Güvenli iletişim kanalları yaratırken nelere dikkat etmeli? İklim Gazetesi yanıtlıyor

Türkiye’nin dört bir yanında günlerdir tanıklık etmekte olduğumuz orman yangınlarının tekrar hatırlattıklarıyla aydınlanma ve anlamaya çalışma çabalarımız sürerken ilgili alanlarda çalışmalar yürüten kişi ve oluşumların kapılarını çalıp, bazı sorularımıza cevaplar arıyoruz.

“İklim krizi ve sürdürülebilirlikle şekillenen yarına dair yayın” İklim Gazetesi kurucusu Merve Kara Kaşka’nın kapısını çaldık.

Aşırı sıcaklıklar, sel felaketleri ve orman yangınlarıyla birlikte iklim krizine yönelik kolektif bir bilinçlenmenin gerekliliği bir kez daha yüzümüze çarptı. Ana akım medyanın bu konudaki işlevsizleştiğine günbegün tanık olup bilgi kirliliği denizinde savrulurken; sizce güvenilir iletişim kanalları yaratmak ve yaygınlaştırmak adına yayıncıların dikkat etmesi (ya da göz önünde bulundurması) gerekenler neler?

Merve Kara Kaşka: Bilgi-iletişim kanallarında uzak bir coğrafyaya ve geleceğe ait, belli belirsiz bir mefhum gibi muamele edilen iklim krizi tüm yakıcılığıyla karşımıza çıktığında savrulmak kaçınılmaz oluyor. İletişimciler açısından krize hazırlanmak krizi iyi tanımak demek. Sadece ekolojik krizlere yakından tanıklık ettiğimiz bu dönemler için değil aslında, çok ciddi bir eşikteyiz. Eğer işler bildiğimiz seyriyle ilerlerse bugün yaşadığımız kaos, normalimiz hâline gelecek ve hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan eşikleri hızla geçeceğiz. Gördüklerimiz göreceklerimize dair küçük işaretler… Bu yüzden iletişimcilerin iklim krizini bugün anlaması belki her şeyden daha elzem. 

İletişimcilerin iklim krizinin aciliyetini ve dinamiklerini anlamaları, zaten bilimsel bir yaklaşımı benimsemiş olmayı da gerektiriyor. Bu yaklaşım, sarsıcı iklim felaketleri (olağanüstü yangınlar, seller vs.) haberleri geldiğinde sabotaj vs. gibi olasılıkları daha soğuk kanlı değerlendirmelerine de yardımcı oluyor. Ana akım medya iklim krizi haberi yapsın ya da yapmasın krize sebep olan bakış açılarını her gün farklı haberlerdeki diliyle yeniden kuruyor. Bu yüzden bağımsız yayıncıların doğa ve yaşam öncelikli bir dil benimsemesi krizle mücadelede önemli bir adım. Krizi alternatif, çevrecileri ilgilendiren bir konu gibi kurgulamak da krizle yüzleştiğimizde maalesef yaşadığımız afallamayı açıklıyor. Yayıncıların iklim krizi konusuna daha geniş yer vermesi, haber içeriklerinde dengeyi doğa lehine kurduğundan emin olmaları gerekiyor, kanımca. 

(Anlatmak istediğimle ilgili bir söylem analizimizi burada görebilirsiniz. )

Dengeden söz etmişken, greenwashing yani yeşil badana, dönemimizin en önemli sorunlarından biri. Yayınların erişim güçlerini milyonlarca doları olan ve krizi fonlayan şirketlerin lehine mi yoksa krizden en çok etkilenen kalabalıkların lehine mi kullanmak istediklerine karar verdiklerinin farkında olması önemli. Çünkü iklim krizi bir sosyal ve çevresel adalet meselesi. Kriz, kirlilik ve ekolojik yıkımdan en çok mağdur olanlar en yoksullarımız, en güçsüz ve azınlıkta (örn. yoksul ve kadınlar) olanlarımız. İletişimciler için krizin çevresel olgudan öte bir mesele olduğunun anlaşılması da önemli. 

İklim krizi insanlığın karşılaştığı -muhtemelen- en büyük meydan okuma. İçinde bulunduğumuz yüzyılda hayatta kalıp kalamayacağımızda bugün verdiğimiz kararlar belirleyici olacak. Artık bireysel çabalarla bu krizi çözemeyeceğimiz bilimsel olarak ispatlandı. Yapabileceğimiz tek şey karar vericileri harekete geçirene kadar kamuoyu oluşturmaya devam etmek. Bu krizi kolektif çalışma ve dayanışmayla yönetebiliriz. Ne zaman, hangi konuda desteğe ihtiyacınız olursa buradayız.

Merve Kara Kaşka

Giriş fotoğrafı: Aylin Güngör