2022: En iyi 10 komedi dizisi

Nefis Sicilya manzaraları, kaos hâkimiyetinde hastane koridorları, ince ruhlu bir korsan, dehşet saçan bir bebek… Komedi dizisi seçkimizde yalnızca ekran macerasına 2022’de başlamış yapımlar bulunmakta, bir istisna dışında: Antoloji serisi olması nedeniyle değerlendirmeye aldığımız The White Lotus.

10. Las de la última fila / The Girls at The Back (Netflix)

Daniel Sánchez Arévalo tarafından yaratılan The Girls At The Back’te, okul günlerinden beri arkadaş olan 30’lu yaşlarında beş kadın odakta. Yıllık kaçamakları için tatile gitmeye hazırlanırken bir kanser teşhisini kucaklayan ama kimin hasta olduğunu (kameradan dahi) saklayan ekiple birlikte, hayatın kroşelerini yeni deneyimler, akışkan cinsellikler, bazı özgüvensizlikler ve bol neşeyle savunuyor; dayanışmanın tadına varıyoruz. Nefis oyunculuklar da sahicilikleriyle “kuralları” yıkmaya epey destekçi doğrusu.

9. Our Flag Means Death (HBO)

Ayrıcalıklı hayatını terk edip, “İntikam” adındaki gemisiyle okyanusa yelken açan aristokrat Stede Bonnet, korsan olarak ciddiye alınmak için büyük çaba sarf etse de okuma yazma bilmeyen mürettebatına uyku öncesi öyküler okuyacak kadar da ince ruhlu bir baş karakter. Onun inanılmaz ama gerçek hikâyesi ilk birkaç bölüm yönünü bulmakta zorlanıyor fakat toksik erkekliğe batırılan çuvaldızla, orta yaş krizini işleyiş biçimiyle, Bonnet ile Karasakal arasındaki tavizsiz romantizmle nihayetinde potansiyeline ulaşmayı başarıyor. Yakalaması zor bir kimyadan gücünü alan, tam bir “ekip işi” olarak akıllarda yer ediniyor dizi.

8. Mo (Netflix)

Netflix’in geçtiğimiz günlerde ikinci sezonunu onayladığı Mo, Ramy-perver kitlenin yeni sezon susuzluğunu 2022 yaz aylarında biraz olsun dindirdi. Filistin-Amerikalı komedyen Mohammed Amer’in kendi hayatından esintiler içeren dizi, günümüz Houston’ında kaçak göçmen olarak yaşayan Mo’nun her bölümü ayrı bir gülünç macera, başka bir durum komedisi. Ramy Youssef, Amer ile birlikte dizinin eş yaratıcısı, Narcos’un ilk iki sezonundan tanıdığımız Teresa Ruiz Lopez ise Mo’nun deli dolu Latina kız arkadaşını oynuyor. Mo’nun Tex-Mexli funky enstrümental soundtrack’i de ara ara açıp dinlemeye değer.

7. Irma Vep (HBO)

Hollywood gişe filmlerinde oynamaktan sıkılmış, oyunculuktaki maharetlerini kanıtlama gayesiyle Fransa’daki bir film projesini kabul eden Mira; Les vampires filmini yeniden çekme niyetindeki bir yönetmenin setine adım atar. Aynı isimli Olivier Assayas filminden, bizzat yönetmenin uyarladığı Irma Vep; kurgu ile gerçek, yapaylık ve özgünlük, sanat ve yaşamın arasında yatan belli belirsiz zemini gözler önüne seriyor. Egoların çarpıştığı modern film ve televizyon endüstrilerine dair, selefini sevenleri üzmeyecek bir taşlama.

6. High School (Freevee)

Kanadalı pop ikilisi Tegan & Sara’nın kaleminden çıkan aynı adlı otobiyografiye dayanan High School, Quinn ikizlerinin lise yıllarını konu alıyor. The Intervention, Happiest Season gibi uzun metrajların yanı sıra John Green uyarlaması Looking For Alaska’nın da yönetmen koltuğuna oturmuş Clea DuVall’ın başını çektiği dizi; 90’lar grunge ve rave dönemini arka planına alarak, ergenlik yıllarına egemen olan kimlik arayışlarını aktarıyor.

5. The Baby (HBO)

Kontrolcü, manipülatif ama inanılmaz derecede sevimli bir bebek; çocuk istemediği hâlde beklenmedik şekilde onu kucağında bulan Natasha’nın dünyasını alt üst ederse… Bebeğin ölümcül doğasının gerçek boyutunu dehşet içinde keşfettikçe, ondan kurtulmak için giderek daha umutsuz girişimlerde bulunuyor Natasha. Tamamen kadınlardan oluşan bir ekip tarafından hayata geçirilmiş, kadınlara görev biçilen yükler ve annelik travmasına dair sözünü sakınmayan, alışılmışın dışında bir korku – kara komedi harmanı.

4. Somebody Somewhere (HBO)

Komedi ve müzik alanlarında üreten Bridget Everett’in hem yapımcısı hem de başrolünde olduğu Somebody Somewhere, bakımını üstlendiği hasta kız kardeşinin ölümüyle birlikte hayattaki amacını yitirmiş, büyük bir bocalama yaşayan Sam’in hikâyesine odaklanıyor. Orta yaş kriziyle birlikte içinde olduğu yas süreci, Sam’in hem aile yaşantısında olan bitenler hem de yeni sıkı arkadaşı Joel’un hayatına girmesiyle birlikte renkli bir hâl almaya başlıyor. Dizi, hayatın zorluklarına karşı iyimser kalmanın, ne olursa olsun iyi biri olmaya çalışmanın aşıladığı güven ve samimi diyaloglarla iç ısıtan bir yapım. “Feel good” listelerinde şans vermeye değer bir komedi.

3. As We See It (Prime Video)

20’li yaşlarındaki otizm spektrumlu üç oda arkadaşı Jack, Harrison ve Violet’ın, normallik prototipi üzerine inşa edilmiş bir dünya içinde iş bulup para kazanmak, arkadaş edinmek ve âşık olmak adına türlü denemelerini takip ediyoruz As We See It‘te. Bu süreç hem heyecan verici hem de korkutucu; özellikle de istedikleri tek şey bağımsızlık ve kabul olduğunda. Zorlukların başka zorluklar ile paklandığı öyküde; kayıp, yas, aldatılma gibi kavramların her birini deneyimleme ve kolektif çaresizliklerimiz ile yüzleşme seansları mevcut. Biraz buruk ama hoşnut ayrılacağınız bir seyirlik.

2. This Is Going to Hurt (BBC One)

Perfume’un Fransa kırsalı seri katili, I’m Not There’in avangart şair Bob Dylan’ı, son dönem James Bond filmlerinin Q’su güzel insan Ben Whishaw bu sefer çilekeş ama bezgin bir kadın doğum uzmanı hekim olarak karşımızda. This Is Going to Hurt, İngiltere’deki devlet hastanelerinde çalışan sağlık personelinin, özellikle COVID-19 boyunca şiddeti giderek artan, tükenmişliğini kara mizahın fırça darbeleriyle resmeden bir komedi. 2010’lar sonunda hastane koridorlarından daktilo başı senaryo yazarlığına geçen Adam Kay’in bestseller otobiyografisinin televizyon uyarlaması olan bu dizi, Scrubs ve House M.D. meraklılarını özellikle cezbedecek nitelikte. Neyse ki Whishaw’un oynadığı karakter, Perry Cox ya da Dr. House kadar g.t lalesi değil.

1. The White Lotus – 2. sezon (HBO / TOD)

Mike White’ın sosyal hiciv öğeleri barındıran antoloji serisi; yeni bir lokasyon, yeni bir oyuncu kadrosu ve yeni ilişkiler ağıyla, neredeyse ilkinden bile daha iyi bir sezonla 2022’yi tanımlayan işlerden oldu. Formül aynı: Öykünün katmanları diziye ismini veren lotus çiçeğinin yaprakları gibi bir bir açılırken, karanlık dinamikler de su yüzüne çıkıyor; otelin konukları, çalışanları ve bizzat Sicilya’nın kendisinin -görünenin aksine- ne kadar kusurlu olduğu idrak ediliyor. İlk sezonun odağındaki sınıf meselesine, zenginlik – aşırılık kültürüne bu sefer arzunun ve ihanetin doğasını, cinsel politikayı ekleyen Mike White; yine garip anlar üzerinden şekillenen mizahıyla, karakter tasarımındaki yetisiyle, kusursuz diyalog yazımıyla başarısının tesadüf olmadığını kanıtlıyor. The White Lotus, check-in yaptığınıza pişman ettirmemeye, keskin bir zekâ ve kurnazlıkla dolup taşmaya devam ediyor.

Yazılar: Biçem Kaya, Esin Çalışkan, Mehmet Ekinci, Merdan Çaba Geçer, Zeynep Naz Günsal

Değerlendirme: Aylin Güngör, Banu Üsküdarlı, Biçem Kaya, Cem Kayıran, Deniz Bankal, Deniz Kuzuoğlu, Deniz Özöztürk, Elif Acun, Elif Öz, Elif Sevimay, Ekin Sanaç, Esin Çalışkan, Ezgi Oğraş, Hatice Melike Gürer, İlayda Güler, J. Hakan Dedeoğlu, Mehmet Ekinci, Melikşah Altuntaş, Merdan Çaba Geçer, Mine Metin, Olcay Özer, Sadi Güran, Seray Soylu, Tuğçe Özdenoğlu, Yağmur Ruken Kahraman, Yiğitcan Genç, Zeynep Naz Günsal, Zeynep Kıymacı