mutlak Mutluluk Bakanlığı, Annie Ernaux’dan Seneler, Quentin Meillassoux’dan Sonluluğun Sonrası.
Kitaplar hakkında çok bir şey söylemek istemiyorum, çok uzayacak. Sonluluğun Sonrası için postmodernizm ve toplumsal politik tıkanıklığına yeni felsefe arayışları hakkında düşünmek iyi geldi diyebilirim.
Bu yıl keşfettiğin bir podcast?
Çok hakim olduğum bir konu değil ama sayayım. Biri Adalet Atlası. Yılları karıştırıyor olabilirim, 2020’de dinlemişimdir belki. Adalet kavramını birçok alanda ele alıyor, iyi konuklar ve sorularla derli toplu bir tartışma sunuyor.
Bir de The Revolution Will Not Be Televised: The Place for Politics, History, and Philosophy. Hem güncel güncel hem de tarihsel toplumsal hareketler hakkında, iki akademisyenin birbirlerinin fikirlerini eleştirerek ilerledikleri bir podcast. Bölümleri sayıca çok değil ama kaliteliler.
2022 seni neden heyecanlandırıyor?
Pek heyecanlandırmıyor aslında. Neler olacağını bilmediğimden, artık birçok şeyle ilgili öngörülü de olamadığımdan, heyecan ya da merak arası ama çok da coşkulu olmayan bir duygu var içimde.
Ceylan Özgün Özçelik’in yeni belgesel projesi ve önceki filmlerinde birlikte çalıştığım arkadaşım Emre Yeksan’ın da bir parçası olduğu bir kolektif olarak, farklı üretim biçimleri denediğimiz Mutluluğun Kristali isimli film projesi için çok heyecanlanıyorum. Ayrıca ilk uzun metrajını çekmiş Barış Demirdelen’in filmdeki tüm oyuncular ve ekiple çıkardıkları iş, üretim biçimleri bana çok umut verdi. Hepsi çok yetenekli, çok cesaretliler; çok mutlu oldum bu filmle karşılaştığım için ve bir parçası olacağım için. Sinema ve televizyon sektörlerindeki çalışanların daha görünür biçimde artan dayanışması umut veriyor.