Şampiyonlar Ligi ve stadyumlardan uzak bir futbol aşkını, Avrupa’daki amatör futbol sahalarını dolaşıp burnumuza toprak sahaların kokusunu getiren fotoğraflarla belgeleyen Hollandalı sanatçı Hans van der Meer ile son kitabı European Fields vesilesiyle konuştuk.


Futbolla güçlü bir bağın var mı? Yoksa bu sahalarla yalnızca bir sanatçı olarak mı ilgileniyorsun?
Ben hayatım boyunca amatör olarak futbol oynadım. Bugün hâlâ 59 yaşımda, arkadaşlarla cuma geceleri futbol oynarız. Ama stadyumlara çok nadiren giderim, desteklediğim bir kulüp yok. Kırsal alanda bir kasabada büyüdüğüm için bu tür sahalarla oldukça içli dışlıyım.

Avrupa’yı dolaşıp, amatör futbol sahaları üzerine böyle bir kitap yayımlamanın arkasında ne gibi ilhamlar var?
1988’de Hollanda millî takımının 1911-1955 tarihleri arasında çekilmiş arşiv fotoğraflarından oluşan başka bir kitap yayımlamıştım. O günlerde, bugün gazetelerde gördüğümüz korkunç yakın çekimler gibi değildi futbol fotoğrafları; stantlardan kuşbakışı fotoğraflar çekilirdi. Bugünlerde fotoğraflar, sahadaki vaziyetle ilgili hiçbir bilgi vermiyor, üstelik aradaki ilişkiyi de kaçırıyorsunuz. 1998’de Dutch Fields isimli kitabım yayımlandıktan sonra epey meşhur oldu. Avrupa’da çeşitli yerlerde sergilerim oldu ve ben de Avrupa genelinde fotoğraflar çekmeye başladım. Hollandalı futbol dergisi JOHAN’da her ay fotoğraflarıma iki sayfalık yer verilirdi. 2001 yılında da Hollandalı fotoğraf enstitüleri ve müzeleriyle ilgili bir görevde çalışmak için oraya çağırıldım. 2004 yılında da aynısını Bradford’daki Film ve Fotoğraf Müzesi için yaptım. Yani 2005 yılında elimde oldukça fazla ve müzeleri gezebilecek nitelikte bir sergi yapacak kadar malzeme vardı. Böylece European Fields’ı yeryüzündeki en iyi yayınevlerinden biri olan Almanya’daki Steidl’den çıkarabildik.

Image

Bu sahaların güzel bulduğunuz yanı nedir?
Ortamın gösterişsiz oluşu. Ben mümkün olduğunca Şampiyonlar Ligi’nden uzak durumları ele almaya çalıştım. Özellikle alt liglerdeki maçları perde arkasıyla birlikte ele almaya çalıştım. Böylece fotoğraf o alanlar ve yerli halklarıyla ilgili bir şeyler de söyleyebilecekti. Bu yüzden bu proje için uygun lokasyonları arayıp bulmak için çok uğraştım. Genelde haftaiçi günler kasabaları gezer, yerli halkın yardımıyla o yerlerle ilgili bilgi alır, eğer uygunsa haftasonu maçı çekmek için geri gelirdim. Birkaç hafta içinde müzelerde sergilenebilecek malzemeye sahip olurdum. Bir yardımcımla birlikte aynı zamanda hep kayıt da yaptık. Avrupa’nın farklı yerlerinde yalnızca sergilerimde gösterilen beş ya da altı futbol filmi de kaydettim. Mesela artık, İtalya’da kaydettiğim bir futbol filmini uygulama olarak satın alabiliyorsunuz (bunun için Calciatori della Dominica’ya bakabilirsiniz). Bradford’da çektiğim filmin ismi Saturday Afternoon – Sunday Morning.

Fotoğraflarını çektiğiniz futbolcularla iletişim içinde miydiniz?
Evet, hep maçtan önce yanlarına gidip kendimi tanıtır ve onlara ne yaptığımı açıklardım. Genelde portatif bir merdivende ayakta dururdum ki bu biraz tuhaf bir durum olurdu. Aynı zamanda onların önemsiz maçı için uzaklardan gelmiş olmam futbolcular için heyecan verici olurdu.

Sizin için en çekici saha hangisiydi?
İngiltere’yi çok seviyorum. Oradaki sahalar toprak zeminin bir kısmını oluşturuyor aynı zamanda. İngiltere’de şu anki durum 19. yüzyılda sporların ilk ortaya çıktığı döneme benziyor biraz, insanoğlu toprak zeminde oynuyor… Ama her yerde çok güzel sahalar, alanlar var. Bazen çok beklenmedik manzaralar karşınıza çıkıyor, o manzaraları yakalamak için şanslı olmak gerekiyor.

Son zamanlarda ne üzerinde çalışıyorsunuz? Yeni projeler var mı?
İki yıl önce bir müze için Antwerp’te futbolla ilgili bir kitap hazırladım, ancak hiçbir zaman yayımlanmadı. Ama genel olarak futbol konusunu 2006’da bıraktım, daha az seyahat etmek istiyordum çünkü iki kızımızı büyüttüğümüz için ailemin yanında olmam gerekiyordu. O yüzden daha çok Hollanda peyzajı ve mimarisiyle ilgili projeler yaptım. 2012’de yayımlanan son kitabımın ismi Netherlands off the Shelf, onunla ilgili bilgiye de yine websitemden ulaşabilirsiniz.

(Çeviren: Ege Yorulmaz)

Image
  1. Asad Faulwell’in unutulmuşlara adadığı mabetler: “Les Femmes D’Alger”

    Asad Faulwell zor işlerden korkmuyor. O yüzden Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda savaşmış kadınlar gibi bir konuya yoğunlaştığında, her şeyi bırakarak hayal

  2. Çok insan az hareket: Milan Kundera’yla bir kolun hikâyesi

    Bu yıl 85. yaşını geride bırakan Milan Kundera’nın Ölümsüzlük romanından hareketle bir kolun hikâyesini takip ediyor ve her geçen gün yıkımına daha

  3. Türkiye ve en çetin ceviz “izm”: Militarizm

    Bu sene İletişim Yayınları’ndan Türkiye’de Militarizm: Zihniyet, Pratik ve Propaganda adlı kitabını yayımlayan Güven Gürkan Öztan’la militarizmin tanımı ve tezahürlerinden güncel siyasete… 

  4. Sanatın cinsiyet ekonomisi: Vivian Maier’ı Bulmak

    Finding Vivian Maier belgeseli, John Maloof’un 2009’da tesadüfen satın aldığı bir sandık dolusu sokak fotoğrafı üzerine çıktığı bir keşif hikâyesi. Ancak film, sanatçıyı ölümünden sonra keşfetme derdinin ötesinde bir dizi sorunlu başlık açıyor. Sanat ve yeni yaşam biçimleri üretebilmenin olasılığı ve sanatın cinsiyet ekonomisi üzerine...

  5. Adult Jazz: İletişimin sınırları ve alışılmadık tınılar

    İngiliz grup Adult Jazz’a ilk albümü Gist Is’le ilgili detayları sorduk!

  6. Hayali Bollywood filmine müzikler: The Bombay Royale

    Dinleyicisine sinematik bir işitsel deneyim yaşatan Avustralyalı grup The Bombay Royale’in son albümünü dinlemeye doyamadık ve sorularımızı grubun beyni Andy Williamson’a yanıtlattık.

  7. Şarkı şarkı Allah-Las albümü

    Kaliforniya'da tek dertleri denize yakın yerlerde dolaşmak, sörf yapmak, kamp ateşi yakmak ve müzik yapmak olan dört arkadaştan kurulu Allah-Las yeni albümünde bu kez güneşe tapıyor. Worship The Sun’ı Eylül ortasında yayınlayacak gruba albümdeki şarkıları tek tek sorduk, cevapları da Baysan Yüksel’e çizdirdik.

  8. Karanlık ve kararlı: Peygamber Vitesi

    2012’den bu yana müziğini dinleyiciye ulaştıran Peygamber Vitesi’nden Kutay Soyocak’la grubun, insan ve ayı arasında süregelmiş iktidar değişiminden ilham alan yeni albümü üzerine konuştuk.

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yeni müziğe dair bu ayki mesaimiz, artısıyla eksisiyle, burada!

  10. Müziğe dair kısalar…

    *Susun!Yazı: Alex Mazonowicz Canlı performansların gizemi artık 7/24 internete bağlı olan bir toplum tarafından tüketildi mi? Ya da… Yakın tarihte

  11. Remake, Remix, Rip-Off: Yeşilçam’da yeniden yapımlar ve kopya kültürü

    Yönetmen Cem Kaya’nın altı yılı aşkın süredir üzerinde çalışmakta olduğu, Türk pop sinemasındaki yeniden yapımları ve kopyalama kültürünü odağına oturtan filmi Remake, Remix, Rip-Off’un dünya promiyerini yapması şerefine, Cem Kaya ve hayat arkadaşı Gözen Atila’yı konuşturduk.

  12. Görmek için göz gerekmez: Eskil Vogt ile Blind üzerine

    Bu ay gösterime giren Blind’ın yazar ve yönetmeni Eskil Vogt, ilk uzun metraj deneyimini, yalnız ve karamsar karakterlerini ve İstanbul’u anlattı.

  13. 12 yıla yayılan sinemasal bir tecrübe: Boyhood

    Amerikan bağımsız sinemasının en sevilen yönetmenlerinden Richard Linklater’ın son filmi Boyhood, 12 yıla yayılan epik bir büyüme hikâyesi… Kapanış filmi olduğu !F İstanbul’un şanslı bir grup izleyicisi tarafından perdede görülme şansına erişilen Boyhood’un gösterime girme ihtimalinin olmadığını öğrendiğimiz bu günlerde, filme sayfalarımızda yer vermemiş olmak istemedik.

  14. Bu ay ne izlesem?

    Sinema salonlarına çok sayıda kayda değer filmin uğramadığı yaz ayları sona erip festival sezonu açılırken yılın merakla beklenen yerli ve yabancı yapımları da bir bir vizyonda seyircisiyle buluşmaya başlıyor.

  15. Hans van der Meer: Futbolun stadyumda olmayanını severim

    Şampiyonlar Ligi ve stadyumlardan uzak bir futbol aşkını, Avrupa’daki amatör futbol sahalarını dolaşıp burnumuza toprak sahaların kokusunu getiren fotoğraflarla belgeleyen Hollandalı sanatçı Hans van der Meer ile son kitabı European Fields vesilesiyle konuştuk.

  16. Eğlenmenin politikası: Berlin’in kuir partileri

    Emma Goldman’ın “Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir” sözü aşkına, uyku sevmeyen şehir Berlin’i Berlin yapan kuir partilerin yaratıcılarına kulak verin.

  17. Esrarengiz topluluğun kalıcı mirasları: Osman Hasan ve Dönme mezar taşları

    C. Mehmet Kösemen ile Dönme Yahudi mezar taşlarının üzerinde bulduğu, Osman Hasan imzalı portreleri belgeleyen yeni kitabı Osman Hasan and the Tombstone Photographs of the Dönmes üzerine konuştuk.

  18. Karanlık İşler Atölyesi: “Ülkeye sanat orgazmı yaşatmaya hazırlanıyoruz”

    Karanlık İşler Atölyesi popüler kültür ve çağdaş sanata eleştirel bakan yenilikçi bir sanat inisiyatifi olarak ortaya çıktı. İstanbul Balat’ta açılan Atölye Evi, yazın 10 hafta süren ilk atölyesini gerçekleştirdi. Sanat algımızı değiştirmek adına kararlı görünen Karanlık İşler Atölyesi’nin kurucusu Dilek Keleş sorularımızı yanıtladı ve karşı duruşunu açıkladı.

  19. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürleri J. Hakan Dedeoğ[email protected] Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör