Çeviride yapay zekâ: Deniz Koç ne düşünüyor?

Hazırlayan: İlayda Güler

Günbegün gelişen yapay zekâ uygulamaları, pek çok meslek grubu için yeni tartışmalar açıyor. Peki çevirmenler dünyasında neler oluyor?

Çeviri sürecinin olmazsa olmazları neler? Makine çevirileri bugün ne kadar işlevsel, geleceğe dair neler vadediyor? Çevirmenlik mesleği nasıl bir dönüşümden geçiyor? 

Editörlük macerasının ardından kurucusu olduğu Kap Seramik’te çömlekçilik ve serbest kitap çevirmenliği yapan Deniz Koç’un Türkçeye kazandırdığı kitaplardan bazıları: Ocean Vuong’un Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz’i, Teju Cole’un Açık Şehir’i, Oliver Sacks’in Oaxaca Günlüğü ve Halüsinasyonlar’ı, Eric R. Dursteler’ın Dönme Kadınlar’ı… Deniz Koç, sorularımızı yanıtladı.

Çeviri yaparken yapay zekâdan destek alıyor musunuz? Öyleyse hangi araçları ne ölçüde kullanıyorsunuz?

Nasıl bir metin olduğuna bağlı. Üniversitede edebiyat okuduğum ve teknik çeviri değil kitap çevirisi yaptığım için çeviri programlarıyla işim olacağını düşünmezdim. Birkaç sene önce bir sektör dergisini çevirme işi teklif edildi ve o zaman Wordfast diye bir programdan haberim oldu. O sıra o programdan çok faydalanmıştım çünkü metinde çok sık tekrar eden cümleler ve arabalarla ilgili özel bir terminoloji vardı. Tekrar eden karşılıkları makine hemen ilkini nasıl çevirmişseniz o şekilde önünüze çıkarıyor, bir daha önceden ne demiştim diye uğraşmak zorunda kalmıyorsunuz. Terminoloji için bir sözlük hazırlayabiliyorsunuz, o kelime çıktığında yine hemen önünüze geliyor. Böylece baştan verilen kararlarla tutarlı bir şekilde çeviri daha hızlı ilerliyor. Wordfast’in bir çeviri havuzu da var, önünüze hem kaynak metin hem de hedef metnin makine çevirisi cümle cümle geliyor, siz de beğenmediğiniz yerleri düzeltiyorsunuz.

Hamallığı üstlenmesi büyük bir nimet bence. Çok basit cümlelerde küçük düzeltmelerle zaman kazandırıyor. Özel isimler, yer adları, tarihler gibi değişmeden kalacak unsurları tekrar yazmaktan kurtuluyorsunuz. Fakat cümle biraz uzadı mı çeviri de bozulmaya başlıyor, ben o durumlarda makine çevirisini hiç görmeden baştan çevirmeyi tercih ediyorum. Bu nedenle kurgu olsun kurgu dışı olsun, kitap çevirisinde makinenin yardımı (şimdilik) bir yerden sonra kısıtlı, çoğu zaman gereksiz hatta ayak bağı. Bu söylediğim Türkçe için geçerli bu arada, örneğin İngilizce-Almanca arasında çok daha başarılı olduğunu tahmin ediyorum.

Güncel makine çevirilerinin epey zayıf olduğu yönünde yaygınlaşmış bir fikir var. Sizce yapay zekâ çevirmene ne gibi kolaylıklar sağlıyor, nerelerde işlevsiz kalıyor? Çeviriyi kelimelerin anlamlarından ziyade kültürleri tercüme eden bir pratik olarak ele alınca, yapay zekâyla çevirmen arasındaki sınır nasıl çekilmeli?

Yapay zekâyla çevirmen arasındaki sınırın duygular ve yaratıcılık olduğunu düşünüyorum. Makineler gerçek insanlarca yapılmış ve yapılmakta olan sayısız çeviri öbeğinden besleniyor. Cümleler, deyimler, gündelik dile yerleşmiş kalıplar vs. Bunların hepsi bir havuzda toplanıyor ve bir algoritma malzemesi hâline geliyor. Dolayısıyla makine çeviri yaptığında, belirli cümle yapılarına ya da kalıplara denk gelen karşılıkları pat diye yapıştırıveriyor. Parçalardan bir bütün oluşuyor ve metin ortaya çıkıyor. Bu gerçekten muhteşem bir şey, benim oturup aylarımı vereceğim bir metin anında hedef dilde beliriveriyor. Buradaki sorun şu: Makineler makine gibi davrandığı için, bağlama göre değerlendirme yapmıyorlar. Bu da “chicken translation” diye dalga geçtiğimiz, ne dediği anlaşılmayan ya da buram buram çeviri kokan metinlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.

Halbuki o metni (işini hakkıyla yapmaya gayret eden) bir insan çevirmiş olsa, bir kelimenin onlarca karşılığı arasından bağlamına uygun olanını seçecekti; acaba başka bir metne ya da yazara gönderme mi yapıyor diye işkillenip araştırma yapmış olacaktı; sözlükteki ilk anlamını yazıp geçmek yerine oturmuş bir deyim var mı diye metne işaret koyacak, düzeltme amaçlı yaptığı belki üçüncü okuma devam ederken bir gece gördüğü rüyanın etkisiyle taşları yerine oturtacak parçayı bulmuş olacaktı. Yani yaratım sürecinin acıları olmadan akıp giden metinler elde etmek zor. Daha kötüsü, bir yazarın diğer yazardan farkını anlamamız da zor çünkü o yazara karşı bir duygu besleyip onun evrenine girmiyor makine. Her şey daha düz.

Bir çevirmen olarak yapay zekânın kendi alanınızdaki kullanımının geleceğine dair öngörülerinizi öğrenebilir miyiz? Hem bireysel hem de sektörel olarak nasıl bir evrimden geçmenin sağlıklı olacağını düşünüyorsunuz?

Gelecekte makineler yaratıcılığı da daha iyi taklit edebilecekler bana kalırsa. Daha zevkle okunur hatta bizim hiç hayal edemediğimiz yerlerden yaklaşan çeviriler elde edilecek belki de. İşimin elden gideceğine dair bir korkum yok çünkü maddi karşılığı çok cüzi olan kitap çevirmenliğini iş gibi görmek zor.

İleride, özellikle kitap yayıncılığında insan eli değmiş çeviriler belki de çok özel bir şeye dönüşecek. Belki butik yayınevleri kurulur, çevirilerin insanlar tarafından yapılıyor oluşunu öne çıkaran pazarlama stratejileri oluştururlar. İyi çevirmenler el üstünde tutulur böylece belki. Olumlu tarafından bakmak istiyorum.