Domuz Records’ı ve ilk albümü Fantezi Müzik’i geçtiğimiz ay yayınlayan Jakuzi’yi Taner Yücel ve Kutay Soyocak’tan dinliyoruz.
Yerli sahnenin en üretken müzisyenlerinden biri olan Taner Yücel, çeşitli gruplar, ev kayıtları, reklam ve film müzikleri derken, bu senenin başlarında heyecan verici yeni bir oluşumun temellerini attı. Domuz Records adını taşıyan yeni plak şirketi, kendisinin müziğe olan yaklaşımını da doğrudan yansıtan herhangi bir janra sadık kalmama düsturuyla yayınlayacağı albümler dijital ve kaset formatlarında yayınlıyor. İlk olarak Özgün Semerci’nin Bulandı Sularım albümünü yayınlayan Domuz Records, sonrasında da Taner Yücel’in Peygamber Vitesi’nden tanıdığımız Kutay Soyocak’la güçbirliği olan Jakuzi’nin ilk albümü Fantezi Müzik’i servis etti. Yücel’le Domuz Records’ın çıkış noktasını ve geleceğe dair planlarını konuştuktan sonra Kutay Soyocak’ın da katılımıyla Jakuzi ikilisiyle ilk albümlerini de masaya yatırdık.
Bugüne kadar, daha çok müzisyen olarak yer aldığın projelerle karşımıza çıktın. Seni bir plak şirketi kurmak konusunda tetikleyen şey ne oldu?
Açıkçası bütün plak şirketlerinin tek bir tarzı olması beni biraz darlıyordu. Yaptığım şeyleri ben de yayınlamak istiyordum. Evde birikmiş klasörlerin içinde milyarlarca farklı tarzda birikmiş malzeme vardı. Bir anlamda kendime de önayak olsun diye Domuz Records’ı kurmaya karar verdim. Bu kayıtları başka isimlerle anonim olarak yayınlarım diye düşünüyordum. Daha sonra çok benmerkezci olacağı için vazgeçtim o durumdan. Bir yandan reklam ve sinema filmleri için de çalışırken deneyimlediğim yasal süreçler çok can sıkıcıydı. Ruhumu tatmin etmek için tamamen bu süreçten uzak, illegal bir şey olsun istedim.
Domuz Records’ın Bandcamp sayfasında da “Belli bir türümüz yok. Sadece insanlar ve sesler var…” yazıyor. Senin yaptığın müziklerle de fazlasıyla örtüşen bir ifade bu bence.
Farklı farklı şeyleri seviyorum, hepsinden başka şeyler kazanıyorum. Domuz Records’ın da öyle bir kimliği olsun istiyorum. Türkiye’de de çok sevdiğim plak şirketleri de var tabii ki ama genellikle tek bir alana yoğunlaşıyorlar. Tek bir yerde farklı bir katalog olması güzel olur diye düşündüm.
Bir ekip var mı yoksa tek başına mı her şeyle ilgileniyorsun?
Aslında çalıştığım tüm sanatçılar karar mekanizmasına katılıyorlar. Jakuzi için Kutay’la öyle çalıştık, Özgün’ün albümünde de öyle oldu. Bir yandan Gevende’den Ahmet yasal işlerle ilgili çok bilgi sahibi ve bana fikirler veriyor. İllegal boyutta nasıl legalize çalışılabilir gibi. Yani özünde ne kadar çok grup ve sanatçının albümünü yayınlarsam Domuz Records o kadar genişliyor. Bu bir oluşum ve burada bir hareket olmasını çok isterim. Bir şey mimarlığı gibi bir iddiası da yok, ne kadar kalabalık olursak o kadar güzel olacak diye geliyor. Bir plak şirketinden başka bir şey olsun istiyorum özünde.

Domuz Records kataloğunda yer alacak her albüm kaset formatında da yayınlanacak. Bu formatı senin için çekici kılan nedir?
Ben kaset hâlâ alıyorum. Hiç durdurmadım hayatımda kaset almayı. Bu da biraz benmerkezci bir durum aslında ama. Benim gibi evinde kendi başına bir şeyler yapan ve yayınlayamayan bir sürü kişi var. Evde kayıt yapıyor, konser vermek zorunda da değil. Sadece bir paylaşım olacak. Ayrıca yaptığın şeyin fiziksel bir baskısının olmasını isteme durumu da var; CD olur, plak olur, kaset olur…
Dijital mecrada Bandcamp dışında bir alanda ulaşılabilir olacak mı Domuz Records albümleri?
Sanatçılar istiyorsa. Ben şahsen Spotify’ı hiç sevmiyorum, iTunes’dan nefret ediyorum, Bandcamp’e âşığım, kasete de ölüyorum! Spotify gibi platformlarda içerikte bilgi sıkıntısı var. Onu kendi aramızda da sürekli konuşuyoruz. Albüm ismi var, kapağı var, yılı var. Mikrofonu tutan kim onu bile merak ediyorum ben. Bandcamp’te onu bile yazıyorum. Bu tür bilgiler önemli bence. İstediğin bir bedeli verebilmek de çekici geliyor bana. İlla belli bir fiyat sınırı koymaya gerek yok.
Peki ne sıklıkla albüm yayınlamayı planlıyorsun?
Basmaya hazır olan bir sürü şey var ama sıklık konusunda emin değilim. Benim de maddi gücüme bakıyor biraz. Bir yandan para kazanmak zorundayım, bu da çok para kazandıran bir şey değil.

Jakuzi, Kutay ve senin ortak projen ama Domuz Records’dan çıkan ilk albüm Özgün Semercioğlu’nun Bulandı Sularım albümü oldu. Sen bu albümün kayıt aşamalarında ne gibi bir rolle yer aldın?
Enstrüman çalımından kayıtlara, miksine kadar her şeyini yaptım. Domuz Records kataloğundaki her albümde bir şekilde yer almak istiyorum. Meslek olarak zaten bu işi yapıyorum. Böyle olunca maddi olarak da sanatçılara daha ucuza geliyorum aslında. Bir prodüksiyon şirketinin yaptığı her şeyin en ucuz ve en sade halini yapmaya çalışıyorum.
Sen kendi müziklerini ne zaman yayınlamayı planlıyorsun? Sen bir albüm yaptığın zaman sanki sevdiğin her şeyden biraz biraz olacak, çok çeşitli bir şarkı havuzu olacak gibi hayal ediyorum. İlk olarak nasıl bir seçkini paylaşmak niyetindesin?
Hiç bilmiyorum. Hazırda iki tane black metal albümü var. Çok maymun iştahlıyım, her şeyi yapmak istiyorum. Her şeyi seviyorum, ne yapmak istediğimi de bilmiyorum. “Ya şunu da yapmadan ölmeyeyim” gibi bir korkum var aslında. Black metal da benim için öyle bir şey. Daha “deneysel” bir şey var, o da hazır.
Kabaremsi synth pop: Jakuzi
Taner Yücel’den Domuz Records’ı dinlemek için buluşmuşken, Kutay Soyocak’ı yanımıza alıp Jakuzi’yi konuşmayı da ihmal etmedik. Jakuzi’nin ilk konserinin 15 Mayıs’ta Arkaoda’da olacağını hatırlatalım!

Kutay’ın Peygamber Vitesi’nin son albümünden sonra daha farklı bir şeyler yapmak istediğini biliyordum. Bana Taner’le birlikte çalışmaya başladığını söylediği zaman da epey heyecanlanmıştım. İlk olarak nasıl bir arada çalışmaya başladınız?
Kutay Soyocak: Taner’le aslında zincirleme bir bağla çalışmaya başladık. Peygamber Vitesi’nin ikinci albümü Ulu’nun prodüktörü olan Utku Öğüt sayesinde tanıştık. Taner’in yaptığı işleri takip etmeye başladım ve o süreçte muhabbetimiz de koyulaştı. Peygamber Vitesi’yle ilgili beni gerçekten rahatsız eden şeylerden biri müziği prodüksiyon anlamında toparlayıcı bir vizyonun olmayışıydı. Şarkıların potansiyelini farklı bir yerden görecek biriyle çalışmak istiyordum.
Taner Yücel: Ben de daha önce böyle bir iş yapmamıştım. Tam Kutay’ın bana şarkı taslaklarını gönderdiği dönemde ben de bu tür bir şeyler hazırlıyordum aslında. Evde kendi kendime parodiler yapmayı, bir şeyleri taklit etmeyi seviyorum. Bunu yaparken çok fazla şey de öğrendim. Daha önceleri ciddiye almadan yaptığım bazı şeyleri Kutay’la ciddi bir şekilde ele aldık ve çok şey öğrendik diyebilirim.
Peki hazır parçalarla mı yola çıktınız yoksa birlikte bir şarkı yazım sürecine mi giriştiniz?
TY: Kutay taslaklar hazırlamıştı evde. Onların üzerine bazı değişiklikler yaptık. Parçalar ilk hallerine çok uzak da değil, yakın da. Adam hamuru yapmış, fırına beraber koyduk gibi bir şey.
KS: Ben o taslakları yapıyordum ama taslakların bir bağlamı yoktu aslında. Belli bir sınır çizme anlamında Taner’in büyük bir getirisi oldu. O dönem yaptığım şeyleri bir bütün olarak göremiyordum. Bizim bu projeyi bir duo projesine çevirmemizdeki en önemli etken de Taner’in de işleyiş kısmında kendinden bir şeyler katması oldu. “Koca Bir Saçmalık” şarkısının bestesi aslında Taner’in, ben vokallerini yazdım örneğin.
TY: Hatta şarkının adı “Yağmurlu”ydu eskiden. Aşırı kötü!
Kutay, senin Peygamber Vitesi’yle yaptığın üretimlerden uzaklaşıp farklı bir yönde ilerleme motivasyonun nasıl ortaya çıktı peki?
KS: Samimi olarak söylemek gerekirse, krautrock ve post-punk gibi türleri çok fazla dinleyip o temalarda bir şeyler üretmek istediğim bir dönem vardı. Çok da yapabildiğimi düşünmüyorum. Ayrıca Peygamber Vitesi’ndeki şarkı söyleyen adam imajını çok fazla ciddiye aldığımı fark ettim. Kurgulanmış bir karanlığın içine saplanmış bir kimliği vardı grubun. Normal hayatta öyle bir adam değilim ve bu kopukluk, bu değişikliği başlatan şey oldu. Ayrıca Türkçenin şarkı söylerkenki kullanımı hakkında da kafayı yorduğum bazı şeyler vardı. Son zamanlarda sıklıkla dinlediğim synthpop, dark wave gibi müzikleri Türkçe yorumlamaya çalıştık.
Bence de Jakuzi’nin ilk albümünde en belirgin olarak öne çıkan şey Kutay’ın vokallerinin önceki çalışmalarına nazaran daha iplerinden salınmış bir halde tınlaması. Vokallerin özel olarak üzerinde durduğunuzu ve bunun için kafa yorduğunuzu biliyorum. Biraz bu konuda nasıl çalıştığınızdan bahsedebilir misiniz?
TY: Açıkçası çok uğraştık. Kutay ilk başlarda alıştığı bir refleksle şarkı söylüyordu. “Pasif agresif vokal” dediğimiz bir tanımlama vardır ya, dişini sıkarak söylemek gibi… Onu kapamaya çok uğraştık başlarda. Biraz daha kendini ciddiye almadan, kabaremsi bir vokal yaklaşımı olmasını istedim. Kutay bence bu hissiyatı iyi vermeyi başardı.
KS: İki binlerin getirdiği Türkçe rock algısı, niyet ve uygulanış arasındaki büyük uçurum bu refleksi doğuruyordu. Dinlediğim şeylerle yaptığım müziğin tutmamasına biraz takılmıştım. Mark Lanegan ya da Nick Cave’deki dert anlatan, derdi olan adam halini çok seviyordum. Ama Jakuzi’de hayatımda yazdığım en basit sözleri yazdım.
Canlı performanslarınızda da sanırım bir davulcu ve ikiniz olacaksınız.
TY: Şu aralar denemeler yapıyoruz. Enstrümantasyon olarak albümdekinin birebir aynısı olmayacak. Altyapı kullanacağız, davul olacak, ben bas çalacağım, Kutay da vokal yapacak.
Synthesizer?
TY: Gönüllerde.
Bu ilginç bir detaymış.
TY: Evet, synthpop yapıyoruz ama synth’çimiz yok. Şimdilik biraz riskli gibi buluyoruz. Belki sonra olabilir ama şimdilik kısıtlı ve biraz daha provasını yapabileceğimiz rahatlıkta olması lazım.

Peki “Jakuzi’yi bir gruba çevirmek istemiyoruz” gibi bir düşünceniz var mı?
TY: Şu an böyle az kişi olmasını istiyoruz. Ben ilk başta iki kişi olması konusunda çok ısrarcıydım. Sadece mikrofon ve bas gitar olması bana iyi geliyordu. Altyapıyı da kasetten çalalım istiyordum. Ama gün geliyor, insanlar kel oluyor ve değişiyor.
KS: Tabii ki eklemeler olur ama Jakuzi’nin bir grup olmasını şu an istemiyorum sanırım. Bu işe biraz daha proje gibi yaklaşmak bana daha doğru geliyor. Daha sağlıklı ve çizgileri daha belirli oluyor. İkinci albümü yapsak bile bu iki kişinin ürünü olacak.
TY: Az kişiyle paslaşmak çok keyifli oluyor. Küçük bir alanda az kişisin. İki kişi ya da üç kişi, birbirinin gözünün içine bakarak çalmak bana daha heyecan verici geliyor. İlla Slipknot gibi olmaya gerek yok yani.
Üzerine çalıştığınız taslaklar arasında Fantezi Müzik albümünde yer vermediğiniz, sonraya sakladığınız şarkılar oldu mu?
TY: Albümü yaptık bitirdik, ama o enerji durmadı. Birkaç şarkı daha çıktı ardından ve “Keşke bunları da albüme koyabilseydik” dedik ama çoktan mastering’e gitmişti albüm.
KS: İki yeni şarkı ve iki cover’dan oluşan bir şey yayınlayabiliriz belki.