Fransız müzisyen ve prodüktör Xavier Thomas’ın solo projesi Débruitkayıtları geçtiğimiz yıl İstanbul’da birçok konuk müzisyen eşliğinde yapılan yeni albümünü bu ay yayınlıyor. 


Geride kalan on yıla birçok farklı disiplinden ve etkileşimden beslendiği farklı albümler ve projeler sığdıran Xavier Thomas’ın Cüneyt Sepetçi, Okay Temiz, Mustafa Özkent, Murat Ertel, Melike Şahin ve Gaye Su Akyol’un konuk olduğu albümü Débruit & İstanbul, 27 Mayıs’ta ICI etiketiyle yayınlanacak. Thomas’la İstanbul deneyimi ve albüm üzerine bir sohbete koyulduk.

İstanbul’da bir albüm kaydetme fikri nasıl ortaya çıktı? Bu şehri senin için özel kılan şey nedir?

Europalia isimli festival bana bu konuda bir teklif yaptı ben de bu projenin bir parçası olmak istedim. Bozar Museum’da Ara Güler ve Cartier-Bresson’un fotoğrafları, Sophie Calle’in çalışmaları ve çeşitli enstalasyonları barındıran Imagine İstanbul isimli devasa bir sergileri var. Bununla birlikte kapsamlı bir müzik programları da var. Teklif geldiği anda kabul ettim ve birlikte çalışmak üzere bir kısmı programda bir kısmı programın dışında olan müzisyenleri araştırmaya başladım. Şehir birçok açıdan benim için özel. Geniş bir tarihi ve farklı etkileşimleri barındırmasının yanı sıra bence fazlasıyla modern bir şehir. Ayrıca tabii ki çok özel bir coğrafi konuma sahip ve bu şehirde farklı açılar ve manzaralar yakalamayı çok seviyorum.

Mustafa Özkent ve Okay Temiz, Türkiye’nin müzik geçmişinin önemli figürlerinin yanısıra Gaye Su Akyol ve Melike Şahin gibi daha yakın dönemden tanıdığımız müzisyenler de albümünde var. Bu isimlere nasıl ulaştın ve onlarla çalışmak nasıl bir deneyimdi?

Çalışmak istediğim kişilerin bir listesini çıkardım ve onlara ulaşabilmek ve onlarla tanışabilmek adına elimde olan tüm bağlantıları kullandım. Bazıları için biraz daha fazla ikna çabası ve projeyi anlatmak gerekti. Bir kısmı da bana en baştan itibaren güvenerek projeye dahil oldular. Farklı duyarlılıklara, vizyonlara, çalışma biçimine ve tarihe sahip sanatçılarla şehrin içinden geçen bir yolculuk oldu. Bu proje, bana başka müzisyenlerle ortak çalışmalar hakkında ne hissetmem gerektiğine dair de önemli şeyler gösterdi. Nasıl iletişim kurmam gerektiği, nasıl uyum sağlayabileceğim, tepkilerim ve farklı duyarlılıklarla nasıl ilişki kurabileceğim konularında çok fazla dersler verdi. Çok fazla hikâyem var, özellikle daha yaşlı olan müzisyenlerle.

Brüksel’deki sergide yer alan ses enstalasyonundan bahseder misin? Bildiğim kadarıyla İstanbul’da yaptığın kayıtlardan bazı sesler yer alıyor.

Imagine İstanbul sergisinin ortasında, hazırladığım ama henüz ham halinde olan bir kayıt dinlenebiliyor. Bu çalışma bir anlamda benim İstanbul’la ilgili kurduğum bir hayalden yola çıktı. Modern olabilip aynı zamanda belli köklere ihtiyaç duyan sentetik bir estetikle benim İstanbul’daki bazı sanatçılarla geçirdiğim zamanların bir estetiği gibi. İnsanlar çalışmayı oturup kulaklıklardan dinleyebiliyor. Şimdilerde tamamlanmış olan bir kaydın erken dönem versiyonlarından biriydi.

Müziğini “insan hissiyatı barındıran bir elektronik müzik” olarak tanımlıyorsun. Débruit & İstanbul albümünün hazırlık aşamalarında baskın olarak hissettiğin şeyler neydi?

Evet, müziğim fazlasıyla elektronik ama yine de hissiyatları, ritmik atmosferi ve makinelerin yapmamak üzere tasarlandığı bazı önemli hataları bir kenara bırakmıyor. Hataları ve mükemmel olmayan şeyleri bizi yansıttıkları için seviyorum, hatta bazen onları provoke etmeye çalışıyorum. Keşfetmek, heyecan ve gerginlik gibi birçok farklı hisse kapıldım bu süreçte. Belki bu soruyu önceki sorularda cevaplamaya başlamış olabilirim.

Bu albüm için çalışmaya başlamadan önce de Türkiye’den müziklere merakın var mıydı?

Evet, hatta uzun zaman önce “Mezdé” isimli şarkı ve kliple birlikte Şiş Sürpriz isimli bir EP yayınlamıştım. Barış Manço, Selda, Gökçen Kaynatan, Mustafa Özkent, Okay Temiz, Erkin Koray, Arif Sağ ve çok daha fazlasının müziklerini seviyorum. Özellikle yetmişlerden müziklerde tutku, çarpıcılık ve modern müziğe farklı yaklaşımlar fazlasıyla hissediliyor. Bu çalışmalar fazlasıyla orijinal ve eşsiz.

Müziğinin görsel taraflarına da fazlasıyla önem verdiğini biliyorum. Débruit & İstanbul albümündeki şarkılar için de bir görsel eşlikçi gelecek mi?

Albüm kapağındaki “yay”, Boğaz’ın yukarıdan görüntüsünü temsil ediyor. Ayrıca İstanbul’dan soyut görüntülerin seksenler usûlü analog bir video aşamasından geçeceği bir klip de şu sıralar hazırlanıyor.

Image

Peki albüm kapağının hikâyesi nedir?

Ortadaki Boğaz Köprüsü. Ayrıca bir kapı elementi de var. Şekiller tarih ve modernite ya da jenerasyonlar, vizyonlar ve ilham kaynakları arasında bir diyalog gibi yankılanıyor. Görseldeki eğim de müzikal hissiyattaki şekil değişikliğini yansıtıyor.

Albümdeki parçaları İstanbul’da bu müzisyenlerle birlikte çalmayı planlıyor musun? Harika bir konser olurdu.

Keşke yapabilsem ama bu lojistik olarak organize etmesi çok zor bir konser olurdu. Projede yer alan müzisyenlerin kendi kariyerleriyle epey meşgul olduklarının farkındaydım ama herkesi bir günlüğüne bir araya getirebilme şansım olmasını çok isterdim. Şarkıları canlı çalmak ve projeye dahil olan herkesi bir yerde toplayabilmek harika olurdu.

Image
  1. “Sanatın karmaşık olmasını istemiyorum”: Senon Williams

    Dengue Fever ve Radar Bros.’un biricik Senon Williams’ı ilk sanat sergisini Los Angeles’daki Matrushka Construction’da açtı. Bir araya gelip biraz tako siparişi verdik ve açık ve gönülden çizimleri ve heykelleri hakkında konuştuk.

  2. A’dan Z’ye: PJ Harvey

    İlk İstanbul konserine günler kala, kariyerinden bilinmesi gerekenlerle PJ Harvey.

  3. Ceketlerimizi ilikliyoruz: Son dönemden saygı albümleri

    Grateful Dead’den Ahmet Kaya’ya, son dönemin saygı albümü raporu.

  4. Tim Gane’in son harikası: Cavern of Anti-Matter

    “Bazıları, insanların enstrümantal müziği pek sevmediğini söylüyor. Benim için sorun yok.”

  5. Beşinci Beatle: George Martin

    “İlk kayıtlarını kapsayan bubblegum* dönemini aştıklarında artık daha heyecan veren bir şeyler yapmak istiyorlardı. ‘Bize ne sunabilirsin?’ diyorlardı. Ve ben de ‘Size ne istiyorsanız onu sunabilirim’ dedim.”

  6. Farklı duyarlılıklar ve vizyonlar: “Débruit & İstanbul”

    Fransız müzisyen ve prodüktör Xavier Thomas’ın solo projesi Débruit, kayıtları geçtiğimiz yıl İstanbul’da birçok konuk müzisyen eşliğinde yapılan yeni albümünü bu ay yayınlıyor.

  7. Bu kez daha planlı: King Gizzard & The Lizard Wizard

    Avustralyalı psikedelik rock grubu King Gizzard & The Lizard Wizard’la son albümleri Nonagon Infinity üzerine...

  8. Şarkı şarkı: Yeni TSU! albümü

    TSU!’yu yeni albümü Dadebe’deki şarkılarının yolculuğunu anlatması için sıkıştırıp, hikâyelerini Sadi Güran’ın ellerine teslim ettik.

  9. “Bandcamp’e âşığım, kasete ölüyorum”: Domuz Records

    Domuz Records’ı ve ilk albümü Fantezi Müzik’i geçtiğimiz ay yayınlayan Jakuzi’yi Taner Yücel ve Kutay Soyocak’tan dinliyoruz.

  10. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  11. “Kadınlar üzerinden sınıfsal karşılaşma alanı”: Ahu Öztürk’le “Toz Bezi” üzerine

    Şubat ayında gösterildiği Berlinale’nin ardından geçtiğimiz İstanbul Film Festivali’nden En İyi Film, Kadın Oyuncu ve Senaryo Ödülleriyle ayrılan Toz Bezi’ni filmin yazarı ve yönetmeni Ahu Öztürk’ün ağzından okuyunca, bu sıcak dayanışma hikâyesiyle bağınız daha da artacak.

  12. Anneler toplumun monadları: Senem Tüzmen’le “Ana Yurdu” üzerine

    Geçtiğimiz Venedik Film Festivali’nden bu yana tüm dünyayı dolaşan, yılın en iyi yerli filmlerinden Ana Yurdu bu ay gösterime girerken, filmi yazan ve yöneten Senem Tüzmen’le ana erki, kadın yönetmen meselesi ve festival yapılarını didikleyen bir sohbet gerçekleştirdik.

  13. Dördüncü filmiyle huzurlarınızda: Yönetmen Jodie Foster

    Jodie Foster’ın yönetmen koltuğuna oturduğu ve bu ay izleme şansı bulacağımız son filmi Money Monster’dan yola çıkarak Foster’ın hayatına, ama özellikle de kamera arkasındaki kariyerine yakından bakma fırsatı bulduk.

  14. Mayıs ayı vizyonu: Iskalanmaması gereken dokuz genç yetenek

    Bu ay gösterime girmesi planlanan kırka yakın filmden bazıları, bir süredir yetenekleriyle kendilerinden söz ettiren ve ileride de çok sayıda filmde izleyeceğimiz genç yıldızları oyuncu kadrosunda barındırıyor. Vizyona akın eden bu star adaylarına yakından bakma fırsatını tepemedik.

  15. Meraklısına “iyi” müzik kitapları: Kara Plak Yayınları

    Hikâyelerin hiçbir zaman bitmediği müzik dünyasına ait kitapları kendi dilimizde okumanın keyfini yaşatmak için çalışmalarını sürdüren Kara Plak’tan Betül Kadıoğlu’yla müzik, kitaplar ve yayınevinin kuruluş motivasyonları üzerine konuştuk.

  16. İçselleştirilmiş deneyimin pedagojisi: “Violence & Learning”

    İsveç çıkışlı, interaktif politik tiyatro performansı Violence & Learning’in (Şiddet ve Öğrenme) yaratıcılarıyla, politik tartışmaları canlandırmak için Brecht’in en tartışmalı eserlerinden birine yaptıkları uyarlama üzerine bir sohbet.

  17. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler