İstanbul’un sepya tonlarında bir suç dizisi: Türk Dedektif

Yazı: Zeynep Naz Günsal

Başrollerinde Haluk Bilginer, Yasemin Kay Allen ve Ethan Kai’nin yer aldığı yeni suç dizisi Türk Dedektif, TV+’ta gösterime girdi. Ay Yapım-Miramax Television ortak yapımı olup Paramount+‘ın da dağıtımını üstlendiği dizinin senaristleri Neil Biswas ve Ben Schiffer. Yönetmen koltuğunda ise Lynsey Miller, Niels Arden Oplev ve Nisan Dağ var. Dizinin finaline kadar her cuma ikişer bölümü TV+’ta yayımlanmaya devam edecek.Türk Dedektif, platformdaki ilk orijinal yapım. 

*Bu yazı henüz ilk iki Türk Dedektif bölümünü izlememiş olanlar için bazı sürprizleri bozabilir.

Zaman dilimi ve mekân

Günümüz; çoğunlukla Beyoğlu, Eminönü ve Vefa gibi semtlerde. Tümüyle Avrupa yakası. 

Ne hakkında?

Türkiye doğumlu ama Londralı Mehmet Süleyman, Metropolitan Polisi’nden Balatlı müfettiş Çetin İkmen’in ekibine emniyet bütçesiyle tayin edilmiştir. İstanbul’a geldiği gibi 19 yaşındaki ekonomi öğrencisi ve orta ünlü sosyal medya kişiliği Gözde Seren’in cinayeti gerçekleşir. Diğer dedektif Ayşe Farsakoğlu ve IT’ci Tarık Sanver’le egzantrik aile babası İkmen’in liderliğinde büroya ve aktivitelerine atılır.

İzlemeden önce bilinmesi gerekenler

*Gala öncesi yapılan röportajda Haluk Bilginer’in bizzat aktardığı üzere dizi sekiz bölüm; her iki bölümü bir vakayı ele alıyor. 

*Polisiye-gizem deneyimi güçlü bir yönetmen sıralaması var denebilir. Miller’ın TV filmi Doing Money (2018) ve dört bölümlük mini Deadwater Fell (2020) dizisi kariyerinde önemli projeler. Galaya salona ve asıl kadroya hitaben Hollywood tepelerine bakan balkonunda çektiği biri video mesajla katılan Niels Arden Oplev ise Stieg Larsson’un tür dönüştüren suç-gerilimi Millenium üçlemesinin ilk halkası The Girl with The Dragon Tattoo’yu (2009) “ilk” yöneten kişi olmuştu.* Nisan Dağ ise Deniz Seviyesi (2014) ve Bir Nefes Daha (2020) uzun metrajlarından sonra gizem kulvarında en son Pera Palas’ta Gece Yarısı’na (2022) reji yapmıştı. 

*Gösterimden önceki röportajda The Girl with The Dragon Tattoo lafı geçtiğinde David Fincher’ın uyarlamasını kast edip “ilk” lafının üstüne özellikle basan Haluk Bilginer oldu. Noomi Rapace’nin Lisbeth’ine ve Millenium serisine olan sevgimden dolayı bir göğsümü kabarttı bu vurgusu. 

*İngiliz yazar Barbara Nadel’in Çetin İkmen serisi 1999’dan beri sürüyor; son romanı 2022’de basılan Gelin Bedeli. Aslında oyunculuk eğitimli Nadel psikolojik sağlık alanındaki aktivizmi ve çalışmalarıyla da biliniyor ve 25 yıldır İstanbul’a gidip geliyor. 

İlk intiba

Streaming bağlamında herhangi bir ilk bölümden beklenebileceği üzere epey hızlı bir tempoyla açılış yapıyoruz. Mehmet’i tanıdığımız birkaç saniye içinde onu havaalanından almaya gelmiş manik taksici personasıyla beliren Haluk Bilginer’in performansı ve enerjisi bölümün ilk yarısının ritmini tümüyle belirleyen yegâne şey oluyor. Sonra aslında Müteffiş Çetin olduğu twist’imizle onun perspektifinden Çetin’i ve yöntemlerini tanımaya başlıyoruz. Bu bakımdan klasik bir Sherlock-Watson türü bir usta-çırak ilişkilenmemiz olacak belli ki. Hoş Çetin ve Ayşe arasındaki iş ilişkisi daha sağlam ama… İkmen yoluyla Mehmet hem yaşantısı kendininkinden böyle zıt ve biraz eksantrik bu kanun adamını, hem de artık bir parçası olduğu bu kaotik şehri tanımaya başlayacak anlaşılan.

Esas kadroyu kısaca bir tanıyıp uzatmadan olaylara dalıyoruz. Duygusal kırılımlar, Mehmet’in geçmişine dair detaylar daha ön planda bu çift bölümde. Birkaç yıl önce annesini kaybetmiş, babasıyla arası iyi değil; biri yolda dört çocuk babası Çetin’le aralarındaki tezatlıklardan önemli bir tanesi öyküde. Karakterler kültürlerle olduğu kadar böyle de ayrışıyor. Sezonun Mehmet için karakter arkı bu olacak gibi. Nitekim ikinci bölüm sonunda da buna dair bir adım atıyor zaten. Çetin ve Mehmet’in kişilik farkları, Çetin’in racon bilip Mehmet’in bazen duruma uygun olmayan davranışları gibi durumlardan bir kültür farkı gündemi tutuluyor. İkisi de birbirinden öğrenip ortaklık ediyor. Nesiller, kültürlerarası bir köprü işlevinde bir ilişki olması gibi bir fikir, lanse edilen konsepte uygun bir cümle olur.

Bir yandan aktivist-gazeteci eski sevgilisi Leyla Pamuk’a yönelik suikast girişimi ardında kimin olduğunu araştırır hâlde olacak. Bu B hikâyemize bir noktada Çetin ve ekibin katılmama imkânı yok. 

Biraz stereotiplere oynayan, bazen bunlarla bizleri yanıltıp, bazen de doğrudan bunlardan faydalanan bir hikâye Türk Dedektif. Kıvamında hızlı ve yeterince akıcı, bol manzaralı bir yarı-aksiyon polisiye. İngilizce hitabının kimi yapımlardan gayet iyi olduğunu bildiğimiz Haluk Bilginer’in diyaloglarını dinlemek zevke getirdi diyebilirim. Kendisinin suç-polisiye janrına yakıştığı; daha önce rol aldığı yapımların başarısıyla da çoktan kanıtlanmıştı. Alametifarikası ses tonu ve incelikli mizanseninin oluşturduğu, ağırlığı merkezinde ama esnek performansındaki rahatlık, haftada yedi gün çalışarak iki projede birden faal olduğu bilgisi göz önünde bulundurulduğunda hepten ve yine hayret ettirdi. 

Ayrıca neleri sevdin?

*Uluslararası projelerde çalışan Türkiyeli oyuncular tanımış oldum.
*Kedi yüklemesi. Kimi yerlerde abartı boyutuna geliyor, bunu hayal etmek imkânsız gelecek olsa da.
*Ayrıca İkmen ailesinin dedesi Timur rolünde Yılmaz Gruda harika olacak bence.  

En az neyi sevdin?

Cai Ze Lop karakterini biraz fazla stereotipik buldum maalesef.