SXSW notları: COVID-19 sonrasında canlı müziğin geleceği

SXSW Online oturumlarının ikinci gününde, canlı müziğin geleceğine dair farklı açılardan öngörü ve çıkarımlar konuşuldu. COVID-19 sonrasında turnelemenin ve konserlerin nasıl bir atmosferde gerçekleşeceğine kafa yoran “We Want Live Shows Again!” (Yeniden konserleri istiyoruz) başlıklı sohbetten notlarımız aşağıda.

Oturumun yöneticisi, 25 yıldır bağımsız müzisyenlerle çalışan, VICE Records kurucusu ve pandemi günlerinde Nick Cave, Kylie Minogue, Laura Marling gibi isimlerin biletli livestream konserlerini organize eden platform Driift’in yöneticilerinden biri olan Adam Shore’du. Panache Management bünyesinde çalışan booking agent ve menajer Michelle Cable ile dünyanın dört bir yanında eğlence sektörünün farklı katmanlarında hizmet veren Paradigm Talent Agency yöneticilerinden Tom Windish’in gözlemleri ve deneyimleri ışığında ilerleyen sohbette canlı müziğe dair bilinmezlikler çeşitli perspektiflerle ele alındı.

Adam Shore sözlerine, geçmişte de global müzik sektörünün çeşitli krizlerle mücadele etmesi gerektiği ve bunların nihayetinde iyi ve yeni yollar ortaya çıkardığı yorumuyla başladı. 90’lar sonundaki Napster krizinin ardından yaşandığı gibi, sektörün bir kez daha kendini yeniden keşfetmesi ve tanımlaması gerektiğine dikkat çeken Shore, ilk kez bu kadar uzun süre canlı müziğin olmadığı bir dönem yaşandığını hatırlattı.

Değişiklik, önlem ve tedbirler

Michelle Cable’ın çalıştığı Avustralyalı müzisyenlerin birçoğunun yeniden irili ufaklı konserler vermeye başlamış, hatta bazılarının ülke içinde güvenli turne programları da hayata geçmiş. Her mekânda güvenlik ve hijyen konusunda yeni uygulamaların zorunlu tutulduğunu belirten Cable, bu uygulamaların salondan salona değişiklik gösterdiğini ama yakında tutarlı uygulamaların yerleşeceğini söylüyor. “Turneleme kültürü ve turnedeki yaşam standartları yeniden şekillendiriliyor” diyen Cable, artık her sanatçının bir COVID-19 güvenlik planına sahip olması gerektiğini ve bunun rodilerden sahnede çalan müzisyenlere herkesi ilgilendiren önemli değişiklikleri de beraberinde getirdiğine dikkat çekiyor.

ABD’de durumun bu kadar parlak olmadığını söyleyen Tom Windish, Avustralya gibi pandemiyle doğru şekilde başa çıkabilen ülkeleri kıskandığını paylaştı. Konuya müzisyen perspektifinden bakan Windish, ABD’de henüz canlı müzik için belirlenmiş kural ya da önlemler olmadığı için an itibariyle konserlerine başlayan müzisyenlerin ve organizatörlerin kendi kurallarını kendilerinin şekillendirdiklerini söylüyor. Bunu yapabilenlerin de yalnızca sınırlı sayıda “üst düzey” müzisyen olduğuna vurgu yapmakta. Çoğu müzisyenin böyle bir imkânı olmadığını hatırlatıyor.

Bu süreçte birçok sanatçı için 5 kez aynı turneyi yeniden organize ettiğini anlatan Windish, mekânlar ve festivallerin her şeyin bir an önce start almasını istediği ama yeni düzenlemeleri pek de hesaba katmadıkları görüşünde. Mekânların COVID-19’la alakalı ekstra harcamaları yapmaktan kaçınmayacağı ama bunun sanatçıları olumsuz etkileyeceğine inanıyor. “Faturalarını ve kendi çalışanlarının maaşlarını önceliklendirecekler ve sanatçı fee’leri en sona atılacak, geciktirilecek ya da düşürülecek.” diyor Windish. Bu noktada bilet fiyatlarının da önemli şekilde yükseleceği öngörüsünde bulunuyor. Sinema sektörüyle kıyaslandığında konser biletlerinin uzun yıllardır düşük tutulduğuna inanan Windish, ücretlerin artacağı bir sistemde dinleyicilerin ilgilerinin aynı düzeyde olup olmayacağı konusunun da bir soru işareti olduğuna değiniyor.

Hamster tekerleğine dönen turne rutinleri

Michelle Cable da çalıştığı birçok sanatçının geride kalan bir yılda yaratıcı fikirlere odaklandığı ve yeni gelir kapıları oluşturma yolunda kalıcı adımlar attığından bahsediyor. Merch satışları ve dinleyici etkileşimin bu dönemde farklı bir boyut kazanmış olmasının bir kazanım olarak yorumlayan Cable, turne temposunda zaman ayırmanın mümkün olmadığı konuların gündeme geldiğini; yeni iş birlikleri ve farklı üretimlerin de bu sayede ortaya çıktığı görüşünde.

Alışılmış, kabuk bağlamış turne rutinini bir hamster tekerleğine benzetiyor Tom Windish. Müzisyenlerin sürekli seyahat edip yılda 100-150 konser verdiği sistem üzerine normal şartlarda hiç düşünülmediği ve bir adım geri çekilip koşulların daha iyileştirilmesine yönelik düşünme zamanının yaratılmasının değerli olduğu fikrinde. “Belki sanatçılar için bu kadar yorulmadan, bu kadar fazla konser vermeden aynı gelir düzeyini korumanın bir yolu vardır” diyor. Windish’e göre bu dönemin en önemli getirisi, müzisyenlere ruh sağlıklarına odaklanabilecek, kendilerini iyileştirecek bir zaman aralığı yaratması. Hamster tekerleğine benzettiği sistemin hemen her dişlisi için çok yıpratıcı bir düzeni olduğunu ve livestream deneyimlerinden yaptıkları çıkarımlar ışığında bu düzenin sağlıklı bir yönde değişeceğine inandığını belirtiyor.

Yazı: Cem Kayıran