Kim Gordon’un, Şubat 2015’te yayınlanan, terapi niyetine kaleme almış olması muhtemel Girl in a Band kitabı ve bu kitabın Manchester’daki tanıtım etkinliğinin üzerine bünyede yükselen tuhaf hisler ve sorgulanması gereken muğlaklıklar


“Sizce Amerikan halkının bilinç altında genel bir şiddet eğilimi yatıyor mu?”

Dave Haslam, Kim Gordon’u, geçtiğimiz ay yayımlanan kitabı Girl in a Band’in tanıtım turnesi kapsamında Manchester’da sahneye davet etmeden önce, bundan tam 30 yıl evvel aynı gün Sonic Youth ile yaptığı röportajda gruba bu soruyu sorduğunu utanarak anlatıyor. Gururla Sonic Youth’u nasıl evinde ağırladığından, Kim Gordon’un ise bunu hatırlamayışından bahsediyor… Hem az sonra sahnede oluşacak iç gıcıklayıcı tuhaf ruh hâlini röportaja daha başlamadan mizahla kırmak, biraz da hayran güzellemesiyle ortamı yumuşatmak için olsa gerek.

Ancak Haslam/Gordon röportajının tonu 30 yıl sonra neredeyse aynı yavanlığı yakalamış gibi. Sorular kitaba hızlıca göz gezdirmiş birinin ağzından utanarak dökülüyormuş hissi uyandırıyor. Gordon ise kitapta yazdıklarına ek olarak en ufak bir şey söylemiyor ve çok rahatsız görünüyor. Kitabın arka kapağındaki alıntıda Gordon soğuk, gizemli ve ketum görünümünün ardında ne kadar utangaç, duyarlı ve savunmasız olduğundan bahsediyor; kim bilir bu basit öz analizi kaç defa kaç kişiye tekrarlamak zorunda kalmıştır. Yine de sahnedeki Gordon ne üzerindeki bakışlarla, ne de kendisine sorulan sorularla barışık gibi. Her şey bir zorunluluktan doğmuş gibi sanki. Zaten bir noktada da ağzından çıkıveriyor, “Bu turneler ve kitap satışları şu andaki asıl gelir kaynağım”… Sonic Youth’un 30 yılın ardından Ekim 2011’de dağıldığının resmî olarak açıklanmasından beridir Kim Gordon verdiği her röportajda kendini ifade etme güçlüğünün bir adım ileri derecesini yaşıyor olsa gerek. Girl in a Band de bu durumu kabullenmeyişinin ve kendini ifade etme baskısının aceleye gelmiş bir ürünü gibi.

Image

Gordon, 2013 yılında bir moda dergisine verdiği röportajda, birlikte Sonic Youth’u kurduğu eski kocası Thurston Moore tarafından aldatılması üzerine grubu  ve evliliklerini feshettiklerini bu ketum imajından beklenmeyecek bir açıklıkla anlatmıştı. Bu röportajın üzerine feminist blog Jezebel ile Thurston Moore, Twitter üzerinden laf dalaşına girmiş, olayın magazin boyutu büyümüştü. Bu akşam sahnede Moore’dan ve meşhur boşanmadan hiç bahsedilmese de kitabın yoğun olarak bu ayrılığa odaklandığını söylemek yanlış olmaz. Gordon’ın öfkesinin de azalmadığını ve kitabı bir nevi terapi niteliğinde kaleme aldığını tahmin etmek de zor değil. Kitabın ilk bölümünde Gordon, Sonic Youth’un Güney Amerika’daki en son turnesinin kendisi için ne kadar zor geçtiğini ve burada kendisini ne kadar yalnız hissettiğini dokunaklı bir dille anlatıyor. Buenos Aires’teki final konserinde Moore’un sahnedeki rahat duruşunun kendisini ne kadar rahatsız ettiğini, hattâ bir noktada seyirciye bu durumla ilgili bir şeyler söylemek istediğini açıklıkla kelimelere dökerken kendisini bu gibi hareketleri sahnede sık sık yapan Courtney Love ile (Love’ı kınayarak) kıyaslıyor. “Böylesi kişisel bir beyanı sahnede yapmanın ne faydası olabilirdi ki?” diyor ve bu kişisel beyanatı kitabına saklamış bulunuyor.

Kitabın ve sahnedeki röportajın ilk yarısı Gordon’ın çocukluğu ve paranoyak şizofren teşhisi konulan ağbisi Keller’la olan ilişkisi üzerine yoğunlaşıyor. Gordon hem sahnede, hem de kitapta bu ilişkiyi açık bir dille (psik)analiz ediyor ve birkaç yıl önce kaybettiği ağbisiyle sancılı ilişkisini zaman zaman Moore’la olan ilişkisiyle kıyaslıyor. Kitabın geneline Gordon’ın bir kadın olarak erkeklerle, özellikle de hayatında en önemli yeri edinen iki erkekle olan ilişkisine odaklanmış olması, geçmişte kaleme aldığı buna benzer yazıları düşünüldüğünde pek de şaşırtıcı değil. Geçtiğimiz yıl yayımlanan Is It My Body adlı, geçmiş yazılarının derlemesinden oluşan kitabında Gordon, rock grubunda çalmanın kendisine ne ifade ettiğini analiz ederken, yıllarca gözünde kahramanlaştırdığı ve hayran olduğu erkek müzisyenlere kendini daha yakın hissedebilmenin ve sahnede kadın olduğunu bir an olsun unutabilmenin öneminden bahsediyordu.

Gordon, kitabın adının çağrıştırdığı gibi Girl in a Band’de de sık sık bu cinsiyet meselelerine, özellikle de camianın içindeki cinsiyetçilik sorununa dönüyor, ancak kitap bu konuda son derece muğlak düşüncelerle dolu. Gordon’un sivri dilinden kadınlar nispeten daha çok nasibini almış. Kitap, özellikle de “o kadın” diye bahsedilen Moore’un sevgilisi Eva Prinz’e uzun uzadıya aşağılayıcı ithamlarla dolu ki, kitabın son 50 sayfasını okumak bu yüzden oldukça zor. Hele ki Prinz’i kötülemek için cinsel sömürü fotoğrafçılığının duayeni Richard Kern’ün sözlerini kanıt sunduğu bölümler gerçekten iç kemirici. Bununla birlikte sayfalar boyunca Courtney Love’dan çeşitli nedenlerle nasıl da haz etmediğini ve ne kadar rahatsız olduğunu anlatıyor ki, bunun en büyük gerekçesi olarak Kurt Cobain’e karşı hissettiği korumacı ablalık duygusunu veriyor. Lydia Lunch’tan da benzer şekilde Thurston Moore’a zamanında flörtöz davrandığı için haz etmediğinden bahseden Gordon’un sivri dilinden Lana del Rey ve Isa Genzken de nasibini alan isimler arasında.

Gordon birkaç noktada feminist duruşundan bahsetse de, kitabın Bechdel testini* geçmesi oldukça zor gibi. Gordon’ın eleştirdiği kadınların çoğuyla derdi açık ve net olarak erkekler gibi duruyor. Kitabın en dokunaklı kısımlarını Gordon’ın sanatçı arkadaşı Dan Graham, kızı Coco ve birlikte Free Kitten’i kurduğu Julie Cafritz’le olan ilişkisi üzerine yazdıkları oluşturuyor. Bunların yanında, Sonic Youth albümlerinden seçme parçaların adını verdiği bölümler ise yine dokunaklı anılarla dolu. Kurt Cobain’in ölümü, 11 Eylül, hamilelik ve annelik ile Sonic Youth turnelerinin kotarılması gibi meseleler üzerine konuşma diliyle ve içtenlikle yazılmış satırlar, Girl in a Band‘in belki de en keyifle okunabilecek bölümleri.

İlginçtir ki kitabı okuma deneyimim Kim Gordon’ı sahnede kitabı üzerine konuşurken dinlerken hissettiklerimle büyük ölçüde örtüşüyor. İkisinde de aynı tuhaflık, rahatsızlık, müziği üzerinden tanıdığım kişilerin özeline beklenmedik bir dalış hissi, müziğin içindeki cinsiyetçiliği tartışmak üzere konuya davet eden Gordon’ın hâlihazırdaki cinsiyet rollerini tekrarlamaya ve kabullenmeye bu kadar hevesli oluşunun verdiği hayal kırıklığı…

*Bechdel testi: Kurgu eserlerde en az iki kadın karakterin birbiriyle, erkek(ler)den başka şeyler konuşmasını sorgular.

  1. Köklerin, masalların ve yeşilin huşu içinde buluştuğu yer: Sylvania

    “Küçükken ormanı büyülü bir yer olarak düşündüm hep, ve büyüdükçe bu büyülü alanın daha karanlık özelliklerini özümsemeye başladım...”

  2. Adaletsizliğin dürtüleri: Shadi Alzaqzouq

    “Bazen haksızlığa o kadar kızıyorum ki sevdiğim için mi yoksa sadece intikam için mi resim yaptığımı merak ediyorum.”

  3. Yeni albümleri üzerinden karşılıklı sohbet: Mabel Matiz ve Hakan Vreskala

    Alışılmışın dışında üretimleriyle tanınan iki müzisyen, yeni albümlerini birbirlerine anlattı ve müzikle ilgili alışkanlıklarını karşılıklı masaya yatırdı.

  4. Elif Key ve Şebnem Bozoklu – Gtalk’ta 5 çayı sohbeti

    Elif Key ve Şebnem Bozoklu Gmail’lerinin chat alanlarını açtılar ve kitaba, dizilere, filmlere, karşılıklı hayranlıklara, annelerin akıllı telefon kullanımına, NASA üzerinden fezaya kadar uzanan, röportajımsı bir sohbete giriştiler… Bu sohbetin ardındansa ikili New York’ta birbirlerine kavuştu!

  5. Sesi cilaladım abi, ruhuna ne yapalım? Farklı açılarıyla “reissue” akımı

    Yalnızca eski albümleri yeniden basma maksadıyla çalışan birçok plak şirketiyle karşılaştığımız bugünün ortamında “reissue” nedir, ne değildir mevzuunu yerel sahneden çeşitli konuklara sorarak masaya yatırdık.

  6. Ergenlik yılları: Damon & Naomi

    Müzikle büyüme hikâyelerine her daim büyük ilgi duyuyoruz. Damon & Naomi’nin müzikal hafızasında 13-20 yaş arası bir yolculuğa çıkıyoruz.

  7. Sam Prekop’un sinematik harikası: The Republic

    “Bir yolculuk filmi gibi başlayıp sanırım yine sinematik bir şekilde sonlanıyor.“

  8. Kim Gordon’un kendini ifadesi Bechdel testini geçebilir mi?

    Kim Gordon’un, Şubat 2015’te yayınlanan, terapi niyetine kaleme almış olması muhtemel Girl in a Band kitabı ve bu kitabın Manchester’daki tanıtım etkinliğinin üzerine bünyede yükselen tuhaf hisler ve sorgulanması gereken muğlaklıklar…

  9. Şarkı şarkı Can Güngör ve Silik Düşler albümü

    Can Güngör’e üzerinize battaniye gibi çekeceğiniz Silik Düşler albümünü şarkı şarkı sorduk, Burak Dak’ın çizimleriyle yanıtların içine daldık.

  10. Leş popçu Klaustro’nun elektronik ruh birliği: Beyhude

    Pop, ölüm, Ahmet Hamdi Tanpınar… İlk Klaustro plağı Beyhude’de karşı koyulmaz bir huzur var.

  11. İran’da bir vampir güzellemesi: A Girl Walks Home Alone At Night

    İran asıllı bir aileden gelen ve Kaliforniyalı bir kaykaycı olan Ana Lily Amirpour’un bir dizi kısa filmin ardından çektiği ilk uzun metrajlı filmi A Girl Walks Home Alone at Night, yaklaşık bir yıldır dünyanın dört bir yanındaki festivallerde kapı pencere yıkmasının ardından, bu ay bizde de gösterime giren, tarihteki ilk İran vampir western’i!

  12. Hal Hartley dünyasından 10 unutulmaz karakter

    Bu ay İstanbul Film Festivali’nde son filmi Ned Rifle ile seyirci karşısına çıkacak olan Amerikan bağımsız sinemasının nevi şahsına münhasır dâhilerinden Hal Hartley’nin kaçık, gizemli, tamamen özgün, son derece intihar eğilimli muazzam karakterleri arasında bir yolculuğa çıkalım istedik.

  13. Belgesel sınırlarını zorlayacak bir gazetecilik başarısı: Citizenfour

    Geçtiğimiz ay Akademi Ödülleri’nde En İyi Belgesel dalı da dahil çok sayıda ödül ve övgünün sahibi Citizenfour, bu ay İstanbul Film Festivali’nde Türkiye prömiyerini yaptıktan hemen sonra vizyona giriyor.

  14. Amerika’yı sarsan belgesel The Jinx ve beraberinde gelen etik tartışmalar

    HBO’da geçtiğimiz ay sona eren ve Amerika’da yarattığı etik tartışmalarla gündeme bomba gibi düşen The Jinx: The Life and Deaths of Robert Durst, 70’lerden geçtiğimiz haftalara kadar uzanan bir dizi cinayetin potansiyel müsebbibini izliyor.

  15. 34. İstanbul Film Festivali’ne özel festival günlüğü

    Bu yıl yine 200 civarı filmi iki hafta süreyle üzerimize boca ederek hepimizi ihya edecek olan İstanbul Film Festivali’nde, 4-19 Nisan tarihleri arasında yolunu şaşırmak istemeyenlere dev kolaylık: gün gün festivalde ne izlenir, Anadolu ve Avrupa yakasında nasıl en doğru tercihler yapılır?

  16. Galata’da bir kurmaca: Şehzade Yangını

    Birbirlerinin hayatlarında figüran olan karakterlerin hileli bir horoz dövüşüyle başlayan hikâyesi…

  17. Spor olsun diye içten yazılmış yazılar*: Yazıhane Yıllık

    Ortak zevk: spor. Üretim biçimi: gönüllü ve samimi. Sonuç: hayaldi gerçek oldu. Yazıhane Yıllık: Dünya Yanarken ekibi karşınızda.

  18. Bant Mag. soruyor, ”Taşlar” oyuncuları cevaplıyor

    Craft Tiyatro'da geçtiğimiz aylarda, hem yetişkin, hem de çocuk izleyiciler için başlayan "Taşlar" oyunu bu ay da temsillerine devam ederken, oyunun iki başrol oyuncusu Olgu Baran Kubilay ve Ümit Yaşar Bekar'a, oyuna ilişkin, oyundan bağımsız, ciddi ya da son derece zevzek sorular sorduk.

  19. Karadelik

    Hikaye ve çizgi: Ethem Onur Bilgiç

  20. Piknik

    Hikaye ve çizgi: Ezgi Beyazıt

  21. Bayılırım mantara

    Hikaye ve çizgi: Saydan Akşit

  22. Kelliğe son!

    Hikaye ve çizgi: Özlem Isıyel

  23. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler