İkinci Ah! Kosmos albümü Beautiful Swamp 5 Ekim’de aramıza katıldı. Geçtiğimiz haftalarda Salon İKSV’de katılanların hala kulağında yankılanan bir konserle yeni albümünü tanıtan Ah! Kosmos, Beautiful Swamp’a zengin bir ruh bataklığının derinliklerindeki titreşimlerden üretildiği ilk dinleyişten belli olan, birbirinden lezzetli parçaları sığdırmış. Ah! Kosmos yaşamının ve müziğinin yörüngesinde dolanan isimlerin hem yeni albüme hem de kişisel ve üretim deneyimlerine dair sorularını cevaplıyor.


Müzik üretimini Ah! Kosmos adı altında sürdüren Başak Günak, memleketin elektronik müzik alanında dünyaya açılan medar-ı iftiharlarından… Ses tasarımcısı, prodüktör ve elektronik müzik bestecisi Günak, İstanbul-Berlin arasında mekik dokuyarak geçirdiği hayatına dünyanın, hatta evrenin uzak köşelerinden durakları ekleyerek; bol etkileşimli, ilham almaktan ve vermekten çekinmeyen, ama en çok da kendi özünden kaynayan ses pınarını ince ince işleyerek akıtan bir müzik üretiyor. Yeni albüm Beautiful Swamp (Güzel Bataklık) da isminin hakkını vererek, üretmenin ve sesin nüanslarından iyi anlayan bir ruhun katmanları arasına daldığınız, giderek sizi içine çeken yoğun ve zengin bir müzik bataklığı sunuyor.

Ah! Kosmos’un yaşam yörüngesinin kıdemli misafirleri Günak’a Ah’ının altında yatanları, albüme ismini veren bataklıktan çıkan defineleri, kendine has bir müzik lisanı geliştirmeyi, müzikle uğraşmak isteyen genç kadınlara tavsiyeleri ve fazlasını sordular, karşılığında da samimi ve bir o kadar da sofistike cevaplar aldılar.

CANAN
Ah! Kosmos’un “Ah”ına hangi anlamları sığdırdığını sormak isterim?

İç sesi, ferahlamayı, elden bir şeyin gelmediği anları, o anlarda kalbi tekrar dolduran umudu, heyecanı, nefesi, sığmamayı, belki sıkışıklığı çözen bir Ah’ı ve Didem Madak’ın kazanlar dolusu kaynattığı çorbalarını…

Image

Gizem Aksu
Yazın Berlin’de harika bir konuşmaya katılmıştım. Brenda Dixon-Gottschild’in çizdiği “chance, change ve challenge” çerçevesinde üç koreograf, sanatsal deneyimlerini paylaşmıştı. Ben de Ah! Kosmos’a sormak istiyorum; bugün derin dinleme yapsan; Şansın ne? Çatışman ne? Dönüşümün nereden nereye? 

Şansım yanımdaki güzel ruhlar, ailem-dostlarım. Çatışmam kendimle, ama kırmadan, anlamaya çalışarak yapmayı deniyorum. Umudum ise dönüşümü anlayışla birlikte yakalar mıyım diye… İçten dışa, dıştan içe, belki nehre…

Image

Angel Deradoorian
Dünyada istediğin herhangi bir kültürün geleneksel müziğini öğrenebilseydin, hangisini öğrenmeyi seçerdin?

İki tane seçebilir miyim? Alevi – Bektaşi türkülerini ve geleneksel Kenya müziğini.

Tuğçe Şenoğul
Hayalindeki iş birliğini merak ediyorum. Kiminle nerede ve hangi zamanda olurdu?

Bugünlerde en çok bir film için iş birliği yapmak isterdim. Daha zamanı kırabileceğim bir hayalde ise 1970’lerde Gordon Matta-Clark’la ya da Christa Päffgen (Nico) ile beraber bir iş üretmenin peşine düşerdim.

Selen Ansen
Albümüne ismini veren bataklıkta neler buldun, oradan neler getirdin?  

En çok zeminimi bulma çalışmaları yaptım, derinlere indim ve indikçe topraklandım. Sonrasında da biraz olsun aydınlıkla geldim. Karmaşıklığın çözümlenebileceğini ve şifanın elbet zamanla geleceğini umarım bu sefer içselleştirmişimdir. Seninle, albüme başladığım gün yaptığımız ses kaydında dediğin gibi bir his: “my plan was to sink I find myself diving / planım batmaktı, kendimi dalarken buldum”.

Image

Emre Malikler
Batınca mı güzelleşti bataklık, çıkınca mı? Bu albüme başladığın ve bitirdiğin zaman aralığında; bu soruya vereceğin cevabın değiştiği oldu mu ? 

En güzelleştiği an, kendime içimde kaybolmaya, yavaşça içeri çekilmeye izin verdikçe oldu.

Sürecimse tahmin ettiğin gibi sürekli bir değişim halindeydi. Başladığım günlerde bir mutluluk hissi vardı. Fakat sürecin ortalarında çok yorulduğum ve sıkıntıya düştüğüm anlar oldu. Albümün yapımı tahminimden çok uzun sürdü. Fakat albümün yapısındaki bazı düğümler çözüldükçe gelen ferahlıkları ve albümün bittiği anın büyüsünü unutamıyorum.

Image

Kalben
Seni müzik üretme konusunda en çok motive eden his/mekân/insan nedir/kimdir?

Yoğun ve derin bir duygu yaşadığım anlarda onu sesle buluşturmak kalbime çok şifalı geliyor. O anlarda evde ve yalnız olmak ya da bir yerde kapanabiliyor olmak…

Yıllarca, yaşamları boyunca üretmiş sanatçıların hikâyelerini dinlemek, o insanların geçtiği süreçleri duymak ve deneyim paylaşımları beni üretmeye dair çok motive ediyor. Sanki tekrar çekirdekteki, merkezdeki ateşi hatırlıyorum.  

Aylin Güngör – Hakan Dedeoğlu
Bu albüm özelinde sana en çok ilham veren şeyler nelerdi? Ve albümü kaydederken sene neler eşlik etti? (Kitap, müzik, mekan, düşünceler gibi…) 

Yazarlardan Ariana Reines, Jack Kerouac, Ursula Le Guin, Pınar Selek, Chris Kraus, Clarice Lispector eşlik etti. Görsel sanatlarda Lara Favaretto… His olarak ise her zaman diyemesem de çoğunlukla “yalnızlık” eşlik etti. Dinleme listem çok karışıktı, en çok dönüp dinlediğim deyişler, nefesler ve Paul Goodwin oldu.

kim ki o
Müzik projesi/prodüktörlüğü yapmak isteyen gençlere nasıl bir tavsiyen olur? Özellikle genç kadınlara farklı şeyler söyler miydin? Ya da, kariyerine başlarken, neyi bilseydin her şey daha kolay olurdu?

Hep üretmeye, öğrenmeye devam etmenin, işleri insanlarla paylaşıp geri dönüşler almanın ve çevredeki üretim yapan insanlarla bilgi alışverişlerinde bulunmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Sıkıştığınızda size iç dünyanızı hatırlatacak bir simgenin, bir ritüelinizin ya da sizle beraber hayal kuran birinin olması da çok kıymetli ve can kurtarıcı oluyor diye hissediyorum.

Kadınlara müzik piyasasında ve konser mekânlarında karşılaşabilecekleri “biraderlik” adı altında tanımlayabileceğimiz, sadece erkekler arasında geçerli olan ve kadınları dışarıda bırakan ilişki biçimi karşısında dirençli olmalarını ve yılmamalarını söylemek isterim.

Serra Ciliv
Üç yıl önce Burgaz’daki Başak’a bir mesaj atabilecek olsan, ona bir dağın yamacından düşülemeyeceğini ve bataklığın güzel olabildiğini anlayacağı yere yolu nasıl tarif ederdin? Bulursa kestirmesini alsın mı o yolun?

Bence Başak’a üç yıl sonradan mesaj bile gelse -ki eminim o mesajlar çok ulaştı- yine de rahatlayamaz ve o yamaçta o halde kalmaya devam ederdi. Mümkünse yanına gider sarılırdım sadece diye hissediyorum. Ve evet daha fazla canını sıkmasın, alabiliyorsa/varsa kestirmesi alsın.

Özgür Yılmaz
Müziğinde kendine has bir lisan var. Kullandığın elementler belli ki bir elekten geçmişler. Yeni şeyler denerken bu lisanı korumak için kendine sınırlar belirliyor musun? Yoksa kendini tamamen serbest bıraktığın halde ne çıkarsa çıksın bu lisan dahilinde mi gerçekleşiyor, nasıl oluyor? Mesela Beautiful Swamp’da nasıl oldu?

Deneme ve üretim kısmında özellikle hiçbir sınır belirlemiyorum. Tamamen içimden ne geliyorsa oraya doğru gidiyorum, kendimi o alanda rahat bırakmaya özen gösteriyorum. Fakat Beautiful Swamp’ın yapım sürecinde bu serbestliğin zorlayıcı tarafını da çok deneyimledim. Özellikle uzun bir dönemde ürettiğim, birbirinden farklılık gösteren şarkıları aynı albümde buluşturmak benim için şarkılar arası bir yol bulmayı gerektiriyor.

Şarkılar arasındaki mesafeler uzaklaştıkça, onların nasıl biraradalık ile albümde yer alacaklarını bulmak ise zorlu ve kaybolmaya müsait bir alana dönüşebiliyor. Burası hâlâ araştırdığım bir yer. Şimdilik eleğim kullandığım enstrüman ya da seslerde bir sınır belirlememek, ama şarkının benim için bir ana ya da bir duyguya sıkıca bağlanan bir hisse sahip olup olmadığına bakmak.

Elif Çağlar Muslu
Ben senin adını ilk kez duyup müziğinle ilgilenmeye başladığımda, yazdığın o güzel parçalar dışında, bir kadın prodüktör olarak, aranjmandan sound’a, parçaların her aşamasında emin tavrını ve bilgini uygulaman da dikkatimi (mutlulukla) çekmişti. Performansların yanı sıra böyle teknik konularda kadın sayısının artmasına çok ihtiyaç var bence. Sen müzik yolunu çizerken işin bu kısmına ne ara, nasıl bağlandın?

Ben üniversite yıllarında çeşitli gruplarda bas çalıyordum. Enstrümanları kayıt yapmayı nasıl öğrenebilirim, beat yazabilir miyim, kendi müziğimi nasıl yapabilirim diye sorarken bunları yapabileceğim bilgisayar programlarıyla tanıştım. Ses kayıt ve müzik prodüksiyonunu kendi kendine öğrenme çabalarım devam etti. Bir yandan canlı performansların ses teknisyenliği ve sesin diğer teknik alanları da ilgimi çekiyordu.

Birkaç yıl müzik stüdyolarında, post-prodüksiyonda, bazı konserlerde ses mühendisliği yaptım. Elimden geldiğince sesin uçsuz bucaksız alanına bir çok farklı yönden dalmaya, bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Sesin teknik kısmına dair bir miktar bilgi sahibi olunca yaratıcı alanda kalmak benim için daha kolaylaştı.

Mabel Matiz
Albümde beni en çok sarsan şarkılardan biri olan “It Rains Without You”nun hikâyesini sorsam ve sen fotoğraf kareleriyle anlatacak olsan?

Image
Image
Image
Image

(Fotoğraflar, Ali Taptık’ın “Şaşılacak Bir Şey Yok” serisinden, 2008-2013.)

Image
  1. Amandine Urruty’nin baktıkça çoğalan, garip karnaval alemi

    Çocukluğundan bu yana kara kalemle derin bir gönül bağı kuran Amandine Urruty, yatağının konforundan kopmadan, kimi zaman günde 12-13 saat çalışarak yarattığı, garip bir karnavaldan kopup gelmiş dünyaların kapısını bizim için araladı.

  2. Benim kötülerim: Sezin Akbaşoğulları

    Hem sinema - televizyon hem de tiyatro işleriyle tanıdığımız Sezin Akbaşoğulları, gönlünde yatan “kötü” kadın karakterleri Bant Mag. için sıraladı. Antik Yunan’ın en trajik kötü kadını Medea’dan evcil hayvanların kızıl saçlı kâbusu Elmyra’ya uzanan favori kötülerinden ve “kötülük” anlayışının zengin çeşitliliğinden etkilendiğimizi itiraf ettiğimiz Sezin Akbaşoğulları’ndan kötü karakterin iyisi ve kötüsü nasıl olur, onun cevabını da aldık.

  3. Aklımdakiler: Ah! Kosmos

    İkinci Ah! Kosmos albümü Beautiful Swamp 5 Ekim’de aramıza katıldı. Geçtiğimiz haftalarda Salon İKSV’de katılanların hala kulağında yankılanan bir konserle yeni albümünü tanıtan Ah! Kosmos, Beautiful Swamp’a zengin bir ruh bataklığının derinliklerindeki titreşimlerden üretildiği ilk dinleyişten belli olan, birbirinden lezzetli parçaları sığdırmış. Ah! Kosmos yaşamının ve müziğinin yörüngesinde dolanan isimlerin hem yeni albüme hem de kişisel ve üretim deneyimlerine dair sorularını cevaplıyor.

  4. Hiç bitmeyen devinim: Shabaka Hutchings

    Günümüz deneysel caz sahnesinin en üretken ve ilham verici müzisyenlerinin başında gelen Hutchings bir kez daha dümeni İstanbul’a kırmışken...

  5. Şarkı şarkı: Barlas Tan Özemek – “Yalancılar Kahvesinde” albümü

    “Şarkı yazıyorum ben. Tedavi ediyor mu bilmiyorum ama deva olduğu kesin.”

  6. Ancient to the Future*: Art Ensemble of Chicago

    1960’ların ortasından bu yana en ilham verici müzik oluşumlarından biri olmayı sürdüren Art Ensemble of Chicago’nun avangart caz sahnesinin öncülerinden oluşan efsanevi kadrosunun kolaboratif ruhu Paris’te şekillenmeye başlamıştı...

  7. Korkusuz bir dürtü: Saul Williams

    İlk filmi Slam ile Sundance’de Jüri Özeli Ödülü’ne layık görülen “şair” Saul Williams müzik kariyerinde ise kafiyeyi bir kenara bıraktı, farklı janrları keşfettiği albüm ve projelerde salt verdiği mesaja odaklandı.

  8. Yatıştırıcı, büyüleyici ve dizginsiz: Beverly Glenn-Copeland

    Susam Sokağı’nın da bestecilerinden biri olan Copeland, 20 yıllık aranın ardından, yeni orkestrası Indigo Rising’le birlikte sahnelere döndü. 74 yaşına giren sanatçı, üretimlerini büyük bir tutkuyla sürdürüyor.

  9. Mirasın izlerini takip etmek: Anoushka Shankar

    Şimdiye dek altı kez Grammy’ye aday gösterilen ve 2006’da ödül töreni tarihinde sahne alan ilk Hint müzisyen olan Anoushka Shankar, insan ve hayvan hakları için ilham verici sesini tutkuyla yükselten bir sanatçı.

  10. Perspektiflerin birikimi: Rodrigo Amarante

    Brezilyalı müzisyen ve multi enstrümantalist Rodrigo Amarante’yi tanımadığınızı düşünüyor olabilirsiniz ama müziğini duymuş olmanız hayli yüksek bir ihtimal: Kendisi, Narcos dizisinin tema müziği “Tuyo”nun yaratıcısı. Ama Amarante’nin müzikal yolculuğu, bu spesifik şarkıdan çok daha fazlasını sunuyor.

  11. “Filmler birileri onları izleyince var olurlar”: Wim Wenders

    Pina, Paris Texas, Buena Vista Social Club… Daha saymaya gerek var mı? Ulu Wim Wenders’la yaptığımız bu söyleşide, dönemin politik yapısına, gençlere ve tabii ki sinemaya dair karizmatik ve alabildiğine bilge bir yaratıcının sözleri var. Dikkatli okursanız, tüm bu sözleri filmlerindeki sahnelerden hatırlayacaksınız.

  12. Cuaron’un Deli Raporu: Roma

    Beyaz perde tecrübesini her yeni filminde bambaşka bir görsel ve işitsel şölene çeviren Alfonso Cuaron’un uzun zamandır üzerinde çalıştığı ve teknik tercihleriyle gerçek bir deli işine dönüşen son filmi Roma, içinde bulunduğumuz kesat sinema yılının belki de en nadide cevheri.

  13. Chicago Film Festivali’nden bildiriyoruz: 16 yarışma filmi

    54. Uluslararası Chicago Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünde, aralarında Türkiye’den Sibel’in de bulunduğu 16 film yarıştı. Bazılarını festivalle eşzamanlı olarak Filmekimi gösterimlerinde izleme fırsatı bulmuş olabileceğiniz bu filmlerin geriye kalanlarını da önümüzdeki aylarda ülkemizdeki farklı festivallerde ve vizyon takviminde görmemiz olası.

  14. Almanya sinemasının parlayan yıldızı: Franz Rogowski

    Hem geçtiğimiz aylarda izlediğimiz, Christian Petzold imzalı Transit hem de vizyon tarihi 22 Kasım olan In den Gängen (In the Aisles) filmlerinin başrolünde karşımıza çıkan Franz Rogowski ile, her iki filmin de gösterildiği 54. Uluslararası Chicago Film Festivali’nde sohbet ettik.

  15. “Seslendirme sanatçısı deniyor ama tam olarak öyle değil”: Arda Tümer’le seslendirme oyunculuğu üzerine

    Ülkedeki seslendirme oyunculuğu sektöründe neler olup bittiğini, Netflix yapımlarından Star Wars’a birçok karakterin Türkçe sesi olan Arda Tümer’den dinliyoruz.

  16. Patriyarkanın batırdığı gemide siz ne yapmayı “seçiyorsunuz”?: Johanna Constantine ve Future Feminism

    “Eğer gereken buysa, aynı eski mücadeleyi bin kere daha vermeye hazırım.”

  17. Ferhat Uludere anlatıyor: 1990’lar, Trakya ve bir futbol takımı

    Yazar Ferhat Uludere yeni romanında bizi bir kez daha, ülkenin büyük ölçüde sırtını döndüğü, orada tam olarak neler döndüğünü bilmediği Trakya’ya, doğup büyüdüğü Lüleburgaz’a götürüyor.

  18. “Belki de kimse bir yere gitmemiştir”: Bu Ülkeden Gitmek

    Türkiye’de son yıllarda yaşanan ve bu göç coğrafyasının önceki deneyimlerinden farklılaşan hareketliliği gidenlerin ve kalanların kişisel hikâyeleri üzerinden aktaran "Bu Ülkeden Gitmek" kitabı, Eylül ayında Metropolis Yayıncılık'tan yayımlandı. Kafamızda konuya ilişkin yepyeni düşünme alanları açan kitapla ilgili sorularımız için söz yazarlar Gözde Kazaz ve H. İlksen Mavituna'da.

  19. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler