Yerli hip hop sahnesinin en heyecan veren oluşumlarından 90BPM, geçtiğimiz ay yayınlanan ilk albümündeki “sürekli işbirliği” halini anlatıyor. 


Yerli hip hop sahnesinin son birkaç sene içerisinde üretimleriyle dikkat çeken isimleri Farazi, Da Poet, Kayra, Savai ve Sorgu’nun güç birliği 90BPM, ilk albümü Kötülük Bizim İşimiz’i geçtiğimiz ay yayınladı. Dinamik yapısı, günlük hayattan aşina olduğumuz konulara değinmesi ve zekice kurgulanmış şarkı formlarıyla bu yılın en heyecan verici yerli albümlerinden biri olan Kötülük Bizim İşimiz’de hâlihazırda epey kalabalık olan ekibe Grup Ses Beats, Sami Baha, Ağaçkakan ve nice isim çeşitli şarkılarda eşlik etmiş. 

Bir müzik grubundan ziyade bir kolektif hissi veren, yine de kendine ait, karakteristik bir müzikal yaklaşım oluşturmak konusunda hiç de eksiği olmayan 90BPM’in ilk albümünü ekiple masaya yatırdık. Müziklerindeki samimiyet, üretim biçimleri, 90BPM’e kattıkları karakterler, albümün hazırlık aşamaları, Kötülük Bizim İşimiz isminin ilginç hikâyesini gruptan dinledik. 

Gerek prodüktör kimliğiyle tanıdığımız gerek MC olarak üretimlerini takip ettiğimiz beş kişinin güç birliği 90BPM. İlk olarak ekibi toplama kimden çıktı? Farazi, Da Poet, Kayra, Savai ve Sorgu’yu bir araya getiren nedir?

Farazi: Ekipteki herkes uzun yıllardır camianın içinde olsa da sadece “tanışık” olmaktan öteye giden bir durum yoktu. Herkesle tek tek iyi arkadaştım ama toplu bir birliktelik söz konusu değildi. “Denk gelmeler” sonucu devam eden birlikte takılmalarla iyi bir arkadaşlık ortamı oluşmaya başladı. Başımızdan geçen olaylar, atlattığımız badireler sonucu yıllar içinde arkadaşlığımız daha da pekişti. Bir stüdyo veya adı konmuş bir ekip olmasak bile çevremizdeki insanlar bizim birlikte çalıştığımızı biliyordu. Sonra bir gün Da Poet “Neden kendimize ait bir yer açmıyoruz?” diye sorunca olay sonraki evreye taşındı.

Da Poet: Birlikte zaman geçirdiğimiz zaman çok eğlenen, müziğe bakışlarımız tamamen aynı olmasa bile çok benzer hatlarda gidip gelen insanlar olarak daha rahat, daha sık ve istediğimiz gibi bir şeyler yapabileceğimiz bir stüdyo kurma fikri temel olarak bizi bir araya getirdi.

Her ay bir single yayınladığınız Aydabir serisi sürerken albüm hazırlıkları nasıl gerçekleşti? Albüm fikri ilk baştan beri var mıydı? Kötülük Bizim İşimiz’deki parçalar nerede ve nasıl bir ortamda kaydedildi?

90BPM: Aydabir serisine başladığımız zaman albüm kayıtları hemen hemen sonlanmıştı. Şarkıların düzenlemelerinin, mix & mastering aşamasının uzun bir süre alacağını öngördüğümüz için o süre zarfında kendimizi de albüm bitti yapacak bir şey kalmadı rehavetine sokmamak ve albüm öncesi bazı şeyleri taze tutmak maksadıyla Aydabir serisine başladık. Bir akşam stüdyoda Da Poet’in geniş kapsamlı, uzun soluklu bir albüm yapalım fikriyle albüme başladık. Stüdyo çok yeniydi, hepimiz bir şeyler yapmak istiyorduk ama tam olarak bir yol belirlememiştik. Bu sebeple albüme başladığımızı bilmek hepimizin aklındakileri birer birer ortaya koymasına fırsat verdi. Kendimize ait bir stüdyomuz vardı ve istediğimiz şekilde rahatça kayıt yapabilecektik. Aynı evde kalan çok yakın beş arkadaşın eğlenerek, öfkelenerek, çok disiplinli olmasa bile ne yaptığını biliyor olmanın ciddiyetiyle bir fanzin yapmaları gibi albümü kaydettik.

Şarkılar büyük oranda günlük yaşantıdan, gerçek hikâyelerden bahsediyor. “Elimde Yalanlara”, “Cumartesi” gibi şarkılar örneğin, sanki bir arkadaşım bir şeyler anlatıyormuş hissi yaratıyor. 90BPM üyelerini son dönemde yazmaya iten, ilham veren şeyler neler?

Kayra: Albümü kaydederken hiç okumadığım kadar çizgi roman ve çizgi öykü okudum. Özellikle Oky’nin “Cihangir’de Bir Ev”, Kemal Aratan’ın “Bi Gece Daha”, Erdoğan Dağlar’ın “Cihangir Günlüğü” gibi işleri okumak bu albümün havasına çok kolay girmemi sağladı. Stüdyoda o akşamın kayıtları bittikten sonra çok fazla muhabbet dönüyordu ve genelde kalabalık olduğumuz için muhabbetin ekseni çok hızlı değişiyordu. Tüm bu muhabbetler esnasında birbirinden çok alakasız gibi gözüken birçok şeyin bir şekilde bağlantılı hâle gelmesi beni hep çok keyiflendirdi ve şaşırttı. Arkadaşlarımdan dinlediğim birçok olayı okuduğum çizgi roman ve çizgi öykülerle özdeşleştirdim. Şarkıların konularına göre kafamda kurduğum karakterleri bugünümüzden de mazimizden de bir şeyler ekleyerek albüme aktarma düşüncesi söz yazarken beni çok heveslendirdi.

Da Poet: Albümü yaparken ticari ya da belirli bir kitleyi memnun etme kaygımız olmadığı için günlük hayatımızda olup bitenler albüme çok yansıdı. Burada bir filtreleme (yok diyemem, olabildiğince az) yapmadıkça üretim daha da keyifli oldu. Mesela “Cumartesi” şarkısının klibi de benim, Savai’nin ve Grup Ses Beats’in DJ Set yaptığı mekânlarda ve sokaklarda üç cumartesi gecesinde spontane çekildi. Albümdeki “Aylak Adam”, “Beyaz Yaka”, “Elimde Yalanlarla” gibi parçalar kısa sürelerde doğrudan yaşadığımız olaylardan yola çıkılarak yazıldı.

Kötülük Bizim İşimiz isminin bir hikâyesi var mı?

Kayra: Bir yaz günü evde otururken komşumuz çocuğunu bize bıraktı. Çocuk oldukça sakin, neredeyse her ebeveynin örnek göstereceği, gayet aklı başında biriydi. Onun yanında ben daha çocuk, daha haylaz kalıyordum neredeyse. Çocuk o gün bizdeyken sürekli bir şeyler yazıp çiziyordu. Çizdiği şeylerden biri dikkatimi çekti. Kırmızı ve siyah renkleri kullanarak çok garip bir şekil çizmişti, altına da “Kötülük Bizim İşimiz” yazmıştı. O gün ondan o çizimi yaptığı kâğıdı istedim o da verdi. Bir akşam stüdyoya giderken o kâğıdı yanıma aldım. Bizimkilere çocuğun nasıl biri olduğunu anlattım, sonra da çizim yaptığı kâğıdı gösterdim. Böyle bir çocuğun neden böyle bir çizim yapıp altına da “Kötülük Bizim İşimiz” yazdığını konuştuk fazlasıyla. O kadar konuştuktan sonra da kendimizce bir sürü sebep bulduk. Bu sebepler bizim stüdyoyla, müzikle olan bağlantımızı birçok açıdan karşılayan sebeplerdi. Yoğun bir şekilde özdeşleşebiliyorduk ve kafamızda oluşturduğumuz albüme böyle bir ismin çok uygun olduğunu düşündük.

Hip hop genel olarak sözün sakınılmadığı, gerçekçi bir ifadenin hâkim olduğu bir tür. Ama Kötülük Bizim İşimiz, baştan sona samimiyet hissinin baskın olduğu bir albüm. Albümün oluşumunda bu unsur kafa yorduğunuz bir detay mıydı?

90BPM: Kafa yorduğumuz bir detaydan ziyade kendi aramızdaki samimiyetin, rahatlığın ve stüdyo ortamının getirdiği dış dünyayı akıldan çıkarma hissinin bir yansımasıydı sanırım o samimiyet. Muhtemelen kendimizi diğer işlerimize nazaran daha açık bir şekilde ifade edebilme isteğinin de bir sonucu oldu aynı zamanda. Bir yandan da yıkıcı olmaktan ziyade yapıcı olmak gibi bir müzikal amacımız var, dolasıyla ”genel rap’çi” söylemine de çok girmek istemedik.

Albümde çeşitli şarkılarda Grup Ses Beats, Ağaçkakan, Sami Baha, Badmixday gibi konuklarınız var. Düetler ve ortak çalışmalar yapacağınız zaman neleri göz önünde bulunduruyorsunuz?

90BPM: Hem şarkıların içeriğine hem de albümün konseptine uyum sağlayabilecek isimlerle çalışmaya özen gösterdik. Albüme konuk olan her ismin kendine özgü bir tarzı var ve tarzları bizim oluşturmaya çalıştığımız tınıya ve konsepte uyum sağlayabilecek esnekliklere sahipti. Hem kendilerinden bir şeyler katıp hem de bunu albümün konseptine göre yapmaları albümün çeşitliliğine, renkliliğine oldukça önemli katkı sağladı. Hepsine tekrar teşekkür ederiz.

Bundan önceki projeleriniz ve solo kayıtlarınızla kıyasladığınız zaman, 90BPM’de şarkı yazım aşamalarında ne gibi değişiklikler görüyorsunuz? Üretim aşamalarında takip ettiğiniz belli bir yöntemden söz etmek mümkün mü?

90BPM: Bu albümde sürekli bir işbirliği hâlinde olma durumu vardı. Hemen hemen her şarkının bir konusu olsun istedik. Buna ek olarak herkesin belirgin olsa da olmasa da albümün genelinde bir karakter sunabilmesini kurguladık. Kimi zaman sözleri oturup aynı anda yazdık. Bunu yaparken hep dirsek temasında bulunduk ve yazdıklarımızın birbiriyle bağlantılı olmasına özen gösterdik. Aynı anda yazmasak bile yazdıklarımızın mutlaka ortak şeyler içermesine ve konu dışına çıkmamasına gayret ettik.Bundan önceki işlerimizde hepimiz ayrı ayrı hangi albümü kaydediyorsak o albümün konseptine uygun anlatım teknikleri, kelime tercihleri, vokal teknikleri kullanıyorduk. Belirlediğimiz konseptler bizi bir yerden sonra sınırlıyordu. Normalde yapabileceğimiz, yapmak istediğimiz bir sürü şeyi sırf belirlenen konsepte, o projenin genel havasına uygun olmuyor diye yapamayabiliyorduk. Kötülük Bizim İşimiz albümünün de bir konsepti olmasına rağmen bu konsept şarkı yazımında kimseyi bir kalıba sokmuyordu; kendi içerisinde bir esnekliği vardı. Bir şarkıda Cenk Taner gibi estirebilirken diğer şarkıda Dumanyak gibi estirebiliyorduk ve bu albümün konseptinin esnekliği sayesinde hiç göze batmıyordu. Şarkılar arası uçurum ya da kopukluk olmadı. Albümün konsepti bizi daha önceki işlerimize göre çok daha rahat şarkı sözü yazabilir hâle getirdi. Aynı albümün içinde hem Robert Smith hem de Ol’ Dirty Bastard olmasının nasıl olabileceğini, ne olursa bunun göze batmayacağını, tam tersine bu tuhaflığın nasıl daha güzel olabileceğini düşünebilmek bile bu albümde söz yazarken ne kadar keyif aldığımızı gösterebilir.

Bugüne kadar ağırlıklı olarak bağımsız sahnede üretimini sürdürmüş müzisyenler olarak, DokuzSekiz gibi yerli müzik piyasasının en önemli plak şirketlerinden biriyle çalışmak sizin için nasıl bir deneyim oldu?

90BPM: Biz albümü kaydederken tamamen ne istediysek onu yaptık. Kimse bize herhangi bir sebeple karışmadı. Karşımıza kurallarla ya da beklentilerle kimse gelmedi. Kliplerimizde de, albüm kapağında da gayet özgürdük. Albümün konseptini daha iyi yansıtabilmek için ne gerekiyorsa yaptık ve şirket bu konuda bizi oldukça serbest bıraktı. Bu konuda şanslıyız diyebiliriz.

Canlı performans ve kayıt arasında sizin için ne gibi farklılıklar var? Ekibi daha da kalabalıklaştırıp canlı orkestrayla çalmak gibi planlarınız var mı?

90BPM: Tüm 90BPM konserlerinde sahnede beş kişi olmak çok büyük bir enerji getiriyor. Şarkıların sözleri üzerinden sahnede paslaşmak, bir şeyler canlandırmak, kabinde kayıt alırken tek başına olmaktan çok daha eğlenceli. Şu an canlı orkestrayla çalmak gibi bir plan yok ama bunu bir gün yapabilirsek çok güzel olur.

Hızlı üreten ve sürprizleri seven bir ekip olarak, yakın gelecek için planlarınız neler?

90BPM: Şu an albüm oldukça yeni olduğu ve üzerinde durulması gerektiğini düşündüğümüz için  90BPM olarak tekrar bir uzunçalara girmemiz biraz vakit alacaktır, fakat solo ya da ikili, üçlü kombinasyonların olduğu projelerimiz devam edecek. Da Poet’in Beattape projesi var, Farazi V Kayra’dan bir kontra atak olabilir, ayrıca Farazi ve Sorgu’dan oluşan Anti-Kahraman’ın yeni albüm kayıtları ufaktan başlamış durumda. Yine Farazi ve Savai’nin ortak projesi Red Wine Killaz’la, Kayra ve Savai’nin ortak projeleri üstünde de çalışıyoruz. 

  1. Mustafa Doğulu

    2 Ocak 1988 - 16 Temmuz 2015

  2. Belgesel fotoğrafçılığının dingin hâli: Sarker Protick

    Bangladeşli yetenekli fotoğrafçı Sarker Protick’e fotoğraflarının evrimini ve birbirinden çok başka bu serilerin nasıl oluştuğunu sorduk.

  3. Nick Drake’ten önceki gizem: Molly Drake

    Nick Drake’in annesi Molly Drake’in 60 yıl önce yapılmış kayıtlarından oluşan albümü, kızı Gabrielle Drake ve Bryter Music’ten dinliyoruz.

  4. Yeni müzik düzen(sizliğ)i: Streaming servisleri

    Streaming servisleri yeni sorunları ve yeni metotlarıyla bir kez daha gündemimizde.

  5. Olgunlaşmaya devam: Lou Barlow

    “Yüzeyde tamamen alakasız görünen şeyleri birleştirirsin ve birleştirdiğinde çok daha kuvvetli bir şey açığa çıkar.”

  6. Onların tahammülü yok!: Sleaford Mods

    “Şu an İngiltere’de beni en çok rahatsız eden şeyler iyi gruplar olmaması, sınıfsal katliamlar ve bu denli büyük ölçekte dayatılan ıstıraplar.”

  7. Arkadaşlar eşliğinde harika müzikler: Red Light Radio

    Moskova’da bir metal fabrikası ya da İtalya’da bir sahil, Red Light Radio ekibi için yer ve zaman çok fark etmiyor... Red Light Radio, İstanbul'dan ilk yayını yapmak üzere 12 Eylül'de Bant Mag. ve Cezayir'in konuğu oluyor!

  8. Yıkıcı değil yapıcı: “Kötülük Bizim İşimiz”

    Yerli hip hop sahnesinin en heyecan veren oluşumlarından 90BPM, geçtiğimiz ay yayınlanan ilk albümündeki “sürekli işbirliği” halini anlatıyor.

  9. Teftiş: Ne dinlesek?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. Quebec’ten Hollywood’a, genç bir usta: Denis Villeneuve

    Bu yılki Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan Sicario adlı son filmi Türkiye’de de gösterime giren Kanadalı yıldız yönetmen Denis Villeneuve’ün etkileyici kariyerini gözden geçirelim.

  11. 14. Filmekimi’nden 14 maddede 14 film

    Bu yıl 3-11 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek, sonrasında ise Ankara, İzmir, Bursa, Diyarbakır, Trabzon ve Edirne’yi gezecek olan Filmekimi programından 14 filmi birer cümleyle özetledik.

  12. Kitaba duyulan aşkın uyarlaması: Küçük Prens

    Uzun yıllardır çalışmaları süren ve iki yıl önce uyarlandığı klasiğin telif hakları kalktıktan sonra tamamlanan, pek etkileyici Küçük Prens (The Little Prince), bu klasikten çok, onu okuma tecrübesinin beyazperde karşılığı…

  13. Toplumsal bir düş kapanı: Extramücadele

    Art International Fuarı yerli ve yabancı pek çok sanatçının işini bu sene de Haliç Kongre Merkezi çatısı altında topluyor. 4-6 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek fuara katılan sanatçılar arasından biriyle röportaj yapma şansımız olunca, seçimimizi uzun zamandır sohbet etmek istediğimiz Extramücadele’den yana kullandık.

  14. Saraybosna’dan genç yorumlar: Günümüz İmgeleri

    Pera Müzesi’nde, Bosna Hersekli 80’e yakın genç sanatçıyla, “çağdaş gerçeklerin acı verici yönleriyle uğraşma” vakti.

  15. Komik ve kontrollü bilim çıldırmaları: Bilim Kazanı

    “Dünyanın her yerinde bilim artık halkın vergileriyle yapılıyor, herkesin öğrenmeye hakkı var.”

  16. Tek-eşliliği nasıl evrenselleştirebiliriz ki?: Cinselliğin Şafağı

    Nasıl eşleşilir, neden yola çıkılır ve bu modern denen ilişkilerde ne anlama gelir?

  17. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler