Olguları olduğumuz gibi görürüz: Cannot Unsee sergisi üzerine
Yazı: Yağmur Ruken Kahraman
İranlı sanatçılar Esha Sadr ve Ramin Etemadi Bozorg’un, Tahran’da başörtüsü kuralına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alınıp kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Mahsa Amini’nin ölümü ardından, İran halkının ortak acısını dile getirmeye ve toplumu güçlendirmeye nasıl katkı sunabileceklerini araştırdıkları üç farklı performansını odağına alan Cannot Unsee sergisi, 11 Ağustos’a dek Kadıköy Sineması’nda.
MezopArt tarafından, İlkay Bilgiç kürasyonuyla hazırlanan sergi süresince performanslar, her gün 19.00’da sinema perdesinde izlenebilecek. Performanslardan görseller ve iki video yerleştirmenin yer aldığı sergi ise fuaye alanında ziyarete açık.
Cannot Unsee kavramı
“Olguları oldukları gibi görmeyiz
Olguları olduğumuz gibi görürüz”
Sergi adını, İngiliz filozof Andy Clark’ın kullandığı “Cannot Unsee” kavramından alıyor. Clark’a göre ilk karşılaşmada idrak etmekte zorlandığımız, anlam veremediğimiz bazı görüntüleri, onlar hakkında yeterli bilgi edinince tanıyabiliriz. Böylece onlara olan bakışımız değişir ve artık “unsee” (görülmemiş kabul etmek) imkânsız hâle gelir.
Sergi, bu kavrama İran’da başlayan “Kadın, Yaşam, Özgürlük” mücadelesinin ülkede olan bitenlere dair daha detaylı bilgiler sunuyor. İdrakımızı iyileştirmek için hafızalarımıza kazınan anlara bir çengel atıyor. Devamında ise sergi alanındaki metinde de yazdığı gibi, “bizi rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmeye; savunmasızlığın güzelliğini ve varlığımızı sonsuza dek şekillendiren değiştirilemez anları kucaklamaya” davet ediyor.
Gündelik hayat akışına kesik atmak
Serginin kıymetli yanlarından biri de mekân seçimi ve kullanım biçimi şüphesiz. 5 Ağustos’ta Kadıköy Sineması’nda gerçekleşen söyleşide Sadr, işlerinin bir galeride, müzede ya da sokakta değil, sinema salonunda sergilenmesinin anlamlı olduğuna işaret etmişti.
Sergi süresince Kadıköy Sineması’nın programında her gün iki film arasında kendine yer bulan performans videolarını perdede izlemek ve fuaye alanında fotoğraf / video işleriyle karşılaşmak gibi bir tercihin gündelik hayatlarımızın alıştığımız akışını çarpıcı bir karşılaşmayla yırttığını söylemek mümkün.
Perdede kayıtlarını izlediğimiz bize yükte de pahada da ağır bazı sorular emanet eden performansların detaylarına göz atmakta fayda var.
Yasın Provası
Bozorg İran’da ülke çapında gerçekleşen protestoların 88. gününde, 14 Aralık sabahı 10.00’da, New York’ta Grand Central Station’da gerçekleştirdiği performansta, İran haritası şeklinde bir buz kütlesini kucaklıyor. Erimesine sessizce tanıklık ettiği bu performans Bozorg’un kelimeleriyle: “Kaybettiği şeyi elinde tutma çabası.”
Ramin Etemadi Bozorg, 54 üyeli BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin (ECOSOC) İslam Cumhuriyeti’ni BM Kadın Statüsü Komisyonu’ndan çıkarmayı oyladığı esnada gerçekleşen performansını İran’da güvenlik güçleri tarafından öldürülen Kian Pirfalak’a adıyor. Pirfalak’ın annesinin, çocuğunun cesedini evde muhafaza etmek için komşulardan buz istemesine referans veren performansı, bir direniş provası olarak özetliyor sanatçı.
Akıtılan Kan Asla Temizlenemez
Baktash Abtin’e ithaf edilen bu ikinci performans, Bozorg’un kırmızı bir suya buladığı ayaklarının izini Washington DC sokaklarına bırakmasının ardından, Sadr ile Michelango’nun Pieta Heykeli’ni yeniden canlandırarak, İran’daki mücadeleye referans vermesiyle sonlanıyor.
Seçim Paradoksu
Sadr’ın 100’den fazla kıyafeti elleriyle birbirine diktiği, her birine kestiği kendi saçlarından bir tutam ve bir de mermi iliştirdiği, uzun süreli bir enstalasyon. Kıyafetleri sebebiyle sorgulanan ve işkence gören insanlara referans veren yerleştirme ABD’de sergilenmişti.
Cannot Unsee sergisi, açtığı karşılaşma alanı ve gündelik hayatımızda yarattığı kesikle kaybetmeye direnmeye, inada, yasa ve geride kalan lekeye dair kucağımıza, öyle bir çırpıda cevaplayamacağımız onca soru bırakıyor şüphesiz. Hâliyle bakışımızı değiştirmemesi de görülmemiş kabul edilmesi de pek mümkün değil.