Pop, ölüm, Ahmet Hamdi Tanpınar… İlk Klaustro plağı Beyhude’de karşı koyulmaz bir huzur var.
Klaustro’yu, zevk sahibi dubby elektronikleri ve ambient sevgisiyle insanın duygularını kabartan, her seferinde tadını damaklarda bırakmayı bilen performanslarından biliyoruz. Replikas’ın erken dönem kadrosunun elektroniklerden sorumlu üyesi Özer Yalçınkaya’nın uzun süredir üretimlerine devam ettiği solo projesi Klaustro’nun ilk albümü 10-inç plak formatıyla Deform Müzik’ten yayınlandı. Beyhude isimli albümünde yaklaşık yedi yılda yaptığı çalışmalardan bir ruh birliği oluşturan Klaustro, elektronik müziğin alt dallarında dolaşan beş nefis şarkı sunuyor. Beyhude için seçilen 10-inç plak formatı hakkında, “Rafta 12-inç plakların arasında kaybolması bile güzel” diyen Yalçınkaya’yla mini albümün bir araya gelişini ve kendisini etkileyenleri konuştuk.

Beyhude plağında yer alan parçaların yazılma süreci ne zamana tekabül ediyor? Onların bu albümde bir araya getirenler neler? Bu albümü tamamlamak önceki parça üretimlerinden farklı bir süreç oldu mu?
Bu plağa özel bir üretim süreci olmadı. Deform Müzik’ten plak önerisi gelince elimdeki bitmiş/yarı bitmiş parçaları toparlayıp yayınlamak istedim. Performanslarda da genelde kısa çalmayı tercih ettiğim için kafamda baştan beri single ya da EP çıkarma fikri vardı. O yüzden bilgisayarda dağınık duran ve yan yana geldiklerinde 20-25 dakikalık bir kütle ve ruh birliği oluşturacak bazı eski parçaları (yaklaşık 2005’ten 2012’ye kadar) bir araya getirdim.
Bir parçanın bittiğini nasıl anlarsın? Onların “tamam” olduğunu hissedip onlara veda etmekte rahat mısın, yoksa bu zorlayıcı bulduğun bir süreç mi?
Duruma göre değişiyor. Plakta üç-dört saatte bitmiş olan parçanın yanında, yıllarca orasını burasını kurcaladıklarım da var. Ertesi güne fikrim değiştiği için bitip bitmediğini anlamam bazen çok zaman alıyor.
Beyhude‘nin konsepti ne zaman ve nelerin etkisiyle kendini şekillendirdi? Kapaktan albümü kaybettiklerine ithaf ettiğini okuyoruz. “Beyhude” ismi, albümde süregelen ve kendi yolunu bulan karanlık ve yoğun duygularla nasıl bağdaşıyor?
Deform Müzik’le beraber plak hayalleri kurduğumuz 2013 yılında Tanpınar okuyordum ve kitaplarında çok geçen “beyhude”yi bir kenara not etmiştim. Aynı sene art arda yaşadığımız ölümler ve benim plak çıkarmaya çalışmamın üzerine bu kalbi kırık kelimenin uygun düştüğünü hissettim. Bunun tamamen beyhude bir çaba olduğunu söylemiyorum, sadece o zaman çok fazla Tanpınar ve yaşanan ölümler sonrasında duyduğum yoğun kırgınlık hissi vardı.
Albüm, dinleyince insanı içinde bıraktığı tekinsiz ve yoğun duygunun sinyallerini kapaktan veriyor. Umutlu ve berbat bir his, bulanık ve huzurlu bir hâl, gelgitli bir döngü. Kapak da sana ait. Kullandığın fotoğraf nedir? Ne zamana, nasıl bir âna ait öğrenebilir miyiz?
Kapakla ilgili çok vakit kaybetmek istemiyordum, bu yüzden aklıma ilk geleni yaptım. Fotoğrafı bir sahafta sepetten buldum, kapak fikri de sahafta çıktı. Bu bir nehir kenarında meditasyon yapan gurunun fotoğrafı. Üzerinde yaptığım müdahaleyle senin de çok güzel dediğin gibi bulanık fakat huzurlu bir his versin istedim.
10-inç’lik plak formatı özel bir format. Hattâ bazı plak severleri için arzu nesnesi kıvamında. Senin nasıl bir ilişkin var 10-inç plaklarla? Nasıl bu formatta karar kıldın?
10-inç diğer formatlara göre daha az karşılaştığımız, ama meraklısı için eline alınca mutlu eden, kibar bir format. Rafta 12-inç plakların arasında kaybolması bile güzel. Albüm uzunluğu da bu format için uygun olunca 10-inç’te karar kıldık.

Albümde “Every Little Thing Is Gonna Be Alright” ve “How Am I Supposed to Live Without You” gibi popüler şarkıların isimleriyle karşılaştık. Bunu yapmayı neden seviyorsun?
Öncelikle çok ciddi görünmemek için. Ve bir yandan da leş popçu olduğum için. Enstrümantal parçaya isim uydurmaya çalışmak benim için komik bir süreç. Genelde bir parçaya çalışmaya başladığımda aklıma ilk geleni yazıyorum, zamanla çok uyduruk gelmezse öyle bırakıyorum. İlk başlarda minimal elektronikçi “untitled”larını seviyordum ama sonraları fazla eğlencesiz geldi.
Deform Müzik’ten yayınlanan plağın yolculuğundan biraz bahsedebilir misin? Nerede basıldı? Nasıl buralara geldi? Şu an nerelerden edinilebiliyor?
Yayınlama konusunda Ozan ve Tayfun’la hiç bir acelemiz olmadığı için 2014 sonunu planladık ve tuhaftır neredeyse öyle oldu. Her zamanki gibi sevgili Gökhan Deneç mastering yaptı. Plak Londra’da, kapak burada basıldı. Şu an için Deform Müzik’ten ve deformmusic.bandcamp.com‘dan ulaşabilirsiniz.
2000’lerin başından bugüne elektronik müzik, dub tekno ve ambient müzik adına İstanbul’daki ortam ve deneyim senin için nasıldı?
O zamanlar ben ve etrafımdaki insanların çoğu bir şekilde elektronik müziğe sarıp bulabildiğimiz her şeyi dinliyorduk. Erken dönem elektronik müzik öncülerinden güncel kulüp müziklerine kadar. El yordamıyla bulduğumuz Pan Sonic, Rechenzentrum, Thomas Brinkmann, Merzbow gibi bazı isimlerin İstanbul’a gelmeleri de bizim gibi açlar için büyük şans olmuştu. Bu dönemlerden belki de benim için en unutulmaz olay Janek Schaefer üzerinden yeni keşfettiğim Philip Jeck’in beraberce karlı bir İstanbul günü Maslak’ta bir galeride yaptıkları performanstı. Ama benim elektronik müzik yapmama sebep olan şey Domestic LoFi ekibiyle tanışmam oldu. Kısa sürmüş olsa da tam zamanında kurulmuş çok önemli bir platform olduğunu düşünüyorum… Ve tabii ki tekno sevgisini kafama çakan sevgili Godet’yi de unutmamak lâzım.
Albümün çıkmasıyla birlikte duyurular, haberler var mı gündemde?
Plak lansmanında Daire2: General Gramofon’la beraber çalmıştık, yakın zamanda bunu tekrarlamayı düşünüyoruz.