İşte Bant Mag. ekibinin dünyada ilk kez 2017 yılı içerisinde vizyona girmiş ya da festival prömiyerini gerçekleştirmiş filmler arasından seçtiği en iyi 50 film!


Image

50. WONDER WHEEL
Her yıl bir film geleneğini, bu yıl da Kate Winslet, Jim Belushi ve Justin Timberlake’li dönem filmiyle sürdüren Woody Allen, her zamanki muzip kaleminden nasibini almış senaryosu, güçlü kadın kahramanı ve Vittorio Storaro imzalı muazzam sinematografisinden güç alan bir filmle karşımızda.

Image

49. AUS DEM NICHTS (IN THE FADE)
Fatih Akın’ın, dünya prömiyerini gerçekleştirdiği Cannes Film Festivali’nden, –tüm filmi neredeyse tek başına sırtlayan– Diane Kruger’a En İyi Kadın Oyuncu ödülü getiren son filmi, korkunç bir trajedinin ortasına bıraktığı kahramanına üç aşamalı bir geride kalma süreci yaşatan, etkileyici bir dram.

Image

48. THE BIG SICK
Yılın en dikkate değer Amerikan bağımsızlarından biri olan The Big Sick, Pakistan kökenli Amerikalı komedyen Kumail Nanjiani’nin tam da bu etnik varoluşun etrafında gelişen, yarı-otobiyografik senaryosundan eğlenceli bir dramedi çıkarmayı başarıyor. Holly Hunter ve Ray Romano’nun nefis performansları da cabası. 

47. MOBILE HOMES
Küçük yaşta anne olan ve hayatına, peşinden sürüklendiği sevgilisiyle birlikte ufak hırsızlıklarla yön verebilen evsiz bir kadının kurtuluş mücadelesini, etkili ve kuvvetli bir sinema diliyle karşımıza getiren Vladimir de Fontenay takip edilesi yönetmenler listesindeki yerini alırken, bu yıl Kanada’dan çıkan belki de en iyi filme de imza atmış oluyor.

Image

46. GOD’S OWN COUNTRY
İngiliz Brokeback Mountain olarak formülize edilerek yıl boyu kulakları epey çınlatılan bu yürek ezen gey romansı, yolları Yorkshire’da bir çiftlikte kesişen iki genç erkeğin, birbirleri sayesinde çözülen kilitlerini, büyüleyici bir görüntü yönetimi ve başarılı performanslarla karşımıza getiriyor.

Image

45. WONDERSTRUCK
Son başyapıtı Carol’dan sonra, bir önceki filminin üstüne çıkmakta zorlanan Todd Haynes, oldukça güç bir fikir ve son derece zor bir senaryonun altından başarıyla kalktığı filminde, benzer kader bağlantılarına sahip iki çocuğun, 50 yıl farkla akan hikâyelerini, paralel bir kurguyla anlatıyor ve etkileyici bir (sözsüz) filme imza atıyor.

Image

44. THE RIDER
İki yıl önce Songs My Brother Taught Me ile başarılı bir çıkış yakalayan, Amerikan bağımsız sinemasının genç yönetmenlerinden Chloe Zhao’ya, bu yıl Cannes Film Festivali’nin Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde büyük ödülü getiren son filmi, genç bir kovboyun kimlik arayışına odaklanan lirik bir dram.

Image

43. SUPER DARK TIMES
Vahşi, özgün ve beklenmedik… Geçtiğimiz yılın sürpriz bağımsız hitlerinden biri olan Super Dark Times, ölümle sonuçlanan bir kazanın yoldan çıkardığı bir grup ergenin arasında gezinen, Stand By Me ve It gibi klasiklere referanslarla dolu, atmosferik ve yüksek tansiyonlu, nostaljik bir gerilim filmi.

Image

42. LAST FLAG FLYING
Boyhood gibi iddialı bir filmin ardından yeniden ufak bağımsız filmlere dönüş yapan Richard Linklater’ın, 30 yıl sonra hüzünlü bir yolculuğun buluşturduğu üç eski denizciyi merkez aldığı filmi, 1973 yapımı Hal Ashby harikası The Last Detail’ın da resmî olmayan bir devam filmi niteliğinde. Özellikle Bryan Cranston ve Steve Carell’ın nefis performansları için dahi izlenmeye değer.

Image

41. BEACH RATS
Çevre baskısı, kimlik mücadelesi ve “arkadaş” olarak tanımlamadığı tanıdıkların üzerinde yarattığı gerilim duygusuyla mücadele eden genç bir erkeğin, karanlık cinsel keşif öyküsü Beach Rats, ilk filmi It Felt Like Love’la dikkat çeken yazar yönetmen Eliza Hittman’ı sinemaseverlerin radarına sokacak kadar güçlü bir ikinci film.

Image

40. DUNKIRK
Christopher Nolan’ın final sürprizine yaslanan, gizem yüklü senaryolardan bir yenisiyle karşımıza çıkmak yerine, seyircisini öykü anlatımını ikinci plana atan, kocaman ve çıplak bir savaş meydanının orta yerine attığı son filmi Dunkirk, işçiliğiyle hayran bırakan bir reji harikası.

Image

39. THE SHAPE OF WATER
Yaşayan en yetenekli yönetmenlerden Guillermo Del Toro’nun masalsı bir anlatımla bezediği, canavarların ve üzücü geçmişlere sahip kahramanların cirit attığı klasik anlatılarına bir yenisini eklediği son filmi, formül hissine rağmen, büyüsüne kaptırmayı başarıyor. Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan ve potansiyel En İyi Film Oscar’ı da cabası.

Image

38. JUSQU’A LA GARDE (CUSTODY)
Yılın en dikkat çekici ilk filmlerinden biriyle Venedik’ten En İyi Yönetmen ödülü kazanan Xavier Legrand’ın yazıp yönettiği bu sinir bozucu dram-gerilim, şiddet eğilimli bir babayla özgürlük mücadelesi veren bir annenin boşanma süreci ve çocuklar üzerindeki psikolojik ağırlığını, sade ve sarsıcı bir anlatımla karşımıza getiriyor.

Image

37. İŞE YARAR BİR ŞEY
Türkiye sinemasının en yetenekli kadın yönetmenlerinden Pelin Esmer’in, yerli edebiyatın en değerli isimlerinden Barış Bıçakçı ile beraber yazdığı ve tadına doyulmaz bir şiirsellikle bezediği son filmi, yalnızca yılın en iyi yerli filmi olmakla kalmayıp, son dönem Türkiye sinemasından çıkan en sarsıcı filmlerden birine de dönüşüyor. Başak Köklükaya ve Öykü Karayel ise tek kelimeyle harika.

Image

36. LEAN ON PETE
Weekend ve 45 Years gibi nitelikli filmler ile Looking dizisiyle hayran kitlesini genişleten Andrew Haigh’in, bu yıl her nedense yeterince takdir edilmemiş olan son filmi Lean on Pete, yılın popüler temalarından “büyüme yazı” filmlerinden bir yenisini, dingin ve etkili bir sinema diliyle önümüze getiriyor.

Image

35. UN BEAU SOLEIL INTERIEUR (LET THE SUNSHINE IN)
Sinemanın eşsiz kadın yönetmenlerinden Claire Denis, olgun bir romantik komediyle karşımıza çıkıp şaşırttığı yeni filminde, Juliette Binoche’un canlandırdığı ressam kahramanının hayatına giren duygusal ve sarsak ilişkiler arasında mekik dokuyor. Hüzünlü, huzurlu ve hayatın olağan akışında, enfes bir orta yaş komedisi kolay kolay önümüze gelmiyor.

Image

34. STRONG ISLAND
Amerika’nın güneyinde, yıllar önce korkunç bir şekilde öldürülen erkek kardeşinin geride bıraktığı boşluğu onaramamış, olayın üzerini hızla kapatan güvenlik güçleriyle hesabını kapatamamış siyah bir Amerikalı genç kadının buz gibi adalet isyanı, yılın mağrur ve kalp deşen belgeselleri arasında yerini alıyor.

Image

33. MUDBOUND
Dünya prömiyerini yaptığı Sundance Film Festivali’nden bu yana bolca övülüp ödüllendirilen Mudbound, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kasabasına dönen iki adamın, Mississippi’deki ırkçı atmosferle sınanışını, enfes bir görüntü yönetimi, kusursuz bir oyuncu ansamblı ve Dee Rees’in çarpıcı rejisiyle buluşturuyor.

Image

32. IT COMES AT NIGHT
İlk filmi Krisha ile dikkatleri üzerine çeken Trey Edward Shults, gerilim dozu bir hayli yüksek, psikolojik ağırlığı damarlarımıza doz doz verilen, atmosferik ve özgün bir salgın filmiyle karşımızda. Shults’ın reji meziyetlerini rahatlıkla sergileyip nasıl bir potansiyele sahip olduğunu kanıtlayan It Comes at Night, yılın en kayda değer gerilim filmlerinden.

Image

31. BLADE RUNNER 2049
Türkiye’de gösterime giren kopyasında bazı çıplak bedenler ve bir sevişme sahnesinin akıl almaz bir biçimde kırpılması nedeniyle pek çok sinemaseverin sinemada görme şansı yok olan Blade Runner 2049, 1982 yapımı distopik başyapıta, yıllarca beklediğimize değecek bir devam filmi armağan edip gönülleri kazanıyor.

Image

30. WESTERN
Kamerasını Bulgaristan kırsalında çalışmaya başlayan ve bir yandan da kasabalılarla dil engelli bir diyalog içine girmeye başlayan Alman teknik işçilerin arasında gezdiren Western, yılın kenarda köşede kalmış gizli cevherlerinden biri. Yapımcıları arasında Toni Erdmann’ın yönetmeni Maren Ade’nin de bulunduğu film, kuvvetli bir küçük kasaba epiği.

Image

29. LOGAN
Marvel dünyasının yıldızını 2000’lerde yeniden parlatan seri olan X-Men’in Wolverine’ine, duygusal ve epey karanlık bir veda niteliğindeki James Mangold harikası Logan, seyircisini Mad Maxvari bir dünyaya hapsedip, içerisinden gururlu ve hüzünlü bir öteki masala çıkarmayı başarıyor. Yılın belki de en iyi süper kahraman filmi!

Image

28. 120 BATTEMENTS PAR MINUTE (BPM)
ACT UP Paris’in 90’lı yıllarda, toplumsal farkındalık yaratma amacıyla yola çıkıp, özellikle sağlık sektöründe verdikleri mücadeleyi konu alan bu etkili dram, ilk yarısında örgütün sistemli hareketi ve eylemlerinin iç yüzünü belgesel gerçekliğiyle anlatırken, bu grup içinden iki sevgilinin özeline yöneldiği ikinci yarısında mağrur ve güçlü bir melodrama dönüşüyor.

Image

27. BABY DRIVER
Shaun of the Dead, Hot Fuzz, The World’s End gibi parlak İngiliz aksiyon komedileriyle sevip bağrımıza bastığımız Edgar Wright’ın, uzun yıllar üzerinde çalıştığı taşikardik müzikal avantürü Baby Driver, Wright’ın bir yönetmen olarak tüm hünerlerini alabildiğine sergilemesi dışında, heyecan verici öyküsü ve düşmeyen temposuyla da hayranlık uyandırıcı bir anaakım sinema harikası.

Image

26. ANA, MON AMOUR
Bir önceki filmi Child’s Pose ile Berlin’den Altın Ayı ödülü kazanan Calin Peter Netzer’in, aynı festivalden bu kez özel bir kurgu ödülü kazandıran son filmi, bir kadın ve bir erkeğin tanışıp âşık olmasıyla başlayan süreçten paramparça olmalarına varan süreci harikulade bir sinema diliyle karşımıza getiriyor. Herkeslere yaranamasa da bize göre yılın en güçlü aşk filmlerinden biri.

Image

25. ZAMA
La Cienaga ve The Headless Woman gibi filmleriyle kendine hayran bırakan Arjantinli yönetmen Lucrecia Martel’in dokuz yıldır kavuşmayı beklediğimiz son filmi Zama, izleyicisini 17. yüzyılda pozisyon atlamayı bekleyen İspanyol bir subayın hayal kırıklığıyla dolu öyküsüne ortak ediyor. Kesinlikle herkese göre bir film olmayan Zama, güçlü diyalogları ve özgün anlatımıyla yılın en iyilerinden.

Image

24. TESNOTA (CLOSENESS)
Rus sinemasından yakın zamanda çıkan en sert ve güçlü anlatılardan birine sahip film, yakın tarihli sosyo-politik bir dönem hikâyesine odaklanıyor. Bu yıl Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünde en çok övülen filmlerden biri olan Tesnota, yönetmen Kantemir Balagov’un kişisel şahitliği ile açılıp, aynı şekilde kapanıyor ve 90’lı yıllar Rusyası’nda parçalanmaya yüz tutmuş bir aileyi merkez alıyor.

Image

23. HAPPY END
Michael Haneke’nin kendi sinemasını tekrar ettiği yönündeki eleştirilere maruz kalan son filmi Happy End, usta sinemacının tüm alameti farikasını koca bir ailenin bireyleri üzerinden tıkır tıkır işletiyor. Yönetmenin sinemasını seven ve özleyenleri tatmin etmesi bir yana, güncel dünya sorunlarına getirdiği Hanekesel bakış açısıyla da bıyık altından güldürmeyi başarıyor.

Image

22. COLUMBUS
Küçük, kendi halinde ve alabildiğine sade hikâyesini, muazzam mimari eserleri sıkça kendine fon olarak seçip, benzersiz bir görsel matematikle inşa ederek anlatmayı seçen Columbus, bu yılın gizli hazinelerinden. Yılın en başarılı ilk filmlerinden birine imza atmış olan Kogonada’nın bir sonraki filmine kavuşmak için şimdiden sabırsızlanıyoruz.

Image

21. STAR WARS: THE LAST JEDI
Star Wars hayranlarını ikiye bölen ve pek çok açıdan epey tartışılsa da geniş kitleleri önemli ölçüde tatmin eden The Last Jedi, serinin 70’li yıllarda çekilmeye başlanan ilk üçlemesine iade-i itibar konusunda elinden gelenin de fazlasını yapan, seyircisinin coşkusunu en az on farklı sahnede şahlandırmayı kendine borç bilmiş, Rian Johnson’ın rejisiyle daha da parlamış, yetkin bir devam filmi.

Image

20. LADY BIRD
Amerikan bağımsız sinemasının kraliçelerinden Greta Gerwig’in yazıp yönettiği bu ilk film öylesine sevildi ve övüldü ki küçücük bir film olmasına rağmen kısa sürede yılın favori Oscar adayı noktasına dahi geldi. Tüm gitgelleri ve duygu iniş çıkışlarıyla, büyüme sürecindeki bir genç kızın iç dünyasını aydınlatmayı beceren Lady Bird, güçlü performanslarla dolu oyuncu kadrosuna da çok şey borçlu.

Image

19. FOXTROT
İsrailli yönetmen Samuel Maoz’un lirik ve vurucu filmi Foxtrot, evlat kaybı meselesinin dağıtıcı, sarsıcı ve yürek yakıcı sürecini, sürprizli bir hikâye ve mesafeli bir rejiyle, üç farklı bölüm üzerinden başarıyla anlatan, Venedik Film Festivali’nden kazandığı Jüri Büyük Ödülü’nün hakkını sonuna kadar veren, enfes bir dram.

Image

18. THE KILLING OF A SACRED DEER
Dogtooth, Alps ve The Lobster’ın ardından, Yunanistan’ın nevi şahsına münhasır sinemacısı Yorgos Lanthimos’un Amerika’da çektiği bu ikinci baş döndürücü ve sinir bozucu filmi, aile kavramını delik deşik eden, insan ilişkilerinin temelindeki kibir ve istismar dürtülerini dini referanslarla harmanlayıp seyircisinin üzerine boca eden, tuhaf ve neredeyse komik bir gerilim epiği.

Image

17. NELYUBOV (LOVELESS)
The Return, Banishment, Elena ve Leviathan gibi başyapıtların ardından Andrey Zvyagintsev’in her zamanki gibi formunda olduğunu kanıtlayan son filmi, birbirlerinin yüzüne baktıklarında yalnızca kişisel pişmanlıklar gören, boşanma sürecindeki bir anne babanın, mutsuz evlatları ortadan kaybolduktan sonra yaşadıklarına odaklanıyor ve aile üzerinden sert bir toplumsal eleştiri örneği sunuyor.

Image

16. THE MEYEROWITZ STORIES (NEW AND SELECTED)
Amerikan bağımsız sinemasında örneklerine pek çok başka filmde rastladığımız işlevsiz aile teması, pek sevdiğimiz yazar yönetmen Noah Baumbach’ın son derece sağlam kurulmuş karakterleri, incelikli diyalogları ve başarılı senaryo kurgusuyla, seyir zevki epey yüksek, duygulu ve parlak bir filme dönüşüyor. Özellikle Dustin Hoffman ve Adam Sandler’ın güçlü performansları tat katıyor.

Image

15. VISAGES VILLAGES (FACES PLACES)
Fransız Yeni Dalga akımının usta yönetmenlerinden Agnes Varda ile Amerikalı sokak sanatçısı JR’ın bir arada çektiği bu duygu yüklü belgesel, dev bir fotoğraf baskı makinesi şeklindeki minibüsleriyle Fransız kırsalında yolculuğa çıkan ikilinin, dokunduğu yaşamları ve orada bıraktıkları izleri konu ediyor. Kahkaha ve gözyaşlarını iç içe geçiren filmin, yılın en iyi belgeseli olduğunu söylemek de güç değil.

Image

14. UNA MUJER FANTASTICA (A FANTASTIC WOMAN)
Çok rahat ajite edilebilecek bir hikâyeden, soğukkanlı ve sağlam bir geride kalma öyküsü çıkarmayı başaran Sebastian Lelio, partneri yaşamını yitirdikten sonra tek başına herkese ve her şeye karşı derinlikli bir metanet zırhı giyerek ayakta kalmaya çalışan trans kahramanına, benzer bir üslupla yaklaşıyor ve turnayı gözünden vuruyor. Başroldeki Daniela Vega ise tek kelimeyle harika!

Image

13. THE BEGUILED
Geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nden Sofia Coppola’ya fazlasıyla hak edilmiş bir En İyi Yönetmen ödülü getiren ve cinsel tansiyonu ile mizah duygusu bir hayli yüksek olan yeniden çevrim The Beguiled, kadın gücü ve iradesine yazılmış, parlak bir aşk mektubu niteliğinde. Philippe Le Sourd’un leziz görüntü yönetimi ve Phoenix’in güçlü müzikleri ise filmin ekstra puanları.

Image

12. OKJA
Memories of Murder, The Host ve Madeo gibi başyapıtların ardından Bong Joon-ho’nun yeni filmi Okja da kalpleri dağlamayı başarıyor. Güney Koreli bir kız çocuğunun, kocaman bir Amerikan şirketine kafa tutmasıyla başlayan film, nefes nefese bir aksiyon dramaya dönüşüyor ve her saniyesi zekice kurulmuş senaryo hamleleri, esprili ve tempolu anlatımıyla, parlak bir kumaşa sahip olduğunu kanıtlıyor.

Image

11. TOIVON TUOLLA PUOLEN (THE OTHER SIDE OF HOPE)
Kuzey Avrupa sinemasının en büyük ustalarından Aki Kaurismaki’nin her zamanki sıradışı tarzını konuşturup, izleyicisini kendine özgü görsel ve işitsel dünyasının içine çektiği son filmi, tüm dünyanın gündemindeki göçmen sorununa bol nüanslı bir öykü ve etkileyici bir filmle değiniyor. The Other Side of Hope’u şimdiden modern bir klasik ilan etmek zor değil.

Image

10. L’AMANT DOUBLE (AMANT DOUBLE)
Fransız sinemasının en marifetli sinemacılarından François Ozon’un, özellikle ilk dönem filmlerine yakınlığıyla, kendisine kökten bağlı hayranlarının ağzına bir parmak bal çalmayı başaran, yaratıcı, gözü kara ve yüksek tansiyonlu son filmi, ilk saniyesinden finaline kadar izleyicisini avucunun içinde tutan bir psikolojik gerilim. Marine Vacth ve Jeremie Renier’ın büyüleyici uyumu da görülmeye değer.

Image

9. GET OUT
Irkçılığa dair bugüne dek yapılmış tüm filmlerden ayrışan, özgün ve provokatif senaryosu, komedyen kimliğiyle tanıdığımız Jordan Peele’in şaşırtıcı derecede ustalıklı kotarılmış rejisi ve seyircisini her saniye diken üstünde tutan sürükleyici anlatımıyla yılın en sevilen filmlerinden birine dönüşen Get Out, korku türünün oyuncaklı klişelerini, tam da bugünün ürkütücü politik atmosferine yansıtarak hedefini on ikiden vuruyor. 

Image

8. THREE BILLBOARDS OUTSIDE EBBING, MISSOURI
In Bruges ve Seven Psychopaths gibi filmleriyle geniş bir hayran kitlesi elde eden Martin McDonagh, kusursuz bir senaryo ve parlak bir yönetimle yılın en iyi filmlerinden birine imza atmayı başarıyor. Küçük bir kasabada, başına buyruk ve epey öfkeli bir annenin, katledilen kızı için adalet arayışını konu eden ve bu çıkış noktasından hareketle çok katmanlı bir anlatı sunan film, Frances McDormand, Sam Rockwell ve Woody Harrelson’dan da ders niteliğinde performanslar topluyor.

Image

7. THELMA
Reprise, Oslo 31st August ve Louder Than Bombs gibi filmleriyle her daim etkisi almayı başaran Joachim Trier’in son harikası, geldiği küçük kasabanın baskıcı eğitimi, özgür ve spontane öğretim hayatıyla çatışan genç bir kadının gergin nöbetlerini merkezine alıyor. Bir kimlik bunalımı ve cinsel özgürlük mücadelesini, fantastik sinemaya ait kodlarla buluşturan Trier, çok sayıda özel ana sahip, çarpıcı bir beyaz perde tecrübesiyle daha alkış toplamayı başarıyor.

Image

6. THE FLORIDA PROJECT
Hiçbir anı hesaplı durmayan, tertemiz ve büyüleyici bir büyüme hikâyesi anlatan The Florida Project, henüz ilk dakikasından itibaren izleyicisini bir sahicilik trenine bindirip, hiçbir durakta durmuyor. Öyle ki, sahip olduğu anlatım gücü ve dokümanter hissi, bir noktadan sonra seyircisine, filmdeki dibe batmış hayatlardan birini sürüyormuş hissi veriyor. Çocuk oyuncu Brooklynn Prince’in olağanüstü performansı ve ufacık oyunuyla kalp çalan Willem Dafoe da tek kelimeyle harika. 

Image

5. A GHOST STORY
Ain’t Them Bodies Saints ile yakaladığı çıkışı, yeniden Casey Affleck ve Rooney Mara’yı bir araya getirdiği son filmiyle katmerleyen David Lowery, insanın içini ezen, kemiklerini ufalayan, ürpertici ve yakıcı bir geride kalma öyküsü anlatıyor. Yılın kitleleri ikiye bölen filmlerinden biri olmasını anlamak güç değil, zira bu filmi sevmemek, öfkeyle reddetmek de mümkün elbette ama dünyasına girebilmeyi başaran için kesinlikle bir cevher değerinde. Filmin yarısından çoğunda, tüm bedenini kaplayan beyaz bir çarşafın altında oynayan Affleck ise geçen yıl kazandığı Oscar’ın boşa gitmediğini ispatlayan bir performans sergiliyor.

Image

4. GOOD TIME
Benny ve Josh Safdie Kardeşler’in zımba gibi bir rejiyle seyircisini koltuğa mıhlayan son filmleri Good Time, ters giden bir banka soygunun ardından polisin yakaladığı zihinsel engelli kardeşini kurtarmaya çalışan genç bir sokak adamının 24 saate yayılan macerasına odaklanıyor. Safdie’lerin sahicilik duygusu üzerinden yeteneklerini kusursuz işlettikleri sinemalarında ne kadar yetkin bir atmosfer kurma becerisine sahip olduklarını da kanıtlayan film, baştan sona harika bir iş çıkaran Oneohtrix Point Never’in müzikleriyle de seyirci üzerinde benzersiz bir hâkimiyet yaratıyor ve içine hapsolunan sıkışmışlık hissini hepten körüklüyor.

Image

İllüstrasyon: Sedat Girgin

3. THE SQUARE
Force Majeure’ün ardından, parlak zekâsı ile sosyo-kültürel tespitlerini muazzam son filmiyle harmanlamaya devam eden Ruben Östlund’un, Cannes Film Festivali’nden haklı bir Altın Palmiye ödülü ile ayrılan son filmi The Square, yalnızca yılın en iyi komedi filmi olmakla kalmayıp, kibir, sosyal adalet ve nedamet kavramları üzerine de parlak cümleler kuran hakiki bir başyapıt. Şimdiden sinema tarihine geçen birkaç özel sahneyle akılları baştan alan Östlund, komedinin yalnızca diyaloglar ve durumlar üzerinden değil, güçlü görsel fikirlerle de desteklenebileceğini, sinema müzelerine layık bir filmle kanıtlıyor.

Image

İllüstrasyon: Berkay Dağlar

2. YOU WERE NEVER REALLY HERE
Cannes’da dünya prömiyerini yaptıktan ve En İyi Senaryo ve Erkek Oyuncu ödülleri kazandıktan sonra, dünyanın pek çok ülkesinde gösterim tarihi 2018’e atılan bu Lynne Ramsay başyapıtı, izleyicisini savaştan döndükten sonra bir daha kendini toparlayamamış, çocukluk travmaları tüm benliğini sarmış bir çeşit özel dedektifin serbest bilinç akışı ile son görevinin çatışmasına dahil ediyor. Günümüzde lineer akan öyküsü, kahramanının geçmişinden gelen karanlık manzaralar ve sayıklamalarla yerli yerine oturan filmde Ramsay, başkarakteri hakkında uzun bir biyografi anlatmak yerine, izleyicisinin hayal gücüne güveniyor ve muazzam bir kurgu harikasını karşımıza getiriyor.

Image

İllüstrasyon: Sadi Güran

1. CALL ME BY YOUR NAME
Astım komasına girmiş birine yapılan nefes açıcı iğne ferahlatıcılığında bir sinemasal tecrübe yaşatan Call Me By Your Name’in, bu yılki en iyiler listelerinin zirve demirbaşı olması boşuna değil. Benzersiz bir ilk aşk öyküsünü, insanın tenine işleyen bir sahicilikle sarmalanmış, hayal kırıklığıyla bezenmiş, kalp çarpıntılarıyla süslenmiş bir büyüme yolculuğunun merkezine yerleştiren bu zarif başyapıt, yalnızca bir kamera ve ses bandıyla nasıl bir mucize yaratılabileceğini ve sinemayı neden sevdiğimizi hatırlatmak için yapılmış gibi. Andre Aciman’ın olağanüstü romanından James Ivory’nin gerçekleştirdiği sadık adaptasyon, Luca Guadagnino’nun cinsel tansiyon yaratma sihriyle birleşip, harika müziklerle bezenip, Timothee Chalamet, Armie Hammer, Michael Stuhlbarg ve Amira Casar gibi marifetli oyuncularla buluşunca, ortaya tartışmasız şekilde yılın en iyi filminin çıktığı gerçeğine, Bant Mag. ekibi olarak biz de kefiliz.

Video: Irmak Altıner

  1. Tarık Töre’nin güneş sistemine hoş geldiniz: Whellkom

    Tarık Töre’nin ilk solo sergisi Whellkom geride bıraktığımız sene sonunun en etkilendiğimiz sergilerinden biriydi. Sergiyi gezip görüp biraz da tuvaller arasında kaybolduktan sonra aklımızda kalanları konuşmak için Töre ile sohbete oturduk.

  2. Anların arasını yakalamak: Brian ‘B+’ Cross

    İrlandalı fotoğrafçı, yapımcı ve DJ Brian “B+” Cross, bugüne kadar siyahi sanat akımı, dub, Etiyopya cazı ve Brezilya sambasına dair özel birçok an belgelemiş olmanın yanı sıra DJ Shadow'un 1996 yılına can vermiş ilk albümü "Endtroducing"in kapak fotoğrafının da sorumlusu.

  3. 2017: En iyi 50 albüm

    Her sene dergi ekibinin birbirini yiyip kendi arasında küçük alevlenmelerin çıkmasına sebep veren Yılın En İyi 50 Albümü listemizi hazırlarken işleri biraz daha karıştıralım dedik ve değerlendirme ekibini çevremizden çeşitli müzisyen, yazar, DJ ve organizatörlerle genişlettik. Ortaya çıkan kabarık albüm havuzunu 50’lik bir listeye sığdırmak her ne kadar zorlasa da yıl boyunca ne denli nitelikli ve fazlasıyla özgün albüm çıktığı gerçeği bir kez daha yüzümüze çarptı. İşte Bant Mag.’ın 2017 yılından seçtiği en iyi 50 albüm burada!

  4. 2017: Yerli sahnede yılın en iyi 30 albümü

    Her geçen gün daha fazla ayakları yere basan albümün yayınlandığı yerli müzik sahnesi 2017’de de fazlasıyla hareketliydi. Köklü grupların ihtişamlı albümlerinden fazlasıyla tatmin edici ilk albümlere, işte 2017’de yerli sahnede üretilmiş uzunçalarlardan Bant Mag. ekibinin ve kalabalık jürimizin radarında en belirgin şekilde yerini alan 30 albüm!

  5. 2017: Müzik klipleri, yeniden basım ve derleme albümler

    2017’den göz alıcı klipler ve yeniden basılmış kimisi gizli kimisi çoktan âşık olunmuş albümler...

  6. Gökçen Kaynatan neden bir efsane?

    Geçtiğimiz Aralık ayında Gökçen Kaynatan’ın Finders Keepers etiketiyle yayınlanan ve erken dönem elektronik kayıtlarından özel bir koleksiyonu dinleyiciyle paylaşan plağının lansmanı kapsamında Bant Mag. Havuz’da gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide, kendisinin neden bir efsane olduğunun temeline inmeye çalıştık.

  7. İstanbul punk mitolojisi: Tünay Akdeniz

    Tünay Akdeniz’in 1970-1980 arası yayınladığı şarkılarının toplandığı “The Godfather of Turkish Punk” plağı Ironhand Records tarafından geçtiğimiz Kasım ayında yayınlandı. Enstrümantal versiyonlar ile birlikte 12 parçanın yer aldığı albümde iki de sürpriz şarkı bulunuyor. Bu vesileyle Erinç Güzel, Tünay Akdeniz’le derinlemesine bir sohbete oturuyor.

  8. Aklımdakiler: kim ki o

    Yeni albüm "Zan"ın perde arkasını kim ki o'nun bir hayli uzun yolculuğunda çeşitli şekillerde yer almış müzisyenler, prodüktörler, DJ’ler ve sanatçıların gruba yönelttiği sorularla aralıyoruz.

  9. Aklımdakiler: Tuğçe Şenoğul

    Seni Görmem İmkansız ve Kahinar gruplarıyla yaptığı üretimlerin ardından kariyerinin ilk solo albümünü yayınlayan Tuğçe Şenoğul’a yakınındakiler, dostları ve hayatına bir noktada dokunmuş olan isimler merak ettiklerini sordu.

  10. Şarkı şarkı: Nilipek. – “Döngü” albümü

    Nilipek.'e gizemli sularda özgürce gezindiği, taptaze keşiflerle içtenliği bir araya getirdiği yeni albümü "Döngü"deki 12 parçayı sorduk, Merve Vural da hepsini tek tek resimledi.

  11. Aydınlıkları ve karanlıklarıyla 2017: Moon Duo

    Moon Duo’nun nefis synth partisyonlarından sorumlu Sanae Yamada’yla geride kalan yılı gözden geçirdik.

  12. 2017: En iyi 50 film

    İşte Bant Mag. ekibinin dünyada ilk kez 2017 yılı içerisinde vizyona girmiş ya da festival prömiyerini gerçekleştirmiş filmler arasından seçtiği en iyi 50 film!

  13. 2017: Yılın dizileri

    Dünyada ilk kez 2017 yılı içerisinde yayın hayatına başlamış olan yeni drama ve komedi dizileri ile mini diziler arasından, Bant Mag. ekibinin seçtiği en iyilerin yer aldığı 10’luk listeler!

  14. 2017: Ağlamaklı liste, yerli filmler, kuir filmler ve belgeseller

    2017’nin ilgiye değer diğer filmleri, yılın en iyi yerli filmleri, belgeselleri, kuir filmlerinin yer aldığı diğer listeler burada!

  15. A Yüzü B Yüzü: Jim Carrey

    Her sayı tartışmalı bir isme, filme ya da olaya iki farklı bakış açısından yaklaşan iki ayrı yazının sıralanacağı A Yüzü B Yüzü köşesinin ilk konuğu Jim Carrey. Geçtiğimiz aylarda Jim & Andy - The Great Beyond ile adından söz ettiren komedyen hakkında Melikşah Altuntaş açık, güneşli, Binnaz Saktanber ise sağanak yağışlı bir köşeden bildiriyor.

  16. 2017: Dikkat çeken kitaplar

    Severek takip ettiğimiz beş yayınevine 2017 içinde hem kendi yayınladıkları hem de diğer yayınevlerinden çıkan ve dikkat çekmek istedikleri kitapları sorduk.

  17. İnsanı duvara çarptıran bir belgesel: Lüfer

    Kimisine göre boğazın prensi, kimisine göre yırtıcı piranası olan lüfer balıklarının soyunun tükenmesi, yüzyıllardır lüfer etrafında örülen aşkın, muhabbetin ve afiyetin de sonuna işaret ediyor.

  18. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler