Afet bölgesinde barınmanın sürdürülebilirliği nasıl sağlanır?

Röportaj: Tuvana Adalı

6-20 Şubat depremlerinden sonra Hatay’da barınma alanında uzun ömürlü bir çözüm üretmek için bir araya gelen Yuva Project ekibi, haziran ayından beri bölgedeki atölyelerinde kolay ve hızlı şekilde kurulabilen, sürdürülebilir ve modüler “yuvalar” inşa etmeye devam ediyor. Tohumları, farklı şehirlerde iki ekip tarafından atılan ve ekiplerin birleşmesiyle hayata geçirilen projede merkezi bir rol oynayan Hatay, Samandağlı mimar Gizem Cabaroğulları ile Yuva Project yapıları üzerine konuştuk. 

Yerel istihdama ve depremden etkilenenlerin ekonomisine, şehrin yeniden yapılanmasına ve bu süreçte sabırlı olabilmeye katkı sunmayı; yuva hissi veren yapılarda doğayla uyum içinde yaşama imkânını önceliklendiren Yuva Project, insanların evlerini kendi kendilerine yapabileceklerine inanmalarını sağlamanın ve bunu bir dayanışmayla gerçekleştirmenin önemini vurguluyor.

Hatay’da yürüttüğünüz projenin oluşumundan biraz bahsedebilir misiniz? Nasıl ve ne kadar zamanda bir araya geldiniz; ekibiniz kimlerden oluşuyor?

Hatay’da yürüttüğümüz Yuva Project, deprem sonrası farklı grupların, depremin ilk zamanlarından beri Hatay’da olmalarıyla; ondan sonra da ortak akıl olarak bir sonraki en mühim ihtiyacın barınma olacağına karar vermeleriyle oluştu aslında. Sinema sektöründen bir ekip ve Muğla yangınlarında bir araya gelmiş olan bir ekip buluştu. Tasarım yapıldıktan sonra, lojistik anlamda buraya ulaşımının zor olmasından dolayı modüler olarak burada üretilmesi ve yerel istihdama katkı sunması da projenin geliştirilmesi ile ilgili bir kısım. Bunun dışında yürüttüğümüz proje sonrasında geçici barınma olarak görülen konteynerin bir alternatif olmadığını bilen bir taraftan; tamamen ahşap, modüler, doğa dostu bir yapı modeli olarak tasarlandı. 

Mart ayı ortası itibarıyla bir grup, bunu İstanbul’da tasarlamaya başladı. Aynı süre zarfında başka bir grup, buna Hatay’da da ihtiyaç olduğunu aynı kanaatte keşfetti ve bir araya geldiler. Biz mayıs ayında bunu Hatay’da üretme kararı aldık ve atölye tuttuk, daha sonra haziran ayında da üretime başladık. Ekibimiz aslında bunu tasarlayan sinema ekibiyle, ardından burada üretilmesine destek olan Muğla merkezli topluluk etkisinin sosyal girişimiyle tamamen yereldeki “Bu işi yaparız.” diyen vatandaşlardan oluşan güzel bir ekip. 

Yuva Project’in öncelikli hedefleri ve temel odak noktaları nelerdir? Yapıların tasarım kararları hangi girdiler göz önünde bulundurularak verildi? Sonucunda ürettiğiniz yaşam alanlarının depremden etkilenenlere sağladığı avantajlar hakkında neler söylersiniz?

Yuva Project’in öncelikli hedefi afet sürecinde afetten zarar alan kentlerde geçici barınma dediğimiz barınma ünitesinin alternatifi olmak çünkü bizler konteynerin barınma ünitesi olmadığını biliyoruz. Bir başka temel odağımız da doğaya rağmen yaşamak yerine doğayla birlikte yaşamak bilincinin tohumunu ekmek; deprem sonrası psikolojileri etkilenen insanların bu süreci daha konforlu atlatmalarını sağlamak. Onun dışında tabii ki biz bunu yerel istihdama destek olarak da üretiyoruz. Meslek sahibi olmayan ya da başka meslekleri olan insanların ekmeklerini kazandıkları bir hâle geldi Yuva Atölyesi. Onun dışında bir sonraki hedefimiz, başka bir afette (rabbim göstermesin ama) konteynerden önce sahaya inebilecek tasarım üzerinde hâlâ çalışıyoruz, daha basit hâliyle daha hızlı şekilde nasıl yapabiliriz diye. 

Tamamen çevreye duyarlı olması, doğanın nimetlerinden faydalanması, modüler olması ve üretiminin, montajının burada olması, sökülebilir ve taşınabilir olması tasarım kararlarında çok etkiliydi. Doğanın nimetlerinden faydalanıyoruz derken; yağmur hasadı yapıyoruz yani yağmur suyunu oluktan depoya toplayıp şebeke suyunu daha az kullanıyoruz. Gri su hasadı ve rüzgâr hasadı yapıyoruz. Pasif iklimlendirme bizim önceliğimiz. Zaten nefes alan bir malzeme kullanıyoruz, tamamen ahşap modüllerimiz. Bunları biz üretiyoruz, biz monte ediyoruz. 

Ürettiğimiz yaşam alanlarının en başta kente avantajı var çünkü deprem sonrası kış da yaklaşıyor, ne hükümet ne yerel üretimler buna bir çözüm bulamadığından herkes kendi başını sokacağı bir yer / çözüm arıyor ve bu yapılırken gecekondulaşan bir kent var ama siz Yuva Project’in bir parçası olup oradan bir barınma ünitesi temin ettiğinizde, yarın bir gün şehirde master plan gerçekleşeceği zaman yapıyı söktüğünüz anda ne şehrin yeniden yapılanmasına bir zarar vermiş olacaksınız ne de kendi paranız zarar etmiş olacak çünkü söktüğünüz anda bambaşka bir yere taşıyıp tekrar monte edebileceğiniz bir yapı modeli bu. İkincisi, kentin dışında insana şu katkısı var: İnsan tamamen doğal bir mekânın, sıcak bir yuvanın içinde oluyor – bir konteynerle kıyaslanamayacak bir şey bu. Hem boyutları itibarıyla hem de demirden, çelikten bir kafesin içinde mi olmak yoksa ahşap bir yapının içinde mi olmak istersiniz sorusu üzerinden. Bunun üretenlere de çok etkisi var, üretenlerin de ekonomisine katkı sağlamış olacak. Yani aslında siz bir yuva tercih ettiğinizde, hem kentinize hem kendinize hem de yuvayı üretenlerin yani depremzedenin ekonomisine katkı sunmuş oluyorsunuz. Bu anlamda biz Yuva’yı çok değerli buluyoruz çünkü şu zamanın kalıcı konutları yapacağımız zaman olmadığını hepimiz biliyoruz; çok yakın tarihte kentin yeniden inşa edilemeyeceğini de biliyoruz. Bu anlamda bu süre zarfında ne kadar sağlıklı yapılar içinde olursak, kentin yeniden imarında da o kadar sabırlı olabiliriz; biz bunu görüyoruz. 

Ek olarak çok iyi bir yalıtım malzememiz var. Ahşapta en çok yangından korkulur lakin yangın dayanımı kuvvetli malzemeler kullanıyoruz. Kullandığımız yağdan içine yerleştirdiğimiz ısı yalıtım malzemesine kadar her şeyimiz doğal. Doğal olan bir şeyin yangına karşı dayanım hızı da çok yavaş oluyor. Yani bir yangın olduğunda ya çok hızlı tahliye edebileceğiniz zamana kavuşuyorsunuz ya da gerçekten müdahale edebiliyorsunuz. Sigorta kutularımızın üzerinde bir yangın topumuz var. O, siz yapıda olmasanız dahi elektrik kontağından çıkacak bir yangına kendisi müdahale ediyor ısıyla temas ettiğinde. Elektrik tesisatımız sıva üstü olarak uygulanıyor, bu da herhangi bir kablosal sıkıntı yaşadığımızda, müdahale edebilmek demek. Kullandığımız yalıtım, diğer bütün yalıtımlara oranla çok çok kaliteli, bunu Yuva’nın içine girip deneyimleyen herkes de söylüyor. Tamamı yalıbor diye kırpılmış kâğıdın borla karıştırılmış hâli – kırpılmış kâğıt da alev almadığı için yangın dayanımının artmasına olanak sağlıyor.

İhtiyaç / talep üzerine mi ilerliyorsunuz? Üretim süreci nasıl işliyor?

Evet, ihtiyaç ve talep üzerine ilerliyoruz çünkü biz, bir şirketiz lakin aynı zamanda bir sosyal girişimiz. Kâr amacı gütmüyoruz, tamamen birim maliyeti üzerinden teslim ediyoruz. Atölye giderlerimiz, çalışanlarımızın sigortaları, maaşları ve hammaddemizi temin ettiğimiz miktar üzerinden hesaplarımızı yapıyoruz. Kurumlar ya da kişiler bunu talep ettiklerinde biz onlara, o günün koşullarına göre fiyat belirtiyoruz. Üretim süreci şöyle işliyor: En küçük modülümüz üzerinden zamanlama konuşabilirim çünkü aslında modüler olduğu için ürün büyüyebiliyor, form değiştirebiliyor. En küçük modülümüz 3,75×6,25 boyutlarında. Biz bunu bir buçuk günde üretebiliyoruz (çatısını, zeminini ve duvarlarını, kaba inşaatını). İki gün de doğramalarının, kapılarının ve pencerelerinin üretimi var. Biz zaten kabayı çıkana kadar kapı ve pencereler üretilmiş oluyor. O anlamda iki günde malzemeyi ürettiğimizde, bunu da dört günde monte edebiliyoruz. Yani aslında siz bir haftada evinize kavuşmuş olabiliyorsunuz bizle temas ettiğiniz zaman. 

Uzun vadede bölgede nasıl bir dönüşüm yaratacağınızı öngörüyor, hayal ediyorsunuz? Şu ana kadar nasıl bir etki gözlemliyorsunuz?

Uzun vadede insanların kendi evlerini kendilerinin yapabileceklerine inanmalarını sağlayacağımızı öngörüyoruz. Konteynerlere ödenen paranın, az miktar gibi görünüp aslında daha pahalıya geleceğini insanların fark edeceğini ve uzun vadede Yuva’ya daha çok talep olacağını öngörüyoruz. Bu geçiş döneminde hem kentimize estetik görüntü hem de kentlimizin çok konforlu yaşayabileceği ve şehri tekrar kurmaya hepimizin sabrının olacağı bir hâl hayal ediyoruz. Şu ana kadar bireysel olarak çok az talep var çünkü insanımız ahşapla tanışmamış; doğal olarak korkuyorlar bu malzemeyle tanışmaktan. Ama kurumlar ya da bizi desteklemek isteyen fonlarla insanları bir araya getiriyoruz. Onlardan geri dönüşler çok çok iyi. “Yuva’yı kullanmak çok çok keyifli” gibi ifadeler alıyoruz. Mesela Down Sendromlular Derneği’ne bir Yuva hediye ettik, Spastikler Derneği’ne bunu yaptık. Kolektif Koordinasyon’da sınıf olarak kullanılanlar var. Mavi Kuş Derneği’nde de etkinlik alanı olarak kullanılan yuvalarımız var, Vakıflı’da bir yuvamız var. Onlardan aldığımız geri dönüşler ve etkileri bizi memnun ediyor. 

Şimdiye kadar inşa ettiğiniz yapılar arasında bir terapi merkezi ve özel gereksinimli çocuklar için eğitim alanı gibi farklı işlevlere hizmet eden mekânlar da var. Nasıl geliştiğini biraz detaylandırabilir misiniz? Planladığınız veya ihtiyaç olduğunu gördüğünüz başka alanlar neler?

Önceki soruda ifade ettim; evet, özel gereksinimli çocuklar için eğitim alanı gibi işlevlere hizmet eden mekânlar da var. Biz bir şirket olduğumuz ve fon toplayamayacak olduğumuzdan tamamen Hayata Destek’le yapmış olduğumuz iştirakle, onların bize sağladığı fonla yuvaları paylaşmayı seçtiğimiz yerler aslında. Biz yuvaları hem insanların barınabileceği hem de işlerini yapabilecekleri ya da eğitim, sağlık merkezi olarak, her türlü şekilde kullanılabilecekleri yerler olarak hayal ediyoruz. 

Çeşitli derneklerle yaptığınız değerli ortaklıklardan da bahsedebilir misiniz biraz? 

Hayata Destek ile yaptığımız şey çok kıymetli. Onun bize sağladığı maddi destekle de bahsettiğim gibi Samandağ Çevre Koruma Derneği’yle, Tarde’yle, Kolektif Koordinasyon’la, Mavi Kuş Dayanışması’yla, Spastikler Vakfı’yla, SOBE Selçuklu Otizm Vakfı’yla, Down Sendromlular’la çok güzel ortaklıklar yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. 

Kullanıma açılan mekânların bölgede nasıl bir karşılığı olduğunu gözlemliyorsunuz? Tanık olduğunuz kadarıyla Hatay sakinlerinin güncel tabloya dair görüşlerini, beklentilerini iletebilir misiniz?

Kullanıma açılan mekânlarla ilgili her dıştan görenin ne kadar güzel dediğini, içine girdiği zaman da yuva sıcaklığını hissettiğini görüyoruz. Sonuçta herkesin evinin yıkıldığı bir yerde, evi hatırlatmasına tanık oluyoruz. 

Afet bölgesinde sıfırdan yaşam alanları oluşturmaya çalışırken ne gibi zorluklar ve engellerle karşılaşıyorsunuz? Ne tür desteklere ihtiyacınız var ve bu anlamda gönüllü olan kişiler size nasıl ulaşabilir? Yuva Project’e dair gelecek tahayülleriniz neler?

Bizim bir dayanışmanın parçası olduğumuzu çok unutuyorlar, şirket gibi bakıyorlar maalesef ki – birinci zorluğumuz bu. Kâr amacı gütmediğimizi iş yaparken de defalarca söylememiz gerekiyor. Depremzedeyle birlikte iş yapıyoruz. Onların da çalışma şevkleri ve daha bir sürü etmen, afet bölgesinde üretimin zorluklarından. Zaten böyle bir bölgede üretim yapıyor olmak başlı başına zor. Öncelikle tercih edilmeye ihtiyacımız var. Gönüllü olarak maalesef ki atölyemizde çalıştıramıyoruz çünkü sigortasız çalışanımız olamaz – işimiz riskli sınıfta. Lakin sigortalarını karşılamak kaydıyla ve gelecekleri süreyi, ne kadar süre bizimle gönüllü kalacaklarını belirttikleri sürece herkese kapımız açık, çok da keyif alırız. 

Yuva Project’in başka deprem bölgelerinde de var olmasını çok isteriz, projemiz açık kaynak. Yani Malatya’dan, Adıyaman’dan, Antep’ten, Maraş’tan başka dostlarımız, kardeşlerimiz bu projeyi orada yürütmek isterlerse, bu bizim hem deneyimlerimizi hem de projeyi aktarmamız için inanılmaz bir fırsat olur. 

Onun dışında çalışanlarımızın sigorta ve maaşlarını karşılayabilecek bir fon bulursak Yuva’ya erişimi kolaylaştırabiliriz, bu da birim maaliyeti düşürür. Sadece malzeme maaliyetine teklif veriyor oluruz, bu da çok güzel olur.