Yeniden yaşamak: Ölüm ve Bakire

Yazı: Zelal Buldan

Ariel Dorfman’ın 1990 tarihli Death and the Maiden oyunu, yazıldığı günden bu yana çokça konuşuldu, ezberlendi ve sahnelendi. Ölüm ve Kız olarak da bilinen oyunu Tiyatro Tonik çevirisiyle, yeniliğin getirdiği heyecana tutunmuş oldukça enerjik bir oyuncu ekibinden izledik. Yapımcılığını Elif Parlak’ın üstlendiği Ölüm ve Bakire’yi Zişan Uğurlu yönetiyor. Oyuncular ise şöyle: Doğuş Akkoyunlu, Ecem Erhamza, Ogün Davutoğlu. Yeni oyun tarihleri için Kadıköy Boa Sahne’nin aylık takvimini takip edebilirsiniz.

İzlemeden önce bilmeniz gerekenler

Arjantinli yazar Ariel Dorfman, Şili’de askeri darbenin ardından sürgüne gönderilmiş. 17 yıllık sürgün döneminin ardından ülkesine dönebilmiş. Aynı dönemde Şili’de insan hakları ihlallerini araştırmak üzere bir komisyon kurmuş. Ölüm ve Bakire metni, bu sürecin açtığı tartışmaların etrafında şekilleniyor.

Mekân ve zaman

Şimdiki zamanda, Şili’de veya diktatörlük sürecinden demokratik yönetime geçmiş herhangi bir ülkede; pek de herhangi olmayan, yoğun travmalar etrafında hapsolmuş bir kadının evindeyiz.

Konu nedir?

Gerardo; cumhurbaşkanının önerisiyle insan haklarının ihlal edildiği, ölümle sonuçlanan olayları soruşturmak üzere kurulan bir komisyona seçilir. Eşi Paulina ise diktatörlük döneminde, politik düşünceleri sebebiyle işkence görmüş kişilerden biridir. 

Bir gün Gerardo’nun arabasının lastiği patlar ve Dr. Roberto ona yardımcı olur. Gerardo, doktorun iyiliğini karşılıksız bırakmamak adına onu evinde konuk etmek ister. Doktorun sesini duyan Paulina için işittiği sıradan bir ses değildir. Kapalı gözleriyle işkenceye uğradığı dönemde Paulina, kendisine işkence eden her bir sesi hafızasına kazımıştır. Doktorun sesi Paulina’nın belleğinden çıkar ve Roberto’nun kâbusu olmak üzere evde yankılanır. 

En çok neyi sevdim?

Oyunun başından sonuna kadar eşlik eden kameranın bizlere görmediğimiz her bir detayı, her bir mimiği büyük ekranda yansıtmasının dışında yarattığı anlamı. Doktorun itirafının dışında da kullanılan kameranın ışığı, bütün bu işkencelerin kayıtsızlığına inat yanıp sönüyor. Paulina ve arkadaşlarının yıllar yılı çektiği acılar, bir kasetin içine yerleştikçe, travma özgürleşiyor. 

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar?

Adaleti temsil eden karakter Gerardo, bütün bir süreç boyunca Paulina’yı geçmişi unutmaya ikna etmeye çalışıyor. “Yeniden yaşamaya başla.” diyor. Bütün bu acıların, geçmişin izinde yeniden yaşamanın mümkün olup olmadığını soruyor Ölüm ve Bakire bizlere. Geçmişin ve şimdinin sokakta, bir araba arızasında buluşma ihtimali kadar yakın olduğu bu dünyada, geride kalan zamanla baş etmenin yollarını sorgulatıyor. Bütün bu seslerin, geçmişin çığlıklarının, gidenlerin, kaybedilenlerin, işkence edilenlerin sesini bastırmaya doktorun Schaubert’inin sesi yetmiyor. Geçmiş unutulmuyor. 

Yeniden yaşamayı öğrenirken unutmayı tercih etseydik, bütün o seslere haksızlık etmez miydik? Peki yeniden yaşamanın en adil, şiddetten en uzak ve en iyileştirici formülü nedir? Unutmayı reddeden, zaman aşımını kabul etmeyen bir adalet sistemi mümkün müdür? Sahi… Yaşanır mı yeniden?