Neden “iklim krizi” veya “küresel ısınma” değil de “iklim değişikliği”? Prof. Dr. Tuncay Neyişçi yanıtlıyor

Türkiye’nin dört bir yanında günlerdir tanıklık etmekte olduğumuz orman yangınlarının tekrar hatırlattıklarıyla aydınlanma ve anlamaya çalışma çabalarımız sürerken ilgili alanlarda çalışmalar yürüten kişi ve oluşumların kapılarını çalıp, bazı sorularımıza cevaplar arıyoruz.

Ekolog, emekli akademisyen ve Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi Yönetim Kurulu başkanı Prof. Dr. Tuncay Neyişçi’ye sorduk:

Kısa bir süre önce kızılçam ormanlarının kendilerini yangından sonra yenileyebilme yeteneği olduğunun altını çizerek ormanın iyileşme sürecini insanların da gözlemeyebileceği bir deneyim hâline getirmeye ve ormanla insan arasındaki iletişimi sevgi ve paylaşım temellerine yerleştirmeye yönelik eğitim planlarını içeren bir yazı kaleme aldınız. Yazıda bütüncül bir yaklaşım ortaya koymanın önemini vurgularken bu bağlamda “iklim krizi” ya da “küresel ısınma” yerine “iklim değişikliği” kavramını kullanmayı daha bilimsel bulduğunuzu da belirtiyorsunuz. İnsan odaklı yaklaşım ve sistemlerin problemleri bakımından neden “iklim değişikliği” kavramınının benimsenmesi gerektiğini düşündüğünüzü biraz açabilir misiniz?

Prof. Dr. Tuncay Neyişçi: “Küresel iklim değişikliği” kavramını, “küresel ısınma” ve “iklim krizi” kavramlarına tercih etmemin nedeni; tek parametreye dayanması ve yön gösterici olması nedeniyle ısınmayı akademik bir kavram olarak görmeyişimdir. Sesleri duyulmasa, duyurulmasa da tersini yani küresel soğumaya gidilmekte olduğunu ileri süren bilim insanları da var. Kriz kavramı da olumsuzluğu ifade eden bir kavramdır. Değişim ise ekolojinin temel kavramıdır. Hem ısınma hem de kriz kavramlarını içine alır. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için en temel küresel iklim değişimi etkinliği ABD’yi Paris Sözleşmesi’ni imzalamaya zorlamaktır. Sebep basit: temel nedenin dörtte birinden sorumlular.

Prof. Dr. Tuncay Neyişçi

Giriş fotoğrafı: Emre Tazegül (Associated Press)