Göçün ağırlığı, bir arada olmanın ferahlığı: Bulutların Üstünde / Yeraltı
Yazı: Lara Özlen
Sanat yönetmeni İrem Aydın ile Seçil Epik’in birlikte yürüttüğü Bulutların Üstünde / Yeraltı projesi, Kuir Fantezi ve Hikâye Anlatıcılığı Atölyesi sürecinde üretilmiş metinlerden yola çıkıyor ve tiyatro sahnesini mesken ediniyor. “Sınırlara meydan okuyan, hayal gücünü özgürleştiren kuir bir sanat deneyimi sunmayı hedefleyen” bu sahnelenmiş okuma performansı, yeni kuir dünyalar düşlemek adına kapılar aralarken sahnede Jilet Sebahat, Bulut Sezer, Akış Ka, Seçil Epik ve Zeyno Erdost’u ağırlıyor. Bulutların Üstünde / Yeraltı, 23 Aralık’ta Minoa Pera’da, 5 Ocak’ta ise KOMA’da izleyicisiyle buluştu.

Konu nedir?
Bulutların Üstünde / Yeraltı performansında İstanbul ve Berlin arası süzülen, insan ve dirayetli bir böcek olma hâli arasında sürekli değişen lubunyalık kesitlerine tanıklık ediyoruz.
İzlemeden önce bilmemiz gerekenler
Performans öncesinde Orlando kitabı / filmi ve Kenan Çinili’nin hikâyesine (Manşetlerden Gaipliğe: Bay-Bayan Kenan Çinili’nin Evrak-ı Metrukesi) bakmak isteyebilirsiniz. Zira performans metinleri çok katmanlı, referanslı ve çok etkileyiciydi.
En çok neyi sevdin?
Performansın bir bölümünde, trans erkek Kenan Çinili Tatavla / Kurtuluş sokaklarında yürüdükten sonra birtakım tünellerle günümüze ve Tatavla’da bir lubunya evine giriş yapar. “Gece yaşadığı” söylenen bazı vampirsi lubunyalarla arkadaş olan Çinili yalnız olmadığını fark eder. Bu hayali kesişmeler / karşılaşmalar 1920’lerden itibaren tarihin tekerrürlü yapısını, devamlılığını imliyordu.


En az neyi sevdin?
Performansın tamamında karakterlerin oynadıkları şeyleri kâğıtlardan okuması dikkatimi dağıttı, ama bu da kuirliğin şanındandı. Ne de olsa performansı açık etmek, onun çok katmanlı “yalancılığını” sık sık hatırlatmak kuirin bir parçası.
En çok hangi âna yükseldin?
Finalde kuirlerin çatlaklardan, yerin altından, tıpkı önceki performanslardan birinde böceklerle sembolize edildiği gibi, şehri tekrar istila edip ele geçirmesi fikri beni çok heyecanlandırdı.
Ambiyans, mekân, kurgu ve dekor için neler söyleyebilirsin?
Sahne, karakterlerin ışıklandırılması ve arka plan ışıklandırması olarak iki şekilde aydınlatılmıştı. Simli pullu perdeler karakterleri birbirinden ayırıyordu. Mekân, küçük olduğu ve tamamen dolu olduğu için tatlı bir samimiyet yarattı. Arka plandaki videolar aracılığıyla, Berlin ve İstanbul arası metro tünelleriyle birbirine bağlanan kuir yaşamları izliyor olmamızı çok sevdim. Bu iki dünyanın birbirine yakınlığını tekrar hatırlamak hem güzel hem hüzünlüydü.

Performans, modunu nasıl etkiledi?
Kah ağlattı, kah güldürdü desem klişe ama gerçek olur herhâlde. Kuirlerin direncini, hayatta kalma konusundaki hamam böceklerine benzeyen ısrarımızı, göçün ağırlığını, göç(e)memenin / geride kalmanın ağırlığını, bir arada olmanın ferahlığını aynı anda hissettim.
Kimler izlesin?
Kuirler, LGBTİ+’lar, lubunyalar ve dostları, yancıları ve tabii parçalı, çok referanslı anlatıları seven herkes!
Bunu seven şunları da sever
Orlando kitabı / filmi ve Manşetlerden Gaipliğe: Bay-Bayan Kenan Çinili’nin Evrak-ı Metrukesi kitabı. The Hunger, The Interview with a Vampire gibi kuirlik ve vampirliğin kesişimindeki filmler. Biraz da akademik derseniz Haraway’in Siborg Manifesto’su ve Jose Esteban Munoz’un Cruising Utopia kitapları tam sizlik.
