Hormona Erişim Kampanyası desteğinizi bekliyor

Bir grup trans aktivist; düzenli kullanım süreçteki translar için büyük önem teşkil ediyorken, son dönemde birçok transın hayatında kaygı unsuru hâline gelmiş hormona erişim konusunu gündemleştirmek için örgütlenip bir kampanya başlattı. 

Hormona erişimin temel bir insan hakkı olduğu gerçeğini anımsatarak sözü kampanya ekibine bırakıyor; hem konuya dair açıklamalarını hem de Avukat Eren Keskin ve Psikolog Beyza Bilal’den aldıkları uzman görüşlerini aktarıyoruz.

Mücadelelerine destek olmak için Hormona Erişim Kampanyası’nın Twitter ve Instagram hesaplarını takip edebilir; #hormonaerisimhaktir ve #sagligaerisimhaktir etiketleriyle paylaşım yapabilirsiniz.

Hormona Erişim Kampanyası’nın açıklaması:

İnsanların sağlık hizmetlerine erişiminde toplumsal cinsiyet, gelir vb. eşitsizliklerden kaynaklanan büyük bir uçurum söz konusu. Buna transfobik tutum ve süreçleri de eklediğimizde, translar açısından bu uçurum daha da büyüyor. Bizler en temel insan haklarından yararlanamıyor oluşumuzun hayatlarımız üzerindeki sonuçlarını görünür kılmak istiyoruz. Buradan hareketle Hormona Erişim Kampanyası çatısı altında toplandık.

Hormona erişimde karşılaştığımız zorluklar sağlık alanında maruz kaldığımız hak ihlallerinden yalnızca biri. Bir taraftan zamlar bir taraftan hormonların uzun süredir ne eczanelerde ne de ecza depolarında bulunamıyor oluşu ve akıbetinin belirsizliği, hormon terapisini sürdüren ya da başlamak isteyen translar için kaygı verici bir duruma işaret ediyor. İstanbul Eczacı Odası Başkanı Şeker Pınar Özcan’a göre, nisan ayında hormon ilaçlarının da olduğu 508 ilaca yüzde 1 ile yüzde 200 arasında değişen oranlarda yapılan zam da bu ilaçların temin edilmesinde yalnızca geçici bir rahatlama sağlayacak.

Hormona Erişim Kampanyası ile bu soruna karşı bir araya gelerek güçlenmeyi, dayanışmayı büyütmeyi ve sağlık politikalarının ayrımcılık üreten yapısının hayatlarımızı nasıl etkilediğini duyurmayı amaçlıyoruz. Durumun psikolojik ve hukuki boyutunu aktarmamızda bizle görüşlerini paylaşan Avukat Eren Keskin ve Psikolog Beyza Bilal’e teşekkür ederiz.

Hormona erişim haktır!

Avukat Eren Keskin’in metni: “Hormona Erişim ve İnsan Hakları”

Yaşadığımız coğrafyada erkek egemen, feodal, homofobik, transfobik bakış açısı çok yaygın. LGBTİ+ bireyler yaşamın her alanında cinsiyet kimliklerini savunmak ve yaşamak adına büyük mücadele veriyorlar. En görünür olmaları açısından en büyük sorunları da trans bireyler yaşamakta. Özellikle cinsiyet uyum süreçlerinde son derece elzem olan hormona ulaşmakta büyük zorluk çekiyorlar. İhtiyaç duyulan ürünler çok pahalı olduğu gibi çoğu zamanda ulaşmakta çok zorluk çekiyorlar. Oysa hormon ihtiyacı trans bireyler için hayati önemde. Bu nedenle bu konuda yapılacak dayanışma çalışmalarına ve desteğe çok ihtiyaç var. İktidarların bize “normal” diye sunduğu bakış açısını kabul etmiyorsak dayanışmaya katkı sunmalıyız.

Psikolog Beyza Bilal’ın metni: “Hormona Erişim ve Ruh Sağlığı”

Temel özgürlüklerin ve haklara erişimin, hak ihlallerinin ve hakların kısıtlanmasının bireylerin ruh sağlığıyla doğrudan ve dolaylı şekilde etkileşimde olduğunu söyleyebiliyoruz. Temel özgürlüklere, hak ve ihtiyaçlara erişim, bireylerin esenlik hâlini desteklerken, hak ihlalleri ve kısıtlamaları ise bireylerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bu karşılıklı ilişkiyi hormona erişim konusunda da yeniden hatırlıyor olacağız.

Hormon erişimin yanında aslında genel itibariyle cinsiyet uyum sürecinin öz-belirme, otonomi, kişinin kendi cinsiyetini tanımlaması, kendilik deneyimi, özsaygı, kişilerarası ilişkiler, sosyal destek, beden memnuniyeti, cinsellik vb. alanlarda ruhsal açıdan dinamik bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Hormon bakımından yararlanma ile ilgili yapılan çalışmalar, hormon kullanımına başlamakla birlikte 6 ay ve/veya 12 ayda depresyon, kaygı ve bedenselleştirmede anlamlı şekilde düşüş olduğunu ortaya koymuştur. Erişilen verinin kısıtlarına rağmen hormon bakımının yaşam kalitesinde iyileşme ile ilişkili olduğu da belirtilmektedir ve oldukça önemli bir nokta olarak hiçbir çalışma hormon kullanımının ruh sağlığına zarar verdiğine dair bir bulgu ortaya koymamıştır. Başka bir çalışma ise hormon erişimin ile sosyal destek ve sağlık temelinde yaşam kalitesinin arttığını, depresyon, kaygı, stres ve öfke duygusunda azalma görüldüğünü ortaya koymuştur. Bu noktada temel sağlık hakkına ve hormona erişimin ruh sağlığı açısından doğrudan etkileri olduğunu da belirtebiliriz. Hormona erişim ile ilgili kısıtlanmada özellikle dünyanın yakın zamanda yaşamış olduğu pandemi deneyiminin göstergelerine bakmak ve elbette çeşitli faktörleri de göz önünde bulundurarak bu deneyimi görmek anlamlı olabilir. COVID-19 barınma, güvenli- barınma, sosyalleşme ve sosyal destek ağları, geçim kaynaklarına erişim ve istihdam gibi birçok yaşamsal alanımızı etkiledi; ruhsal etkilerini de bir süre daha deneyimleyecek ve gözlemleyeceğiz. COVID-19 sürecinde sağlık sistemlerinin karşılayabileceği kapasitenin üzerinde popülasyonu etkileyen pandemi deneyimi ve sağlık hizmetlerindeki acil desteğin COVID-19 enfekte olmuş kişilere yönlendirilmesi sebebiyle temel sağlık hakkı ve ihtiyacına erişimde tüm dünyada zorluklar yaşandı. Bununla birlikte Transgender Avrupa’nın 2021 yılı raporuna göre pandemi döneminde hormon kıtlığı yaşandığından ve pandemi ile artan yoksullaşma ile trans deneyimi olan kişilerin hormona erişiminde engellerin arttığından bahsedilmektedir. Bir başka araştırma ise kişilerin üçte birinin hormona erişimlerinin azaldığını ya da kısıtlı dozları uzun dönemde kullanmak üzere ölçerek ayırma yoluna gittiğini ortaya koymuştur. 76 ülkede COVID-19’un erken dönem etkilerini ekonomi, ruh sağlığı ve cinsiyet uyum kaynakları açısından soruşturan bir araştırma; trans deneyimi ve nonbinary olan kişilerin yaklaşık yarısının cinsiyet uyum kaynaklarına erişimlerinin azaldığını ve yaklaşık yüzde 40’ının ise kendi cinsiyetine göre yaşamanın olumsuz etkilendiğini belirtmişlerdir. Kaynaklara kısıtlı erişimin depresyon, kaygı ve intihar düşüncesinde artışa sebep olduğu belirtilmiştir. Eş zamanlı olarak aynı araştırma, hormona erişimdeki kısıtlılığında da artan strese sebep olduğunu ortaya koymuştur. Kişiler bu süreçteki dayanıklarını ise umut kaynaklarının olması ve duygusal destek bulabilmek olarak tanımlamışlardır. Bu noktada temel sağlık hakkına ve hormona erişimin kısıtlanmasının ruh sağlığı açısından doğrudan etkileri olduğunu da belirtebiliriz.

Yazının girişinde belirtildiği üzere Türkiye’de hormon stoklarının daralması ve kötüleşen ekonomik göstergelerle birlikte hormona gelen zamlar nedeniyle hormon erişimde zorlukların yaşanması sebebiyle birçok trans deneyime sahip kişinin hormon bakımından mahrum bırakıldığını; artan yoksulluk ve yoksunluk nedeniyle temel sağlık haklarına ve ruh sağlığı hakkına erişemediklerini ve ruhsal etkiler deneyimleme olasılıklarını söylemek mümkün diye düşünüyorum. Bu noktada trans deneyime sahip kişilerin deneyimlerini “duymak” ve “duyurmak” hormon erişimin önündeki engelleri hafifletmek açısından oldukça önemli ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Yogyakarta İlkeleri bağlamında hak tartışmasını ötesinde otonomi, kendini belirleme ve yaşamsal bütünlük açısından eşitlik anlamında gerekliliktir.

Fotoğraf: Serra Akcan (csgorselarsiv.org)