SOPHIE, Xiu Xiu ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Ölümünden önce tamamlayamadığı parçaların ailesi ve dostları tarafından albümleştirildiği kayıtlarla SOPHIE ve mirasını tekrar selamlıyoruz. Xiu Xiu, yeni evinde de ekstrem ve ayrıksı uçlarda dolanmaya devam ediyor. The Cure 16 yılın ardından ilk albüm için geri sayımı başlattı.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.


ALBÜM: SOPHIE – SOPHIE
(MSMSMSM Inc. / Future Classic) 

“Bence yaşadığım zaman hakkında tamamen sahici olmayı kariyerim boyunca bir hedef olarak göreceğim, bu ânın esas olarak ne olduğunu bulmayı.”

DJ, prodüktör, sanatçı ve birçokları için kutup yıldızı görevi gören Sophie Xeon’un pırıl pırıl ve bir o kadar da yıkıcı icrasının ardındaki mirası yeniden hatırlama zamanı. Haziranda müzisyenin resmî hesabına yüklenen @MSMSMSM_FOREVER videosuyla duyurulan SOPHIE, bildiğimiz anlamıyla elektronik müziğin yüzünü değiştirerek yepyeni ufuklar yaratmış kişiliğe tüyleri diken diken eden bir veda. Vefatından önce tamamlayamadığı parçaların aralarından az çok ayırt edilebilse de seçki onu onurlandırmaya tümüyle yeterli. Albüm SOPHIE’nin kardeşi ve stüdyo yöneticisi Benny Long ile aile fertleri ve dostlarının dokunuşlarıyla tamamlanmış. Özgün sanatkârlığı ve tek elden yaratmış olduğunu söylerken çekindirmeyen hyperpop türü nezdinde kaos ve karanlığı da daima kucaklamış bir dehadan geri kalan bu devasa iş, SOPHIE’nin iç dünyasına giden yolu tekrardan aydınlatan bir ışık olmalı.

TEKLİ: The Cure – Alone
(Polydor Records)

16 yılın ardından yeni bir The Cure albümümüz olacağına dair ilk ipuçları, önce bazı fanlara gizemli kartpostallar ile gönderildi. Kısa bir süre sonra da İngiltere’nin farklı şehirlerindeki bazı mahallelerde yeni posterler belirmeye başladı. Artık geri dönüşü resmiyete bindiren ilk şarkı yayında. Robert Smith, “yeni albümün kilidini açan şarkı” tanımlamasını yapmış. Lirik videosu burada, yeni albüm Songs Of A Lost World ise 1 Kasım’da yayında.

ALBÜM: Padme & Toprak Işık – Jest (Original motion Picture Soundtrack)
(Tamar Records)

İstanbullu punk oluşumu Padme’den, grup üyelerinden Toprak Işık’ın yönettiği Jest filminin soundtrack albümü. “Film ne hakkında?” diye soranlar için şöyle bir yanıtımız var Toprak’tan: “‘Cehennem acı çektiğimiz yer değildir. Acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir.’ dendi tarihte bir noktada ve çok da haklı bir sözdü. Bu film de bununla alakalıydı aslında.” Sekiz parçalık albüm, dörtlünün ilk soundtrack işi olmasının yanı sıra Spagetti Western tınılarıyla da Padme anlatısında yeni bir sayfa açıyor.

ALBÜM: Why Don’t You Smile Now Lou Reed at Pickwick Records 1964-65
(Light in the Attic)

11 yıl önce aramızdan ayrılan “karanlıklar prensi” Lou Reed’in kariyeri doğal olarak The Velvet Underground ve sonrası olarak bilinir. VU’dan önce de maaşlı bir şarkı yazarı olarak çalıştığı bilgisi daha sıkı hayranların ilgi alanıydı. Kaybolmuş cevherler konusunda usta plak şirketi Light in the Attic sayesinde, elimizde Reed’in Pick Wick Records’ta, 22-23 yaşlarında, yazdığı şarkıların bir toplaması var. The Primitives ve The Roughnecks gibi birkaç örnek dışındakiler farklı müzisyenler tarafından seslendirilmiş şarkılar. Reed’in dönüştüğü şeyi düşünmeden, önyargısız şarkılara bakmak zor. Hem VU hem de sonrasındaki solo kariyerindeki yazarlığının köklerini buradaki şarkılarda bulabiliyorsunuz. Mesela Robertha Williams’ın seslendirdiği iki beste Reed’in Berlin döneminin öncülü gibi tınlıyor hakikaten.  Hem 60’ların o dönem için taze ve farklı soundlarından örnekler duymak hem de Reed’in gelişim dönemine tanık olmak için birebir. Efsane müzisyenin rock’n’roll kanı her adımda ortada.

EP: Show Me The Body – Corpus II
(Bağımsız)

İlk kısmı haziran ayında yayımlanan Corpus koleksiyonun ikinci yarısı yine iş birlikleriyle dolu. BLACKIE, Destiny Yousef, High Vis ve Nick Hakim gibilerinin katkısıyla ortayan çıkan altı parçalık kısaçalarda Show Me The Body için hardcore’un yapısında bir komünite ve yoldaşlık ruhu olduğunun altı çiziliyor. Aynı zamanda grubun onlara eşlik eden her müzisyenle ne kadar farklı yönlere doğru açılabileceğini ve hepsini bir bütünlük -ve belli bir gerginlik-  içinde nasıl buluşturabileceklerinin kanıtı Corpus II.

TEKLİ: Trust Fund – The Mirror
(Tapete Records)

Ellis Jones’un 2022’de üstüne alarak yaşatmaya devam ettiği Trust Fund’ın 6 yıl arada sonra çıkacak albümünden tekliler gelmeye devam ediyor. “The Mirror”, fingerpicking akustik gitar üzerinde vuku bulan bir düet. Eski ekol Britanya folku nağmelerinin hissedildiği şarkı, yaylıların katılımı ve enteresan akorlarla yer yer gotik bir hava da alıyor. Yoldaki albüm Has It Been a While ilginç sonuçları da beraberinde getirecek anlaşılan.

ALBÜM: Efterklang – Things We Have In Common
(City Slang)

Danimarkalı grup Efterklang, üç yıllık arayı kapatan yeni albümünde incelikli besteciliği ve sonik paletinde gözettiği çeşitlilik ile etrafınıza bir yuva örüyor. Bir Efterklang albümünden bekleyeceğiniz sıcaklık, eksiksiz şekilde nüfuz etmiş Things We Have In Common’a. Albümün konukları Mabe Fratti, Beirut ve Sønderjysk Pigekor’a daçeşitli duraklarda manzaraya kendi renklerini katmak için alan tanınmış. 20 yılı deviren grubu özel kılan nüanslar, tüm iniş ve çıkışlarıyla dokuz şarkıda kendini belli ediyor.

TEKLİ: KARDELEN – Mazide
(Bağımsız)

KARDELEN, geçtiğimiz şubat ayında yayımladığı ilk uzunçaları HABİBİ ile R&B ve pop elementlerini oryantal ritimler, mistik dokular ve kadife yumuşaklığındaki vokalleriyle  harmanlamıştı. Yeni teklisi “Mazide”; tüm besteciliği, yazarlığı ve yapımcılığıyla tamamen kendisinin elinden çıkma.  Arabesk dokularına sahip parça, bir darbuka ritminin etrafında şekillenerek geçmişi geride bırakma çabasını ve nostalji hissinin karmaşık doğasını ele alıyor. 

ALBÜM: Origami Angel – The Brightest Days 
(Counter Intuitive Records)

Origami Angel, The Brightest Days ile grubun karakteristik enerjisini ve esprili tavrını korurken, dinleyiciyi daha aydınlık bir dünyaya buyur ediyor. Koleksiyon; çeşitli noktalarında kendini gösteren metal dokunuşları, pop-punk’tan synth pop’a geniş bir müzikal yelpazeye yayılan sound’uyla birlikte içinde süzülerek gezdiriyor. Pozitiflikleri ile sarmadıkları bu koleksiyon, en gri anlarında bile naifliğini koruyor.

ALBÜM: Xiu Xiu – 13″ Frank Beltrame Italian Stiletto with Bison Horn Grips
(Polyvinyl)

Dümeni keskin şekilde kırma cesaretini her daim barındıran özel gruplardan biri Xiu Xiu. Diskografilerinin yayıldığı uçsuz bucaksız haritada kendilerine küçük ve karanlık kuyular kazdıkları son dönem işleri, dinleyici için kimi zaman bir meydan okumaya dönüşen yoğun dinleyiş hâinde olmayı talep ediyordu. Los Angeles’tan Berlin’e tanışıp estetik algılarını yıkıp yeniden şekillendirmeye karar verdikleri dönemin ürünü olan 14. stüdyo albümü, Xiu Xiu’nun ekstrem ve ayrıksı uçlarda dolanmaktan duyduğu hazla yanıp tutuşuyor. Teatral monologlar, fuzz kasırgaları, hipnotik döngülerle “kaosun 1001 hâli var ve hepsi güzel” diyor bir kez daha Jamie Stewart ve Angela Seo.

TEKLİ: Ghais Guevara – Leprosy
(Fat Possum) 

İdeolojik çizgisiyle akranı olan meslektaşları arasından sıyrılan 2000’li MC’nin bu yılki üçüncü teklisi. Philly’li aktivist, rapçi ve prodüktör Jaja Gha’is Robinson’ın aranjmanı fazlasıyla stimüle edici, her daim garip ve yeni kalan dağınık bir piyano sample’ı üstüne döktüğü mısralar ise hem içerik hem salt miktar bakımından parçanın kalanında fazlasıyla baskın. Yuvarlana yuvarlana birbirine bağlanan dizeler tekrarlı olsa da aynı altındaki loop gibi sarmallı. Geçen yıldan Free Breakfast For Children işbirliği, Goyard Coming: Exodium teybi ve Today’s Mathematics derlemesi sonrasında kendisinin bir projesi var mı, henüz bilmiyoruz.

TEKLİ: Melike Şahin – Canın Beni Çekti
(Gülbaba Records & Diva Bebe Records)

“Gözler gizler niyetleri belki. Gördüm seni, canın beni çekti. Yok öyle uzaktan çapkın, inatçı gülüşler. Yerse ben’le kuytuya gel.” 8 Kasım’da buluşacağımız yeni Melike Şahin albümü Akkor’dan paylaşılan son tadımlık, bu nakaratıyla dile dolanıyor. 80’ler boogie düzenlemesi üstüne sanki 90’lardan söylemiş şarkıyı Melike Şahin. Prodüksiyon epey parlak, fiyakalı bir Yeşilçam diskosundayız sanki. Abdullah Yazıc imzalı “Canın Beni Çekti” klibi de Yeşilçam filmlerine selam çakıyor.

TEKLİ: Hav Hav! – Param Yok
(Bağımsız)

Haberler süper: Yeni Hav Hav! albümü, -bir sıkıntı olmazsa- ekimde bizimle. İsmi Mezarımda Parti Var. İlk albümdeki gibi prodüksiyon Taner Yücel imzalı, mastering kredisi ise bu kez Görkem Karabudak’a gidiyor. Son iştah açıcı “Param Yok”, sırtı kolay kolay yere gelmeyenler için salaş bir rock’n’roll marşı: “Yaşarım ben her şeye rağmen, üstümden geçse de tren” diyor Mert Tugen.

ALBÜM: Naima Bock – Below a Massive Dark Land
(Sub Pop Records)

Naima Bock ilk solo albümü Giant Palm’la bir besteci ve söz yazarı olarak derinliğini göstermiş; folk tınılarına mistik bir hava katan sesiyle akıllarımıza iki sene evvel kazınmıştı. Yeni albümde ise Bock kendinin biraz daha karanlık köşelerini eşeliyor, âdeta önceden çekindiği sözleri yazması, çıkmadığı notalara çıkması için kendine izin veriyor. Gittikçe zenginleşen aranjmanları inanması güç kılsa da Below a Massive Dark Land’in tamamını kendi başına yazmış müzisyen. Büyük annesinin evinde bir gitar ve keman eşliğinde geçen yazım süreci sonucunda tıpkı Giant Palm gibi her saniyesi ve detayıyla kendine hayran bırakan ve Bock’un birey olarak büyüdüğü ve hayatta aradığı şeylerin değiştiğini belgeleyen bir koleksiyon çıkmış ortaya.

ALBÜM: Kit Sebastian – New Internationale
(Brainfeeder / GRGDN Müzik)

Geçmişle günümüzü psikedelik pop filtresinden geçirerek buluşturan Londralı ikili Kit Sebastian, Brainfeeder etiketli yeni albümleri lie kültürlerarası bir müzikal yolculuğa ortak ediyor.  Azerbaycan cazından Tropicália’ya, Fransız pop’tan Anadolu rock’a uzanan geniş bir yelpaze ile bu albüm, ikiliye kayıt ve yazım sürecinde yeniliklerle dolu bir deneyim yaşatmış.  New Internationale, göçmenlik deneyimlerinden aşk hikâyelerine kadar pek çok farklı temayı kendine has sinematik tarzlarıyla birleştiriyor. İkiliyle sohbetimize de buradan ulaşabilirsiniz.

ALBÜM: Tropical Fuck Storm – Tropical Fuck Storm’s Inflatable Graveyard
(Three Lobed Recordings)

Inflatable Graveyard, Tropical Fuck Storm’un ilk canlı kayıt albümü. Dinleyiciye kaotik bir enerji patlaması sunuyor. Albüm, grubun sahne performanslarının enerjisini ve karmaşasını iliklere kadar yansıtırken her parça, yüz yakan gitar riffleri ve yoğun ritimlerle gürültünün sınırlarını zorluyor ve derin bir katarsis yaratıyor. Kapanışı, grubun 2018’de stüdyo versiyonunu paylaştığı “Stayin’ Alive” yorumu epey yüksek bir şekilde yapıyor. Yollarının buralara da düşmesi dileğiyle!

TEKLİ: Laura Marling – Child of Mine
(Chrysalis Records)

17 yaşından beri hep üst kalitede albümler yayınlayan Laura Marling artık 34’ünde bir anne ve yoldaki solo albümünde bu konunun odakta olacağını yeni teklisiyle de anlıyoruz. “Child of Mine” yeni doğana yazılmış bir şiir. Yeni albümün açılış şarkısı, bir ninni gibi başlıyor ve devamında vokallerin çoğalması, yaylıların resme dâhil olmasıyla başka bir şeye dönüşüyor. Judee Sill’in ruhu da hissediliyor. Marling, modern zamanların en yetenekli besteci ve yorumcularından biri olma özelliğini koruyor. Gelecek albüm Patterns in Repeat için sabırsızlanıyoruz doğrusu.

TEKLİ: Son Lux – Risk of Make Believe
(City Slang)

Electronica üçlüsü Son Lux, geçtiğimiz yılın hit filmi Everything Everywhere All at Once için yaptığı bestelerin ardından ilk yeni seslerle aramızda “Risk of Make Believe”, bir EP’nin yaklaşmakta olduğunu da haberliyor. Ryan Lott’un kırılgan sesi, üçlüden alışılagelmiş elektronik unsurların birleşimiyle açıklarda süzülen parça, “iz bırakmana gerek yok”, “korkmana gerek yok” sözleriyle kaygıyla aramıza mesafe koyma öğütleri veriyor.

ALBÜM: Alan Sparhawk – White Roses, My God
(Sub Pop Records)

Geçtiğimiz iki yıl Alan Sparhwak için oldukça zordu. Low’u beraber kurduğu eşi Mimi Parker’ı kaybeden müzisyen yas döneminden sonra ilk defa bir solo albümle geri döndü. 11 şarkı boyunca, Sparhawk’un aslında çocuklarına aldığı elektronik ekipmanla çok vakit geçirmesinin sonucunu dinliyoruz. İnorganik sesler ve tanınmayacak hâle gelene kadar manipüle edilmiş vokallerle dolu bir koleksiyon çıkmış ortaya. Müzisyenin bu ses dünyasına eğilmesinin ardındakiler de merak uyandırıyor hâliyle. Duygularını anlamak ve sindirmek için yepyeni şeyler denemeye mecbur olması, şu âna kadarki yöntemlerin yetmemiş olması muhtemel tabii; belki de kendi kendine yabancılaşmıştır, belki de elektronik bir cümbüşe gömmek istemiştir yasını. 

TEKLİ: Kaitlyn Aurelia Smith & Joe Goddard – Neptunes
(Smugglers Way)

Modüler synth büyücüsü Kaitlyn Aurelia Smith ve son dönemde solo işleriyle adından söz ettiren Hot Chip üyesi Joe Goddard, beş şarkılık bir EP için güçlerini birleştirdi. Kasım sonu dinleyeceğimiz koleksiyona ismini veren parça da iki müzisyenin de karakteristik yönelimlerinin nitellikli bir harmanını önümüze getiriyor. Akışında kalkıp eklemlerinisi esnetmek istediğiniz anlar da var, çok katmanlı yapıların içinde gözlerinizi kapatıp kaybolma arzusu yaratan manzaralar da. Aron Sanchez-Baranda’nın ellernden çıkan klip de nefis bir eşlikçi.

TEKLİ: Gizli Geçit – Ama Sen
(Artechin Records)

Gitarda Serkan Ertekin, basta Ozan Musluoğlu ve davulda Hakan Ertekin’den oluşan Gizli Geçit ile geçtiğimiz haziran ayında yayımlanan ilk tekli “Bakımsız Aşk” ile tanışmıştık. 2025’te dinleyeceğimiz ilk albümden paylaşılan ikinci parça “Ama Sen”, üzerinize çökmeden ortak ediyor kederli hâline. Zihninize demir atacak bir gitar cümlesi ekseninde genişleyen parçanın Serkan Ertekn imzalı klibinde de Damla Sönmez’i izliyoruz. 

ALBÜM: Hayden Thorpe – Ness
(Domino / GRGDN Müzik)

2010’ların indie rock sounduna değerli katkılar veren Wild Beasts dağıldığında bir burukluk hissetmiştik. O zamanlar grubun vokalisti Hayden Thorpe’un bu kadar ilgi çekici bir solo kariyeri olacağını tahmin edemezdik. Wild Beasts’in 2018’de dağılmasından sonraki beş yıldaki üçüncü solosuyla karşımıza gelen Thorpe, istikrarlı sounduna devam ederken yeni bir şeyler de deniyor. 2021 tarihli Moondust for my Diamond’daki ritmik yaklaşım yerini farklı stillerdeki, Kate Bush-vari bir arayışa bırakmış. Hem bir konsept albüm havası var hem de değişkenlik gösteren bir sound. Bir tek belki Thorpe’un şarkılarda biraz fazla konuşkan olduğu eleştirisini getirebiliriz. Artık kendini kanıtlamış bir müzisyen olan Thorpe hep kulak kabartılması gereken işler yapmaya devam ediyor.

TEKLİ: Damiano David – Silverlines
(Arista Records / Sony Music)

Måneskin’in Damiano David’i ilk solo projesiyle aramızda. “Silverlines”, müzisyenin içsel yolculuğuna işaret eden bir sesler bütünü. Yeni hikâyesine “Artık hüzün hissetmiyorum, fırtına sonrası sessizlik ve huzur bana ait.” sözleriyle kulak vermeye başladığımız parça, dramatik, puslu yerlerde dolanıyor. Prodüktör koltuğunda da Labrinth var üstelik. Teklinin klibi de müzisyenin ruhunun derinliklerine daha çok uzanacağımızın habercisi gibi. 

TEKLİ: Amyl & The Sniffers – Big Dreams
(Rough Trade Records / GRGDN Müzik)

Avustralya merkezli punk rockçılar Amyl and the Sniffers, 25 Ekim’e tarihlenen üçüncü albüm Cartoon Darkness’tan yeni bir tekli paylaştı. Amy Taylor, yeni albümün temasının dünyanın geleceğine dair karamsarlıkları yansıttığını belirtmiş. “Big Dreams” de Mad Max-vari bir distopik dünya tasvir ediyor ve bu karanlık gelecekten kaçış için bir el uzatırken country esintili bir balad olarak tınılıyor.  

ALBÜM: Jakuzi – Madalyon I
(Bağımsız)

Üçüncü Jakuzi albümü Madalyon’un ilk yarısı. Hem grubun bağımsız olarak yayımladığı ilk albüm hem de Kutay Soyocak’ın Soup Natsy (Bahri Onur Erol) ile geçirdiği ortak üretim sürecinin ilk çıktısı. Jakuzi’nin her daim yakın olduğu 80’lere doğru daha da belirgin adımlar atılıyor. Kutay Soyocak’ın söz yazımındaki ve ifadesindeki yönelimler, albümün genelindeki ışıltılı atmosferini daha bulanık, daha yorumlamaya açık bir renge boyuyor. Albümün en melankolik anlarına ev sahipliği yapan Brek imzalı “Yalnızlar Caddesi” de bir düet olması itibarıyla Jakuzi külliyatı için bir başka ilk. Kutay Soyocak’la Madalyon’un ilk yüzünü, yeni yaratıcı arayışlarını, tercihlerini ve bu oyun alanını kendisi için canlı tutabilme yöntemlerini konuştuğumuz röportaj da buradan okunabilir.

TEKLİ: Wild Pink – Dulling the Horns
(Fire Talk)

“Dulling the Horns” ve önceki üç Wild Pink teklisinden anlaşılan grubun yaklaşan albümünde klasik rock sevgisini tazelediği; daha sade, belki daha ev gibi hissettiren bir ses arayışında olduğu. Ayrıca distortion konusunda ellerini korkak alıştırmadıklarını da ekleyelim. New Yorklu oluşumun kurucusu John Ross yeni albümde bir şeylerin özüne dönmeye hedeflediğini, aslında üstünde çok oynanmadan sadece 3-4 kişinin bir odada beraber yaptığı müziği yeni koleksiyona taşımak istediğini söylüyor. Geçtiğimiz birkaç senede ilk önce kanser atlatan, akabinde de baba olan Ross’un sesinde parça boyunca ayağa yere basan bir bilgelik yankılanıyor âdeta. 

ALBÜM: Ezra Collecive – Dance, Nobody’s Watching
(Partisan Records / GRGDN Müzik)

Mercury Ödülü kazanan ilk caz beşlisi olmakla tarihe, yazın Babylon Soundgarden’a teşrif edişleriyle de kalbimize kazınmış ekibin son albümü, adından net anlaşılabileceği üzere tümüyle dansa adanmış. Lider Femi Koleoso, basçı TJ Koleoso, klavyeci Joe Armon-Jones, trompetçi Ife Ogunjobi ve tenör saksafon James Mollison’ın oluşturduğu kolektifin yeni stüdyo işi, her zamankinden daha coşkun bir birlik hissi aşılıyor. Where I’m Meant to Be (2022) ardından belirli yönlerden epey atmosferik denebilir; sinematik senfonik breakler, spoken word kesitlerden yer yer beslenen dizgi gittikçe ve kararlılıkla hareket ve ritmi arttırıyor: Partinin başladığını adım adım hissettiren bir parça listesi. Puslu, vibe’ların temiz olduğu bir dub club’tan çıkıp Afrobeat ve caza doygun pistlere… Konukların Yazmin Lacey, Olivia Dean, M.anifest ve Moonchild Sanelly olduğu LP’de sürpriz bir Fela Kuti cover’ı da mevcut.

TEKLİ: Beach Bunny – Clueless
(AWAL Recordings)

Lili Trifilio öncülüğünde kurulan Beach Bunny’den, 20’li yaşların ortasına dair düşüncelerin, umutların, gençlik neşelerinin yerini alan korkuların bir çözümlemesi olan, duygusal gelgitleri, nostalji hissi yoğun bir parça. Hayatın büyümeye dayalı döngüsünün enerjik ama melankolik bir anlatısı olan “Clueless”ın işitsel dünyasıyla pırıl pırıl; sözleriyle hafiften yalnız ve kırılgan bir hâli var.