23. İstanbul Tiyatro Festivali’nde çizginin dışındakiler: “Being Faust–Enter Mephisto”

23. İstanbul Tiyatro Festivali, sahne sanatlarının kalıplarını sorgulayan, farklı sahneleme tekniklerini arayan ‘Hayat ters yüz’ sloganı ile 13 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında seyirci ile buluşmak üzere yola çıktı. Yurtdışından 12, Türkiye’den 16 olmak üzere toplam 28 tiyatro, dans ve performans topluluğunun katıldığı festivalde birkaç tanesi var ki özellikle dansın, tiyatronun/performans sanatının sınırlarını zorlayan bu festivalin asi çocukları. Being Faust –Enter Mephisto alışılmışın dışındaki seyir/katılım koşulları, günümüz teknolojileri ile harmanlanmış işleyişi ve klasiklere farklı yaklaşımıyla festivalin çizgi dışı işlerinde ön plana çıkıyor. Bir akıllı telefon,  yüzde 80’in üzerinde bir şarj ve en az 5 MB internet bağlantısı koşullarını sağlıyorsanız, siz de Goethe’nin en önemli yapıtı Faust’u temel alan bu performansta, Faust olma şansını yakalayabilir ve arzularınızın peşinde, ruhunuzu Mephisto’ya satışınızın keşfine çıkabilirsiniz. Oyunu, yönetmeni Peter Lee ile konuştuk.

Röportaj: Gülin Dede Tekin

Being Faust–Enter Mephisto’yu tanımlayacak kelimeleri bulmak oldukça zor. Nasıl bir deneyim olarak adlandırmak gerekli? Tiyatro, performans ya da bir sergi?

Being Faust–Enter Mephisto, oyuncular ve izleyicilerin performanslarından ve klasik Faust sergisinden oluşan bütüncül bir deneyim. Seyirci, çok kurgusal bir durumla, dijital interaktif uygulamalar aracılığıyla, gerçek seçimlerle karşı karşıya kalıyor. Bununla beraber, yaşadıkları deneyim, katılımcılara gerçek dünya değerleri üzerinde bir tiyatro izlenimi de bırakıyor.

Nasıl bir uyarlama izleyeceğiz? Faust’un hikâyesinin ne kadarı ile karşılaşıyoruz Being Faust’ta?

Being Faust, hikâyeyi yeniden anlatmak yerine klasiklerin temel anına odaklanır. Ya şeytanla anlaşma yapan sen olursan? Arzularınız neler ve arzunuzu tatmin etmek için ne ödemeye hazırsınız? İnsanların kendileriyle yüzleşmelerini istediğim hikâyenin, ‘anı’ bu.

Sahnenin tamamı, bütün gösteriyi Faust hikâyesinin alanı yapacak, kitaptan alıntılarla dolu.

Bu oyunda kapı açıldığı andan itibaren, oyuncular/katılımcılar Faust’un hikâyesine adım atarlar ve Faust olurlar.

Seyirci nasıl dahil olacak bu performansa? Günümüz teknolojisinin hangi ögeleri yer alıyor?

Akıllı telefon, basit bir dijital teknoloji… Bunlar şimdilerdeki günlük yaşantımızdan tanıdık bir anı yaratıyor ve seçimlerinizin farkında olduğunuz anı yakalayarak onları somut ve gerçek hale getiriyorlar.

Oyunda Türkiyeli oyunculardan Yiğit Özşener yer alıyor. Oyuncunun bu performanstaki fonksiyonu nedir?

Being Faust‘ta her oyuncu, arkadaşları karşılığında, kalplerinin istediği her şeyi satın alabilecekleri Mephistopheles tarafından işletilen dükkâna davet edilen Faust olur.  Şeytanla anlaşma yapan her oyuncu gösterinin baş karakteridir.

Klasikleri işlerinizde kullanmayı sevdiğinizi biliyoruz. Klasiklere bakış açınız nedir?

Klasikler günceldir. 21. yüzyılda hâlâ geçerli olan değerleri vardır. Faust‘ta da 200 yıl boyunca hayatta kalan bu değerler, kim olduğumuzla ilgili çok ilginç anlamlar ifade ediyor. Ancak format ve insanlarla iletişim yolu eski ve bu yüzden klasikleri insanlarla bağlayabileceğim deneyimler yaratmaya çalışıyorum.

İstanbul da biraz Being Faust gibi, geçmişi/klasikleri ve günümüz teknolojilerini bir arada tutuyor. Binlerce yıllık bir tarihin yanında dünyanın en hareketli metropollerinden biri de aynı zamanda. Sizin İstanbul’la ilgili bir deneyiminiz var mı?

İstanbul insanların şehridir. O, geçmişten günümüze zaman ve mekândaki insanların hikâyeleri ve kararlarının toplamıdır. İstanbul’un kendisi bir klasik her şeyden önce. Onun deneyimi her zaman güncel ve bizimle ilgilidir.

İstanbul seyircisine bu performansla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Şeytanla tanışmaya hazır mısınız? İhtiyacınız olan tek şey kalbinizin arzuladığı olacak.