Sinemada bir kimlik imgesi olarak “yüz” ve çeşitli sorular

Yüzlerin kimlik algısındaki ehemmiyeti konusunda şüpheye yer yok. Zihnimiz, kimlik diye bir mefhum olmasa; gördüğümüz her bir sureti göz, burun, ağız gibi temel parçalara bölerek algılardı muhtemelen. Fakat bu parçalar bir bütünü oluşturmaz, kişinin kim olduğuna dair net bir fikre varamazdık…  Elde sadece sesler, kokular ve sahipsiz bedenler kalırdı.

Yazı: Merdan Çaba Geçer – İllüstrasyon: Glennis

Birçok sanat dalı gibi sinema da yüzler ve yüzlerin kimlik hakkında çağrıştırdıklarına sıkça kafa yoruyor. Bir ders esnasında “Yüzümüz kimliğimizi belirler” diyor, Almodóvar’ın The Skin I Live In’deki cerrah karakter. Kızına tecavüz ettiğini düşündüğü adamın tüm fiziksel varlığını cebren değiştirerek intikam alıyor. Yeni bir kimliğin zamanla benliği de değiştirebileceğine inancı tam. Benzer bir tefekküre The Face of Another’ın baş karakteri Bay Okuyama da sahip. İş kazası sonucu yüzü tanınmaz derecede yanıyor ve aşağılık kompleksine kapılıyor. “İyileştirici bir araç” olarak takmaya başladığı maske, zamanla ona hükmetmeye ve kendine ait bir kimlik edinmeye başlıyor. İsim, sosyal konum, meslek gibi etiketlerden eser kalmıyor; maske, Okuyama’nın kusurlarının yanında, erdemlerini de yok etmeye başlıyor.

Bu yeni kimlikler, bazen yeni bir yaşam kurma umuduyla dolduruyor karakterleri. Seconds’ın hayattan bir beklentisi kalmamış, orta yaş krizindeki Arthur’u gibi…  Sosyal çevresine yabancılaşmış Arthur, yüz cerrahisi sayesinde adeta “yeniden doğuyor”. Fakat elde ettiği ikinci şans, dünyayı aynı perspektiften görmesine mani olamıyor. Phoenix’in Nelly’si içinse tam tersi şekilde işliyor süreç. Yeni yüzü ve kimliği, içinde bulunduğu toksik ilişkiye dışarıdan bir gözle bakabilmesine vesile oluyor. O yine aynı kadın, eski hayatına dönüyor; ancak yeni bir kimlikle, dünya hiç de hatırladığı gibi gözükmüyor.

Kimlikleriyle bir derdi olmasa da -görünüşleri toplumun standart algısına uymadığı için- değişime zorlananlardan da söz edelim. Misal, Eyes Without a Face’den Christiane… Başarılı bir cerrah olan babası, kızının trajik bir kaza nedeniyle parçalanmış suratına bakamıyor. Hissettiği suçluluk duygusu, estetik takıntılarla birleşiyor ve yüz nakli yapmayı deniyor. Halbuki Christiane kendiyle barışmaya ve her şeye rağmen yaşamaya istekli. Psikolojik şiddetin benzer bir mağduru; meşhur John Merrick, nam-ı diğer Elephant Man… Birçok açıdan bir ötekileştirme hikâyesi olarak okunabilecek film, toplumdaki önyargı ve zenofobinin bireydeki tahribatlarına işaret ediyor. Kronik hastalığı nedeniyle deforme bir yüze (ve bedene) sahip karakter, etrafındakilerin peşin hükümlerine karşı, suretin kimlikten bağımsız olduğunu haykırıyor. Canavar olarak nitelendirilen görünümün ardında, nezaket ve zekâ sahibi, sofistike bir kişilik mevcut.

Bir de yeni kimliğini sindiremeyenler var. Open Your Eyes’dan César, iki yaşamı arasında sürüklenen bir karakter. Hayatın çok iyi davrandığı bir adam; zengin, başarılı ve yakışıklı. Kibrinin bedelini ödediği bir kazayla, suratı paramparça hâle geliyor. İtibarının en önemli ögesi sureti olduğundan, sosyal hayatındaki bütün dinamikler yerle bir oluyor. Gerçekliğini kaybediyor ve kimlik, bilinç, zihin üzerine sorgulamalarıyla; nihilizmin derin sularına yavaşça kendini bırakıyor. César’ın yüzü, sınırları belirsizleşen hayalle gerçek arasında, bir kapı adeta.

Son olarak kimlik karmaşasından bahsetmeli. Bergman klasiği Persona, ilk akla gelenlerden. Apati hâlindeki bir aktris ile refakatçisi hemşireyi odağa alan yapıt; yüzlerin, kimliklerin ve arzuların iç içe geçtiği, muğlak bir çatışmayı işliyor. Personalar kalktığında savunmasız idler, egolar ortaya çıkıyor. Bilinç ile bilinçdışı birbirine karışıyor ve karakterlerin gerçeklik algısı gittikçe kayboluyor. Psikolojik korku filmi Goodnight Mommy de kimlik krizi üzerinden, güncel bir örnek. İki çocuğun, sargılı bir yüzle eve gelen annelerini sorguladıkları süreç; şüphenin odak noktada olduğu bir paranoya hâline dönüşüyor. Avangart sinemanın mihenk taşlarından Meshes of the Afternoon’u da anmadan olmaz. Psikanalitik okumalara açık, Maya Deren imzalı bu kült kısa film; bireyin, iç içe geçen kimlikleriyle sınavı olarak yorumlanabilir. Bir kimlik bölünmesi temsili olarak, aynı kadına ait, dönüşüm geçiren (hatta çoğalan) suretler görüyoruz.

“Yüz” temasını, bir kimlik imgesi olarak işleyen filmlerden yaptığımız seçkiyi; filmlerin sorduğu sorularla derledik.

“Yüz zorla değiştirildiğinde benlik ve duygular da değişir mi?”

The Skin I Live In / La piel que habito (2011)
Yönetmen: Pedro Almodóvar
Konu: Kızına tecavüz eden adamdan intikam almaya isteyen plastik cerrah, ölmüş karısının derisini yeniden üretip, adama nakletmeye karar verir.

“Takılan yeni yüz, kişiliği de değiştirir mi?”

The Face of Another / Tanin no kao (1966)
Yönetmen: Hiroshi Teshigahara
Konu: İş kazası sonucu suratı tanınmayacak şekilde yanan bir adam, insan yüzünden farksız bir maske takmaya başlar; maske çok geçmeden adama yeni bir benlik kazandırır.

“Tüm kusurlarımıza rağmen, yeni bir hayat kurmak mümkün müdür?”

Seconds (1966)
Yönetmen: John Frankenheimer
Konu: Yaşamından memnun olmayan orta yaşlı bir bankacı, kendi sahte ölümünü düzenler ve yeni bir kimlikle hayata tekrar atılır.

“Yeni bir yüz ve kimlik, farklı bir bakış açısı sağlayabilir mi?“

Phoenix (2014)
Yönetmen: Christian Petzold
Konu: Nazi kampından kaçan ve bir cerrahi operasyonla yüzünü değiştiren Nelly, eski hayatına farklı bir insan olarak döndüğünde, kocasının sandığı gibi biri olmadığını fark eder.

“Estetik kaygılar ve dayatılan güzellik algısından nasıl kurtulunabilir?”

Eyes Without a Face / Les Yeux sans visage (1960)
Yönetmen: Georges Franju
Konu: Trafik kazasında yüzü hasar almış kızına yüz nakli yapmak isteyen bir cerrah, uygun doku bulabilmek için kaçırdığı genç kızları gizlice ameliyat eder.

“Kimliği her zaman fiziksel varlık mı belirler, yoksa bir seçim şansımız mevcut mudur?”

The Elephant Man (1980)
Yönetmen: David Lynch
Konu: Doğuştan deforme olmuş bir yüze -ve bedene- sahip genç bir adam, kötü muameleye maruz kaldığı gezici kumpanyadan, bir Viktoryen dönemi doktoru sayesinde kurtulur.

“Sahte ama ideal bir yaşam mı, yoksa kusurlu ama gerçek bir yaşam mı?”

Open Your Eyes / Abre los ojos (1997)
Yönetmen: Alejandro Amenábar
Konu: Oldukça yakışıklı bir adam hayatının aşkını bulur, ancak geçirdiği kaza nedeniyle yüzü paramparça hâle gelir ve yaşamının gerçekliğini sorgular.

“Kimliğimiz gerçekten benliğimizin yansıması mıdır, yoksa bize ait olmayan bir maskeden mi ibaretiz?”

Persona (1966)
Yönetmen: Ingmar Bergman
Konu: Konuşmayı reddeden bir aktrisle refakatçi hemşiresi bir yazlıkta inzivaya çekildiğinde, aralarında bir kimlik karmaşası yaşanır.

“Gerçeklik sabit midir?”

Goodnight Mommy / Ich seh, Ich seh  (2014)
Yönetmen: Severin Fiala, Veronika Franz
Konu: İkiz kardeşler Lukas ve Elias, cerrahi operasyon geçirdikten sonra yüzü bandajlı bir şekilde eve dönen kadının gerçek anneleri olup olmadığından şüphelenirler.

“Rüyalardaki suretler ve kimliklerle, bilinçaltı neler söylemektedir?”

Meshes of the Afternoon (1943)
Yönetmen: Maya Deren
Konu: Eve dönen bir kadın bitmeyen rüyalara dalar ve kendini gizli arzularının başrolde olduğu bir kısır döngünün içinde bulur.