James Holden, Min Taka ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Zeynep Naz Günsal

James Holden, yeni albümüyle bir kez daha sihirbaz olduğunu kanıtlıyor. Min Taka iki insanın geçmişini ve güncelini sorgulayan taze formatta bir aşk hikâyesiyle karşımızda. Mammal Hands beşinci uzunçalarında dinleyenlerinin kulağına ağaçların hediyesini getiriyor.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.

ALBÜM: James Holden – Imagine This Is A High Dimensional Space Of All Possibilities
(Border Community Recordings)

Zeminin hafif hafif silikleştiğini hatta havada asılı kaldığınızı hissettirip, sesin sizi çağırdığı her köşeye gözünüzü kapatıp balıklama dalmak isteği uyandıracak bir albüm mü arıyorsunuz? Bir yandan dans edip bir yandan hayal kurarak bir öfori partisine mi ihtiyacınız var? Doğru yerdesiniz. James Holden’ın bir sihirbaz olduğuna şüphemiz; kendisinin ihtimaller denizi davetine de hayır diyecek hâlimiz yok.

TEKLİ: The Beths – Watching The Credits
(Carpark Records)

Yeni Zelandalı power- pop grubunun geçtiğimiz sene yayımlanan ve çok beğeni toplayan albümünden beri ilk teklisi. Grubun önceki işleri gibi dinamik ve eğlenceli bir pop şarkısı olan “Watching The Credits”, solist Elizabeth Stokes’un filmlerin yapım sürecine olan merakıyla ilgiliymiş. Çok uzun süre filmleri izlemek yerine nasıl yapıldıklarını anlatan YouTube videoları, podcastler, metinler, sahne arkası klipleri tüketerek vaktini geçiren müzisyen; artık müzik ona iş gibi hissettirdiği için sinema ile ilgili içeriklere merak salmış. 

ALBÜM: Deerhoof – Miracle-Level
(Joyful Noise Recordings) 

San Francisco menşeli bağımsız math pop dörtlüsü Satomi Matsuzaki, Greg Saunier, John Dieterich ve Ed Rodriguez‘ in resmen 19. uzunçaları. Grubun genel paletiyle uyumlu ölçüde merak uyandırcı ve özlü bir albüm. Hoş, sakin tınılardan her zamanki gibi alabildiğine noise’a bandırdıkları anlar arasında geçişli seyreden, gözü kara bir enerjide ve sevildik  tuhaflıklarında duyduğumuz ekibin bu albümü tamamı Japonca sözlerden oluşuyor.

TEKLİ: Elif Çağlar – Patience
(NUDC)

Sirenler çalınıyor; sabırlar dileniyor. Elif Çağlar, son derece gergin seyreden bir ses döngüsünün üzerinde tüm vokal marifetiyle özgürce dans ediyor; hayatın, etrafındaki insanların çekilmez taraflarına meydan okuyor; kendine ait bir alana sahip olmayı, yavaşlayabilme arzusunu seslendiriyor ve soruyor: “Sana sevgi veriyorlar mı? Gerçekten sevgiden mi yaratıldın?” Her katmanını tekrar tekrar dinleme heyecanına kapılırken, sözlerinin haklılığı karşısında kendinizi başınızla onaylamaktan alamayacağınız bir şarkı “Patience”.

TEKLİ: AŞK – SU
(Eingang Records)

Paul Benjamin Österlund, Parham A.G, Kenan Behzat Sharpe ve Yasin’den oluşan AŞK, nihayet aramızda. Denizlerden nehirlere akan, sulara ait olan sevdiğinin gülüşüyle ısınan, onun gözlerinde kaybolan birinin coşkulu aşk itirafına ses veriyor şarkı. Tüm sonik elementleriyle kurduğu bangır bangır müzikal akışı, ayıltıcı gitar solosuyla bünyeyi harekete geçiriyor; köpürmüş dalgaların ortasında harlanan bir yangın getiriyor gözün önüne. 

ALBÜM: A Certain Ratio – 1982
(Mute)

Bir gruba hayran olmak için yüzlerce farklı sebep olabilir. Ama imzası hâline gelen groove’u sebebiyle bir gruba tutulmak pek eşine rastlanır bir durum değil elbet. A Certain Ratio, 70’lerin sonunda filizlendiği Factory sahnesinde de streaming çağının dayattığı geçiciliği hiçe sayarak ürettiği bugün de kendi ritmik algısının etrafına çıktığı katlarla eklemleri esnetiyor. Trans Am’in Futureworld’ünden fırlamış gibi tınlayan “1982” veya kalabalık bir Nijeryalı kolektifin nadir bir kaydını dinliyor izlenimi yaratan “Afro Dizzy”yi aynı düzlemde buluşturmayı bu kadar zahmetsiz göstermenin sırrı da tam olarak burada, groove’da yatıyor. 

TEKLİ: Sedef Sebüktekin – Dert Olmasın Diye
(Bağımsız)

Uzun bir aradan sonra sözü ve bestesi kendisine ait olan, oldukça içten bir şarkıyla geri dönüyor Sedef Sebüktekin. Şarkılarında hüznün içinde umut ve mutluluğu ustaca harmanlayan müzisyen yine hislerini yakından inceleyip bütün çıplaklığıyla dinleyiciye sunuyor. Sebüktekin yeni teklisini kendini derin bir yalnızlıkta bulduğunda ve etrafındaki kimsenin ona gerçekten yardım edemeyeceğini anlayınca kaleme almışsa da bunda bir iyi taraf görmeyi başarmış: “Aslında derinlerde bir yerlerde çok yalnız yaratıklarız. Bununla birlikte, kendimi kedere gömmek yerine aktif olarak hayata odaklanmayı seçme gücüne sahip olduğumu da fark ettim.”

TEKLİ: Jessy Lanza – Don’t Leave Me Now
(Hyperdub Ltd)

Baharı müjdeler nitelikteki elektronik tekliler arasında, özlenen isimlerden Kanadalı müzik insanı Jessy Lanza’ya ait olan nadide bir parça da var. Tabii ki Lanza’nın külliyatına yaraşır ölçüde kaliteli ve kıpır kıpır. İki zıt moralin bir araya geldiği; cıvıltılı vokallerin ciddi baslarla el ele gittiği “Don’t Leave Me Now”’, beklenmedik retro davul makinesi vuruşlarının da devrede olduğu davetkâr bir bir house parçası.

TEKLİ: Min Taka – SPIDERMAN
(Bağımsız)

Min Taka mahlasıyla tanıdığımız Yasemin Koyuncu’nun naif bir masala adım atıyor hissi yayan tınılarla içine daldığımız, dünyası pek tatlı “SPIDERMAN”, iki insanın geçmişini ve güncelini sorgulayan taze formatta bir aşk hikâyesi. Durum tasvirlerine aşina olduğumuz Min Taka R&B ve drum&bass arasında bir yerlerde takılıp minimal sound’da atmosferik bir tekliyle geri döndü.

ALBÜM: boygenius – the record
(Interscope Records)

Julie Baker, Phoebe Bridgers ve Lucy Dacus’tan oluşan süpergrup 2018’de yayımladıkları kısaçalardan ve üçünün de solo kariyeri için oldukça yoğun geçen beş seneden sonra tekrar birleşince ortaya the record çıkıyor. Baker, Bridgers ve Dacus’un solo tarzlarıyla da el ele giden geçmiş üzüntü ve travmalarıyla baş ettikleri güçlü bir indie rock kaydı olarak tanımlanabilir. Birbirlerine olan bağlılıklarını ve uyumlarını hem armonilerinden -açılış şarkısı “Without You Without Them” en iyi örneği-  hem de bestelerinden anlamak mümkün. Sadece müzikal olarak değil her detayı düşünülmüş bir proje the record. Plak şirketinin sayfasındaki tanıtım yazısını ünlü romancı Elif Batuman kaleme alırken; albümün kliplerinden oluşan kısa filmde ise Kristen Stewart yönetmen koltuğunda.

ALBÜM: The New Pornographers – Continue as a Guest
(Merge Records) 

Geçtiğimiz hafta yeni bir uzunçalar yayımlayan bir başka süpergrup ise Kanadalı indie rockçılar The New Pornographers. Grup üyelerinden A.C Newman’ın 2019’da evine stüdyo kurup kayıt konusunda ustalaşmasıyla beraber albümün bütün yapım süreci Woodstock’taki bu evde geçmiş. 20 yılı aşkın süredir beraber üreten grubun son numarası, ilk iki şarkıyı art arda dinlediğinizde anlayabileceğiniz üzere dinleyiciye farklı modlar ve farklı tarzlar sunmaktan çekinmiyor. Geçtiğimiz iki senede yayımlanan pek çok albüm gibi kolektif olarak deneyimlediğimiz pandemi sürecinden etkilenen kayıtta şarkıdan şarkıya değişmeyen tek öğe ise albümü şüphesiz zenginleştiren sözler. 

EP: Resa Saffa Park – Madness. Let Me In!
(Propeller Recordings / Unity Records)

Dünya genelinde Netflix dizisi Ragnarok’taki oyunculuğu ile tanınıyor olsa da Norveçli müzisyen Resa Saffa Park, en çok mikrofon başında yaratıcı hissettiğini söylüyor. Yedi şarkılık son EP’si de sonik çeşitliliği ve oyuncu düzenlemeleriyle hem kendi içinde boğuştuğu onay alma gereksinimlerinden hem de müzik endüstrisinden dem vuruyor. Ekimde İstanbul’da canlı canlı dinleyeceğimizi de not düşelim.

TEKLİ: Jayda G – Blue Lights
(Ninja Tune)

Alacakaranlık bir dans pistini çağrıştıran bir ses manzarasının orta yerinden evlere buyuran Jayda G’nin bu melankolik house güzelliği, Kanadalı DJ ve prodüktörün haziranda yayımlanacak uzunçaları Guy’dan ikinci tekli. Geçen ay dinlediğimiz “Circle Back Around’a kıyasla  daha karamsar tınlayan bir evrene çağırıyor Jayda G.

TEKLİ: TEKE::TEKE – Gotoku Lemon
(Kill Rock Stars)

Hagata ismini taşıyan yeni TEKE::TEKE albümüyle buluşma tarihi 9 Haziran 2023. Dinlemeye açılan ikinci parçanın ismi, Türkçeye “Limon Aydınlanması” şeklinde çevriliyor. TEKE::TEKE bu kez sonik ilhamını Japonya’nın sokak müziklerinde bulmuş. Gitar ve flüt melodilerin sarmallar oluşturarak genişlediği parça, nefesli enstrümanların diyaloguyla yükselip coşkulu bir finale ulaşıyor.

ALBÜM: Mammal Hands – Gift from the Trees
(Gondwana Records)

Bir ev stüdyosunda kaydedilen beşinci Mammal Hands uzunçaları Gift From the Trees, kapısını çalmaya harika ismiyle ikna ediyor her şeyden önce. Stüdyonun etrafını saran Galler manzaralarının yarattığı hisler, koleksiyonun işitsel dünyasına da nüfuz etmiş elbette. Ağaçların hediyesi, dolu dolu bir kasvet ile uçsuz bucaksız bir ferahlık hattında gidip gelen melodiler arasında savrulmak belli ki. Her Mammal Hands işi gibi fazlasıyla yoğun ve derinlere doğru çeken bir büyü etkisinde.

TEKLİ: Mura Masa – Whenever I Want
(Pond Recordings)

Damon Albarn, Erika de Casier ve slowthai gibi isimlerle yaptığı düetlerle kataloğundaki janr çeşitliliğini arşa çıkaran Mura Masa, durmak bilmiyor. Sıra Jersey Club tınılarına geldi. Kulüp müziğine olan ilgisini son dönem işleriyle ispatlayan İngiliz müzisyenin son numarasını yerinizde durarak dinlemek pek mümkün değil. Bir gece kulübünde zamanı büken klibi de hemen burada.

TEKLİ: Hak Baker – Windrush Baby
(Hak Attack Records) 

Kayıtları Abbey Road stüdyolarından biri olan The Gatehouse’ta tamamlanmış olan parça, Hak Baker ve uzun soluklu ortağı Karma Kid’in stüdyo seansında kaydedilen dört şarkıdan biri. “Windrush Baby”, Hak Baker’ın kendi hayatından bir kesit anlatırken bir yandan da unutulmuş bir nesli hatırlatıyor. Henüz 17 yaşında Jamaika’dan Birleşik Krallık’a göçmek zorunda kalan annesinin, kendini kimsesiz hissettiği bir yerde verdiği mücadeleyi hikâyeleştiriyor.

TEKLİ: Annie Blackman – Bug
(Father / Daughter Records)

Brooklyn çıkışlı müzisyen yeni teklisinde tam olarak bir kalıba koyamayacağı bir ilişkiyi oldukça samimi ve intim detaylar eşliğinde anlatıyor. Blackman, yumuşak sesinin tamamladığı sade şarkıda bir ilişkiyi anlatmak için kullanabileceğiniz yeni anlatımlar, boyutlar ve perspektifler keşfediyor; kendini küvetteki böcek, kaldırımda biten ot, pantolon cebinde öfkeden sıkılan avuç gibi insan olmayan şeylerle karşılaştırarak hislerini akıllıca yollarla açıklıyor.

ALBÜM: Ichiko Aoba – Ichiko Aoba with 12 Ensemble (Live at Milton Court)
(hermine)

“Hayalperest” kelimesi farklı tanımlamalara sahip. “Fantazi dünyasında yaşayan kişi, gerçeklerden kaçan” diyor bir sözlükte. Eğer rüyalar, ruhlar için birer sığınaksa; bu sığınaklarda Ichiko Aoba’nın kasvetli ve nazik melodilerinin yankılandığına şüphe yok. Japon müzisyenin ilk Avrupa turnesi kapsamında Londra’da 12 Ensemble eşliğinde gerçekleştirdiği bu konserin kaydının da son derece dayanıklı bir sığınak olduğuna hiç şüphemiz yok.

TEKLİ: Douglas Dare – Teardrop
(Erased Tapes Records)

İngiliz besteci ve müzisyen Douglas Dare, Dünya Piyano Günü vesilesiyle Massive Attack klasiği “Teardrop” parçasının yorumladı. Piyanoya yaptığı fiziksel müdahalelerle seslerin çok daha hatları belirsiz duyulmasını sağlayan müzisyen, enstrümanı nasıl manipüle edebileceğini gösteriyor ve yakaladığı tınıların genişliği parçayı mistik bir alana dönüştürerek, şarkının önceki coverlarından farklı bir noktaya yerleştiriyor. Parçanın resmî klibindeki flu dil de bu üretim şeklini destekliyor. 

ALBÜM: London Brew – London Brew
(Concord Jazz)

Nubya Garcia, Shabaka Hutchings, Dave Okumu, Tom Skinner gibi yeni nesil caz yıldızlarını bir araya getiren London Brew projesinin aynı adlı uzunçaları. Concord Jazz etiketli koleksiyon, Miles Davis’in 1970 çıkışlı klasik albümü Bitches Brew’a bir saygı duruşu. Martin Terefe London Brew’u “Bazen rahatsız edici, bazen tanıdık ve neşeli, bazense derin bir meditasyon gibi.” sözleriyle tanımlıyor.

TEKLİ: Defa – Dişe Diş
(Warner Music Türkiye)

Paramparça olmuş kalbinin kırıkları arasında kızgınlıkla etrafına sataşan; dünyaya, insanlara inancı kalmamış birinin ağzından yazılmış şarkının sözleri. Defa, herkesin oynadığına, gördüklerinin sahte oluşuna sitem ederken, “Her şeyi bırak, yapma kapris / Nasılsa hepimiz hapisteyiz” diyor. Bu büyük öfkenin izi müzikal akışta da sürülüyor elbet. Bozuk gitarlar, şiddetli vokaller ve yüksek tansiyonlu ritimleri yoğuran parça boyunca derdini tasasını bangır bangır haykırıyor müzisyen.

ALBÜM: Voyvo – Zaman Zehir
(Shalgam Records)

Anıl Can (gitar/vokal), Mert Berkay Saraç (bas) ve Tuğrul Yanık’tan (davul) oluşan Voyvo, grunge, britpop ve art rock etkileşimlerini kendine özgü şekillerde harmanlayan bir alternatif rock grubu. Üçlünün ilk albümü Jiddu Krishnamurti, Tezer Özlü, Simone Weil gibi isimlerin kulaklarını çınlatarak zaman kavramı ve tanrı fikrini farklı açılarıyla mercek altına alıyor.