Kelly Moran, DIIV ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Ayşenur Kaptanoğlu, Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Warp etiketli ikinci Kelly Moran albümü, besteciliğin sınırlarını genişleten deneylerin ürünü. DIIV bu kez bir karakter çalışması olarak okunabilecek intim bir şarkıyla aramızda. Shabazz Palaces, kinayeli sözler ve coşkun bir funk hissiyatıyla baştan çıkarıyor.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.


ALBÜM: Kelly Moran – Moves in the Field
(Warp Records)

Sırt üstü yatıp, gözleri kapayarak içine dalıp serbest düşüş hâlinde deneyimlendiğinde bünyeyi hafifleten bir etkiye sahip Moves in the Field. Kelly Moran’ın girift kompozisyonları, bu kez Yamaha Disklavier’in sunduğu insanüstü imkânlarla dallanıp budaklanıyor. Üretim şekli itibarıyla insan – makine denklemine dair yeni kapılar açmasının ötesinde; kendine yaratıcı ifade biçimleri bulmak konusunda meydan okumalardan heyecan duyan bir bestecinin güvenli kollarında olmak tam anlamıyla sihir gibi.

EP: Saya Gray – QWERTY II
(Dirty Hit)

Spotify bio’sundaki LATELY I FEEL LIKE A CHAMELEON ifadesiyle tümüyle paralel bir kısaçalarla çıkagelmiş Japonya-Kanadalı gitarist, sanatçı ve tasarımcı Saya Gray. Aslında geçen yılki kısası QWERTY’nin devam niteliğinde bu EP. Gray buradaki her parçasıyla etkilendiği alanları daha da belli ederken, kendine gittikçe daha da özgün bir tını inşa ediyor. Deneysel popçunun avant-R&B renginde düzenlemeleri eşliğinde parıltılı gitar tıngırtıları, arp ve tiz korolarla süslenen QWERTY II hem zarif hem koyu ve daima büyülü.

ALBÜM: Jim White – All Hits: Memories
(Drag City)

The Dirty Three ve Xylouris White üyesi, Cat Power’dan PJ Harvey’e, Bill Callahan’dan Nina Nastasia’ya sayısız müzisyenle üretimlerde bulunmuş davulcu Jim White’ın uzun kariyerinin ilk solo albümü bu, inanması güç. Çoğu 90 saniyenin altında kesitlerden oluşan All Hits: Memories, Jim White’ı bir müzisyen ve perküsyon ustası olarak eşsiz kılan nüansları bir araya getiriyor. Davullar, ritmik oyunlar; bu içsel ve alabildiğine özgür diyalogda tabii ki başrolde. 

TEKLİ: Arab Strap – Strawberry Moon
(Rock Action Records)

Aidan Moffat ve Malcolm Middleton’ın indie rock bileşimi Arap Strap, 10 Mayıs’ta yayımlanacak yeni albüm I’m totally fine with it don’t give a fuck anymore’dan bir tekli daha buyurdu. Kariyerlerinin önceki duraklarında daha önce belki de hiç gitmedikleri yerlere değen bu parça cızırtılı, motorik ve alabildiğine melankolik. İkilinin karşılıklı başrollerde olduğu, ”ruhu yozlaşmış” din insanlarını tek tek avlayan hipster bir kurtadam ve musallat olduğu peder eşliğinde Glasgow’un kurgusal yeraltında gezindiğimiz klibi, yönetmen David Arthur’un elinden çıkma.

ALBÜM: Chastity Belt – Live Laugh Love
(Suicide Squeeze Records)

Solist Julia Shapiro’nun hakkında “10 seneden fazladır beraber müzik yapıyoruz dolayısıyla gerçekten hepimizin aynı dili akıcı şekilde konuşuyormuşuz gibi; çoğu şey doğal olarak gerçekleşiyor” dediği yeni Chastity Belt albümünde gerçekten bir tamamlanmışlık hissi mevcut. Artık slogan hâline gelmiş bir isim tercihi hem ironik hem de bir şekilde albüm tam olarak “yaşa, gül, sev” diyor. Grup üyeleri kayıt sürecinde bir fikrin veya belirli bir mesaja odaklanmadıklarını söylese de 11 şarkılık koleksiyon mutsuzluk, büyüme, hesaplaşma, ve arada kapımızı çalan umutla insan olmaya dair birçok deneyimi içine sığdırmış. Her zaman arkadaşlıklarını öncelikleyen grup üyelerinin birbirlerine olan güveninin müziklerine de sızdığı albümde bizim şimdilik favorimiz albümün daha karanlık duraklarından “Chemtrails”. 

TEKLİ: Hiatus Kaiyote – Make Friends
(Brainfeeder / GRGDN Müzik)

“Çok fazla insan var, bazıları çürümüş. İyiler nerede, onları nasıl bulacağız? Kimi seviyoruz, kimi görmezden geliyoruz? Arkadaş edinmezsin, onları tanırsın. Beni tanımanı istiyorum.” Yeni albüme ısınma turlarını arkadaşlık ve aşk üzerine açık kalpli bir itiraf seansıyla taçlandırdı Hiatus Kaiyote. Aksak bir bas yürüyüşü, nefis bir keyboard eşliği, devamlı metamorfoz geçiren ritimler, daima geniş bir aralıkta dans eden Nai Palm vokalleri ve daha da çeşitlenen enstrümantasyonuyla maksimalizmin doruklarına çıkarıyor biraz düşünceli bir neşeyle.

ALBÜM: Windows 96 / Gavriel – 19999
(Bağımsız) 

İlkinde Gabriel, sonra Gavriel, şimdiyse Windows 96 olmuş Brezilyalı elektronikçi Gabriel Eduardo’dan devinimli ve rafine bir synthwave dinletisi. Atmosferi renkli ve esprili, tonu tuhaf biçimde dramatik albümle bu yılın başında salıverdiği Dated New Aesthetic uzunçalarını takip eden Eduardo’nun kimi parçalardan kesitleri bir süredir internette dolaşan renkli deneylerinin bütünü 19999’la çağrıştırdığı tamlama “dijital pastoral” gibi bir şey galiba. Retro-fütürist manzaralar arasında bir seyahat; hava ılık, gökler turunç rengi. 

EP: Jtamul – Oha Yuhhh
(Amel)

130-140 BPM dolaylarında gezinen beş kulüp parçasıyla baş döndüren yeni EP’sinde ilhamını İstanbul’da duyduğu seslerden almış Jtamul. UK Bass, Jersey Club, Latin club gibi stilleri, şehrin sokaklarıyla buluşturuyor. İlk yayınını yapan bağımsız etiket Amel ve Jtamul ile kısa sohbetimize buradan ulaşabilirsiniz.

ALBÜM: Shabazz Palaces – Exotic Birds of Prey
(Sub Pop) 

Seattle’ın köklü deneysel hip hop ikilisi Ishmael Butler ve Tendai “Baba” Maraire’nin bu sekizinci stüdyo çıkarmasına mini-albüm demeye bin şahit ister; zira bütününde son derece dolgun ve epik bir serüven. Yakın gelecekten garip bir kozmopoliti mesken edinerek albümü sarıp sarmalayan mistik atmosferinin tüm tınıya hâkim olduğu, afrofütürizmin tematik doruklarına ulaştığı Exotic Birds of Prey uğursuzluğu baştan çıkaran bir uzunçalar. Cobra Coil, Japreme Magnetic, OCnotes, Purple Tape Nate, Irene Barber, Stas THEE Boots gibi konuklarından her biri kendini her şeyiyle içine attıkları evrenin birer karakterine dönüşmüş âdeta. Söylem kinayeli, funk coşkun. Genel literatürü, ultra yaratıcı bas aranjmanları, sakin ama sabırlı ve tetikte ritimleriyle her parçası bir öncekinden daha acayip, daha etkileyici.

TEKLİ: Anna Tivel – Bluebird
(Fluff & Gravy Records)

Portland’da pozitif pop seslerini bir araya getiren Anna Tivel, dostu Shane Leonard’ın bir parçası olduğu altıncı albümü Living Thing’i “çaresizliğin derinliği ve ruhun karşı koyulmaz direnişi” olarak açıklıyor. Isınma turlarının ikinci teklisi “Bluebird” insan olmanın umutlu, kaotik, kusurlu yanlarını şiirsel lirikleri, hassas melodileriyle biraz da politik şekilde dışavuruyor. Parçanın, dünyada olup biten protestoların kısa görüntülerinden oluşan klibi hemen burada.

TEKLİ: DIIV – Everyone Out
(Fantasy Records)

Mayıs sonuna tarihlenen yeni DIIV albümünün üçüncü teklisi kendi sonik dünyasında düşünceli bir gezintiye çıkıyor âdeta. “Everyone Out” bazına akustik enstrümanlar, tape loop ve synthesizerları alan, önceki iki tekliye kıyasla daha dingin ve bir o kadar da intim bir hava yakalıyor. Dinleyicideki etkisini düşünceli ve kasvetli modundan alan parça için grup muallak bir açıklamada bulunmuş: “Şarkı hem duygusal hem samimi; umutlu olarak da yorumlanabilir alaycı olarak da. Gençlik saflığından acı hayal kırıklığına hızlı bir geçiş yapan birinin karakter çalışması olabilir veya olmayabilir. Bu umut kaybı toplumu tamamen terk etme veya toplumun çöküşünü hızlandırma isteği şeklinde kendini gösterebilir. Ya da belki ikisi de ya da ikisi de değil.”

TEKLİ: Ekin Beril – La Haine
(Universal Music Türkiye)

Müjdemizi isteriz, uzun bir aradan sonra yeni bir Ekin Beril güzelliği bizlerle. Sade bir gitar yürüyüşüyle başlayan “La Haine” çok geçmeden elektronik davulların etrafımızı sarmasıyla bambaşka bir hâl alıyor. Parça pop müziğin sunabileceği boyutlara örnek olurken aynı anda da müzisyenin kalbini ve aklını meşgul eden endişeleri dinliyoruz. Evet, bu belki bir dans şarkısı ama Ekin Beril’in “sen beni unut; bir kum tanesi gibi galaksiler arasında kayboluyorum” sözleri de ön sıralardan yankılanıyor beynimizde. 

EP: FIDLAR – Don’t Fuck With vol. 03
(Bağımsız)

Los Angeles merkezli, her şeyi alaya alan serseri üçlü Don’t Fuck With serisinin üçüncü bloğuyla aramızda. Punk tınılarının, bir bağıran bir alçalan vokallerle hüküm sürdüğü üç parçalık kısaçalar, yüksek tempolu “Crackhead Ted” ile tam gaz bir açılış yaptıktan sonra “Aluminum” ile zemini kayganlaştırarak “Sad Face”’in gitgide yumuşayıp ağırlaşan gitarlarıyla veda ediyor.

TEKLİ: St. Vincent – Flea
(Total Pleasure Records / Virgin Music Group)

Tutkuyla kavrulan bir aşka ses veriyor St. Vincent. Nakaratında elmaslara bandıracağını söylediği sevdiğine, “Sonsuza kadar benim olacaksın” diye haykırıyor. Kayıtlarda davulda Dave Grohl, bas gitarda Justin Meldal-Johnsen eşlik etmiş; bu ikili dışında duyduğunuz tüm sesler bizzat St. Vincent tarafından üretilmiş. İçine birden fazla patlama ânı sığdırılmış bir kurguya sahip “Flea”, müzisyenin ilk dönem albümlerindeki çiğ sound’u akıllara getiriyor ve ne denli çılgın bir gitarist olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

TEKLİ: Patrick Shiroishi, Emma Ruth Rondie – A Sparrow in a Swallow’s Nest
(Sub Pop Records)

Los Angeles çıkışlı multi-enstrümantalist ve besteci Patrick Shiroishi’nin marifetleri yeni parçasında İngiliz müzisyen Emma Ruth Rondie’nin “Paloma” şiiriyle buluşuyor. Obua ve klarnet gibi üflemelilerin dalga dalga savrulduğu şarkıda sesler bir çarpışıp bir ayrılarak Rondie’nin özenle seçilmiş kelimeleri için bir yatak hazırlıyor. 

ALBÜM: Skee Mask – ISS010
(Ilian Tape)

Skee Mask olarak tanıdığımız Alman prodüktör Bryan Müller, 2018’deki harika albümü Compro’dan beri oldukça verimli bir dönem geçiriyor. “ISS..” isimli EP serisini 2019’dan beri düzenli olarak sürdürmekte ve artık onuncusu da elimizde. Müller’in güncel elektronik soundları biraz nostaljik bir paket hâlinde sunduğu çalışması, 1990’ların başlarında bir rave’de duysanız şaşırmayacağınız müziklerle dolu. Bunun da gayet bir çekiciliği var. Zaten yeteneğini de tartışmak beyhude.

TEKLİ: The Hope Conspiracy – Those Who Gave Us Yesterday
(Deathwish Inc.)

Yıkım, savaş, düşmanlık, sömürü, ötekilik, kâr üzerine kurulmuş düzene bam güm dalan bir sonik başkaldırı “Those Who Gave Us Yesterday.” Grubun uzun süren süren sessizliklerinin çatırdayışı olan ilk tekli, 31 Mayıs’ta çıkacak albüm Tools Of Oppression / Rule by Deception’ın habercisi. Agresif vokali, tırmalayan gitarıyla emperyalist araçları ateşe vermeye niyet etmiş parçanın, mideleri ekşiten ağır tadına bir dilim bakın deriz. Şarkının kapak tasarımını Alexander Heir, klibinin yönetmenliğini ise Jake Mulhern yapmış. 

ALBÜM: Beyoncé – COWBOY CARTER
(Parkwood Entertainment)

Müziğin demokratikleşmesinin sonuçlarından biri; country türünü bir Siyah tarafından yeniden bağlamsallaştıran bir saat 18 dakikalık bir işitsel anlatı. Beyaz hâkimiyetindeki country’nin kimi kodlarını saygıyla kapsayarak, hatta hafızalara kazınmış örnekleriyle alıntılayarak; ona ABD’de yaşamakta olan başka pek çok kültürden getirdiği çeşitli müzikal etkileri karıştırıyor Beyoncé. Cüretinin sonuçları dinleyiciler nezdinde farklı farklı tezahür ediyor tabii, bunu yapabilmesi bile iyiye işaret etmez mi?

ALBÜM: Ed Harcourt – El Magnífico
(Deathless Records)

İngiliz şarkıcı / şarkı yazarı Ed Harcourt müzikal kariyerine bomba gibi başlamıştı 2000’li yılların başlarında. O zamandan beri düzenli albüm yayımlasa da radarlarımızdan kaybolmuş, sesini duymaz olmuştuk. 11. albümü El Magnifico, Harcourt’un kendine güveninin gayet yerinde olduğunu gösteren bir çalışma. Kendi başına kaydettiği (yaylılar için yakınındaki bir kiliseyi kullanmış) albüm zaman dışı bir sounda sahipken, Harcourt’un bildiğimiz işlerine göre daha ham. Hatta “Broken Keys” adlı şarkıda ona destek atan Afghan Whigs’den Greg Dulli’nin 2000’lerden projesi Twilight Singers yerinde bir referans olacaktır. Şu bahar atmosferinde günlerinize fena bir soundtrack olmaz.

TEKLİ: Twenty One Pilots – Next Semester
(Fueled By Ramen)

Columbus, Ohio merkezli Twenty One Pilots, küresel çapta bilinirliğini sağlayan Blurryface albümünün 2015’e tarihlenen yayınından tam dokuz yıl sonra, yine aynı gün olan 17 Mayıs’ta yeni bir uzunçalar paylaşacağını duyurmuştu. Tematik anlatılarının yeni halkasına Clancy ismini veren ikili, geri sayımı pop punk enerjisi veren “Next Semester” ile sürdürüyor. İzlerken kan ter içinde bırakan klibi de işte burada.

TEKLİ: Anastasia Coope – Woke Up and No Feet
(Jagjaguwar)

Bir akrabasının boş evinde kalırken, bulunduğu odayı seslerle doldurma fikri, Anastasia Coope’u müzik yapmaya başlatan şey. Bu da onu geleneksel şarkı yazımından bir miktar uzakta, daha oyuncu bir yaklaşıma itmiş. İlk albümünü yayımlamasına sayılı günler kala paylaştığı ikinci tadımlıkta, birlikte aynı durumdan geçmiş bir kadın ve bir erkeğin bakış açılarına kafa yorarken; mantra gibi tınlayan, her tekrarda katmanlanan vokaller ve sade gitar eşliğiyle dingin bir atmosfer yaratıyor.

TEKLİ: Fu Manchu – Hands of the Zodiac
(At The Dojo)

Grubun 90’larını da bilenler için pek şaşırtıcı olmayacak bir riff etrafında şekillenen şarkı, çöl rock sound’una kesinlikle yeni bir şey katmıyor. Şarkıyı cazibeli kılan da bu janrı var etmiş gruplardan birinin hâlâ aynı ateşi tutkuyla yakabiliyor olması. “Hands Of The Zodiac”, 14 Haziran’a tarihlenen yeni Fu Manchu albümü The Return of Tomorrow’un ilk teklisi.

ALBÜM: Coffins – Sinister Oath
(Relapse Records)

Japon death metal dörtlüsü Coffins, beş yıllık aranın ardından yeni bir albümle geri döndü. Sinister Oath adlı koleksiyon grubun kıtır kıtır sound’unu eksiksiz, hatta narin kulakları epey hırpalayacak yükseklikte önümüze getiriyor. Türün en çiğ örneklerinden birini icra eden Coffins’in 25 yılı aşan serüveninde bildiğini yapmaya devam ediyor.

ALBÜM: The High Llamas – Hey Panda
(Drag City)

Geçtiğimiz senelerde kanserle mücadele eden Sean O’Hagan hastalığını atlatmış olmanın verdiği motivasyonla “her zaman yapmak istediğim albümü yaptım” diyor ve ortaya Hey Panda çıkıyor. Londra çıkışlı avant-pop ekibi 11. stüdyo albümlerinde de imza tınısını koruyor. İlgi çekici anlarla dolu bu deneysel koleksiyonda O’Hagan, Tierra Whack ve Tyler, the Creator gibi çocuklarından öğrendiği müzisyenlerden oldukça fazla ilham almış ve kayıtlarda Bonnie ‘Prince’ Billy ve Rae Morris’le işbirliği yapmış. Yeni sesler ve bunlarla neler yapılabileceğini keşfetmekten korkmayan bu kaydı es geçmeyin, bizden söylemesi. 

TEKLİ: BbyMutha – lines 
(True Panther Records)

Atlantalı rapçi BbyMutha, etrafı trap ile sarılmış hip hop arazisine başka bir yoldan ulaşıyor. Güçlü bas titreşimleriyle çalkalanan bir zemin üzerine çarpık bir ritim ve türlü elektronik numaralarla inşa edilmiş bir banger “lines”. Bol miktarda psikedeli ihtiva ediyor.

TEKLİ: John Cale – How We See The Light
(Double Six / Domino / GRGDN Mzüik)

John Cale, bir ilişkinin sona ermesinin bir “bitiş” olarak algılanmasından ziyade, kişinin ilişki deneyimlerinden ders çıkararak kendini geliştirmesine, öğrenme şansı elde etmesine, beklenmedik yerlere yol alıp gitmesine ve yeni bir maceranın ufkuna yelken açılmasının ihtimal dehlizlerinde geziniyor. Eşlik eden video klip de parçanın verdiği hissiyatla benzer bir etkiye sahip. Kâğıttan yapılmış kafalara sahip karakterlerle beraber günlük yaşamın içinden kimi zaman sıkıştığımız aşkla, işle, yaşamla ilgili bir kesit sunulmuş. Tatlı bir iç burukluğu yaşatan klibin yönetmeni Pepi Ginsberg.