Nick Cave ve Warren Ellis belgeselinden yeni görüntüler

“Duygusal ve güçlü bir deneyim” olarak tanımlanan Nick Cave ve Warren Ellis belgeseli This Much I Know to Be True, festival serüveninin ardından 8 Temmuz’da, 4K kalitesinde MUBI kataloğundaki yerini alacak. Türkiye prömiyerini İKSV Galaları kapsamında gerçekleştiren yapımdan yeni bir fragman paylaşıldı. Nick Cave’i kendi yaptığı heykellerden bahsederken dinliyor ve müzisyenlerin kayıt için kurulumlarını izliyoruz. 

Müzisyenin pandemi sonrası anlam arayışlarına yakından bakan This Much I Know to Be True‘da Warren Ellis ile olan dostluğunun yaratıcılığını nasıl perçinlediğine de şahit olacağız. 2021 baharında, İngiltere turnelerinden hemen önce çekilen bu görüntülerde, kendilerine eşlik eden vokaller ve yaylı dörtlüsüyle birlikte, albümlerde yer alan şarkıları ilk kez icra etmekteler. İkilinin yakın dostu ve çok uzun zamandır iş birliği yaptıkları Marianne Faithfull da This Much I Know to Be True’da karşımıza çıkacaklardan. 

nick cave - warren ellis

This Much I Know to Be True yönetmeni, The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford ile Killing Them Softly gibi filmlerinden de anımsanabilecek Andrew Dominik. Kendisi, Nick Cave’in müzikal yolculuğunu ilk kez 2016 tarihli One More Time with Feeling’de kayıt altına almış; Nick Cave & The Bad Seeds albümü Skeleton Tree’nin hazırlık sürecinin yanı sıra oğlu Arthur’un vefatının Cave’in üretim pratiklerine nasıl tesir ettiğini belgelemişti. 

Son olarak 2018’de İstanbul Caz Festivali’nin konuğu olarak Maçka Küçükçiftlik Park’ta çalan Nick Cave & The Bad Seeds, İKSV 50. yıl özel konseriyle 21 Ağustos’ta, bu kez Parkorman sahnesinde olacak. Açılış performansı ise İngiliz grup Black Country, New Road’dan.

Filmin dünya prömiyerini yaptığı 72. Berlin Festivali’ni yerinde takip eden Müge Turan, Bant Mag. için kaleme aldığı 72. Berlinale: Müzikte aşk var, hâlen! yazısında This Much I Now to Be True hakkında şu yorumu yapmıştı:

Oğlunun ölümünden sonra tüm konser ve turne programını iptal eden Nick Cave nasıl sessizliğini o filmle bozduysa pandemi sebebiyle temasını kaybettiği dinleyicisine bir kez daha film aracılığıyla bağlanıyor. Yaşadığı trajedinin ardından yeniden anlam arayışında olan bir insan izliyoruz. Takipçileriyle etkileşime geçtiği ve “ruhani egzersiz” olarak tanımladığı internet sitesi The Red Hand Files’dan bahsediyor örneğin veya artık daha çok zaman geçirdiği heykel atölyesindeki projelerinden. Ama bu sohbet parçalarından çok Bristol’daki boş bir fabrikada uzun zamandır son kalan “seed” diyebileceğimiz Warren Ellis ile birlikte kaydettikleri performansa şahit oluyoruz. Son albümleri Ghosteen ve Carnage’dan birçok parçayı piyano ve yaylılar eşliğinde dinliyoruz. İki kameranın takip ettiği basit ve ama hoş bu konser belgesi, artık kendine müzisyen yerine heykeltıraş denmesini isteyen Nick Cave’i yalanlar derecede güçlü. Ama belki de kendini tanımlayan ilk şeyin müzik olmaması ona gerçekten de yeni bir huzur alanı kazandırmıştır.