Santim santim büyüyen bir uçurum: Malma İstasyonu 

Yazı: Esin Çalışkan

“Karanlık, belki de hayatın bir ânında kendinizi maskesiz gördüğünüzde hep olduğu gibi aslında hep kristal berraklığındadır.”

İsveçli yazar Alex Schulman’ın yenilikçi dilinden ve hikâye anlatımına dair her kadim gelenekten bir parça beslenerek büyüyen; işlenmemiş yasın yok ettiği hayatlara adanan Malma İstasyonu, Zeynep Tamer çevirisiyle Timaş Yayınları’ndan taze çıktı. Kapak tasarımı da Barış Şehri imzalı.

Ne hakkında, hikâye ne?

Harriet, Oskar ve Yana Arasında geçen bir yolculuk hikâyesi gibi görünse de hızlıca yazarın Hayatta Kalanlar’ından alışık olduğumuz katmanlı ve birbirine aynı koldan dökülen bir pınar gibi iç içe geçen anlatımında aslında üç zaman çizgisini ve çoğunlukla aynı kişiyi takip ediyoruz. Yana, Oskar ve Harriet’ın çocukları ve kişisel aile tarihinin izlerini sürmek üzere Malma İstasyonu’na doğru yol alıyor. Aynı şeyi yıllar önce babasıyla yapmış minik Harriet ve yıllar sonra anne olmuş Harriet’ın yaşamına da böylece bir kapı aralanıyor.

Zaman dilimi ve mekân

Yolculuk hikâyelerinin koruyucu melekleri olan trenlerden birinin içindeyiz. 1976’dan, 11 Eylül saldırılarının gerçekleştiği yıla ve oradan günümüze uzanan ama zamanın lineer akmadığı; daha çok birinin diğerinin kuyruğuna dolandığı bir metin bu.

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

Alex Schulman’ın kitaplarında, bir erkek yazar olmasının tezatlığına rağmen kadınlar tek başlarına hikâyeyi büyüten insanlar olmak yerine sakin, geçmişe sıkı sıkıya bağlı, başka bir neslin yükünü daima omzunda taşıyan ve bir şekilde insanı daima etkileyen imgelere dönüşüyor. Yazarın buna dair keskin bir içgörüsü olduğunu ve epey iyi bir gözlem yeteneğiyle kalem tuttuğunu hissetmek bir okuyucu için altın madalyon gibi bence.

Ayrıca yası işlemenin nasıl zorlu yollarla mümkün olabildiğini ve hayatla aranda oluşan boşluğun, nasıl santim santim birikerek koca bir uçuruma dönebildiğini görmek oldukça yaralayıcı olmasının yanında aydınlatıcı da. 

En az neyi sevdin?

Yazarın iki kitabını ister istemez zihnimde karşılaştırdığım bir yere gittim ve bunun epey haksızlık olduğunun farkındayım. Yine de suçlunun bu soru olduğuna yemin edebilirim. Kurgudaki bazı hamleler Malma İstasyonu’nda çok daha belirgin; hikâyenin duygu dünyasına doğrudan girenler için sonlara doğru ufak bir hızlanma ihtiyacı doğuyor. Kitap da hâliyle daha çabuk bitiyor.

Yazıma dair neler söyleyebilirsin?

Yazarın dili fazlasıyla yalın. Kelimelerini nakşederken hikâyenin katmanlı yapısının cazibesine kapılmadan bu yolda ilerleyen çok az yazar var bence. Ve çok daha azı kayıp-metanet hattında, öfkenin ve hüznün karışımına bu denli anlayışla bakabiliyor.

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi? 

Tam olarak 24 saat içinde, iki oturuşta kitabı bitirdim. Epey sürükleyici bir kitap ama son yarım saat boyunca kalbime koca bir ağırlık oturduğunu ve koltuktan kalkmak için de bir süre gerektiğini söylemeliyim. Sürüklenerek ve donakalarak bitirdim denebilir.

Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu? 

Kitabın bazı bölümlerini tekrar okuma nedenim genelde karakterin duygusundan koptuğum bir noktada, tekrar onun elinden tutmaya çalıştığım için oluyor. Galiba aynı çarpıcı etkiyi bir daha asla bulamadığım için bundan kaçınıyorum. Sizi çok mutlu ya da bir o kadar mutsuz edebilen bir zamanın anısının, gerçekle arasındaki fark gibi. Ona yaklaşmak bana sadece aradaki mesafeyi hatırlatıyor. 

Kitap, modunu nasıl etkiledi? 

Kendimi kötü hissetmedim. Yine de yerinden edilmeyle farklı topraklara adım atan bir aileden geldiğim için kendi aile hikâyemde yer alan suskunlukları, konuşulmayanları ve yarım kalanları bir kez daha görmenin epey hazin bir tarafı var. 

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

Sanırım sadece dünyanın çeşitli yerlerindeki küçük yerleşim bölgelerine ve tren istasyonlarına hızlıca bir göz attım. 

​​Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?

Kitabın merkeziyle doğrudan ilişkili olduğunu düşünürsek yerinde bir tercih. Başlığın bir nevi yazarın dilinin de tamamlayıcısı olduğuna şüphe yok. Ama maalesef, neden garip bir şekilde “Malda İstasyonu” olarak kitabı yanlış kodladığımı ve kitapçıdan arkadaş sohbetlerine her yerde en az bir kere düzeltildiğimi bilmiyorum.

Bu kitabı seven şunları da sever

Yılın başlarından külliyatına daldığım Doris Lessing’in kitaplarında hissettiğim anne olmaya ve kuşaklararası aktarımlara dair yerleşik bir kökün benzer olduğunu düşünüyorum. Elbette farklı bir dönemin hikâyesi olmasına rağmen özellikle Beşinci Çocuk okunabilir bence.