Karanlık, tehlikeli ve pop…


90’ların ilk yarısında keşiflik ve kendine has Ethyl Meatplow ile müzik hayatına başlayan ardından iki albümlük etkili grubu Geraldine Fibbers ile alternatif rock patlamasının kaymağını yiyen Carla Bozulich’in kariyeri sonrasında bambaşka, karanlık bir boyuta evrildi. Evangelista adıyla taçlandırdığı, 2000’lerin başlarında hayata geçirdiği projesiyle günümüze kadar karanlık şarkı yazarlığının ve yenilikçi seslerin doruğunda gezinen Carla emsalsiz sesi ve deşici lirikleriyle kendine haklı ve adanmış bir hayran kitlesi kazandı. Son olarak 2011 yılında In Animal Tongue albümüyle bünyeleri zehirleyen Bozulich sonrasında kendini ve müziğini yollara vurdu.

Evini sattı, ekipmanını sattı, arkadaşlarını, sevdiklerini arkasında bıraktı gezmeye, keşfetmeye, yazmaya, bağırmaya, kaydetmeye başladı. 2011 Aralık ayında yolu yandaşı Jhno ile birlikte İstanbul’a da düştü hatta. Yollarda yaptıkları kayıtlara, Burgazada’da kapandıkları iki hafta boyunca kaydettikleri şarkıları da eklediler. İstanbul’a aşık oldular, yeni parçalar yazdılar, konser verdiler, adadaki vahşi atları sevdiler ve yollarına devam ettiler. Carla ve Jhno gezmeye devam ediyorlar. Tüm seyahatler sırasında kaydettikleri enfes parçalardan oluşan Boy albümünü bizlerle paylaştılar bu ay. Bozulich’in kendi adı altında yayınladı Boy kendi değişiyle bir “pop” albümü. Herkesin pop’u kendine, dinleyince sizin popunuz mu değil mi karar verirsiniz ama Bozulich’in kariyerinde ışık saçan bir albüm olduğu aşikar.

Biz de bunu fırsat bilerek seyahatlerini, gençliğini, hislerini, liriklerini, İstanbul’u, geçmişin ve bugünün gençlerini sorduk kendisine… New Orleans’ta, Mardi Grass zamanı araya bizi de sıkıştırdı sağ olsun…

Merhaba, nasılsın? Şu an neredesin? Son yıllarda çok seyehat ediyorsun; seyahat, turne, farklı yerlerde yaşamak… Yollarda hayat nasıl gidiyor?
Merhaba Hakan!! New Orleans’tayım. Müzik ve insanlar açısından çılgın geçiyor, çok arkadaş canlısı, yüksek sesli ve renkli. Burada herhangi biri olabilirsin ve her zaman müzik var. Blues, bluegrass, disko, bir sürü rap ve, tabi ki, Bounce! Yeni albüm, Boy, yarın çıkıyor ve “the Big Easy”de aklına gelebilecek neredeyse her şeyi kendim yapıyorum. Tişörtler, kamyonet kiralama, grup ürünleri ve bir kaç hafta içinde başlayacak olan turne için yer ayırtıyordum. Şu ana kadar ‘kendin yap’la uğraşıyorum.

Albümün bazı bölümleri İstanbul/Burgazada’da kaydedildi. O deneyim nasıldı bize biraz bahsedebilir misin? Burgazada’yı kayıt yapmak için iyi bir yer olarak önerir miydin?
İstanbul… Göğsüm açıktı. Daha önce dışarıda bırakmış olabileceğim şeyler içeri girdi. Anlar birbirine karıştı. John’un düdük çalışını dinlemek. Deniz kuşları. Deniz kenarındaki buz gibi küçük ev. John’un küçük odada mikrofonları çılgınca asış şekli! Sabahları baharatlı çorba içmek için yaklaşık 10 sokak köpeğiyle birlikte lokantaya yürümek. Çok kolay müzik yapıyorduk. Birçok şarkı yanımızdan geçti ve birçoğu yanımızda kaldı. “I’m Gonna Stop Killing” orada hayat buldu. Sanırım çok barışçıl durmuyor… Ama barışta bile savaş vermek için bir çağrı var içimde.

Pişman olduğum çok az şey var ama garip bir şekilde Burgazada’da kalışımızla ilgili unutamadığım bir şey var. Doğum günüm 24 Aralık’ta. O gece hepinizle, bulabildiğim en gülünç keki yiyorduk. John’la adaya geri döndüğümüzde açık bir restoran bulduk ve lezzetli büyük bir balık yedik. Sadece balıkçı tipli adamlar vardı. Çok sarhoş. Çok tatlı. İçlerinden biri orada konuşulan her şeyi bizim için çevirdi. Gitarımı gördü ve onun için bir şarkı söyler miyim diye sordu. İnsanların düşündüğünden daha utangacım ve tabi ki bağıran bir grup sarhoş adam varken amfisiz çalmak çok da harika olmazdı… Ama çok tatlı bir şekilde defalarca sordu. Bunu açıklamak çok zor. O sihirli yerde, harika doğumgünümde ona hayır dediğim gerçeği bir kaç pişmanlığımdan biri.    

Müzik işinde uzun zaman geçirdin. Bu endüstrinin çok farklı aşamalarını gördün. Bugünün müzik sahnesini nasıl değerlendiriyorsun? Müzikte daha iyi bir noktaya geldiğimizi düşünüyor musun?
Kabul etmeliyim ki büyüdüğüm zamanların radikal manzaralarını hatırlatan şeyler görmüyorum. Şimdi insanlar bir çok şeyi elden yapıyor ve plak geri göndü! Bunlar harika. Çok farklı. Ne demek istediğimin bir örneği: Küçük bir çocukken, The Cramps’in birinci ve ikinci albümlerinden şarkılarını çalışlarını izledim. The Cramps 14-15 yaşlarındayken kainattaki en iyi şeydi. Lux Interior’un plastik pantolonu üstünden düşerdi ve tam Posion Ivy altı inçlik sivri topuklu ayakkabılarıyla sahnede delik açmadan önce “What’s Inside A Girl”ün nakaratı için mikrofonu seyircinin yüzüne yapıştırırdı. Dandik odadaki bütün elektrik kısa devre yapar ve istediğin şeyi yapmanın çok eğlenceli olabileceğini düşünürdün. AMA, çok daha fazla şiddet ve çok daha fazla uyuşturucu vardı. Şimdilerde ise toplandığımız her odada çok büyük bir güç ve çok iyi müzik var. Punk rock’a yakınlaştığım zamanlarda sanat veya müzik yapmak için teknik uzman olmak gerekmediğini şiddetle savunuyorduk. Şimdi, bu düşünce basit bir gerçek! Ve bu yüzden bunun ötesine gidebiliriz. Eski yeni her şeyi kullanabiliriz, konservatuvarda veya ateşli meydanlarda beraber söyleyerek öğrendiğimiz şeyleri. Kesinlikle, bu yaz Taksim Meydanı’nda olanlar, ABD’deki Occupy Wall Street hareketi ve tabi ki Pussy Riot sevdiğim ‘sahneler’ ile aynı hissi veriyor. Ruh. Saygısızlık. Müzikal, sanat dolu, öyle değil mi? Kör koyun olmaktan kurtulmak için sanat ve bireyselliği kullanmak. “Otoriteyi sorgulamak”. Bu manifestolar punk runk’ın içinden geçti ama sağlıklı ve küresel bir yola yönlendirilmedi. Daha mı iyi? Daha iyiden çok farklıyı vurgulamayı isterim.

Benzer bir soru, ama belki bugünün ergenleri hakkında… Albüm kitapçıklarında Ethyl Meatplow’un ilk zamanları ve o zamanki tablonun nasıl olduğu ile ilgili yazıyorsun. Ve bir çok ergen için ne kadar zor olduğu… Evangelista’yla veya solo çalarken, bugünün dinleyicisi hakkında ne düşünüyorsun?
Gençlerin sorumsuzca davranmayı bırakmaları ve içgüdülerini dinlemeye başlamalarına yardım etmek istiyorum. Bu bilgisayarlarla veya tatsız şakalarla yok edilemez. Hepsine sahip olabiliriz! Hepimiz içimizde yönlere sahibiz; bir hazine haritası. Yüzeyden çok aşağıda değil. Dinle.

En büyük fanlarım düşünce ve hayal arasında bölünen ve sonra da treni kaçıran insanlardan oluşuyor gibi. Genellikle kendi ‘kalabalık’larını bulmada sorun yaşıyorlar, aynı benim gibi. Kimisi bana yardım etmek için küçük şeyler yaptıklarını fark etmemden çok daha önce benimleydi. Yumuşak sesli garip yaratıklar. Bu insanların çoğu şimdi yakın arkadaşlar. Çok uzun zaman önce değil, Bologna’da küçük bir konser izliyordum, hep yaptığım gibi en önde durarak. Üzerimde gözlerin olduğunu hissettim. Küçük bir grup güzel gözler. Konserden sonra benimle her albümüm hakkında yumuşakça konuştular ve favorileri olduğumu söylediler (20 yaşında ve gergindiler!). Gazeteden ve kadifeden yapılmış pelerinleri vardı. Müziğim her zaman kutuplaştırıcı oldu. İnsanların en önde ezilerek birlikte durduğu bir konserde çalabilirim. Bazen şarkı söylerler. Bazen ben transa geçerken beni yukarı kaldırırlar. Bazen genç erkekler ürün masasına gelir ve ağladıklarını gururla söylerler. Tamamen farklı konserler de var. İnsanlar gruptan çok daha uzakta konuşarak ve durarak kendilerini korurlar.

Image

“Ain’t No Grave”de bir erkek olarak söylediğini ifade ediyor ve bazen kadın olarak söylemediğine dair albüm kitapçıklarına bir kaç kelime ekliyorsun. Vokal ve şarkı sözlerinin en güçlü silahın olduğunu göz önünde bulundurarak, bize hislerinin nasıl dönüştüğünden, nasıl ve ne zaman şarkı söylerken kadın olarak hissetmediğinden bahsedebilir misin?
Bu konuda çok sık düşünmüyorum ama arşivime göz attığımda sesin ne zaman erkek, kadın, ya da cinsiyetsiz olduğunu tespit edebiliyorum. Bu albüm “Boy” bir çok yönden AIDS’ten hayatını kaybetmiş olan erkeklere ve Ethyl Meatplow’ten grup arkadaşım Wee Wee’ye atfedildiği için, söyleyen erkek olduğunda gerçekten de duymaya başladım. Ama açıkça bir erkek tarafından söylenebilecek olan bazı şarkılar var. “Bells Ring Fire on In Animal Tongue” en iyi örnek. Şimdi bile ayakkabılarının altındaki sıcaklığı hissedebiliyorum. “Die Alone” da Townes Van Zandt’ın hisleri gibi. Boy’da erkekler “Ain’t No Grave”, “Don’t Follow Me” ve “Gonna Stop Killing”i söylüyor. “Gonna Stop Killing”i söyleyen erkeğin her ayrıntısını belirgin biçimde hissediyorum. Çok uzun bir kariyeri vardı ve artık yoruldu. Pişman değil ama sadece düşünceli. Yalvarmak ve dualar üzerine düşünüyor. Bir yapboz yapıyor. Cinayet içermeyen yeni aktiviteler planlıyor.

Açıkça anlıyoruz ki senin Boy’daki pop anlayışın genel pop anlayışıyla aynı değil. Bu genel anlayış içinde senin favori “pop” albümünü merak ediyorum.
T. Rex – The Slider, Patti Smith – Horses, çok seksi sanat-pop: Blue Willa’nın aynı adlı albümü, prodüktörlüğünü benim yapmış olmama rağmen benimle aynı fikirde değilsen ayağımı parçalayacağım! Al Green Can’t Get Next To You’nun olduğu herhangi bir albüm, özellikle de kapak fotoğrafında bir şey giymediği albüm. Raincoats – Odyshape, Sonic Youth and Lydia Lunch – 12″ – Death Valley ’69 (herhangi bir bütün albüm kadar iyi), herhangi bir Donna Summer Best of derlemesi, Low – The Great Destroyer ve tüm zamanların en iyi pop şarkısı: The Ohio Players’tan Fire.

Evangelista beklemede mi bitti mi?
Evangelista sağlam. Sonraki Evangelista albümü o projenin konseptine bağlı olacak. Eğer benim sonraki albümüm tatlı şarkılar ise Evangelista karanlık çökene kadar bekleyecek.

Son yıllarda bir çok grup yeniden bir araya geldi. Eski gruplarından biriyle yeniden birleşmen gerekseydi bu hangisi olurdu?
Hiç süphesiz, Ethyl Meatplow. Çok eğlenceli ve çok yanlıştı!

Carla Bozulich’in yeni albümü Boy, Constellation records etiketiyle yayınlandı!

(Çeviri: Aycan Taşyürek) 

Image
  1. Benim kurallarım: Glen E. Friedman

    “Yapmayı umduğumuz şeylerin şu anda kendilerine has bir hayatı olması ve insanları hâlâ etkilemesi inanılmaz; bu bir onur.”

  2. Bant Mag. Yayınları ilk kitabını sunar: Oturduğum Yerden / From Where I Am

    Aylin Güngör’ün “Oturduğum Yerden / From Where I Am” ismini taşıyan fotoğraf kitabıyla Bant Mag. Yayınları’na start veriyoruz.

  3. Müzikle anlatsana: Temalı dinleyişler

    Ünlü edebiyat eserlerinden yemek tariflerine, çeşitli bilim dallarından hayal ürünü tarihçelere kadar aklımıza gelebilecek her çeşit bilgiyi kulaklarımıza sunmaya hazır albümler dolanıyor etrafımızda. Bir de bulması kolay olsa!

  4. Joshua Camp ile temalı albümler üzerine

    One Ring Zero’nun Joshua Camp’ine temalı albüm yapma deneyimleri üzerine birkaç soru sorduk.

  5. Yeni bir gün doğuyor: Cold Cave

    Wesley Eisold ile 22 Ocak Babylon’daki konseri öncesi yakınlaştık...

  6. 20 yıllık, bağımsız bir aile: Silver Mt. Zion

    Silver Mt. Zion, mart ayında Türkiye’de gerçekleştireceği ilk konseriyle, “Gelin günümüz dünyasının buhranları için beraber endişelenelim” diyor.

  7. Carla Bozulich

    Karanlık, tehlikeli ve pop

  8. Sıkça Sorulan Sorularla Tektosag Records

    Tektosag Records hakkında bilinmesi gerekenleri sizin için öğrendik…

  9. Kelimelerden güçlü beat’ler: Sanebeatz

    2008 yılından beri SaneBeatz adıyla müzik yapan Furkan Çevik'e müzikal kariyerini, son yayınladığı albümü Balina Şarkıları'nı, geleceğe dair planlarını ve günümüz hip hop sahnesine dair fikirlerini sorduk.

  10. Müziğe dair kısalar

    Değişen adam Bob Dylan’dan, Mark Lanegan’a, Ahmet Hamdi Tanpınar’a, müzik üzerine birtakım düşünceler…

  11. Dinleme Odası’nda bu ay: Dawn of Midi

    Dinleme Odası'nda şubat ayının konuğu Dawn of Midi'ydi

  12. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yeni müziğe dair bu ayki mesaimiz, artısıyla eksisiyle, burada.

  13. Bu ay ne izlesem?

    Yılın en çok konuşulan festival filmlerinin ardı arkasına vizyona gireceği mart ayı, hem erken bir İstanbul Film Festivali hazırlığı, hem de Oscar sezonundan eksikleri tamamlamak için ilaç niteliğinde.

  14. Nefes açıcı bir gençlik filmi: Mavi Dalga

    Beyazperdede Türkiye sinemasında çok fazla rastlayamadığımız liseli gençlerin arasına karışıp, seyircisine önceden öğrenilmiş kalıpların dışında, ferahlatıcı bir atmosfere hapseden Mavi Dalga’nın yazar ve yönetmenleri Zeynep Dadak ve Merve Kayan’la filme dair uzun ve kafa açıcı bir sohbet gerçekleştirdik.

  15. Yaratıcı bir mütevazı: Richard Ayoade

    Oyuncu, komedyen, senarist, yönetmen… Yetenekleriyle bir insanı rahatlıkla kıskançlık krizine sokabilen Londralı coollar coolu Richard Ayoade’e biraz daha yakından bakalım...

  16. 15 maddede Lars von Trier’in aşırı acıklı hikayesi

    Her filmi olay, her yaptığı skandal… Ama bu delirme eşiğine kolay gelinmiyor elbette. İzleyicilerinin önemli bir kısmının sevgi-nefret ilişkisi kurduğu Lars von Trier’in bugünlere kadar gelebilmesine hayret ettirecek olaylar silsilesi ve imza attığı skandalları sizler için derledik…

  17. Balkonumdan Çırağan…

    Veya: ANAP’ın bal peteğinden AK Parti’nin ampulüne “Turkish merry times”

  18. Görmek, düşünmek, hissetmek: 1457 Ankara

    Ankara metropolünü yeraltından yerüstüne hisseden, “yürümek düşünmektir” diyen 1457 Ankara belgeselinin yönetmeni Halil Yetiş ile konuştuk. Kent meselesinin güncel politikanın

  19. Birileri şakayı ciddîye alır

    Başka türlü bir stand-up mümkün...

  20. Arslan Eroğlu’yla müzikten edebiyata

    Ressam Arslan Eroğlu’nun son sergisi Perde’yi bahane ederek kapısını çaldık ve görsel algısını temellendirdiği kaynaklar üzerine detaylı bir söyleşi yaptık.

  21. Partick De Bana

    Bu buluşmanın kaç başlangıç noktası olduğunu ve hangi zamanlara kadar uzanabileceğini bilmiyorum.

  22. Keşfedilmeyi Bekleyen Yetenekleriyle: “Mamut Art Project”

    3-6 Nisan 2014 tarihlerinde Küçükçiftlik Park'da yapılacak olan, 2013 yılında hayata geçen ve genç sanatçıların üretimlerini galeri sahipleri, koleksiyonerler ve küratörlerle paylaşma hedefinde olan Mamut Art Project'in kurucu ortağı Seren Kohen'le bu projenin nasıl başladığını, ileriye yönelik planlarının neler olduğunu ve sanat ve eserlerin karşılığı ilişkisini konuştuk.

  23. PepsiCo Türkiye ve Sürdürebilir Tarım

    PepsiCo Türkiye PepsiCo’nun faaliyet gösterdiği ülkeler arasında bizi de örnek konuma koyan önder teknolojiler ve projeler üreterek hayata geçirmekte. Nasıl mı? Buyrun başlık başlık ve madde madde PepsiCo ve sürdürebilir tarım faaliyetleri.

  24. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürleri J. Hakan Dedeoğ[email protected] Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör