Mega skandal ve pop kültürü: Milli Vanilli

Yazı: J. Hakan Dedeoğlu

Paramount+’ta yayımlanan ve epeydir yolunu gözlediğimiz Milli Vanilli belgeseli, 90’ların en büyük müzik skandallarından birine imza atan aynı isimli grubun öyküsünü anlatıyor. Luke Korem’in yönettiği belgeselde ilk kez paylaşılmış arşiv görüntüleri ve Diane Warren’dan Timbaland’e birçok tanıdık sima var.

Künyeleyecek olsan? 

*pop kültürü *dolandırıcılık *80’ler ve 90’lar *belgesel *linç kültürü *insan doğası *müzik sektörü

Tek cümlede diziyi satacak olsan?

“Müzik tarihinin en acayip skandallarından birinin hikâyesini, iç yüzünü ve sonrasında yaşananları izlemeye hazır mısınız?” 

İyi de, nedir bu tuhaf isimli Milli Vanilli?

Formdayız anketlerini doldururken kendimi biraz pazarlamacı gibi hissediyorum çünkü bu alanda aslında sadece sevdiğim ve sizin de izlemenizi istediğim şeyler yazıyorum. Dolayısıyla elimdeki malı size satmaya çalışıyorum aslında. Bu belgeseli de Milli Vanilli’nin ne olduğunu bilmeyenler de izlesin istediğimden, popüler müzik tarihinde çok önemli bir yer teşkil eden bu grubu ve etraflarında gelişen hadiseyi özetlemem elzem. Yani bu bölüm genç okuyucular için zaruri. 

Öncelikle Milli Vanilli ismini daha önce hiç duymadıysanız, ki 80 ve 90’ları yaşamış biriyseniz bu hemen hemen imkânsız, hemen “bu ne ya” deyip geçmeyin. Onların hikâyesini izlemek için boomer olmanıza gerek yok. Popstar olma fikriyle ve insan doğasıyla ilgili evrensel ve zamanın ötesinde bir hikâye bu. 

Kısaca… 1989 yılında Almanya’dan, daha önce adları sanları duyulmamış iki Siyah genç, yani Milli Vanilli, listeleri alt üst eden bir şarkı yayımlar. Bu şarkı “Girl I’m Gonna Miss You”dur. Şarkı önce Almanya’da, ardından Avrupa’da, sonra Amerika’da derken tüm dünyada devasa bir hite dönüşür. Ayın sonunu zor getiren bu genç ikili, bir iki ay içerisinde megastar olmuştur. Ardından gelen birkaç diğer hit parça ile Milli Vanilli çılgınlığı tüm dünyayı sarar. Lakin kimsenin bilmediği karanlık bir gerçek saatli bir bomba gibi kucaklarında beklemekte, omuzlarında taşınamaz bir yük hâline gelmektedir. Zira ne şarkılar onlara aittir, ne de aslında söyleyen onlardır. Hepsi tamamen kurmaca. Bu hin planın arkasında da Alman prodüktör Frank Farian var Bu kadarı kafi. Daha fazla açık veremem. Ama izlemenizi canı gönülden rica edebilirim. 

İlk intiba

Topladığı görsel materyal ve kurgusuyla belgesel tıkır tıkır işliyor. Hikâye zaten fazlasıyla albenili olduğundan o tarafta herhangi bir sıkıntı yok. Belgeselin yönetmeni Luke Korem konuyla ilgili konuşması gereken hemen hemen herkesi bulmuş, konuşturmuş. Hadisenin öznelerinden biri olan Frank Farian hariç. Ama onun konuşmaması da belgeselin kimi yerlerdeki gergin atmosferine hizmet ediyor açıkçası. 

Milli Vanilli ikilisinden biri olan Fabrice Morvan’ın ağzından o zamanları, yaşadıklarını ve gözlemlerini dinlemek etkileyici. Ancak belgesel Morvan’ın şimdiki hayatına çok fazla değinmiyor. Çıkışta gördüğümüz kesitler de yeterli olmuyor, biraz daha şimdi neler yaptığı üzerine konuşsun istiyorsun.

Hissettirdikleri…

Çok eğlenceli başlayıp, ciddi bir trajediye doğru yelken açan yapım birçok duyguyu barındırıyor içinde. Bu yönünü sevdim. Salt bir başarı hikâyesi ya da hönküre hönküre ağlatan bir drama değil. Çok fazla “ahh” ya da “ayy” çektiriyor. 

Belgesele dair çıkmış yazılara bakarken The Irish Independent’tan bir yazarın “… başka bir dünya ve başka bir zamanın olağanüstü bir fotoğrafı” yorumunu gördüm. Bugünün gözlüğünden geçmişe bakıp, o zamanın normalini şimdinin tuhafı ya da ayıbı olarak algılamak giderek oturan bir pratik hâlini alıyor. Bunda bir beis yok. Ancak Milli Vanilli’nin yaşadığı ve yaşattığı olaylar zincirini sadece o dönemin koşullarıyla açıklamaya çalışmak ne kadar doğru? Evet, müzik sektörü kesinlikle 80’ler ya da 90’lardaki gibi değil. Endüstri küçüldü ve dönemin acımasız, doymak bilmeyen para babaları kayboldu ya da şekil değiştirdi. Ama peki ya sahtekarlık, açgözlülük, linç kültürü ve ihanet? İnsan doğasına has bu eğilimler günümüzde de var ve Milli Vanilli belgeselinin de özünü bence bunlar oluşturuyor. 

Milli Vanilli şarkıları bugün tüm dijital platformlarda var. Açıp istediğiniz yerden dinleyebilirsiniz. Hem de tüm platformlarda ikilinin fotoğrafıyla mevcut bu şarkılar. Zamanında haklı ya da haksız olarak maruz kaldıkları büyük nefret dalgasının üzerinden 40 sene geçti. Ama şimdi şarkıların ve seslerin onlara ait olmadığını bilsek de Fab Morvan ve Rob Pilatus’u suratları eşliğinde bunu hiç dert etmeden istediğimiz yer ve zamanda dinleyebiliyoruz. Skandalın bedelini en ağır şekilde bu ikili ödedi. Ama birileri onların yüzlerini kullanarak para kazanmaya devam ediyor. Dinleyicinin de -farkında olmadan da olsa- her aşamasına dâhil olduğu derin bir ikiyüzlülük vakası…

Bir The New York Times yazarı da şu tespitte bulunmuş: “Jordan Peele’nin çekeceği bir korku filmi olabilirdi bu.” Çok doğru! Bir de son olarak 2019 yılından şu Tweet’i paylaşayım: “Autotune 80’lerde var olsaydı Milli Vanilli’ye hiçbir şey olmazdı.”

Belgeseli izledikten sonra daha fazla bilgi edinmek isterseniz Fab Morvan ile yapılan 2017 tarihli bu röportaja göz atabilirsiniz: