İran’ın başkentinde aşkı aramanın acı tatlı hâlleri: “Tahran: Aşkın Şehri”

SALT’ın Perşembe Sineması “EVDE” programı, yönetmen Ali Jaberansari’nin Tahran: Aşkın Şehri filmiyle başlıyor. Film, 24 Eylül saat 19.00 itibariyle çevrimiçi erişime açılacak ve 26 Eylül’e kadar iki gün boyunca saltonline.org üzerinden izlenebilecek. Kasım sonuna kadar sürecek programdaki 10 filme yalnızca Türkiye’den erişilebileceğini de hatırlatalım. 

1982 Tahran doğumlu yönetmen Ali Jaberansari, gençlik yıllarında Kanada’nın Vancouver şehrine yerleşti. 26 yaşındayken, İran Yeni Dalgası’nın öncü ismi Abbas Kiarostami’nin film atölyesinde bir yıl geçirmek üzere Tahran’da bulundu ve bu atölye, film yapma tutkusunun peşinden gitmeye karar verdiği yer oldu.

Tehran Şehr-i Eşg (Tahran: Aşkın Şehri), Jaberansari’nin 2013 tarihli Barg Rizan’ının (Dökülen Yapraklar) ardından gelen ikinci uzun metraj çalışması. İran’ın başkentinde, içinde bulundukları toplum tarafından dışlanmış üç karakterin yabancılaşmaya dair hikâyelerini kesiştiren komedi-dram türünde bir film. Eski vücut geliştirme şampiyonu Hessam turnuvaya hazırlanan bir genci çalıştırmakta ve bundan heyecan duymaktadır. Bir güzellik merkezinde danışma görevlisi olarak çalışan ve fazla kilosundan dolayı kendinden hoşnut olmayan Sara, sahte bir profil oluşturarak önceden asla ilişki kuramayacağını düşündüğü erkeklerle telefon üzerinden görüşmeye başlar. İlahi söyleyerek geçimini sağlayan Vahid ise düğün şarkıcılığına atılmakta karar kılıyor. 

Yaşadıkları şehirden şefkat görmeyen bu üç karakter aşkı arıyor ve bu yolda kendi gerçeklikleriyle yüzleşiyorlar. Onların öyküleri üzerinden acı tatlı hisler geçiriyor Tehran Şehr-i Eşg

Yönetmen Ali Jaberansari, 2018 yapımı filmine dair verdiği röportajlarda 20 yılı aşkın süreyi İran’dan uzak geçirmiş biri olarak yaşamı boyunca nereye gitse kendini dışlanmış hissettiğinden dem vuruyor. Buna doğduğu yer olan Tahran da dâhil. Zamanla bu “dışlanmışlık” hissinden yola çıkarak yeni bir perspektif yaratabileceğini ve hissettiği yoğun duyguları izleyiciye mizah yoluyla aktarabileceğini keşfetmiş. 

Politikanın özel yaşantılarla son derece iç içe geçtiği bir coğrafya olan İran’da aşk temasını ele almak elbette ortaya politik bir işin çıkmasına sebep oluyor. Filme gelen eleştirilerden birinin bu hikâyelerin dünyanın herhangi bir yerinden olabileceğine, yani yeterince “İranlı” olmadığına yönelik olduğunu söylüyor yönetmen. Fakat bu yaklaşım ona göre son derece post-kolonyal ve oryantalist; çünkü Tahran’da geçmesi bu filmin tartışmasız temelini oluşturuyor.