Nasıl eşleşilir, neden yola çıkılır ve bu modern denen ilişkilerde ne anlama gelir?


Temmuz ayında, Okuyanus tarafından yayınlanan Cinselliğin Şafağı, ezber bozan, insan doğası hakkında bilindiği sanılanları sarsmayı, ufuk açmayı uman bir kitap. Sadece cinsellik minvalinde değil, antropolojik, sosyolojik ve en derin mânâsıyla kişisel boyutta da, doğru bilindiği sanılanların gerçekliğini sorgulatmayı amaçlıyor. Kitabın yazarları, dürüst ve esprili bu kitabı yazarken, basit bir insanın kendine ve topluma dair kafa karışıklığından, çarpık bir ahlak anlayışının sonucu bilimsel verimsizliğe kadar birçok farklı yere dokunuyorlar.  Neden bizim aşağımızda ve altımızda uzanan doğal hayata, bir utanç, iğrenme veya tehlike vesilesi olarak bakma eğilimindeyiz? Neden gizlemek, saklamak ister ya da neden doğanın bir yerlerde masumiyet, asalet, denge ve bilgelikle işlediğine inanmaya çalışırız? İnsan cinselliğinin esası nedir? Doğamıza aykırı bir düşüncenin uğruna, kendimizi tatminsiz bırakıp, mutsuz mu ediyoruz?(İspanyolca’da esposas kelimesinin, hem karılar hem kelepçeler anlamına gelmesi tesadüfî bir şey mi?) Neden kendi erotizmimizle savaş halindeyiz? Tatminsizliğimizin bir sorun, bir hastalık olduğuna bizi ikna etmeye çalışan seks endüstrisi bizi iyi niyetli bir engizisyonun kurbanı mı yapıyor? Madem tek-eşlilik bu kadar doğal, neden en büyük boşanma sebebi aldatmak oluyor? Neden uzun süreli evliliklerde sevgi artsa dahi, tutku ölüyor? Ne hissettiğimiz hakkında bize söylenenle gerçekten hissettiklerimiz arasındaki çelişki, belki de çağımızın en büyük kafa karışıklığı, tatminsizliği ve acı kaynağı olamaz mı? Ortada erkeği hareket eden her dişiyi döllemek için fırsat kollayan düşüncesiz bir yaratık, kadını ise sevgi nedir bilmeyen, sadece çıkarlarını düşünen bir kalpsiz olarak lanse eden standart üreme modelinin boşlukları ve yanlışlarının bize ödettiği bedeller kurtarılabilecek boyutta mı? Tarıma geçiş, neden “asla üstesinden gelemediğimiz bir felakettir?” Neden rastgele cinsellik ve çoklu çiftleşme, neredeyse tüm ilgili kaynaklar buna işaret ederken, ahlakî bir tiksinme dışında bir sebeple dikkate dahi alınmaz oluyor? Uygunluğuna inandığımız şeyler, bize başarılı bir şekilde sunuldukları için uygun değil midir aslında çoğu zaman? Darwin müthiş bir bilim insanı olabilir, fakat vardığı sonuçlar ve çıkarımlar Viktoryen dönemin erotik antipatisinin ve cinsel ikiyüzlülüğün kurbanı olmuş bir adamın düşünceleriyse eğer? Ya ikna olması için kur yapılmasına ihtiyaç duyan, cinsel anlamda isteksiz dişi fikrinin, cinsel seleksiyon teorisinin derinlerine işlemesine sebebiyet veren şey, yaşadığı dönemin ve kişisel tecrübesizliğinin bir sonucuysa? Eğer insan dişisi tek eşli olarak yaratılmışsa, neden alışılmadık ölçüde bereketli bir cinsel kapasiteye sahip olacak şekilde evrimleşsin? Birçok primat sadece belli dönemlerde çiftleşirken insan dişilerinin aylık yumurtlama dönemleri boyunca aktif olmaları neyin göstergesidir? Neden bazı primatlar yumurtlama dönemlerini belli eden fiziksel değişiklikler geçirirken, insan dişisi gizli yumurtlama ve sürekli cinsel alıcılık hâlindedir? Antropolog Sarah Blaffer Hrdy değişik bir açıklama öneriyor: Babunlarda tahta geçen alfa erkeği, dişinin önceki patriyarktan olan tüm yavrularını öldürme eğilimindedir. Hrdy’nin hipotezine göre, bu özelliğin gelişme sebebi, dişinin babalığı bilinemez hâle getirmek istiyor olmasıdır ki alfa erkek kendisinin de olabilecek yavruları öldürmesin. Sekse bakışımız kültürler arası bu denli fark gösterirken nasıl evrensel olabilir? Babalığı paylaşan, hiçbir çocuğun babasız olmadığı Güney Amerika toplumlarının var olduğu, tüm çocukların herkes tarafından sevildiği, modern Brezilya’da, herkesin çıplak bir şekilde dans edip, sacanagem adlı bir rızalı toplu seks ritüeline katıldığı ya da Trobriand adasındaki genç kızların, tatlı patates hasadı sürecinde diğer adalardaki erkeklere tecavüz ettiği ve tatmin olmadıkları takdirde kaşlarını kopardıkları bir dünyada, kadının edilgenliğini, erkeğin çocuğun dahi mülkiyet gözüyle bakışını ya da tek-eşliliği nasıl evrenselleştirebiliriz ki? “İnsan insanın kurdudur” diyerek, insanlığın temeline savaşma eğilim ve arzusunu oturtan Hobbes’un insan doğasından anladığı, 17. yüzyıl Avrupa’sının karanlık, çetin yansımasından başka bir şey değilse? Göreceli bir barış ve refah dönemi, tarım ve mülkiyet kavramları hayatlarımıza girmeden önce, atalarımızın deneyimlediği bir şey miydi? Bu insanların hayatı bizim kadar stresliydi miydi gerçekten? Genetik ve davranışsal anlamda fazlasıyla benzerlik gösterdiğimiz bonobolar da dahil olmak üzere, tüm primatlarla kıyaslandığımızda, bütün fantezilerimizi, düşüncelerimizi kenara bıraktığımızda bile, cinsel birleşmeye ayırdığımız süre tüm primatlara fark atarken, insanın hiperseksüelliğini reddetmek neden? Kızgınlık dönemlerinde dişi bonoboların kendi topluluklarından sonra komşularına ziyarette bulunarak cinsel etkileşim içine girdiğini duyduğumuzda, bu yaklaşımı hayvanî, insanlık dışı veya çirkin olarak yaftalamadan önce, bu hayvanların çiftleşirken birbirlerinin gözlerinin içine bakıp, uzun uzun öpüştüğünü göz önünde bulundurursak, doğamızda var olduğunu reddettiğimiz her şeyle aramızdaki mesafe ne kadar gerçek olabilir? Toplulukların bir arada yaşamasını, paylaşmasını sağlayan, toplu halde cömertlik, sevgi, şefkat ve güven hisleri uyandıran oksitonin hormonu, cinsel paylaşımcılığımıza, dostluk ve uzlaşma için seks yapmanın varlığına nasıl kanıt sunabilir? Belki de, insan doğasına bir tarla muamelesi yapmak, ne denli besleyici olursa olsun, vahi olan her şeyi ayıklamak tarımla gelen sınırlayıcı uygarlığın yapıtaşlarından biridir. Yine de istediğiniz kadar ayıklayın, içimizde büyüyen otlar tekrar tekrar boy atacaklardır. Madem ki durum böyle, doğamıza, asırlardır bizi biz yapana direnmek neden? Bu ve daha fazla soru, sorun ve çelişkinin ele alınışı ve nice tartışma, Cinselliğin Şafağı’nda sizi bekliyor.   

  1. Mustafa Doğulu

    2 Ocak 1988 - 16 Temmuz 2015

  2. Belgesel fotoğrafçılığının dingin hâli: Sarker Protick

    Bangladeşli yetenekli fotoğrafçı Sarker Protick’e fotoğraflarının evrimini ve birbirinden çok başka bu serilerin nasıl oluştuğunu sorduk.

  3. Nick Drake’ten önceki gizem: Molly Drake

    Nick Drake’in annesi Molly Drake’in 60 yıl önce yapılmış kayıtlarından oluşan albümü, kızı Gabrielle Drake ve Bryter Music’ten dinliyoruz.

  4. Yeni müzik düzen(sizliğ)i: Streaming servisleri

    Streaming servisleri yeni sorunları ve yeni metotlarıyla bir kez daha gündemimizde.

  5. Olgunlaşmaya devam: Lou Barlow

    “Yüzeyde tamamen alakasız görünen şeyleri birleştirirsin ve birleştirdiğinde çok daha kuvvetli bir şey açığa çıkar.”

  6. Onların tahammülü yok!: Sleaford Mods

    “Şu an İngiltere’de beni en çok rahatsız eden şeyler iyi gruplar olmaması, sınıfsal katliamlar ve bu denli büyük ölçekte dayatılan ıstıraplar.”

  7. Arkadaşlar eşliğinde harika müzikler: Red Light Radio

    Moskova’da bir metal fabrikası ya da İtalya’da bir sahil, Red Light Radio ekibi için yer ve zaman çok fark etmiyor... Red Light Radio, İstanbul'dan ilk yayını yapmak üzere 12 Eylül'de Bant Mag. ve Cezayir'in konuğu oluyor!

  8. Yıkıcı değil yapıcı: “Kötülük Bizim İşimiz”

    Yerli hip hop sahnesinin en heyecan veren oluşumlarından 90BPM, geçtiğimiz ay yayınlanan ilk albümündeki “sürekli işbirliği” halini anlatıyor.

  9. Teftiş: Ne dinlesek?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. Quebec’ten Hollywood’a, genç bir usta: Denis Villeneuve

    Bu yılki Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan Sicario adlı son filmi Türkiye’de de gösterime giren Kanadalı yıldız yönetmen Denis Villeneuve’ün etkileyici kariyerini gözden geçirelim.

  11. 14. Filmekimi’nden 14 maddede 14 film

    Bu yıl 3-11 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek, sonrasında ise Ankara, İzmir, Bursa, Diyarbakır, Trabzon ve Edirne’yi gezecek olan Filmekimi programından 14 filmi birer cümleyle özetledik.

  12. Kitaba duyulan aşkın uyarlaması: Küçük Prens

    Uzun yıllardır çalışmaları süren ve iki yıl önce uyarlandığı klasiğin telif hakları kalktıktan sonra tamamlanan, pek etkileyici Küçük Prens (The Little Prince), bu klasikten çok, onu okuma tecrübesinin beyazperde karşılığı…

  13. Toplumsal bir düş kapanı: Extramücadele

    Art International Fuarı yerli ve yabancı pek çok sanatçının işini bu sene de Haliç Kongre Merkezi çatısı altında topluyor. 4-6 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek fuara katılan sanatçılar arasından biriyle röportaj yapma şansımız olunca, seçimimizi uzun zamandır sohbet etmek istediğimiz Extramücadele’den yana kullandık.

  14. Saraybosna’dan genç yorumlar: Günümüz İmgeleri

    Pera Müzesi’nde, Bosna Hersekli 80’e yakın genç sanatçıyla, “çağdaş gerçeklerin acı verici yönleriyle uğraşma” vakti.

  15. Komik ve kontrollü bilim çıldırmaları: Bilim Kazanı

    “Dünyanın her yerinde bilim artık halkın vergileriyle yapılıyor, herkesin öğrenmeye hakkı var.”

  16. Tek-eşliliği nasıl evrenselleştirebiliriz ki?: Cinselliğin Şafağı

    Nasıl eşleşilir, neden yola çıkılır ve bu modern denen ilişkilerde ne anlama gelir?

  17. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler