Geçmişte kalanlar, hafızaya sığamayanlar: Aftersun üzerine

Prömiyerini geçtiğimiz mayısta Cannes’da yapan, Charlotte Wells’in ilk uzun metrajı Aftersun, yılın en iyi filmleri arasında gösteriliyor. Wells, özgün ve gerçekçi bakışı ile şimdiden izleyiciye bundan sonraki filmlerinin hayalini kurdurmayı başardı bile. Başrollerde Normal People’daki performansıyla yankı uyandıran Paul Mescal (Calum) ve yeni tanıştığımız fakat uzun zamandır tanıyormuş hissine kapıldığımız Frankie Coria (Sophie) yer alıyor. Hafızaya, hatırlamaya dair çok fazla film çekildi, çok yazıldı, çok çizildi. Ancak Charlotte Wells, konuya oldukça özgün bir bakış açısı getiriyor. 

Aftersun’dan Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin ardından: 3 filme bakış dosyasında, tortularından ise ÇIFIT’ta bahsetmiştik. Konuşmaya doyamadığımız, başka başka kişilerden dinlemeyi anlamlı bulduğumuz filme bu kez de kendisini 21. Filmekimi’nde izleyen Zelal Buldan’ın gözünden bakıyoruz.

Zaman dilimi ve mekân

Sophie’nin anıları ile beraber 1990’lara, Muğla’ya gidiyoruz.

Konu nedir?

Anne ve babası boşanmış olan Sophie, 20 yıl önce Türkiye’de babası ile beraber çıktıkları bir tatili anımsamaya çalışıyor. Tatil boyunca çektiği video kayıtları ile geçmişi seyre dalan yetişkin Sophie’nin hafızasının izin verdiği kadarıyla 90’larda bir yolculuğa çıkıyoruz.  

Nasıl hissettirdi?

Bazen bir film izlersiniz ve film günlerce, haftalarca, belki yıllarca aklınızdan çıkmaz. İzlerken etkisinin farkında olmadığınız bir sahnedeki kısacık bir replik, sessiz bir bakış günler sonra hiç beklemediğiniz bir anda yoklar sizi. Bir sabah o film ile beraber uyanırsınız veya filmi hatırlayıp uyanmakta zorlanırsınız. Çünkü içinizde daha önce varlığını bilmediğiniz bir yere temas etmiştir. Aftersun tam da öyle bir film. 

İzlediğinizin ertesi günü aklınıza düşen bir sahne ile gözünüzden birkaç damla yaş akmasına sebep olabiliyor. Usul usul kaplıyor zihninizi, bir şeyler hatırlatıyor. Tıpkı Sophie’nin hatırladığı gibi.

Karakterlere dair

Aynı güneşin altında dolaşan Sophie ve Calum’u izlerken Sophie’nin hafızasının derinliklerine iniyoruz. Keşfetmeye aç ve muhtaç bir çocuk olan Sophie, uzak bir ülkede çıktığı tatil ile hayatına yeni renkler katıyor. Sorular soruyor, arkadaşlıklar kuruyor, hiç bilmediği aşkı gözlemliyor. 

Sophie’nin dünyası büyürken, babası Calum’un bunalımı ise git gide artıyor. Calum’un film boyunca çığ gibi büyüyen mutsuzluğu yavaş yavaş içimize işliyor. Ve o tatlı, sıcak başlayan anılar bütün bir resme bakıldığında büyük bir drama dönüşüyor. Küçük Sophie’nin gördüğü ile bütün resmi gören yetişkin Sophie’nin hissiyatı ise aynı olmuyor. Çünkü güneş elbet batıyor ve o tatlı sıcaklık gelecekte hissedilmiyor.

En çok neyi sevdin?

Bir çocuğun dünyasında bir yetişkinin, ebeveynin mutsuzluğunun anlamsızlığı ve bu konunun işlenişindeki sahicilik…

11 yaşındaki Sophie, babası Calum’un mutsuzluğunun çevresinde büyürken bu mutsuzluğun sebebine dair çok fazla fikir edinemiyoruz. Calum’un mutsuzluğunu o kadar yoğun hissediyoruz ki sebebini sormak aklımıza gelmiyor; gelse de sormaya çekiniyoruz. Fakat ilginç olan şu ki merak da etmiyoruz. Bu da duygunun bizi ne kadar ele geçirdiğinin bir ispatı oluyor. 

Ve ertesi gün hatırlıyoruz.
Keşfetmeye meraklı çocukluğumuzu.
Mutsuzluğunun sebebini bilmediğimiz yetişkinleri.
Sophie olmayı.

Formu dolduran: Zelal Buldan