Unutulmaz bir yaz: Paniğe Mahal Yok

Yazı: Korcan Derinsu

Kevin Wilson’ın benzersiz zihni gençlik aşkı, kimlik ve sanatın kestirilemez gücü üzerine alışılmadık bir yolculuğa çıkarıyor bu kez okuyucuyu. Domingo Yayınevi etiketi ve Selen Ak çevirisiyle Türkçede yayımlanan Paniğe Mahal Yok, peşimizi bırakmayan sırlar ve gerçeğin özgür bırakabilecekleri hakkında cesur bir büyüme hikâyesi.


Ne hakkında? Hikâye ne? 

Frankie, 16 yaşında, yazar olmak isteyen, yaşadığı kasabayla uyumsuz yalnız bir kızdır. Yaz tatili başladığında, büyükannesinin evine kiracı olarak taşınan ve en az kendisi kadar yalnız olan Zeke ile tanışır. Kısa süre içerisinde duygusal olarak yakınlaşan ikili kasabayı birlikte yarattıkları afişlerle, şifreli metinlerle donatır ve olanlar olur.  1996 yazı hem Coalfield sakinleri hem de Frankie ile Zeke için unutulmaz olacaktır.  

Zaman dilimi ve mekân 

Hikâyemizin neredeyse tamamı 1996 yılında geçse de 2016’daki yansımalarını da görüyoruz.  Mekânımız ise Tennessee eyaletinin küçük bir kasabası olan Coalfield.

Okumadan önce bilmemiz gerekenler 

*Kevin Wilson, Bir Şey Olduğu Yok ve Dünyanın Merkezine Tünel Kazmak gibi çok satan kitapların yazarı. 

*Yazarın bir başka çok satan romanı Fang Ailesi, 2015’te aynı zamanda Nicole Kidman’la başrolü paylaşan Jason Bateman’ın yönetmenliğinde filme uyarlanmış. 

*Kısa romanlardan hoşlanan Kevin Wilson’ın dört favorisi; Biz Hep Şatoda Yaşadık (Shirley Jackson, Siren Yayınları), Bayan Caliban (Rachel Ingalss, Jaguar Yayınları), Tren Düşleri (Denis Johnson, Holden Kitap) ve The Member of the Wedding (Carson McCullers).

*Yetişkinliğinde Tourette Sendromu tanısı alan Kevin Wilson, yer yer çok zorlansa da bu sendromun yazarlığını olumlu yönde etkilediğini söylüyor. 

*Sıkı bir NBA takipçisi olan yazar,  Memphis Grizzlies taraftarı ve Ja Morant hayranı. 

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

Kitabın ciddi ama bir yandan da eğlenceli hatta absürt bir tonu var. En çok bunu sevdim sanırım. Bu ton anlatılan hikâyeyle de çok uyumlu üstelik; her şey olabildiğince saçma ama bir yandan da gerçekleşiyor. Tıpkı hayat gibi. 

Bir de çıkış fikrini çok etkileyici buluyorum. Ufacık bir şey nasıl olur da kocaman bir paniğe dönüşebilir diyorum ama dönüşüyor işte. (Kitabı okurken aklıma gelen yerli bir örneği paylaşmak istiyorum. 1987 yılında Tan Gazetesi’nin “Sakallı Bebek” haberi üzerine kıyamet kopacak diyenlerin sayısı azımsanmayacak düzeye ulaşıyor; böyle bir şey yok diye bakanlık açıklama yapsa da çoğunluk buna inanmıyor ve günlerce “Sakallı Bebek” konuşuluyor. Çok saçma ama gerçek!)

En az neyi sevdin?

Finale giden yolu biraz hızlı buldum. Her şey fazla kolay çözüldü. Biraz daha oyuncaklı bir son olabilirdi.

Yazıma dair neler söyleyebilirsin? 

Dil de anlatım da çok sade. Çok satan olması bu açıdan tesadüfi değil. Amerikan edebiyatında sık gördüğümüz bol diyaloglu kitaplardan Paniğe Mahal Yok. Bu yüzden gerçekten de kolay okunuyor. Olay örgüsü de anlatım da; her şey son derece yalın. Bu açıdan bazı okurları tatmin etmeyeceği kesin ama bu tercihlerine amaca uygun ve tutarlı olduğunu düşünüyorum. 

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi? 

Bir gecede okudum bitirdim. Yoğun konsantrasyon isteyen okumalardan çıktığım için kolay okunan bir şey arıyordum. Doğru bir seçim yapmışım. 

Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu? 

Frankie ve Zeke arasında hem duygusal hem de cinsel bir gerilim var. Bu gerilimler yaratıcılığa dönüşüyor bir süre sonra. İkilinin birlikte ürettikleri, kıvılcımların havaya uçuştuğu bölümlerde tekrar okuduğum cümleler oldu. 

Kitap, modunu nasıl etkiledi? 

Paniğe Mahal Yok hissettirdikleriyle ve çağrıştırdıklarıyla etkiledi beni doğruyu söylemem gerekirse. Hem kendi hayatımdan hem de tanık olduğum başka hayatlardan eski zamanları düşündüm bol bol. Bu yüzden güzel ama artık uzak olan anılara bakıyormuş gibiydim. 

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

Okurken acaba bu gerçek bir hikâye mi diye düşünerek araştırmaya koyuldum. İtiraf edeyim gerçek olmasını çok istedim çünkü internetten önce de viral olan şeyleri görmekten mutluluk duyuyorum ama değilmiş. Yazar Kevin Wilson 16 yaşında Frankie ve Zeke’ninkine benzer bir ilişki yaşamış, romanın ilham kaynağı da buymuş. 

Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?

Kitabın orijinal adı “Now Is Not the Time To Panic”. Bizdeki çeviriyi birebir karşılıyor. İçerikle birlikte düşününce gayet uyumlu, metnin kendisi gibi yalın ve amaca uygun bir isim bence. Üstelik merak da uyandırıyor. 

Bu kitabı seven şunları da sever 

Hem bir büyüme hikâyesi hem de birlikte üretme hikâyesi olduğu için ilk aklıma gelenler; Kazkafanın Kitabı (Yiyun Li, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) ve Yarın ve Yarın ve Yarın (Gabrielle Zevin, April Yayıncılık) oldu. 

Yazara bir soru soracak olsan bu soru ne olurdu?

“Beni affedebilecek mi?” bunu sormak isterdim. Neden derseniz çok satan kitaplara önyargıyla yaklaşıp bunca zaman kendisini görmezden geldiğim için bir özrü hak ettiğini düşünüyorum.