Fiziksel olarak yakın olmasak da müziğin birleştirdiği, dönüştürdüğü ve iyileştirdiği bir yılı geride bıraktık. Küresel anlamda eşi görülmemiş bir sınav veren müzik dünyasının 2020 gündeminden satırbaşları.
Afro fütürizm
Siyah kimliğin sanat, kültür ve politik direniş yoluyla kendini ifade etme şekli olarak tanımlanabilecek bir düşünce birliği olarak 90’larda ortaya çıkan; kökleri Sun Ra’ya, Black Panther hareketine ve Octavia Butler romanlarına kadar uzanan bir estetik ve felsefe anlayışı Afro fütürizm. George Floyd’un katledilişinin ardından dünyayı etkisi altına alan Black Lives Matter hareketi ışığında, sanat dünyasının birçok kolu gibi müzikte de zamanın ruhunu tanımlayan bir anlayışa dönüştü. Moor Mother, Shabaka Hutchings, Sault, Keleketla!, Angel Bat Dawid gibilerinin bayrağını dalgalandırdığı Afro fütürizmin etkileri, 2020’lerin müzikal rotasını belirleyecek gibi görünüyor.
Bandcamp
Streaming servisleri müzik piyasasını yeniden şekillendirirken, müzisyenlerin bu platformlardan elde ettiği telif gelirleri tartışılmaya devam ediyor. Bandcamp kuruluşundan bu yana, özellikle bağımsız müzisyenler için, steril bir habitat yaratma çabasıyla benzerlerinden sıyrılıyor. 2020’nin beraberinde getirdiklerine karşın sahneyi ve üretimi devamlı kılabilmek adına elini taşın altına koydu Bandcamp. Satışlardan kendine düşen gelirden tamamen feragât ettiği Bandcamp Friday kampanyasıyla, senenin büyük bir kısmında cuma günlerini bağımsız etiketler ve müzisyenler için önemli bir gelir kapısına dönüştürdü. Bununla da yetinmeyen platform, müzisyenlere canlı performans imkânı sunduğu yeni açılımı ve 2019’da temellerini attığı plak basım hareketini yeni yılla birlikte canlandırmasıyla; müzisyenleri yalnızca istatistiklerden ibaret görmediğini kanıtlamaya devam ediyor.
Cover trendi
Ev günlerini yeni besteler, kayıtlar yapmakla geçiren müzisyenlerin yanı sıra sevdiği, ilham aldığı şarkıları yeniden yorumlayan yüzlerce müzisyen, 2020’de bir cover trendinin ortaya çıkmasına sebep oldu. Hayranlarından gelen istek şarkıları kendine has stillerle yorumlayan James Blake, iyileştirici etkileri olan 43 şarkıyı beş parçaya sığdırarak albümleştiren Deerhoof, 90’lardan favorilerini coverlayan Almanyalı sludge-metal grubu MANTAR, kendine iyi geldiği için Radiohead’in The Bends’ini baştan sona yorumlayan Rosie Carney ve yanına dostlarını da alarak 20 klasik James Bond müziğini coverlayan The Wedding Presents, akılda kalanlardan birkaçı.
Dayanışma albümleri
2020’nin karşımıza çıkardığı her kriz, her olumsuzluk için dünyanın dört bir yanından müzisyenleri, prodüktörleri ve DJ’leri bir araya getiren, dayanışma amaçlı toplama albümler yayımlandı. COVID-19’dan olumsuz etkilenen sektör çalışanlarına maddi destek toplayan albümler, Beyrut’taki patlamanın ardından bölgedekilerle dayanışma içindeki derlemeler, gelirleri cinsel taciz mağdurlarına ve ırkçılıkla mücadele eden kurumlara bağışlanan albümler ve dahası; fiziksel mesafeleri ortadan kaldıran birliktelik hissi yaşatan işitsel buluşmalara dönüştü.
Eskiye dönük uyanışlar
Black Lives Matter hareketinin körüklediği dünya genelindeki farkındalık, müzik dünyasında da kabuk bağlamış bazı yaklaşımların sorgulanmasına ve yeniden yapılandırılmasına sebebiyet verdi. Birçok müzisyen/grup ırkçılık, temellük sorunlarıyla bağdaşan albüm ve şarkı isimlerinde güncellemeye giderken, sahne isimleri ve kullandıkları mahlasları değiştiren müzisyenlerle de karşılaştık. Örneğin DJ Black Madonna, ismini Blessed Madonna olarak yeniledi. Amerikalı popüler grup Lady Antebellum da sömürgecilik çağrışımları yapan ismini sadeleştirdi ve A Lady adıyla devam edeceğini duyurdu. Björk, They Might Be Giants ve Samaris gibi isimleri kataloğunda bulunduran Londra merkezli plak şirketi One Little Indian da kuruluşundan 35 yıl sonra ismini One Little Independent Records olarak değiştirme kararı aldı. Etiketin kuruculardan Derek Birkett, bunun ırkçılığa hizmet eden bir hata olduğunu ve çok uzun zaman önce bu kararı almaları gerektiğini dile getirdi.
Fiona Apple
8 yılın ardından Fetch The Bolt Cutters albümünü yayımlayan Fiona Apple, 2020’nin en çok konuşulan müzisyenlerinin başında geliyor. Apple’ın geride kalan 5 yılda, Los Angeles Venice Beach’teki evinde, büyük oranda GarageBand kullanarak kaydettiği parçaları, evlerde geçen 2020’ye derin izler bıraktı. Yeni albüm şarkılarında geçmişte yaşadığı cinsel şiddet ve zorbalıklardan ilham alan Fiona Apple, Fetch The Bolt Cutters’la üç dalda Grammy’ye aday gösterildi.
Geri dönenler
Büyük kısmı pandemiden bağımsız olarak gerçekleşse de kişisel arşivlerimizle, eski hard disklerle belki de “normalde” ayıramayacağımız kadar fazla zaman geçirdiğimiz bu senenin, kimi eski dostları ve müzikal kahramanların geri döndüğü sene olması anlamlı bir tesadüf oldu. 10, 15, 20 yıl sonra yeni üretimleriyle dinleyicilerini selamlayan grup ve müzisyenler arasında A Certain Ratio, Faithless, June of 44, Desire, Edith Frost, Sparks, Mr. Bungle, Cabaret Voltaire, Arab Strap, The Chicks, Hum, Public Enemy gibileri var. Hepsinin dönüşü aynı heyecan vermediği gibi aralarında epey hayal kırıklığı yaratanlar da var. (Evet Mr. Bungle’dan bahsediyoruz.)
Helin Bölek ve İbrahim Gökçek
Nesiller boyu dillere pelesenk olmuş protest şarkılarıyla memleket müzik tarihini dönüştüren Grup Yorum üyeleri Helin Bölek ve İbrahim Gökçek, bir yıla yaklaşan ölüm oruçlarının ardından aramızdan ayrıldı. Talepleri Grup Yorum’un cezaevindeki üyelerinin tahliye edilmesi, üzerlerindeki yasak ve baskıların sona ermesiydi. Bu coğrafyanın kolektif vicdanını sonsuza dek sızlatacak Helin ve İbrahim. Eğer öyle bir şey varsa tabii. Hacı Bişkin’in 2019’da Gazete Duvar’da yayımlanan Helin Bölek röportajında geçen şu cümleleri hiç unutmayalım:
“Açlık grevine başladıktan sonra en sık söylenen şeylerden biri, ‘başka bir yolu yok mu? niye açlık grevine giriyorsunuz kendinize yazık ediyorsunuz bize sizin ölünüz değil diriniz ve sağlıklı olanınız gerekiyor’ diye. Her defasında ben de yaşadığımız şu 5 yıllık süreci taleplerimizle beraber anlattım. Konserlerimiz yasaklandığında yasakları aşmak için türlü yöntemler denedik. Var mı tarihte böyle bir pratiği olan herhangi bir müzik grubu? Örneğin yasaklama kararının karşısında avukatlarımızla itiraz başvurusunda bulunurken kararı beklediğimiz yerin önünde oturma eylemi yaptık. Yasaklandı o zaman ne yapalım yapacak başka bir şey yok bir daha sefere demedik alternatiflerini yarattık, stadyum konserleri yasağına karşın büyük meydan konserleri düzenledik. Salon, herhangi bir festival, sokaklarda dahi sesimizin yankılanmasına tahammülü olmayanlara inat gaz bombaları altında söyledik, kurdurulmayan sahnelerimiz kamyon kasaları, gecekonduların çatıları oldu. Hatta bazı dinleyicilerimiz bir daha sefere nasıl bir sürpriz düşünüyorsunuz, kesin tüm çatıları tutacaklar, artık helikopterden iple inersiniz diye takılıyorlardı… Neden olmasın?”
İşsiz müzisyenlerin dayanışma ve eylemleri
Salgının doğrudan etkisini gösterdiği müzik sektörü, küresel anlamda ciddi bir sarsılma yaşadı. Süreçte işsiz kalan müzisyenler için aylık destek fonları ve ödemeler yaratan kimi Avrupa ülkeleri olsa da Türkiye’de ve birçok farklı ülkede müzisyenlerin hayatlarını sürdürebilmeleri için gerekli koşulların sağlanması yönünde somut adımlar atılmadı. Geçinebilmek için enstrümanını satmak zorunda kalan, ruh sağlığı zarar gören hatta intihar eden müzisyenlere dair haberlerin sayısı artarak devam ediyor. Sene sonlarında Kültür ve Turizm Bakanlığı, mekânların bir süre daha açılmayacak olması sebebiyle müzisyenlere bin liralık destek (!) yapılacağını açıkladı. Müzisyenlerin bu adaletsizliğe karşı isyanını gösterme şekli, hemen her coğrafyada aynı oldu: Kalabalıklar hâlinde enstrümanlarını yere koyarak durma eylemi gerçekleştirdiler. 2020’nin müzik raporunun kapak fotoğrafı olmaya aday bir duruş.
John Frusciante
2019 sonlarında, 10 yıllık aranın ardından bir kez daha Red Hot Chili Peppers kadrosuna dönen John Frusciante, solo üretimlerine farklı bir doğrultuda devam etti. Geride kalan beş yılda Trickfinger mahlasıyla elektronik kayıtlar paylaşan Frusciante, ilk kez kendi ismini kullanarak enstrümantal elektronik bir albüm yayımladı. Maya, ismini müzisyenin hayatını kaybeden kedisinden alıyor. İlham kaynağı ise 1991-1996 arası İngiltere’de yapılmış jungle ve breakbeat hardcore üretimleri. Los Angeles’ta gittiği drum&bass partileri ve 2003’te Autechre’ın küratörlüğünü üstlendiği All Tomorrow’s Parties festivalinde Aaron Funk’ın Venetian Snares projesiyle tanışmasının, Maya’nın oluşumunda kritik rolü olduğunu söylüyor.
Kırmızı
“İşlerimizi sıfırdan inşa ederken yıllarımızı harcadık. Zaman, para, daha fazla zaman, daha fazla para ve sürekli yıpranma bizi buraya getirdi. Başarısız olursak, bunun nedeni BİZ yani kendimiz başarısızlığa neden olduğumuz için olmalı, herhangi bir yardım olmadan kapatılmaya zorlandığımız için değil. Bu bizim tutkumuz. Bu bizim rüyamız.”
Sene boyunca yasaklar ve sınırlamalarla boğuşan sektör çalışanları, mekânlarda belli bir saatten sonra müzik yayının yasaklanmasının ardından sosyal medyada #müziksusturulamaz hashtagiyle birleşti. Müzisyenler, DJ’ler, mekân sahipleri, organizatörler ve müzik işçileri yaşadıkları sorunları dile getirmek ve dayanışma mesajı vermek için hesaplarını kırmızı renge bürüdü.
Livestream
2020’de en çok karşımıza çıkan kelimelerden biri. Festivaller, konserler, turneler iptal olunca dijital dünyaya taşınan canlı performanslar senenin tamamına yayıldı. Stüdyosunda, mutfağında, bahçesindeki performanslarını canlı yayımlayan müzisyenler, ev günlerinin daimi misafirleri arasında yer aldı. Konser salonlarının geri dönüşünün daha da gecikeceğinin idrak edilmesinin ardından dünya genelinde çeşitli mekânlardan canlı yayınlar da yapılmaya başladı. Albümleri için turne yapamayan müzisyenler, albüm çıkış kutlamalarını tek seferlik livestream performanslarla gerçekleştirdi. 2021’de de bu kelimeyi sık sık dillendirmeye devam edeceğiz gibi görünmekte.
Music Venue Trust
Birleşik Krallık’ta 2014 yılından bu yana faaliyet gösteren Music Venue Trust oluşumu, konser mekânlarının pandemiyle birlikte karşılaştığı zorlayıcı koşullarda çözüm arayışına girişen kurumların başında geliyor. MVT, pandeminin ardından kalıcı olarak kapatılma riski altında olan müzik mekânlarını desteklemek için Save Our Venues isimli ulusal bir kampanya başlattı. Dayanışma çağrısı, Arctic Monkeys’ten black midi’ye birçok gruptan farklı şekillerde destek gördü. Nihayetinde sene sonunda bu kampanyadan elde edilen yaklaşık 4 milyon pound gelirle 920 konser salonuna yardım edildiği açıklandı. Oluşum, 2021’de de mekânların elverişli koşullarda kapılarını yeniden açmasının yollarını aramaya devam edeceğini vurguluyor.
Nandi Bushell
YouTube’da paylaştığı davul cover videolarıyla adını duyuran 10 yaşındaki İngiliz müzisyen Nandi Bushell, 2020’nin tebessüm ettiren müzik hadiselerinden birine dönüştü. Evindeki müzik odasında Joy Division, System of a Down, Dua Lipa gibi isimlerin parçalarını çalan Bushell, kısa sürede müzik dünyasının dikkatini çekti. Öyle ki BLM protestolarını desteklemek amacıyla Rage Against The Machine coverlayan Bushell’e, Tom Morello’dan bir gitar hediyesi gitti. Ardından Foo Fighters coverlayan Bushell, bir anda kendini tüm dünyanın takip ettiği bir davul atışmasında Dave Grohl’la karşı karşıya buldu. Senenin sonunda “Gods and Unicorns” ismini verdiği, bestesi kendine ait ilk şarkısını yayımladı. “Müzik yaparken unicornları düşünüyorum” diyen şarkı, baştan sona pozitif enerji ve eğlenceyle dolu. Hatta vokaller yer yer Deerhoof’un sesi Satomi Matsuzaki’yi anımsatıyor.
Oturmalı konserler
2020’de canlı performanslar için ufak bir pencere açıldı. Türkiye’de de kimi festival ve konserler, yaz sonlarında açık havada ve sonbaharda kısa bir süreliğine kapalı salonlarda, sınırlı sayıda katılımlı “oturmalı” düzende gerçekleşti. Evet, konserleri o kadar çok özledik ki, “oturmaya geldik”. İzleyici için de sahnedekiler için de tuhaf bir deneyime dönüşen bu denemelerin ardından salgının etkisinin artarak devam etmesi, bir kez daha canlı müzik titreşimlerinin kesilmesine neden oldu.
Post-punk’ın sıkı dönüşü
Sanat dünyasında geçmiş akımların yeni anlam ve yorumlamalarla geri dönüşüne sıklıkla rastlıyoruz. Müzik dünyasında da son yıllarda bu anlamda heyecan verici bir hareketlilik var. Kökleri 1970’lerin İngiltere’sine dayanan post-punk janrı, doğuşundan yaklaşık 50 yıl sonra emin ellerde yeniden diriliyor. Olaylar tabii ki Birleşik Krallık’ta gerçekleşiyor. Hâlihazırda üretimleriyle bu türün meraklılarının radarına giren IDLES, Fontaines D.C. ve Crack Cloud gibi ekipler, 2020’de kariyerlerinin belki de ilk zirvelerini yaşadı. İlk albümleri için 2021’e randevu veren fakat sene içinde yayımladıkları teklilerle ağız sulandıran birkaç grubun ismini de anmamak olmaz: Squid, Dry Cleaning, Do Nothing, Hotel Lux ve Black Country, New Road. 2021’in ilk haftalarında kavuştuğumuz shame’in Drunk Tank Pink albümünü de bu sınıfa katmakta fayda var.
Rave
2020’yi gerçek anlamda rave kültürünün dirilişiyle anacak olmak çok garip, değil mi? Çevrimiçi mecralarda gerçekleşen rave buluşmaları (Bkz. Club Coweed) bir yana, yasakları aşmanın yollarını arayan rave sevdalılarıyla karşılaştık. Almanya’nın Hollanda sınırındaki ünlü gece kulübü Index’in “otopark rave’i” girişimi bunlardan biri. Bir otoparka dizilen 250 araba ve içinde partileyenler, ilginç görüntüleri de beraberinde getirdi tabii. Rave demişken İngiltere’ye uğramadan da olmaz. Karantina boyunca gizli sosyal medya gruplarında paylaşılan duyurularla yüzlerce illegal rave partisinin yapıldığı biliniyor. Nitekim Avrupa’nın dört bir yanından “500 kişinin buluştuğu rave’e katılan 300 kişinin testi pozitif çıktı” minvalinde haberler okuduk. Fransa’da 2021’i rave’le karşılamak isteyen 2500 kişi, yeni yıla polisler eşliğinde girdi. Maske takmayan 1200 kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı.
Skandallar
2020’nin müzik gündeminde skandallar da eksik olmadı tabii ki. Bazılarını hatırlayalım.
*Grammy CEO’su Deborah Dugan’ın, ödül törenini denetleyen The Recording Academy’nin avukatı tarafıdan taciz edildiğini ve hem adaylıklar hem oylamada usulsüzlük yapıldığını dillendirmesinin ardından kovulması akıl almazdı ve büyük tartışmaları beraberinde getirdi.
*The Recording Academy’nin ikinci vukuatı, Amerikalı ünlü komedyen Tiffany Haddish’e yaptığı skandal teklif oldu. 2021’de sanal ortamda gerçekleşecek törenden önceki gala etkinliğini sunması için Haddish’e ücretsiz bir teklif yapıldı. Hatta bu yayın için saç, makyaj ve kostüm harcamalarının da temin edilmeyeceği belirtilmişti. Variety’de konuya ilişkin bir röportajın yayımlanmasının ardından akademi, aynı teklifi Siyah ve kadın olmayan birine yapmaya cesaret edemeyeceği yönünde eleştiri yağmuruna tutuldu.
*Amerikalı plak şirketi Burger Records, çalışan ekibi ve etikete bağlı sanatçı ya da grupların yaklaşık olarak yarısının adının karıştığı, mide bulandırıcı cinsel taciz ve istismar suçlamalarının gündeme gelmesinden bir hafta bile geçmeden kapandığını açıkladı.
*Cinsel tacizle gündeme gelen bir diğer isim de Detroit tekno sahnesinin gediklilerinden Derrick May oldu. 2000’lerin başlarında May’den fiziksel ve sözlü taciz gördüğünü açıklayan dört kadının suçlamalarının ardından ünlü DJ, “beyazların egemen olduğu bir sektörde Siyah bir sanatçı olarak var olmaya çalıştığını” hatırlattığı bir açıklama yaparak iddiaları yalanlamaya çalıştı.
*Medikal maske takmaya karşı olduklarını defalarca dillendiren, kimi protestolara katılıp fotoğraflarını paylaşan Noel Gallagher ve Right Said Fred’i de anmadan geçmeyelim.
Tarihî Grammy değişiklikleri
2020’nin dönüştürücü rüzgârı Grammy ödüllerini de etkisine aldı. Black Lives Matter protestolarının akabinde “Müzik sektöründe sıklıkla Siyahların üretimleri için kullanılan “urban music” tabirini lügatından çıkaran Akademi, bu dalı “Progressive R&B” (Yenilikçi R&B) olarak güncellemişti. The Recording Academy, 1991’den bu yana verilen “World Music” (Dünya müziği) dalında isim değişikliği yaparak 30 yıllık yanlışından döndü. “World Music” tanımı kültürel sömürgecilik çağrışımlarını beraberinde getiriyor. Batılı müzik endüstrisi tarafından bu başlığın altına sıkıştırılmaya çalışılan müzisyenlerin hemen hemen hepsi bu kullanımdan rahatsız. “Gerçek anlamda küresel bir zihniyet benimsemeye devam ederken, dünyanın dört bir yanına yayılan müziği kutlamak için daha uygun bir kategorizasyon yansıtmak adına dilimizi güncelledik.” diyen akademi, ödülün isminin “Global Music” (Küresel müzik) olarak değiştirildiğini açıkladı.
Ulaşılabilirlik
Müziğin dinleyicisine ne var ne yok, her şeyini verdiği bir senede dinleyicinin bunun karşılığında müziğe ne verdiği tartışılması gereken bir konu olmaya devam ediyor. Bugüne kadar sosyal medya kanallarını ve çevrimiçi platformları “ulaşılabilirliklerini” artırmak ve seslerini duyurmak için kullanan müzisyenler kendilerini ve kendilerine bağlı ekipleri geçindirebilmeleri için çok daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Endüstrinin müzisyenlerin çıkarlarını gözeten adımlar izlemediği bu süreçte daha da belirginleşirken, kurumsal, bireysel ya da kolektif her türlü dayanışma hayati önem taşıyor. Ulaşılabilirlik bazen artıyor gibi görünse de bundan kim, ne çıkar sağlıyor? Bu soru her adımda çözümlenebilirse belki adalet sağlanabilir.
Video oyunu konserleri
Dijital ortamda gerçekleşen konserler, hatta video oyun konserleri 2020’de icat edilmiş şeyler değil tabii ki. Son yıllarda başta Fortnite olmak üzere birçok popüler oyun, fantastik evrenlerinin kapılarını müzisyenlere ve DJ’lere açtı. 2020’de de bunun birçok örneğiyle karşılaştık. Hızını alamayıp bu yeni sahneler için “canlı müziğin geleceği” yorumunu yapanlar da oldu ama kısa süre içinde yanıldıklarını fark edeceklerini umuyoruz. Fortnite, 2020 boyunca birçok konsere ev sahipliği yaptı; nisan ayındaki Travis Scott konseri aynı anda 12,3 milyondan fazla oyuncunun katılmasıyla rekor kırmıştı. Ama 2020’den bu anlamda en akılda kalıcı “girişimlerden” birine Minecraft yapımcıları imza attı. Oyunun 25 Nisan’da Pussy Riot, IDLES, HEALTH, Grandson gibi isimlerin sahne alacağı Block By Blockwest isimli bir festival gerçekleştireceği haberi öyle büyük bir heyecan yarattı ki, yoğun ilgiden dolayı serverlar festivalin gerçekleşmesine izin vermedi. Festival 16 Mayıs’ta yeniden düzenlendiğinde, yayın yalnızca Minecraft’ta değil; YouTube ve Twitch’ten de takip edilebiliyordu.
Wixapolonia ve Polonya’nın kürtaj yasağı karşıtı rave’i
“LGBTİ+’sız bölge” ilanlarının ardından ağustos ayında Polonya sokakları, LGBTİ+’ların hak arayışının mekânıydı. Ekim ayında ise Katolik ağırlıklı bir nüfusa sahip Polonya’da kürtajı bütünüyle yasaklayan anayasa mahkemesi kararı, bardağı taşıran son damla oldu. Halk günlerce sokakta protesto eylemleri düzenledi. Ülkedeki hukuk ve insanlık dışı politikalara karşı aktivistler, müzisyenler, performans sanatçıları ve organizatörler, senelerdir güvenli alanlar yaratmak için dayanışma içinde çalışıyor. Nitekim kürtajı yasaklayan karara karşı protestolara yakın gözlüğümüzü takarak baktığımızda da protesto kültürünün organizasyonunda müziğin büyük bir tesiri olduğunu görüyoruz. Sert zamanları sert bir müzikle göğüslemeyi seçen Polonya’da protestolara, Wixapolonia isimli kadın+’lardan oluşan DJ kolektifinin dümende olduğu, 100 bini aşkın kişilik sokak rave’i damgasını vurdu. Protestoları örgütleyen ve cinsiyet temelli ayrımcılıklara karşı var olma mücadelesini sonuna kadar veren grupların şu sloganı oldukça net: “Birlikte dans, birlikte mücadele”.
Yitirdiklerimiz
Salgın sebebiyle çok sayıda müzisyenin hayata veda ettiği bir yıl oldu 2020. Uluslararası müzik sahnesinde Manu Dibango, John Prine, Lee Konitz, Ellis Marsalis, Hal Willner gibileri COVID-19 sebebiyle aramızdan ayrıldı. Afrobeat efsanesi Tony Allen, film müziği denince akla gelen ilk isim olan maestro Ennio Morricone, Kraftwerk kurucularından Florian Schneider, Rush’ın ikonik davulcusu Neil Peart, müzisyen ve aktivist Genesis P-Orridge, D.A.F. solisti Gabi Delgado, Gang of Four gitaristi Andy Gill, ikonik DJ ve besteci Jose Padilla, Mazzy Star’ın kurucularından David Roback, İngiltere’nin deneysel müzik sahnesinin kilit figürlerinden Tom Relleen, ambient müziğin öncü isimlerinden Harold Budd, evine yapılan baskında hayatını kaybeden 20 yaşındaki rapçi Pop Smoke ve rock’n’roll’u rock’n’roll yapan müzisyenlerden Little Richard, bu sene vedalaştığımız müzisyenlerden birkaçı. Türkiye müzik sahnesinden kayıplarımız Timur Selçuk, Erkut Taçkın ve Hedonistic Noise solisti Orçun Özdemir’i de bir kez daha analım.
Zihnimizde deli sorular
Kendini müzikal üretimler üzerine inşa etmiş bir endüstrinin her bir köşesinin müzisyenleri diyaloga dâhil ederek çözüm üretmesi gerekirken bu anlamda büyük ölçüde sınıfta kalınmadı mı? “Sizin işiniz müzik, bizimkisi business” gibi yaklaşımlarla nasıl bir gelecek öngörülebilir? Her şeyin ışık hızıyla değişime uğradığı böylesi bir dönem tüm sistemleri gözden geçirmeyi gerekli kılmadı mı? Tüm konser ve turnelerin iptal olduğu neredeyse koca bir yılın ardından var olan sanatçıların erken rezervasyonları yeni sanatçılara yeterince alan bırakabilecek mi?