Z Raporu: Umut Adan

Son 10 senede Avrupa’daki birçok festivalde sahne almış olan besteci ve yorumcu Umut Adan, anlat – çal tekniği ile gerçekleştireceği tek kişilik performansı “Büyük Yalnızlığa Devam” ile 22 Eylül’de Bant Mag. Havuz / Bina’da olacak. Siyaset, edebiyat ve yer yer komedi unsurları içeren performans, hem Umut Adan’ın kendi şarkıları hem de tercümeleriyle sunacağı dünya ozan müziğinden seçtikleriyle sanki bir tür oyun deneyimi sunacak. Detaylar burada.

Umut Adan yanıtlıyor: Televizyon izliyor musun? Hayatta yaptığın ilk iş? Yeniden yaşamak isteyeceğin bir an? Buyrunuz Umut Adan Z Raporu’na.

Craig Rodsmith – Fotoğraf: Dave Woll

Gündemi en çok nerelerden takip etmeyi tercih ediyorsun?

Siyasi ve sosyal gündemi takip ettiğim yerli ve yabancı haber kaynakları üzerinden ve bazılarını uzun süredir izlediğim gazeteciler üzerinden Twitter’dan takip ediyorum. İçine çekmeye çalıştığı kaosa rağmen doğru odaklanıldığında aradığım bilgileri en rahat toplayacağım yer gibi geliyor hâlâ bana.

Televizyon izliyor musun? İzliyorsan ne izliyorsun?

Geleneksel anlamda televizyonculukla ilişkimi üniversite yıllarında kestim. Buna birçok şey sebep oldu. Mesela İtalya’da okuduğum üniversite yurdunda bir televizyonum yoktu, koca yurtta da yalnızca bir tane vardı. O günlerde bir koptu tam koptu ilişkim televizyonla. Ancaaaakk herhâlde dünyanın en hastalıklı NBA fanlarından birisi olduğumdan, her sabah erkenden kalkıp dijital platformlardan maçları, haberleri, NBA dedikodularını takip ediyorum. Sabah evde kalktığımda görmem gereken ilk şeyin NBA olmasını tercih ediyorum, beni güne güzel hazırlıyor. Genellikle de saat farkı sebebiyle hengâme de o saatlerde kopuyor. Olay çok işime geliyor.

Son dönemde haberdar olduğun ve sıkı takibe aldığın hesaplar var mı?

Olmaz mı? Yeni Zelandalı bir vintage motosiklet tamircisi olan Craig Rodsmith’in paylaşımlarına kilitlenmiş durumdayım. Takip ettiğim ve birçoğunun çıkardığı hemen tüm sanatçıları bildiğim plak şirketlerine yeni eklenenler, komedyen George Carlin’den günümüze kalanların paylaşıldığı hesap, en son The New Yorker’ın kapağını tasarlamış olan grafiker Olimpia Zagnoli’nin sayfası bunlardan sadece bazıları. Sevebileceğim şeyleri kurcalayıp bulmak günlük eğlencemin önemli bir kısmını oluşturuyor.

Günde kaç saat, en çok hangi platformlarda vakit geçiriyorsun?

Oldukça renkli ve yoğun bir YouTube performansım oluyor her gün. Beni ilgilendiren bir çok konunun dününü bugününü oradan kazıyorum. Ancak oradan haber asla toplamıyorum. Burada hesaplarsan günde ortalama iki saate kadar kaldığım oluyor. O açıkken gözümün kenarıyla telefondan Twitter’a ne düşüyor ona bakıyorum çok fazla abanmadan. Ancak orada beni yakalayan bir gerçek ortaya çıkarsa rahat bir saati non stop oraya adayabilirim. Geçenlerde önüme düşen Toni Morrison röportajı o günümü kitledi mesela. Instagram’ı da kısa aralıklarla kurcaladığımı düşünürsek günde asgari bir saat de o tutar. 

Finalini değiştirmek istediğin bir film? 

Önce bir dizi: Ozark’ın sonunda kalbime bir hançer girdiğini söylemek isterim. Ve tabii ki Tinker Tailor Soldier Spy’daki final de biraz imansızca oldu. Onu da daha mendilsiz bir hâle getirirdim.

En son izlediğin belgesel?

Netflix’te Miles Davis: Birth of the Cool ve Rai Storia’da izlediğim, II. Dünya Savaşı’nda kadın partizanların rolünü anlatan belgesel.

Belgesel çekecek olsan neyle ilgili olurdu?

Burada da cevabım yine iki adet. Birincisi göçler tarihi ile ilgili, yaşadığımız coğrafya başı çekmek üzere “Kim, nereden, nereye, neden gitti?” konusuna merakımı yenemiyorum. Bir de tabii ki İstanbul Boğazı’nın dibi neler saklıyor onunla ilgili olurdu.

Son zamanlarda seni en çok etkileyen oyunculuk performansı?

Bob Odenkirk’ün yaptığı her şey. Bir de Brad Pitt’in Bruce Lee’yi patakladığı o sahne.

Yeniden yaşamak isteyeceğin bir gün / an?

Üniversitenin son sınavlarından birisinde uyanıklık yapayım derken asistana yakalanıp, kâğıdımın üzerine kırmızı gazlı kalemle “İptal edilmiştir” damgası konulduktan sonra, sözlü sırasında (çift sınav sisteminde okudum) hoca tarafından nasıl bir hikmetle olduğunu anlayamadığımız şekilde sınavımın “örnek kağıt” olarak ilan edildiği ve geçer notu kaparak oradan ayrıldığım o mistik an. Hayatımda içtiğim hiçbir biradan bu kadar zevk almadım.

En son okuduğun kitap?

William Fauklner – Ağustos Işıkları.

Ekranda görmeye bayıldığın biri?

Uzun yıllar komşu illerde yaşadığımız Luka Dončić

Bu aralar sana en iyi gelen şey?

Uzun süre aşkla takip ettiğim ve sonunda da eve getirmeyi başardığım gitarımla geçirdiğim zamanlar. 

En son yaptığın yolculuk nereyeydi?

Torino’dan yeni geldim. Albüm kayıtları için gittim ve ilk kez orada bu kadar uzun kaldım. Kaldığım odanın balkonuna akşamüstü güneşi vurduğunda iki buzlu Amaro Averna’mı koyup etrafı izlemek günümün en güzel ânıydı. Tabii bir de benimle albümün prodüktörlüğünü yapan grup arkadaşımla akşamları çıktığımız pizza turları da bu yolculuğa iz bıraktı. Ama beni en çok etkileyen şey, keşfettiğim Mono ve Imbrachino adlı iki bar ve artık pek vazgeçemeyeceğim bir aperatif olan Pastis. O kadar büyük bir olay yok aslında, bir tür Fransız rakısı. 

Bugüne kadar hakkında yazılmış en yanlış şey?

Fütursuzca cesur olduğum. Yazan dosta çok teşekkür ediyorum ama o cesaretin bende bulunmadığını düşünüyorum.

Hayatta yaptığın ilk iş neydi?

Lisedeyken Roma Deneme Tiyatrosu İstanbul’a Gılgamış Destanı’nı sergilemeye gelmişti. Onların gerek sahne üstünde gerekse sahne dışında tercümanıydım. İlk para kazandığım iş odur.

Küçükken bir idolün var mıydı?

Bob Dylan.

Son zamanlarda en çok dinlediğin müzikler?

Tom Misch & Yussef Dayes – What Kinda Music, Erkin Koray – Mesafeler, Bill Evans’tan birçok şey, Franco Battiato – Giubbe Rosse, tabii ki Lou Reed – Transformer ve daha binlercesi.

Senin hakkında muhtemelen bilmediğimiz bir şey?

Ne solak ne sağlak oluşum. Bazı işleri sağ elle (gitar gibi), en az o kadar netlik gerektirecek bazı işleri ise sol elle yapmam. Beynin lobları erimiş yani.