Rastgele: Ebru Nihan Celkan’ın favori 3 duvar resmi

Tetikçi, Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi, Nerde Kalmıştık?, Evim! Güzel Evim! ve Babil oyunlarıyla tanınan Ebru Nihan Celkan, son olarak geçtiğimiz günlerde Podacto koleksiyonuna da eklenen Benimle Gelir misin? ile iki kadının mücadelesini ve aşkını iki şehir üzerinden anlatmıştı.

Çeşitli kurum ve örgütlerle toplumsal cinsiyet eşitliği ve kültürel çeşitlilik üzerine sıkı çalışmalar da yürüten Ebru Nihan Celkan, bir süredir Berlin’de yerleşik. Bizimle üç farklı şehir üzerinden, favori duvar resimlerini paylaştı. 

“Sokakların cömertliğini seviyorum. Yürürken fotoğraf çekmeyi de seviyorum. Yürümek sürprizlerle dolu bir süreç. Grafitiler mesela armağan gibi aniden karşına çıkıyor. Ansızın beliren bir grafitinin karşısında uzun süre durmak, düşünmek hoşuma gidiyor. Grafitiyi yapan mekânı nasıl seçer? Duvarı nasıl seçer? Yaptıkları kime seslenir? Kocaman duvarı boyamak zor değil mi? Grafitinin üzeri boyanırsa ya da bir reklam duyurusuyla çizdiği resim kapanırsa ne hisseder? Ben bu grafitiye bakınca ne hissediyorum? Neden bunun önünde bu kadar uzun durdum?..”

“Aşağıda paylaşacağım bazı grafitileri arada ziyarete gidiyorum. Bazıları ise sadece bir defa karşılaştığım çizimler. Şehirin sokaklarında yürürken bu resimlerle karşılaşmak insanın zihninde de paralel başka bir yürüyüşe alan açıyor.” 

Berlin

“Bu duvarı ilk gördüğümde aslında dikkatimi çekmemişti. Hızlıca metroya yetişmeye çalışıyordum. Fakat son anda neredeyse duvar bitmişken görselin sağ alt tarafındaki Türkçe yazıyı gördüm. ‘Grafitiyi yapan Türkçe konuşanların da yazıyı okumasını istemiş’, böyle düşünmüştüm. Dişleri kırık filin, filin üzerinde konumlandırılmış minik farenin ve çocuğun hâlinde etki edilemez bir yalnızlık var gibi gelmişti. Birbirlerine destek oluyor ve duvardan bize bakıyorlardı. Bazen bu çocuğun Hızır olabileceğini düşünüyorum. Hani darda kalanın yardımına koşan, Hızır.” 

Paris

“Paris’e üç defa gittim. Üçünde de en fazla 24 saat kaldım. Bu kısa duraklamalardan birinde istikamet belirlemeden dolandığımı anımsıyorum. O gün bu fotoğrafı çekmiştim. Belki de gözlerindeki bağ bana ilahi adaletin sembolü Themis’i anımsatmıştı. Ölçü, doğruluk ve gücün simgesi bu grafitide kılıç ya da terazi değil kalp olarak görünmüştü. Ben oradayken graftinin önünden geçen insanların bu çizime hiç ilgi göstermemiş olmasından da etkilendiğimi anımsıyorum. ‘Kimin gözü kapalı?’ Bu sorunun zihnimde dönüp durduğunu anımsıyorum.”

İstanbul

“Nereye bakıyor? Bedenine doğayı sığdıran bu kadın güneşi yanına almış nereye bakıyor? Dağlar, kelebekler, yılanlar, gözler, dallar, kuşlar yek vücud olmuş. Buna rağmen sakin ve sükunet içinde öyle duruyor. O duruyor ama göğsünün tam ortasında bir anafor, yoksa Kharybdis mi? Poseidon’un kızı. Odysseia destanında deniz sularını yutup kusan deniz canavarı. Anafor.”