Şehri arşınlamanın büyüsü: Geçen Gün

Yazı: Deniz Dursun

Kerem Kurdoğlu’nun yazıp Naz Erayda ile birlikte yönettiği, Kundura Sahne ve Çıplak Ayaklar Stüdyosu yapımı Geçen Gün, Esme Madra ve Ozan Çelik’in performansıyla sahnelenirken; Tophane Noise Band’in ses tasarımı ve canlı performansıyla ritimlenip köpürüyor. Dansın, müziğin ve tiyatronun iç içe geçtiği oyunun odağında, adımlanan bir şehir ve karşılaşmalar var.

Oyunun en yakın temsili 13 Mart’ta, biletleri burada.

Konu nedir?

Bir şehir ve o şehrin keşmekeşinde iki kişi. Aslında hem bir hem iki hem de pek çok kişi. Dünya hareket hâlindeyken, olup bitenlere, hiçbir şey yapmayıp sadece dururken bile etki edişimize dair tutturulmuş bir oyun. Karşılaşmalarıyla, çarpışmalarıyla; bakıp da görmeyişleri, görüp de aldırış etmeyişleriyle insanlar; yani biz, hepimiz.

Bir metropolün göbeğinde başımıza neler gelir? Nelerden kaçar, neleri kovalarız? Neleri merak eder, nelere burun kıvırırız? Şehrin ritmi bize ne yapar? Biz şehre ne yaparız?

Geçen Gün, tüm kaotik ve sakin anlarıyla, şehrin içinde bir devinim aslında. Hem oyuncular hem de seyirciler için bedenlerin, müziklerin, seslerin -ve sessizliklerin bile- konuştuğu bir deneyim. Biricik hayatlarının başrolüyken aynı zamanda şehrin oradan oraya sürüklediği iki kişi bazen karşılaşıp çarpışıyor, bazen öylece birbirlerine bakıyor, bazen de birbirlerini görmeden geçip gidiyor. Hikâyeleri ayrılıp birleşiyor, sonra tekrar ayrılıyor ve tekrar birleşiyor.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Sahneleri kendisinden mahrum bırakmadığına çok memnun olduğumuz Esme Madra, hâlihazırda Nadir Sönmez’in yazıp yönettiği Ama’ya performansıyla eşlik ederken şu sıralar bir de prömiyerini 2023 sezonunda yapmış, proje tasarımı da kendisine ait olan Tropikal Kapısı’nda Büşra Albayrak’la birlikte seyirci karşısına çıkıyor.

İlk intiba?

Ortak başlayıp yer yer ayrılan hikâyelerin içinde tüm seslerle ve sessizlik anlarıyla oyuncuların bazen aynı kişiye, bazen iki ayrı kişiye, bazen de kocaman olup onlarca kişiye bürünmesi kendi yalnızlığıma ve kalabalıklığıma kapı araladı. Müziğin, performansın, dansın ve tiyatronun dengeli beraberliğinin ortasında, bir yandan birlikte yaşamanın yollarına ve imkânlarına dair aklıma düşenlere heyecanlanırken bir yandan da tüm dış etkenlerden sıyrılıp sahnedeki sihrin tanığı olmanın keyfini çıkardım.

En çok neyi sevdin?

Kendi şehri arşınlama deneyimlerimi anımsamayı ve yeniden yaşamayı. Bazen huzurlu bir müziğin bazen kesik bir gürültünün içimden geçip bana olduğum yeri hatırlatmasını.

En çok hangi âna yükseldin?

Orkestranın müziğinin konuştuğu, oyuncuların tuğlalara oturup bekledikleri, beklediğimiz sessizlik ânına; bekleyiş ânına. Daire çizip yürüyerek tuğlaların dizildiği âna. Seslerin sustuğu, oyuncuların karşılaşmalarına dair konuşup “bir yabancıya yardım eden iki yabancı olmanın” güzelliğini ilan ettikleri âna. Memnunlar. Tanıştıklarına memnunlar, orada bulunmaktan memnunlar. Söylenecek sözler bitip de o boşlukla kaldığımda gözlerimin dolduğunu hissettim.

Ambiyans / ortam / mekân / kurgu / dekor için neler söyleyebilirsin?

Dekor oldukça minimal ve sade; zaten gücünü de sadeliğinin isabetli ve etkili oluşundan alıyor. Oyuncuların devindikleri alanın hemen arkasında Tophane Noise Band’in ses malzemeleri için kurulmuş bir set var. Sokağın süpürülmesi, yere düşen bir top ya da şehrin içinden herhangi bir gürültü veya fısıltı; oyuna hizmet eden tüm sesler buradan çıkıyor. Öte yandan müzisyenlerin de oyun alanına yer yer dâhil oldukları bir akış söz konusu. Tüm bu birleşim, hem görsel hem işitsel açıdan epey estetik ve doyurucu duruyor.

Oyun, modunu nasıl etkiledi?

Biraz spiritüel duyulabilir fakat oyun gününe uyandığım andan itibaren, o gün başıma gelenler ve hayatıma / hayatımdakilere dair düşündüklerim, beni bu oyunu seyretmeye taşımış; zaten o gün başka da bir şey seyredemezmişim, her şeyin bir anlamı varmış ve her şey tam da vaktinde vuku bulmuş gibi gibiydi. Böyle denk gelişleri ve hayatımın içinde eriyen, ona karışan oyunları seviyorum. Dönüş yolunda tepeden gördüğüm şehir ışıkları bile ilhamdı benim için.

Oyunculuk için neler söyleyebilirsin?

Oyuncular, seslerini bağıra çağıra duyurmaya çabalarken, tutulan bir soluk olup beklerken, kelimeler ağızlarından sakince dökülürken ve bedenlerinin her hareketinde; sahneyi dolduran, kendi akışlarında fakat birbirlerinin enerjileriyle de bir o kadar uyumlu bir ton yakalıyor.

Kimler sever?

Müzik ve performansla harmanlanan parçalı hikâyeleri deneyimlemeyi arzulayanlar. İçlerinde yanan ateşin cızırtılı sesini duymaya cesareti ve hevesi olanlar.