Alışılmışın dışında üretimleriyle tanınan iki müzisyen, yeni albümlerini birbirlerine anlattı ve müzikle ilgili alışkanlıklarını karşılıklı masaya yatırdı.


Yerli müzik sahnesinin iki kendine has üyesi, Mabel Matiz ve Hakan Vreskala, yılın ilk aylarında yayınladıkları yeni albümleriyle karşımızda. Mabel Matiz, diskografisinin üçüncü albümü Gök Nerede’yi, Vreskala da kendi kurduğu plak şirketi Kayıtdışı Records aracılığıyla Duyuyor Musun isimli yeni albümünü yayınladı.

Albümlerle birlikte hızla yollara koyulan iki müzisyeni, yoğun tempolarının içinde bilgisayarların başında sohbete oturttuk. Birbirlerinin yeni albümleri ve müzikle ilgili alışkanlıklarını karşılıklı masaya yatıran ikili, bu sohbetin ardından birlikte müzik üretmeye koyulacak gibi de gözüküyor!

HAKAN VRESKALA SORUYOR, MABEL MATİZ CEVAPLIYOR

Yeni albümün harika, eline sağlık. Hazırlarken ya da kayıt aşamasında hiç aklının karıştığı oldu mu? Yarattığın şarkılar hakkında şüpheye düştüğün, zaman zaman beğenmediğin, sorguladığın ya da dinleyicilerinin yadırgayabileceğini düşündüğün anlar?
Tabii ki, defalarca! Nerdeyse her gün! Hemen hemen her şarkının birkaç versiyonu var, aranjman aşamasında büyük deliriyoruz Can’la (Güngör). Zaten her telden çalan repertuvarlar yapıyorum hep. Can kayıtlarda “Fena Hâlde Bela”ya altı apayrı aranjman yapmıştır mesela, ben hayalimdekini bulana kadar diğerlerine pek yükselmedim. Kimi şarkılar için “Çok mu çıkkıdı oluyor?” dediğim, kimisi için “Çok mu sertleştik?” diye sorguladığım sık sık olmuştur. Ama öncelik canımızın ne istediği elbette. Bizi tatmin etmeyen bir şeyi sunmam.

Beraber çalıştığın müzisyenlerle aran nasıl? Arkadaş mısınız, profesyonel misiniz? Arada bir ton mu tutturuyorsunuz?
Albümün prodüktörü ve aranjörü Can Güngör’le beş yıldır arkadaşız. Birlikte çok şey yaptık başardık. Hayatımdaki ve müziğimdeki yeri apayrı. Sahnedeki müzisyen arkadaşlarımla da aynı şekilde yakınız. Bazısıyla yeni tanışıyoruz ama hepsiyle bir arkadaşlık bağı söz konusu. Profesyonel kurguyu da bir ölçüde önemli buluyorum elbette, işin business denen tarafının akması için bu bir nebze şart. Ancak bir bağ kurularak, birbirinin içini görüp dokunarak yapılan müzik elbette her şeyin üstünde ve bambaşka oluyor. Hele ki bizim gibi diyecek sözü olanlar, içerden konuşanlar için. 

Kendi kliplerinde oynarken zorlanıyor musun? Sonunda bir aktörlük durumu mevcut!
Kliplerde genelde eğleniyorum ben. Sonradan izleyince gülüyorum hele ki dans falan etmişsem. Biriniz dur deseymiş diye çıkışıyorum etrafa. Sıkıldığım da oldu tabii daha önce. Sanırım günüme ve o anki ekibe göre değişiyor bu. 

Müziğe başlarken aklında neler vardı? Ve şu anda bulunduğun yer hayallerindekine yakın mı?
Müziğe başlarken aklımda yazdığım şarkıları birilerine vermek ve iyi bir şarkı yazarı olmak vardı. Konser filan hiç yoktu aklımda, zaten utangaçtım epey. Sonra olanlar oldu! Geldiğim yer beni oldukça mutlu ediyor, ama yürümeye her daim devam; çünkü hem esas güzellik yolun kendisi, hem de söyleyecek daha çok şarkı var.

Müzik teorisiyle aran nasıl? Ya da prodüksiyonla? Müziğin teknolojik prodüksiyon yanı ya da notalar/akorlar ilgini çekiyor mu? Sana faydası oluyor mu ?
Prodüksiyona kafa yormayı seviyorum ama teorikle aram gerçekten yok. Teknolojiye ilgi duymadığım için teknolojik prodüksiyon ve ses dünyasıyla da dargın gibiyiz. Daha çok bir enstrüman üzerinden ilerledim hep bugüne kadar. Gerçi yıllardır gitar çalmama rağmen o da çok ilerlemiş sayılmaz. Ancak akor ve armoni dünyasıyla ilgiliyim ve şarkı yazarken en ufak yeni bir şey denemek beni ve şarkıları bambaşka yerlere götürebiliyor. O yüzden buraya daha çok zaman ve efor ayırmak istiyorum. Armoni çalışmak, piyano öğrenmek filan istiyorum. Zamanımı dengeli kullanamıyorum bu ara, turne filan yoğun. 

Turne hayatını seviyor musun? En uzun turne ne kadardı? Sonunda zor bir hayat, hem de sesini de etkiliyor olmalıÖzellikle kaçındığışeyler veya dikkat ettiğin şeyler var mı?
Turneleri severim hele ki bilmediğim uzak şehirlere gidiyorsak. Ne kadar uzağa gidersek o kadar güzel ve sıcak oluyor sanki ya da ben öyle hissediyorum. Turnelerimizi aralarda İstanbul’a gidip gelmeli şeklinde düzenliyoruz, çünkü evden uzun süre uzak kalamıyorum. Bu şekilde en uzun turnem yaklaşık üç ay sürmüştü. Oldukça yorucu tabii. Sonunda havaalanında çığlık atıp sinir krizi geçirdiğimi hatırlıyorum! Reflüm sık sık kendini gösterdiğinden yediklerime dikkat etmeye çalışıyorum çünkü direkt sesimi etkiliyor ve oldukça yoruyor.

MABEL MATİZ SORUYOR, HAKAN VRESKALA YANITLIYOR

Albümü üç kelimeye özetlesene
Mağrur, utangaç, isyancı.

Albümde çalıştığın müzisyenlerle nasıl bir araya geldiniz? Bir de düet var. Düet meselesine genel olarak nasıl bakıyorsun? Neye göre belirliyorsun? Bu arada ilerde biz de ortak bir şeyler yapmalıyız bence!
Müzisyenler tam aynı yolun yolcusu gerçek anlamda yoldaşlar… Kolay değil müzisyen olmak… Hem hayatını idame ettirmek hem sektöre dayanmak hem de beklenen performansı sağlayabilmek. Bu ortamda kafana uyan yol arkadaşı bulmak zor… Buldun mu da bırakmak istemiyorsun hâliyle… Yavaş yavaş deneye yanıla bulduk birbirimizi..

Düet biraz kendini dayatan bir şey… Muhabbetle çıkıyor. Birini tanıyorsun ve diyorsun ki bununla bir şey yapmalıyım. Onda ben de olmayan çok garip bir şey var… Bende eksik olan onu mutlaka duymalıyım. Ona verecek şeylerim var… İki dostun aşkı gibi bir şey… Ay çok abarttım sanki. Ve mutlaka bir şeyler yapacağız hayat bizi buna zorlayacak…(Hâlâ abartıyorum sanki.) 

Stockholm’de neler yapıyorsun? Öğretmenlikle olan bağından söz etsek?
İnsanlarla çalışmayı çok seviyorum. Sosyal olmayı sürekli stimülasyon içinde bulunmayı… Şu an grup kurma ve kendi prodüksiyonumu yapma üzerine dersler veriyorum ve tabii ki esas mesleğim olan vurmalı ve bateri de çok keyifli ama en çok ben öğreniyorum gibi geliyor.

Stockholm’de yaşıyor ve Avrupa’nın pek çok şehrinde konserler veriyorsun. Tabii buradaki konserler için de sık sık Türkiye’desin. Farklı haritalara dokunabilmek müziğini nasıl açıyor, etkiliyor? Ya hayatında?
Ben eski ben değilim diyebilirim. Çok önce bıraktım zaten kim olduğumu sorgulamayı. Çok-kültürlülüğü nereden başlasam nasıl anlatsam… O kadar fazla ve farklı dilden konuşan dostum var ki. Aramızda İsveç’in şivelerini konuşmaktan tut her akşam birine misafir olup mezelerini yemek, kendi iç partilerine tanık olmak inanılmaz bir dünya. Ben uzun süre düğün müzisyenliği yaptım. Orada tanıştığım çok-kültürlülük müzikal dünyamı çok değiştirdi. Balkan düğünleri, Kürt düğünleri, Süryani vaftiz törenleri anlatmakla bitmez. Harika anılar ve hepsinin de müzikal yeri ayrı.

Derdini gayet açık ve mert ifade edebilen en keskin şarkı yazarlarından birisin bence. Ülkemizdeki rock söylemi üzerine bir şeyler söylesen?
Rock isyankâr olacak diye bir kaide yok, bunu Türkiye’de görüyoruz. Hattâ hip hop bile. Vicdanlı müzisyenler var, çekinen müzisyenler var… Bence herkes önemsiyor ama büyük bir travmadan geçiyoruz. Bazıları buna gözlerini yummayı tercih ediyor. Bu çok da politik bir durum değil herkes sokağa çıkıp çıldıracak diye bir şey yok. Aynı şeyi herhangi bir ilişkide de yaşayabilir kişi. Kendisine zarar veren bir ilişkiye karşı çıkamayan veya dur diyemeyen insanlar da var. Şu anda aklımızı zorlayan bir dönem var. Ben de kafayı yememeye ama öte yandan da sadece buna kanalize olmamaya çalışıyorum. Hayat devam ediyor öte yandan. 

Müziğini yaparken öncelikle gözettiğin ve seni tatmine götürecek şeyler neler? Mesela ne aşamada tamam diyorsun?
Ben hiç tamam diyemiyorum işin açıkçası. Sadece albüm çıkınca artık dinlemiyorum. Sen sanırım kafanın uyuştuğu ruh ikizini bulmuşsun. Benim de acilen öyle birini bulup tüm işi o prodüktöre bırakmam gerekiyor.

Peki aynı şeyi ben de sana sorayım. Bu sırada dinleyiciyi düşündüğün, “duyan ne der diye manzaraya bir durup baktığın anlar oluyor mu? Burayı nasıl yönetiyorsun?
İşin açıkçası bazı parçaları bazı ortamda hiç kimsenin anlamayacağını sezinleyip repertuvardan çıkardığım oluyor. Buna artık çok kafa yormuyorum. Evde kendi kendime de çalabilirim. Konser olayı farklı bir dünya. Biraz karşılıklı diyaloga bağımlıyız. Bunun çok zararlı olduğunu düşünmüyorum ama aklımı kurcalamıyor değil. O yüzden sana da sorayım dedim.

“Gel el sıkışalım” diyorsun. Ne güzel bir cümle. Müziğin birleştirici, barışçıl diline hep inandım, burada da o hissi aldım. Aslında müziğinde bu genel olarak var bence. Sence?
Evet, gel barışalım. Çok nefret pompalandı… Müzik, sanat hep yaratıcı ve yapıcı olmaya çalışıyor ama birkaç politikacının nefret dolu sözleriyle tüm atmosfer değişebiliyor. Elimizden yapıcı olmaktan başka bir şey gelmez. Yani gel barışalım. 

Müziğini nereye götürmek isterdin? Sence bu işin bir sonu var mı?
İnanılmaz değişken bir pazar. Şu an dijital dünyaya alışmaya çalışıyoruz ama bir sene sonrayı tahmin etmek imkânnsız. Çok kafa yormuyorum çünkü her an muhafazakârlaşma tehlikesi içeriyor. Ama daha az müzik dinlemeye başlıyorum, bu da canımı sıkıyor. Bu sene enstrümantal, perküsyon içerikli, elektroniğe kayan dans albümü projem var. Başka bir takma isimle çıkaracağım. O beni heyecanlandırıyor. 

Sıkı bir Norrda dinleyicisi olarak Norrda’yla ilgili yeni güzel haberler alabilecek miyim bugün senden? Başka ortak proje?
Norrda yeni albümü ya mayısta ya eylülde çıkıyor. Albüm hazır sadece doğru zamanı bekliyoruz.

  1. Köklerin, masalların ve yeşilin huşu içinde buluştuğu yer: Sylvania

    “Küçükken ormanı büyülü bir yer olarak düşündüm hep, ve büyüdükçe bu büyülü alanın daha karanlık özelliklerini özümsemeye başladım...”

  2. Adaletsizliğin dürtüleri: Shadi Alzaqzouq

    “Bazen haksızlığa o kadar kızıyorum ki sevdiğim için mi yoksa sadece intikam için mi resim yaptığımı merak ediyorum.”

  3. Yeni albümleri üzerinden karşılıklı sohbet: Mabel Matiz ve Hakan Vreskala

    Alışılmışın dışında üretimleriyle tanınan iki müzisyen, yeni albümlerini birbirlerine anlattı ve müzikle ilgili alışkanlıklarını karşılıklı masaya yatırdı.

  4. Elif Key ve Şebnem Bozoklu – Gtalk’ta 5 çayı sohbeti

    Elif Key ve Şebnem Bozoklu Gmail’lerinin chat alanlarını açtılar ve kitaba, dizilere, filmlere, karşılıklı hayranlıklara, annelerin akıllı telefon kullanımına, NASA üzerinden fezaya kadar uzanan, röportajımsı bir sohbete giriştiler… Bu sohbetin ardındansa ikili New York’ta birbirlerine kavuştu!

  5. Sesi cilaladım abi, ruhuna ne yapalım? Farklı açılarıyla “reissue” akımı

    Yalnızca eski albümleri yeniden basma maksadıyla çalışan birçok plak şirketiyle karşılaştığımız bugünün ortamında “reissue” nedir, ne değildir mevzuunu yerel sahneden çeşitli konuklara sorarak masaya yatırdık.

  6. Ergenlik yılları: Damon & Naomi

    Müzikle büyüme hikâyelerine her daim büyük ilgi duyuyoruz. Damon & Naomi’nin müzikal hafızasında 13-20 yaş arası bir yolculuğa çıkıyoruz.

  7. Sam Prekop’un sinematik harikası: The Republic

    “Bir yolculuk filmi gibi başlayıp sanırım yine sinematik bir şekilde sonlanıyor.“

  8. Kim Gordon’un kendini ifadesi Bechdel testini geçebilir mi?

    Kim Gordon’un, Şubat 2015’te yayınlanan, terapi niyetine kaleme almış olması muhtemel Girl in a Band kitabı ve bu kitabın Manchester’daki tanıtım etkinliğinin üzerine bünyede yükselen tuhaf hisler ve sorgulanması gereken muğlaklıklar…

  9. Şarkı şarkı Can Güngör ve Silik Düşler albümü

    Can Güngör’e üzerinize battaniye gibi çekeceğiniz Silik Düşler albümünü şarkı şarkı sorduk, Burak Dak’ın çizimleriyle yanıtların içine daldık.

  10. Leş popçu Klaustro’nun elektronik ruh birliği: Beyhude

    Pop, ölüm, Ahmet Hamdi Tanpınar… İlk Klaustro plağı Beyhude’de karşı koyulmaz bir huzur var.

  11. İran’da bir vampir güzellemesi: A Girl Walks Home Alone At Night

    İran asıllı bir aileden gelen ve Kaliforniyalı bir kaykaycı olan Ana Lily Amirpour’un bir dizi kısa filmin ardından çektiği ilk uzun metrajlı filmi A Girl Walks Home Alone at Night, yaklaşık bir yıldır dünyanın dört bir yanındaki festivallerde kapı pencere yıkmasının ardından, bu ay bizde de gösterime giren, tarihteki ilk İran vampir western’i!

  12. Hal Hartley dünyasından 10 unutulmaz karakter

    Bu ay İstanbul Film Festivali’nde son filmi Ned Rifle ile seyirci karşısına çıkacak olan Amerikan bağımsız sinemasının nevi şahsına münhasır dâhilerinden Hal Hartley’nin kaçık, gizemli, tamamen özgün, son derece intihar eğilimli muazzam karakterleri arasında bir yolculuğa çıkalım istedik.

  13. Belgesel sınırlarını zorlayacak bir gazetecilik başarısı: Citizenfour

    Geçtiğimiz ay Akademi Ödülleri’nde En İyi Belgesel dalı da dahil çok sayıda ödül ve övgünün sahibi Citizenfour, bu ay İstanbul Film Festivali’nde Türkiye prömiyerini yaptıktan hemen sonra vizyona giriyor.

  14. Amerika’yı sarsan belgesel The Jinx ve beraberinde gelen etik tartışmalar

    HBO’da geçtiğimiz ay sona eren ve Amerika’da yarattığı etik tartışmalarla gündeme bomba gibi düşen The Jinx: The Life and Deaths of Robert Durst, 70’lerden geçtiğimiz haftalara kadar uzanan bir dizi cinayetin potansiyel müsebbibini izliyor.

  15. 34. İstanbul Film Festivali’ne özel festival günlüğü

    Bu yıl yine 200 civarı filmi iki hafta süreyle üzerimize boca ederek hepimizi ihya edecek olan İstanbul Film Festivali’nde, 4-19 Nisan tarihleri arasında yolunu şaşırmak istemeyenlere dev kolaylık: gün gün festivalde ne izlenir, Anadolu ve Avrupa yakasında nasıl en doğru tercihler yapılır?

  16. Galata’da bir kurmaca: Şehzade Yangını

    Birbirlerinin hayatlarında figüran olan karakterlerin hileli bir horoz dövüşüyle başlayan hikâyesi…

  17. Spor olsun diye içten yazılmış yazılar*: Yazıhane Yıllık

    Ortak zevk: spor. Üretim biçimi: gönüllü ve samimi. Sonuç: hayaldi gerçek oldu. Yazıhane Yıllık: Dünya Yanarken ekibi karşınızda.

  18. Bant Mag. soruyor, ”Taşlar” oyuncuları cevaplıyor

    Craft Tiyatro'da geçtiğimiz aylarda, hem yetişkin, hem de çocuk izleyiciler için başlayan "Taşlar" oyunu bu ay da temsillerine devam ederken, oyunun iki başrol oyuncusu Olgu Baran Kubilay ve Ümit Yaşar Bekar'a, oyuna ilişkin, oyundan bağımsız, ciddi ya da son derece zevzek sorular sorduk.

  19. Karadelik

    Hikaye ve çizgi: Ethem Onur Bilgiç

  20. Piknik

    Hikaye ve çizgi: Ezgi Beyazıt

  21. Bayılırım mantara

    Hikaye ve çizgi: Saydan Akşit

  22. Kelliğe son!

    Hikaye ve çizgi: Özlem Isıyel

  23. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler